Hariçten Gazel Haftalık Dış Haberler Bülteni (24-31 Aralık 2025)
Küresel siyasetin nabzını tuttuğumuz Hariçten Gazel’de yılın son günü, 2025 yılını geride bırakırken dünyayı bekleyen ve halihazırda sarsmaya devam eden beş temel meseleyi masaya yatırıyoruz.
Washington’dan Kiev’e, Gazze’nin yıkılmış sokaklarından Asya’nın ısınan sularına kadar geniş bir perspektifte, müesses nizamın sarsıldığı ve yeni bir dünya düzeninin sancılarının çekildiği bir döneme tanıklık ediyoruz.
2025 yılı, diplomasi masalarının kurulduğu ama sahada silahların susmadığı bir yıl oldu. Trump’ın “barış!” önerileri ile müttefiklerinin endişeleri arasındaki makas açılırken, küresel sistem adeta bir satranç tahtasına döndü; ancak hamlelerin sadece taşları değil, milyonlarca insanın hayatını doğrudan etkilediği bir oyun bu.
Gazze: Bitmeyen Yıkım ve Ateşkes Açmazı
2025 yılını bitirirken Gazze’deki insani felaket; uluslararası toplum ve ABD yönetiminin görünürdeki tüm baskılarına rağmen sone ermiş değil.
Trump’ın diplomasi hamlesiyle başlayan ve ikinci aşamaya henüz geçemeyen ateşkesi İsrail’in ihlal ettiği yönündeki raporlar gündemden düşmüyor ve bu süreçte Gazze’de yüzlerce kişinin hayatını kaybettiği belirtiliyor.
Siyasi tarafta ise Donald Trump yönetiminin sunduğu Gazze’nin geleceğine dair planın ikinci aşamasına geçilip geçilemeyeceği tartışılıyor. Birleşmiş Milletler, planın Gazze’ye barış gücü gönderme kısmını onayladı. Ancak bu barış gücünün hangi ülkelerden oluşacağı ve İsrail’in bu güçten ne kadar memnun kalacağı tartışma konusu. Ayrıca Hamas’ın tasfiye edilmesi, İsrail’in Gazze’den tamamen çekilmesi gibi konular da ikinci aşamaya geçmeye engel teşkil ediyor.
2025 yılı İsrail’in tüm dünyada itibar kaybettiği, birçok ülke, siyasetçi ve uzman akademisyenler tarafından soykırımcı olarak nitelendirildiği ve en önemlisi ABD kamuoyunda büyük bir prestij kaybettiği yıl olarak da hafızalara kazındı.
Orta Doğu’da saldırganlığıyla, özellikle İran ve Katar’a düzenlediği saldırılarla Körfez ülkeleri için de ciddi bir güvenlik kaygısına dönüşen İsrail bu politikasından vazgeçmezse Orta Doğu’da çok daha fazla çatışmanın yaşanacağı bir döneme girebiliriz.
Özellikle İran’ın vekil güçlerinin Ota Doğu’da güç kaybetmesinden doğan boşluğun nasıl doldurulacağı konusu, bölgede tedirginlik yaratıyor ve bölge ülkeleri arasında rekabete yol açıyor. 2026’da Orta Doğu’da suların durulmasının kolay olmayacağını belirtmeliyiz.
Bitmeyen Rusya-Ukrayna Savaşı, 28 Maddelik Plan ve Barış İhtimali
Ukrayna cephesinde 2025’in en büyük gelişmesi kuşkusuz Trump yönetiminin sunduğu 28 maddelik barış teklifi oldu. Bu plan, Kiev’in toprak tavizi vermesini ve NATO hedefinden vazgeçmesini öngördüğü için hem Ukrayna’da hem de Avrupa’da büyük alarm zillerinin çalmasına neden oldu.
Trump’ın bu teklifinin Zelenskyy’yi adeta köşeye sıkıştırdığı ve Ukrayna liderinin anlaşma sağlanamazsa savaşmaya devam etmek zorunda kalabileceği yönünde yorumlar yapılıyor. Yılın son günlerinde Zelensky tekrar ABD’ye planın detaylarını görüşmeye gitti.
