Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • SenSensizsin
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • Avrupa Gündemi
      • ABD Gündemi
      • Altüst
    • D84 INTELLIGENCE
      • Kitap Yorum
      • Göç Sorunu
      • Başkanlık Sistemi Projesi
      • Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi
      • Herkes için Siyaset Bilimi
      • Yapay Zeka
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » Yeni Bir İnsanlık Krizi: İklim Göçü
    Asterisk2050

    Yeni Bir İnsanlık Krizi: İklim Göçü

    Asterisk2050 Proje Ekibi25 Mart 20227 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    [voiserPlayer]

    1980’li yıllara kadar insanlığın teknoloji vasıtası ile doğa üzerinde tahakküm kurabileceği düşünülüyordu. Fakat günümüzde, insan müdahalesi sebebiyle dünyanın ciddi bir varoluşsal krizle karşı karşıya olduğu anlaşıldı. İklim değişikliği kontrolü zor olduğu kadar, çok boyutlu etkileri ile de karmaşık bir yapıya bürünüyor. Gelecek yıllarda ciddi sorunlara sebep olması beklenen ve iklim değişikliğinin en önemli sonuçlarından biri olan olgu ise iklim göçü.

    İnsanlar, tarih boyunca hayatlarını daha elverişli koşullar altında sürdürmek için göç etmişlerdir. Modern zaman göçleri sıklıkla ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal nedenlerden ötürü gerçekleşmektedir. Günümüzde iletişim ve ulaşım araçlarının yaygınlaşması göç kavramının evrimleşmesini de beraberinde getirmiştir. Kitlesel göç hareketleri önündeki engeller yer yer azalmış ya da şekil değiştirmiştir. Bugün global göç dalgalarına baktığımızda, geçmişte olduğu gibi değişen dönemlerde bölgesel geçişler şeklinde zuhur eden bir hareketlilikten farklı bir olgu görüyoruz. Bu dönüşümün temel sebebi, terkedilen bölgelerin istikrarsızlığı ve dahi kısa vadede ıslahının zorluğu sebebiyle göçün kitleselleşmesi ve geçici niteliğini yitirmesi. Hem sayıca çok insanın göç ediyor olması, hem de göçün kalıcı göç niteliğine bürünmesi, terkedilen bölgelere yakın coğrafyaların göçen nüfusları massetme kapasitesini zorlamaktadır. Türkiye’ye yakın coğrafyalarda her ne kadar bu tip kitlesel göç hareketlerini yakın zamanda savaşlar ve çatışmalar neticesinde görmüş olsak da yeni göç olgusunun en önemli belirleyicilerinden biri iklim değişikliğidir. Birleşmiş Milletler Mülteci Örgütü’nün (UNHCR) istatistiklerine göre 2010 yılından bu yana iklim değişikliği sebebiyle 21,5 milyon insan halihazırda yurtlarını terk etmek zorunda kaldı. Bu trendin hızlanarak artacağı ve 2050 yılına kadar en az 1,2 milyar insanın iklim göçü yapabileceği tahmin edilmektir.[1] Fakat, iklim göçü yapanların henüz hukuki olarak mülteci statüsünde sayılmadığı unutulmamalıdır.

