Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • SenSensizsin
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • Avrupa Gündemi
      • ABD Gündemi
      • Altüst
    • D84 INTELLIGENCE
      • Kitap Yorum
      • Göç Sorunu
      • Başkanlık Sistemi Projesi
      • Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi
      • Herkes için Siyaset Bilimi
      • Yapay Zeka
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » Macaristan Beyleri Kestiler Fermanımi Eman Emaaan
    Forum

    Macaristan Beyleri Kestiler Fermanımi Eman Emaaan

    Sefai Erkan5 Eylül 20207 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    [voiserPlayer]

    Gezi diye gelip diplomatik temasların içinde kalış ve Macar Güvenlik Güçleriyle sıcak temasımın öyküsü!

    Kıymetli takipçilerim, sevgili dostlarım, canikolarım. Daktilo 1984’ün aşırı acayip yoğun ısrarlarına dayanamayıp buraya katılmaya karar verdim. Neymiş, Çavuşeskunun Termometresi, Varsayılan Ekonomi falan… Böyle “Keyfi Gündemlerle” ülke insanını oyalıyorlar. Ama “Eskisi gibi Değil” şimdi Seforotti’nin Not Defteri var. Hodri meydan! 

    Hemen belirteyim ki, Google’dan bilgiler, 300 yıllık kale 500 yıllık cami bilgileri paylaşmam. Daha çok insan hikayesi ve gözlemler bulursunuz burada. Kendim dahil bazen etrafa laf sokarım, kendime de laf sokmam akrep burcu oluşumla ilgilidir. Yazılarımı genelde eğlenceli bulurlar. (Gerçi bunu söyleyenler hep akrabalar, üzülmiyim diye söylüyor olabilirler.)

    İlk yazımda Budapeşte ve Estergon’a gidiyoruz. Evet, o mahur beste çalacak, Orban’la biz ağlaşacağız. 

    Budapeşte dedik, Orta Avrupa’nın en güzel kentlerinden. Tam ortada Tuna Nehri nazlı bir gelin gibi, ılgıt ılgıt esen rüzgar… Pardon, gereksiz edebiyat yapmamam için uyarmışlardı. bunları çıkaracaktık. Yol yorgunluğu işte, kafa kalmadı ki. 

    Sadede Gel Kardeşim

    İlk gün etrafı tanıma yürüyüşü. Geniş caddeler, temiz yollar, silueti bozmayan binalar, fıstık gibi kızlar. Caddelerin kalabalıklığında bir rahatsız edicilik yok. Batıya, nehre doğru ilerledim. (Adam dere kenarına inmiş, Clint Eastwood ayakları yapıyo, Batıya doğru gitmiş de, nehre varmış da. Teallaam ya) Dikkatimi ilk çeken, çok fazla insan spor yapıyor. Yürüyenler, koşanlar, açma-germe hareketleri, tam bir beden eğitimi dersi. “Budapeşte Deresi, bedeninizi eğitmenin yeni adresi…” Bu sebeple olacak ki, çok bira içmelerine rağmen kilo problemi gözlemlemedim. Tuna Deresi kıyısında romantik sahneler de çok. Gençler birbirini beğenmiş, şarabını almış gelmişler. Yahu bu Macar gençliği nereye gidiyor? Buna kimse dur demeyecek mi?!

    İkinci gün çok şanslıyım. Ulusal bir anmaya denk geldim. Kutlama kortejine katıldım. Folklor ekipleri, bando, gazeteciler, kenarda yurttaşlar ve turistler. Güzel fotoğraflar için fırsat. Gündüzüme büyük renk kattı. Gece hayatı da renkli. Gözlerimi günahlardan korumak için her akşam 9’da otele dönüp yattım ( Yav, Allah’tan korkmaz kuldan utanmaz adam! Yalan söylüyorsun resmen ya, milletin gözüne baka baka hem de!). Yani, 9 değilse de 10, bilemedin 11-12 ama en kötü gece 2-3 gibi yatmışımdır.