Rusya cephede, Putin’in çok da umursamadığı büyük kayıplar vermek pahasına karınca hızıyla ilerlemeye devam ederken bir yandan da ABD yönetimini oyalıyor. Putin’in bu politikasını yürütmesine en çok yardımcı olan ise Trump. Trump otoriter ve güçlü liderlerden hoşlanıyor. Putin de bu listenin başında geliyor. Trump yönetimi ayrıca Çin’e karşı da Rusya’yı yanında tutmak, Rusya ile ticari ilişkileri geliştirmek istiyor. ABD’nin değişen bu Rusya politikasının kurbanı ise Ukrayna olacağa benziyor.
2026’da Rusya-Ukrayna Savaşı’nın sürdüğünü göreceğiz. Ukrayna’nın vermeye artık hazır olduğu tavizlere rağmen Putin’in bir barış anlaşmasına yanaşıp yanaşmayacağı bu konudaki en büyük sorulardan biri olacak.
Umarız 2026’da bu savaş sona erer. Zira hem Avrupa’yı hem de Türkiye ve çevre ülkeleri çok yakından ilgilendiren bu savaş, uluslararası arenada yeterince soruna ve savaş alanında ise çok fazla sayıda kan ve ölüme neden oldu.
Trump Dönemi: Önce Amerika Anlayışından Küresel Müdahalelere
Trump’ın ikinci dönemi, hem içeride hem dışarıda ezber bozan hamlelerle devam ederken 2025 yılı boyunca “Liberal küresel siyasi düzen yıkılıyor mu?” sorusunu sıklıkla sordurdu.
İç politikada, rahatsız edici seviyede ve ırkçı çıkışlarla göçmenlere yüklenen Trump dış politikada ise adeta tüm dünyada soğuk fırtınalar estirdi.
19. yüzyıl ABD dış politikası anlayışının temelini oluşturan Monroe Doktrini ruhuyla Güney Amerika, Meksika, Kanada ve dahi Grönland konusunda son derece aktif olan Trump yönetimi, Rusya ve Çin ile rekabet konusunda eski yönetimler kadar sert değil. Bu tutumlarını ise yalnızca Trump yönetiminin söylemlerinden değil, yayınladıkları Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi’nden de anlayabiliyoruz.
Son dönemde Trump yönetiminin, Hristiyanları korumak adına Nijerya’ya askeri tehditte bulunması ve Venezuela’ya yönelik baskıları artırması dikkat çekiyor. Ayrıca Güney Afrika’da düzenlenen G20 zirvesini boykot etmesi, ABD’nin küresel liderlikten çekilip kendi içine mi döneceği, yoksa sadece kendi şartlarıyla mı masada olacağı sorusunu da güçlendiren bir başka etken olmuştu.
Elbette ABD’nin İsrail ile el ele İran’a askeri bir operasyon düzenlemesi 2025’in en korkutucu olayı olmuştu. Trump yönetimi bir yandan Gazze’de ve Ukrayna’da barış planları yaparken bu politika ile taban tabana zıt İran saldırısı ve Venezuela kuşatmasına da imza attı ki bu durum 2026 için Trump hükümetinin dış politikada ne yapacağını belirsiz bırakıyor.
Anlaşılan o ki Trump yönetimi Güney Amerika’da hegemonyasını iyiden iyiye yaymak, öte yandan ise başta Avrupa olmak üzere dünyada birçok meseleyi çok da umursamamak politikasını sürdürecek. Bu durumun istisnası ise Trump’ın obsesif bir şekilde takıntılı olduğu göç meselesinden kaynaklı dış politika adımları olabilir.
Avrupa Siyaseti: Krizler ve Yükselen Sağ
Avrupa 2025 yılında kendi iç krizleriyle boğuşmayı sürdürürken en yakın müttefiki ABD’nin güvenlik konusunda kendilerini yalnız bırakmasının şokunu yaşadı.
Bu yaşlı kıta; göç sorunu, nüfus problemi, eskiyen alt yapı ve sanayi, Rusya tehdidi, yükselen enflasyon, zayıflayan refah devleti ve tüm bunların sonucu olarak yükselen aşırı sağ ile imtihan olmayı sürdürüyor.
