Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    • Destek Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Cumhuriyet’in Edebiyatı
      • Varsayılan Ekonomi
      • Yakın Tarih
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • D84 INTELLIGENCE
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
      • Kitap Yorum
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • ABD Gündemi
      • Avrupa Gündemi
    • daktilo2
    • Project Syndıcate
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » Ücretlerde Sovyetlerden Eşitlikçi, Sermaye İçin ABD’den Vahşi: Türkiye’de Gelir Eşitsizliğinin Boyutları
    daktilo2

    Ücretlerde Sovyetlerden Eşitlikçi, Sermaye İçin ABD’den Vahşi: Türkiye’de Gelir Eşitsizliğinin Boyutları

    Alper Yağcı21 Aralık 20257 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    Türkiye, gelir dağılımında ne kadar eşitsiz bir ülke? Eşitsizlik artıyor mu? Evet çok eşitsiz ve eşitsizlik artıyor deyip işin içinden çıkmak kolaya kaçmak olurdu. Ancak hikaye çok daha karmaşık.

    Gelir eşitsizliği, ölçüm açısından karmaşık bir mesele. Mesela kişi başı gelir dediğimiz şeyi bir ortalama sayıyla özetleyebiliyoruz, arttı ya da artmadı diyebiliyoruz. Tartışma ancak verilerin doğru olup olmadığında çıkıyor. Eşitsizlik ise daha farklı, çünkü milyonlarca insanın arasındaki dağılım örüntüsünün bütününü ifade ediyor. Gelir dağılımının tepe kesimlerinde eşitsizlik artarken, yani en zenginler ile diğer herkes arasındaki mesafe artarken, aynı anda aşağı kesimlerde görece eşitlenme olabilir, yani alt sınıf ve orta sınıf arasındaki mesafe azalabilir. Bu orta sınıf yoksullaştığı için de olabilir, alt sınıflar orta sınıftan daha hızlı zenginleştiği için de.

    Uzun yıllardır Türkiye’de olan tam da bu: aşağılarda buluşma, tepede ayrışma. Bu ikisi aynı anda gerçekleşince, gelir dağılımının özet ölçüsü olan Gini katsayısı, 21. yüzyılın çoğunda tutarlı bir değişim göstermemişti. Son beş-altı yıldır ise, tepedekilerin zenginleşmesi hızlandı; sonuç olarak gelir dağılımının genel eşitsizliği yani Gini katsayısı da artıyor. Bu anlamda artık daha rahat “eşitsizlik artıyor” diyebiliriz. Burada vurgulanması gereken şey şu: Türkiye’de eşitsizliğin lokomotifi tepedeki ayrışma. Aşağılarda ise hem eski yoksulları hem eskinin daha kibar ailelerini içine alabilen geniş bir ortadirekleşme süreci var. Bu süreç bazıları için bir göreli ilerleme, bazıları içinse statü kaybı anlamına geliyor.

    Bu karmaşık örüntü insanların aklını karıştırabiliyor. Kırsal kökenli olup, son jenerasyonda kentleştiğini ve sınıf atladığını hisseden, gerçekten de tüketim imkanları artan, eğitim ve sağlık imkanlarına erişimi artan milyonlarca aile var. Bunlar kendilerince haklı. Öte yandan, birkaç jenerasyondur büyük şehirde yaşamış, birkaç jenerasyondur yüksek eğitim gerektiren işlerde ve mesela memuriyetlerde çalışmış olan ailelerin çocukları, ebeveyninin gerisine, dedesinin gerisine düştüğünü hissediyor. Amerikan tarzda bir “orta sınıf” iken “ortadirekleştiğini” hisseden insanlar bunlar. Bu his de doğru. Çok kabaca özetlediğim bu iki hissiyat, alt-orta ve üst-orta sınıfların deneyimlerine tekabül ediyor. Çünkü aynı noktada buluşurken birisi aşağıdan yükselerek, birisi yukarıdan inerek geliyor. Türkiye’de insanların ekonomi hakkında farklı algı ve hissiyata sahip olmasının önemli bir nedeni, gerçekten de farklı ekonomik olguları deneyimlemeleri. (Yani bu konuda siyasi partizanlık yalnızca bir sebep değil, aynı zamanda bir sonuç).