    Daha önce Vietnam’da yaptığım gibi, Türkiye Büyükelçiliği’ni ziyaret ettim. Elçi müsait değilmiş ama müsteşar Noyan Bey’le görüştüm. Bu tip şeyleri sık sık yapmaya başladım. Resmi soğuk devlet dairesi değil, “bi’ arkadaşın evi” tadında takılıyorum. Duvarlarda çok da başarılı bulmadığım Türkiye fotoğrafları, bekleme salonunda sadece Diyanet dergisi, okumalık. Macar halkının Diyanetin görüşlerini Türkçe okumak için elçiliğe geleceğini düşünmüyorum. Neyse benlik bir sorun yok. KKTC temsilciği ile yakın çalıştıklarını söylediler. Akşam da Yunus Emre Enstitüsü’nde etkinlik varmış. Haber verdiler. TC’den çıkıp KKTC’ye uğradım. En duygulandığım devlet dairesi diyebilirim. Tanıştığım ilk KKTC Resmi görevlisine o merak edilen soruyu sordum: “Kıbrıslılar Türkiye Türklerini sevmiyormuş, doğru mu hocam?” Cevabını Kıbrıs yazısında paylaşacağım. (Bak ekran başında sövmeyin, burdan bi’ şey yapamıyorum, yoksa hepinize verecek cevabım var). Güzel sohbet, lokum ve birkaç fotoğraftan sonra da Yunus Emre’ye geçtim. Bina güzel, THY sponsor olmuş. Sekretaryaya uğradım. Bir Azerbaycan Türkü ve Leyla ile tanıştım. Leyla’nın Türkiye’den atandığını düşündüm ama annesi Macar, babası Malatyalı, bir Budapeşte Türkü Leyla. Yani hem Bleda’nın hem Beydağı’nın kızı (Bak hele bak bak, göndermelere bak hele). Babası 25 yıldır esnafmış burada. Bu esnaf abimizi ziyaret edeceğim. Akşam etkinliğimize de bekleriz. Viyana’da yaşayan bir bağlama üstadının ve Türkçe türkü söyleyen Macar bir kadın sanatçının birlikte konseri var, dedi Leyla ve arkadaşları. Etkinlik için erkenden gittim. Alışkanlık, masa sandalye düzenlemeye yardım ettim. Macaristan’a kadar gelip bir gecemi türkü dinleyerek geçirdim.

    Suyun İki Yanı

    Tuna kıyısında yürümek inanılmaz keyifli. Tabii, Nazi zulmünden ölen Yahudiler için yapılan ayakkabı heykelleri kısmı üzücü. Kadraja sığmadığından, yakınında fotoğrafını çekemedim. Biraz daha ilerleyip, zincirli köprüden “yirmağın ote tarafine” geçince ancak sığdı kadraja. Buraya gelmeden önce okuduğum bloglarda, eski ve ünlü bir New York Cafe vardı. Merak ettim ve gittim. Üff, baba bu ne be, saray gibi. Çok meşhur şahsiyetleri ağırlamış, filmlere mekân, romanlara malzeme olmuş. Biraz pahalıca, ama üçe beşe bakmayın, Budapeşte’yi bilmem ama hayata bir kez geliyoruz. Hatıra sahibi bir mekan için bence değer. 

    Acıktıkça, başta gulaş olmak üzere hep yerel yemekler yemeye çalıştım. Et ve patatesin değişik türevleri. Çorba gibi olanı var, daha böyle, ismi belirsiz olanı var. Arzu edenler biraz karabiber ve pul biber de ilave edebilirler (Kırk yılın başı yazıya yemek konusu ekleyecek, Sakarya TV’de Arif Usta ile çorba tarifine çevirdi. “Arzu edenler” nedir be kardeşim?). Şehrin ana caddesi üzerinde fark edilir sayıda Türk mekânı var. Kimisi küçük dönerci, kimisi kafe, kimisi de epey irice restoran. Kahvaltı için gittiğim Antalya Kebap’ta çalışanlarla iyi diyalog kurdum. Türk derneklerini sordum. “Bi’ yer var, Türklerin takıldığı, ama sen gitmesen daha iyi” dediler. İyi bakalım,  gitmeyeyim o zaman, zaten vakit azaldı. Burada, benim de ilk gördüğümde İslam Müzesi sandığım bir lokantanın fotisini bırakıyorum, dursun burda.  

    Vee, sonunda kasaba belediye başkanı gibi esnaf ziyareti günü 🙂  Malatyalı esnaf vardı ya, hani şu Leyla’nın babası, demin anlattım ya o kişi işte. Dükkanını tarifle arayıp buldum. Yanında Sinop kökenli, Budapeşte’de yerleşik, tam vergi mükellefi bir Türk daha vardı. Tanışmadan sonra ilk soruları ne iş yaptığım oldu. Banka müfettişiyim deyince de, Sinoplu olan “Yaa bu yurt dışında oturanlar nassı kredi kullanıyor ya?” Sorusunu ekleyiverdi. Dükkanda henüz 45. Saniyem ve iş konuşuyoruz. Halbuki fantastik hikayeler toplamaya gelmiştim.

    Peki, hocam, Macar Kızları Güzel mi? 

    Evet.

    Alınır Kala mı Estergon?

    Genelde Türklerin rotası Budapeşte-Viyana-Prag olur. Ben araya, başkente yakın olan Estergon’u da ekledim ki, bi şey deneyecektim. Estergon’a geçmeden evvel tren bileti ayarlamak-sormak için istasyona geçtim. Sanki opera binası gibi, çok estetik. Bahçesi de park gibi. Tanrı ruhumu sakinleştirsin ve yüceltsin diye oturdum biraz gar bahçesinde. İstasyonun şehir merkezinde, halkın hayatının bu kadar içinde olması harika bir şey. Öğrencilik dönemimdeki Haydarpaşa’yı hatırladım. İstanbul’un halen daha yaşanabilir olduğu çok yakın zamanı. Bi’ çay parası kadar para verip İzmit’e giderdim.