2025 yılında başlayan Avrupa’nın kendi güvenliğini sağlaması konusundaki girişimlerin 2026 yılında artarak devam etmesini bekleyebiliriz. Güvenlik başlığı altında zaten zor durumda olan Avrupa ekonomilerini zorlayan diğer bir mesele de Ukrayna’ya yardım yapılması olmaya devam edecek.
Yeni yılda da Avrupa’da aşırı sağın daha fazla zemin kazanacağını beklemek yanlış olmaz. Ancak Rusya-Ukrayna Savaşı’nda bir barış sağlanır ise bu Avrupa açısından oldukça olumlu bir gelişme olacaktır.
Yine de ben Avrupa’nın enerjisinin tükendiği ve krizleriyle başa çıkamayacağı düşüncesine katılmıyorum. Avrupa, Trump’ın bu ikinci döneminde kendine yönelen salvolardan kurtulup silkinerek 2025 yılında içinde bulunduğu durumdan kurtulmak için ciddi adımlar atacaktır. Yeter ki kendi iç dinamiklerini doğru politikalar ile yönetebilsin.
Asya-Pasifik: Aşılan Kırmızı Çizgiler ve Tayvan Gerilimi
Asya-Pasifik bölgesi, Çin ve Japonya arasındaki sertleşen diyaloglarla 2025’in en ısınan bölgelerinden biri oldu. Çin Dışişleri Bakanlığı, Japonya’nın Tayvan’a olası bir askeri müdahale iması içeren açıklamaları üzerine, Japonya’nın kırmızı çizgiyi aştığını ve şok edici derecede yanlış bir sinyal verdiğini duyurdu.
Japonya’nın ilk kadın lideri Sanae Takaichi’nin atak dış politikası ve askeri alanda Japonya’yı tekrar güçlendireceğini söylemesi, Çin ile gerilimleri arttırırken bölge ülkelerini de tedirgin ediyor.
Trump yönetimi Japonya’nın bu politikasını desteklediği gibi ABD’nin Çin’i çevreleme stratejisi kapsamında bölgedeki diğer müttefikleri Güney Kore, Filipinler, Avustralya ve Hindistan’ı da Çin’e karşı cesaretlendirecek politikalarını sürdürüyor.
Öte yandan ise Trump, Çin’i demokrasi konusunda eleştirmekten kaçınıyor. Gümrük tarifeleriyle müttefikleri dahil herkesi tedirgin eden ABD Başkanı, başlangıçta sert çıktığı bu konuda zaman içerisinde birçok ülkeyle anlaşmalar yaparak yoluna devam etti.
Çin ile de bu konuda geçici de olsa bir barışa varıldı. Çin nadir toprak elementlerinin ABD’ye ihracına tekrar başlarken ABD de Çin’e uyguladığı gümrük vergilerinde indirime gitti. 2026 yılında ABD ile Çin arasında kontrol edilebilir gerginlik politikası sürecek, ancak ABD özellikle Güney Amerika ülkelerindeki Çin etkisi kırmak için çabalamaya devam edecek.
Son Söz
2025, önceki senelerden gelen Ukrayna ve Gazze Savaşları’nın tüm küresel düzeni sarstığı bunun üzerine de Trump yönetiminin ABD’nin Batı bloğunun güvenliğinden ve dünyada demokrasilerin bekçiliğinden sorumlu olduğu küresel düzeni aşındırdığı bir yıl oldu.
Değişen küresel düzen birçok belirsizlik yarattı ve birçok konuda öngörülebilirliği azalttı. Ancak Trump’ın biraz da Nobel Barış Ödülü’nü alma motivasyonuyla Gazze’de ve Ukrayna’da barış için çabalaması az da olsa umut yarattı. 2026’da küresel siyasal sisteminin dönüşümünün sancılarını yaşamaya devam edeceğiz.
Ben tüm bu olumsuz beklentilere rağmen yine de tüm dünyaya barış, sağlık ve huzur dolu bir yıl diliyor, savaşların bittiği bir döneme girmeyi temenni ediyorum.