    Buraya kadar bireysel gelir dağılımını konu aldık. Bir de fonksiyonel gelir dağılımı diye bir şey var. Bunun anlamı, ülkedeki toplam yıllık gelirin emek, sermaye, ve rant gelirleri arasında nasıl bölüşüldüğü. Yani yıllık gayrısafi hasılanın ne kadarı emekçilere ücret olarak ödenmiş, ne kadarı sermaye sahiplerine kar olarak kalmış. Fonksiyonel gelir dağılımının, bireysel gelir dağılımıyla ilişkisi de karmaşık. Gelirini kar olarak kazananlar, ücretle geçinenlerden illa ki daha zengin değil. Mesela küçük çiftçi, işportacı, küçük esnaf, vb. sınıf kesimlerinin kâr ile elde ettikleri gelir seviyesi, kurumsal sektördeki beyaz yakalı ücretlerinin gerisinde kalabiliyor. Ayrıca aynı insanın farklı türden gelir kaynakları olabiliyor. Bu şerhleri not ettikten sonra şunu bildirebiliriz: Türkiye’de yine son beş-altı yıldır gözlemlediğimiz bir trend, fonksiyonel gelir dağılımında kâr payının artarken ücretlerin payının azalması yönünde görünüyor (ücretlilerin sayısı artmasına rağmen).[1]

    Nüfusa oranlı ücret payının azalması da, Türkiye’de ücret eşitsizliğinin azalmasıyla birlikte gerçekleşiyor. Yani sermaye ile ücret arasındaki makas açılırken, ücretler kendi aralarında benzeşiyor. Bu da bireysel gelir dağılımıyla birlikte değerlendirilebilir: Türkiye’de nüfusun büyük kısmının asli gelir kaynağı ücret olduğu için ve ücretler birbiriyle yakınsadığı için, mavi yakalısından beyaz yakalısına geniş emekçi kesimler arasında gelir açısından bir benzeşme, buluşma var. Öte yandan her kim sermaye ve rant geliri elde edebiliyorsa, mesela her kim düşük faiz döneminde gayrimenkul alıp kiraya verdiyse, onlar yukarıda kopup gidiyor.

    Zaten, sermaye sahiplerinin neler yapabileceği konusunda Türkiye’de müthiş sermaye dostu bir siyasi iktidar mevcut. (Bunun adı da neoliberalizm değil, kapitalizm yani sermayecilik). Hele ki siyasi bağlantıları olan sermaye sahipleri için, başlıkta andığım gibi Amerika’dan daha vahşi bir kapitalizm laboratuvarına sahibiz diye düşünüyorum. Öte yandan ücretler konusunda da garip biçimde eşitlikçi bir noktaya evrildik. O kadar ki, bugün Türkiye’de kamu sektörü içindeki ücret dağılımı Sovyetler Birliği’nde olduğundan daha eşitlikçi.

    Kulağa garip gelebileceği için bunu biraz detaylandırayım. Sovyetler Birliği’nde sermaye kamusal olduğu için vatandaşların sermaye geliri yoktu, yalnızca ücret geliri vardı. Pek çok ihtiyaç da ayni (parasız) karşılanıyordu. Ancak ücretler hiç de eşit değildi. 1960 civarında yani Sovyet devriminin pekişmiş olduğu klasik bir dönemde verilen ücretlerle ilgili aşağıdaki tabloya bakalım. İşçi maaşları içinde bölge, sektör, vasıf farkları olurdu. Mühendisler vasıflı işçilerin 3-4 katına kadar, normal akademisyenler (tablodaki doçent ve profesör kategorilerinden bahsediyoruz, academician değil) daha da fazla ücret alabilirdi. Düşük ve yüksek ücretler arasında 10’larca kata varan farklar mevcuttu, bu farklar da Sovyet ekonomisindeki gelir eşitsizliğinin tamamını oluştururdu. Sovyetler Birliği’nin komünist rejimi, bu tür bir eşitsizliği, liyakat ve uzmanlığa dayalı hak görüyordu. Çeşitli geriliklerine rağmen insanı uzaya ilk defa gönderen bir ekonomiyi de böyle inşa etmişlerdi.