    İşte nihayet, Budapeşte-Estergon trenindeyim. Tren ferah, tıklım tıklım değil. İlginçtir, yol üstünde köy kasaba gibi yerlerde bile duruyor. Bazısında 1-2 kişi iniyor. Yani, minibüs niyetine tren kullanılıyor burada. Düşününki köylüsünüz, akşam 7’de başlayan tiyatroya, operaya gidiyor, 9-10 treni ile köyünüze en güvenli, baya ucuz yoldan dönüyorsunuz. Bayıldım buna. Köy dediysem de bizimkilerden biraz farklı. Ne bileyim derede bidon, yol kıyısında yırtık poşetler, tarlalarda patlamış çimento torbası falan görmedim. Tarlaları hep dolu, ama ürünle.

    Kale-müzeye çıktım. O gün tatilmiş, etraf tenha. Kale kapısında kepenk yarı açık. İçeri girdim, görevli kimse yok. Avlunun sol tarafında merdivenlerden biri indi. Birileri vardır diye gittim, yine kimseler yok, kapıda da girmek yasaktır diyor. Bence girmek serbest, yakalanmak yasak. İçeri girdim, tamamen camdan oluşan duvardan şahane bir tuna manzarası görünüyor. Yine camdan oluşan balkon kapısı kilitli ama anahtar üstünde. Artık olan oldu, açtım çıktım balkona. PJK (Pembe Panter Jimnastik Kulübü) atkısını korkuluğa asıp fotoğraflar çektim. Artık çekip gitmem gerekirken sigara yakıp manzaranın tadın çıkardım. İzmariti saksı dibine saklayıp çıktım. O da ne? Macaristan ve AB bayrakları dalgalanıyor ve dibine kadar giden bir merdiven çıkışı var. İki bayrağın arasına Pembe Panter JK bayrağı asıp tekrar aşağıya indim ve video çekip artık gitmek üzereyken otuzlu yaşlarda bir kadın (Sarı) ve 40 yaşlarda bir erkek (2 metre boyu var) hoop birader diye yanımda bittiler, “İzinsiz çekim yapamazsın.” Kadın kibar ama sert, erkek olan dövecek gibi bakıyor. “İzin almak istediğimi ama kimseyi bulamadığımı söyledim. Üstüne bir de yüzsüzlük yapıp telefonu kadına verip “beni bi’ de tek çek bayrağın altında” dedim. Sonuç olarak, ilk Belgrad’da selamlaştığımız Tuna, bu sefer Estergon’dan bayrağımıza selam durdu, Pembe Panter’e… 

    Estergon’da bir diğer yer de Hacı Ibrahim Camisiydi. Sezonluk hizmet verdiğinden kapalıydı. Önünde tripod kurup çekim yaparken, etraftan gelip geçenlerle selamlaştık. Yaşlı bir kadın, sadece Almanca biliyordu ve benimle ısrarla dakikalarca konuştu. Ama gelin görün ki sevgili dostlar, ich sprache Deutsch nicht* Hala merak ediyorum, o teyze bana ne dedi? 

    Günün sonunda bi yorgunluk birası içmeye oturdum. Şezlong benzeri bir kumaş sandalyeye uzandım. Yan tarafımda oturan kızla sohbete başladım. Annesinin ikinci kocası Dışişlerinde çalışıyormuş. Bu sebeple Ankara’ya ve güneye tatil ve ziyaret için birkaç kez gelmiş. Sıradaki lokasyon Bratislava, Prag ve Krakow dedim, “Prag’ı seveceksin” dedi, “Biraları çok güzel çünkü.”

    (*): Ben bilmiyor Almanca.

    Daha çok foti ve hikaye için Instagram: Seforotti_Travel. (Daktilo’dan geliyoruz deyin, avantajlı fiyatlardan faydalanın.)

    Dünya
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikTereyağı Ekonomisi Olmak
    Sonraki İçerik Messi: “Tek Adam”ın İsyanı

    Diğer İçerikler

    Yazılar

    Türkiye’deki Basın Meslek Örgütleri ve STK’lar: Sorunlar ve Çözüm Yolları

    27 Haziran 2025 Gökhan Korkmaz
    D84 INTELLIGENCE

    Free Press in Peril: The New American Media Landscape

    26 Haziran 2025 Allie Stevens
    Bültenler

    Dünya Gündemi: Dört Soruda İsrail-İran Çatışması

    24 Haziran 2025 Bahadır Çelebi

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    AKP’nin Yeni Anayasasında Meşruiyetin Sınırlarını Genişletmek

    27 Haziran 2025 Yazılar Armağan Öztürk

    Türkiye’deki Basın Meslek Örgütleri ve STK’lar: Sorunlar ve Çözüm Yolları

    27 Haziran 2025 Yazılar Gökhan Korkmaz

    Free Press in Peril: The New American Media Landscape

    26 Haziran 2025 D84 INTELLIGENCE Allie Stevens

    Dünya Gündemi: Dört Soruda İsrail-İran Çatışması

    24 Haziran 2025 Bültenler Bahadır Çelebi

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Haziran 2025
    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}