    Tablo kaynağı: Edmund Nash, “Purchasing Power of Workers in the USSR,” Monthly Labor Review, Nisan 1960, 83(4), sf. 36.

    Şimdi bunu Türkiye’deki kamu sektörü ücretleriyle karşılaştıralım. 5,2 milyon kişi istihdam eden kamu sektörü hem memurları, hem kamu işçilerini, hem belediye personelini kapsıyor. Bunların arasından belli başlı memur sınıflarının net aylıklarını birbirleriyle karşılaştıran bir tabloya aşağıda yer veriyorum. Burada aylıkların çoğunun benzer seviyede olduğunu görüyoruz. Mesela akademik meslek merdiveninin en üstünde yer alan bir profesörün aylığı, en altta yer alan araştırma görevlisinin aylığının 2 katına bile erişemiyor.

    Tablo kaynağı: https://www.aa.com.tr/tr/ekonomi/zamli-memur-maaslari-belli-oldu/3620437#  

    Kamu sektörü, bu tabloda gördüğümüz memurlardan ibaret değil. Kamu işçilerinin maaşı da bu seviyelerde olabiliyor. Örneğin sağlık bakanlığında çalışan kamu işçisinin, yani mesela hastanedeki temizlik veya güvenlik görevlilerinin aylığı net 56.358 TL seviyesinde.[2] Tabloya bakılırsa, aynı hastanedeki uzman doktorun aylığı bunun ancak 2 katı civarında.  Üstelik çeşitli şartlara bağlı olarak kamu işçisi aylıkları çok daha yukarılara çıkabiliyor. Ayrıca bölgeler arasındaki büyük fiyat farklarına rağmen Türkiye’de kayda değer bir bölgesel ücret politikası da yok. Bu da büyük şehirdeki kamu doktorunun reel gelirinin taşradaki kamu işçisininkinden düşük kalması anlamına gelebiliyor. Şunu vurgulamalıyız ki memur maaşları, eskiden, kamu ve özeldeki diğer tüm ücretlere göre şimdikinden daha yüksekti. Bu zamanla çok gerilemiştir.[3]

    Buraya kadar kamudaki ücretleri konu ettik. Özel sektördeki ücretler, ortalama olarak kamu sektörünün hayli gerisinde. Aslında bunun en önemli nedeni, kamu sektöründe doktorluk veya müfettişlik gibi yüksek eğitim gerektiren, vasıflı işlerin oranının daha yüksek olması, özel sektördeki işlerin ise daha büyük bir çoğunluğunun güvenlik görevlisi, temizlik görevlisi gibi vasıfsız türden olması. Özel ve kamu ücretleri arasındaki en çarpıcı fark ise, vasıfsız olarak nitelendirilebilecek işçilerin ücretlerinin, özele göre kamuda çok daha yüksek bir seviyeye gelmiş olması itibariyle ortaya çıkıyor. Ücret dengesi bu anlamda oldukça bozuk. İki sektördeki emek piyasasını etkileyen siyasi faktörlerin farklı olması, bu noktada önemli bir neden olarak anılabilir.

    Özetleyelim. Türkiye’de gelir eşitsizliği yüksek bir seviyede. Bunun günümüzdeki lokomotifi, ücretler ile işveren gelirleri arasında büyümekte olan makas. Ücretler ise kendi içinde eşitlenme yönünde evriliyor. Başlıca geliri ücret cinsinden olan nüfus çoğunluğu da dev bir alt-orta sınıf oluşturmak üzere birbirine benzeşiyor. Bu özellikle birkaç kuşaktır şehirli olup, yüksek eğitim seviyesinin karşılığı olarak görece yüksek ücretler kazanagelmiş ancak bunu sermaye birikimine çevir(e)memiş aileler için bir statü kaybı anlamına geliyor.

    Bu olgunun boyutları arasında enflasyonist ortamda asgari ücretin başlıca ücret referansı haline gelerek esaslı nominal artışların konusu olması, kamu işçilerinin herkesten hızlı ücret artışları yaşaması, yüksek öğrenimin yaygınlaşmasıyla örgütsüz beyaz yakalıların hem özel sektörde hem kamuda göreli kıymetinin azalması sayılabilir. Diğer yandan enflasyon tüm ücretleri aşındırıyor. Ücret düzeltmeleri yılda en fazla iki kere yapılırken, sermaye gelirleri anlık fiyat güncellemeleriyle ve enflasyonun verdiği ekstra mark-up imkanlarıyla sürekli olarak öne geçiyor. Teknolojik gelişmenin sermayeyi ekonominin genelinden daha hızlı büyüten bir biçim almış olması da konunun daha küresel bağlamını oluşturuyor.

    İronik olan durum: Esnaftan KOBİ’lere ve oradan enerji, inşaat ve ihracat devlerine varıncaya kadar sermaye sınıfı mevcut iklimde o kadar cevval ki, topluca sermaye sınıfının karşısında gerilemekte olan emekçi kesimler, sermaye ile değil de aslında çok mütevazi olan ücret farkları üzerinden birbirleriyle didişiyor. Mesela bir kesime seyyanen yapılan bir ek zam, diğer kesimlerin gözüne batıp, adaletsizlik olarak görülebiliyor. Bir bakıma, ödüller ne kadar küçükse, rekabet o kadar yoğunlaşıyor. Türkiye’de ücret dengesi konusundaki bu toksik ortam, ancak yüksek enflasyonun bitmesiyle ve emek-sermaye ilişkisinde yeni bir dengeyle sona erebilir diye düşünüyorum.


    [1] https://www.gazeteduvar.com.tr/emek-payi-yeni-bir-dibi-gordu-haber-1607278

    [2] Bkz. https://saglikhaberi.net/2025te-4d-isci-maaslari-netlesti/ ve https://www.eleman.net/is-rehberi/maaslar-ve-ucretler/kamu-isci-maaslari-h15747#:~:text=1.982%20TL%20ila%202.117%20TL,varan%20bir%20zam%20anlamına%20geliyor..

    [3] https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/2912552

    Ekonomi Siyaset Sosyoloji
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikİslamcılığın Komplo Teorisi – III: Anti-Semitizmin Modern Hali-1
    Sonraki İçerik Büyük Dönüşümün Reçetesi: Liberal Milliyetçilik

    Diğer İçerikler

    daktilo2

    Büyük Dönüşümün Reçetesi: Liberal Milliyetçilik

    21 Aralık 2025 Burak Dalgın
    daktilo2

    İslamcılığın Komplo Teorisi – III: Anti-Semitizmin Modern Hali-1

    21 Aralık 2025 Birol Başkan
    daktilo2

    Dijital Evlerinden Tahliye Edilen Gençler: “Güvenlik mi, Özgürlük mü?” Tartışmalarına Gençlerin Perspektifinden Bakan Var mı?

    21 Aralık 2025 Elif Avcı

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    ABD Gündemi: Trump’ın Ulusal Güvenlik Stratejisi, Maduro Finale Doğru, ABD Suriye’de Kalacak mı?

    17 Aralık 2025 Bültenler Emrullah Özdemir

    Dünya Gündemi: Transatlantik Merkezli Uluslararası Sistemin Sonuna mı Geldik?

    16 Aralık 2025 Bültenler Bahadır Çelebi

    Türkiye’ye Getirilen Ukraynalı Yetimlerle İlgili Ciddi İddialar Gündemde: Burcu Karakaş Dosyayı Anlatıyor

    14 Aralık 2025 daktilo2 Röportajlar Gökhan Korkmaz

    Çözüm Süreci

    14 Aralık 2025 daktilo2 Yazılar Murat Özçelik

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Aralık 2025
    • Kasım 2025
    • Ekim 2025
    • Eylül 2025
    • Ağustos 2025
    • Temmuz 2025
    • Haziran 2025
    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • daktilo2
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • PROJECT SYNDICATE
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    • Seçenekleri yönet
    • Hizmetleri yönetin
    • {vendor_count} satıcılarını yönetin
    • Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    • {title}
    • {title}
    • {title}