    İlk olarak 1985 yılındaki bir Birleşmiş Milletler (BM) raporunda rastlanılan “çevre mülteciliği” kavramı, yaygın olarak görülen ekonomik ve siyasal sebeplere bağlı göçlerin aksine, yaşanan bir doğal afet ve olumsuz çevre koşulları sebebiyle göç eden insanları tanımlamıştır. Her ne kadar BM raporlarında çevre mülteciliği kavramı oluşturulsa da mülteci haklarının ortaya çıktığı Cenevre Sözleşmesi’nde (Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Sözleşme, 1951) belirtilen siyasi ve sosyal haklar bu tür zorunlu göçlere tanınmamıştır. Ancak, iklim değişikliğinin uluslararası toplumun bu raddede gündemine girmesi ile bu konuda bir dönüşüm beklenmektedir. Mesela Avrupa Konseyi[2], Ekim 2019’da konu ile ilgili tertip edilen bir kurulda, 1655 (2009) ve 1862 (2009) sayılı “Çevre Kaynaklı Göç ve Yerinden Edilme: Bir 21. Yüzyıl Zorluğu” başlıklı karara atıfta bulunarak, iklim de dahil olmak üzere çevresel faktörlerin insanları göçe zorlayan doğal veya insan kaynaklı çevre felaketleri nedeniyle geçim kaynaklarından yoksun kalma riski altında olanlar üzerinde dramatik bir etki yaratmaya devam ettiğini ve “çevre kaynaklı mülteci” yasal tanımının güncellenmesi gerekliliğini vurgulamıştır. Fakat, Avrupa Birliği’ndeki genel kanı, yasal olarak bağlayıcı bir “iklim mültecileri” tanımının bulunmamasının, iklim değişikliğinin bir sonucu olarak yer değiştirmek zorunda kalan insanları korumak için özel politikalar geliştirme olasılığını engellemiyor oluşu yönünde. Bu nedenle Avrupa Konseyi üyesi devletlerin hem Avrupa’da hem de diğer bölgelerde doğal ve insan kaynaklı afetlerin mağdurlarının korunmasına yönelik daha proaktif bir yaklaşım benimsemesi ve afete hazırlık mekanizmalarını geliştirmesi gerekliliklerine sıklıkla referansta bulunulmaktadır.

    Birleşmiş Milletler gözetiminde sürdürülen Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli raporuna göre önümüzdeki 20 yılda, ortalama küresel sıcaklık artışının 1.5 dereceyi bulması veya bunu aşması bekleniyor. Bu ısınmanın insan etkisi ile oluştuğu ve ısı dalgalanmalarının sanayi öncesi döneme kıyasla oldukça sık tekrarlandığı belirtiliyor. Bunun sonucunda ise yaz dönemlerinin uzaması ve yağışlı dönemlerin kısalması, aşırı doğa olaylarının yaşanması gibi günlük insan yaşamına doğrudan etkide bulunacak sonuçların ortaya çıkması konusunda uyarıda bulunuluyor. Bu da geleneksel göç tartışmalarının yeni bir boyut kazanması anlamına geliyor. Yani, özellikle gelişmekte olan ülkelerin siyasi ve ekonomik yapılarındaki kırılganlık, gelişmiş ülkelere doğru kitlesel göçe sebep oluyorken; iklim değişikliği sonucunda elverişli yaşam alanlarının kısıtlı kalması sonucunda göç hareketlerinin, özellikle gelişmiş kuzey ülkelerine yönelmesi kaçınılmaz bir sonuç olarak karşımıza çıkıyor.

    Sürdürülebilir kalkınma modelleri ve iklim göçü arasında ekonomik bir ilişki kurulabilir. Şöyle ki, 2008 küresel ekonomik krizi sonrasında geleneksel kalkınma modellerinin istenilen büyüme hedeflerinden saptığı gözlenmeye başlandı. Bu nedenle, Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı, Uluslararası Para Fonu, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Çin gibi küresel ekonominin lideri konumundaki aktörlerin yeni modeller üzerinde tartıştığı görülüyor. Örneğin, IMF yeni büyüme kaynağının yeşil ekonomi üzerinden olacağını belirtiyor ve iktisadi durgunluğu ve onun yarattığı gelir eşitsizliğini geniş bir perspektiften ele alarak sürdürülebilir kalkınmayı ve iklim krizini hemzeminde tartışıyor. Yine, ABD Başkanı Joe Biden’ın göreve gelmeden önce tanıttığı İklim Planı’nda (Climate Plan), emek yoğun işlerin yeniden yaratıldığı, döngüsel ekonominin sisteme tamamen yerleştiği bir iklim değişikliği mücadelesi ortaya koyuluyor. AB Yeşil Mutabakatı da yalnızca kendi bölgesini organize eden bir tutuma sahip değil. Bu mutabakatın, üçüncü taraflar ve partner ülkeleri iklim değişikliği planına ortak etmeyi sağladığı ve AB merkezli uluslararası şirketleri yenilenebilir enerji yatırımları için teşvik ettiği görülüyor. Bunların yanında BM, “2030 Hedeflerinin Yerelleştirilmesi” ilkesiyle, özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki sürdürülebilir kalkınma modelleri ile küresel hedeflere ulaşmanın önemini belirtiyor. Bu da iklim göçü ile mücadelenin yerinde, yerel kalkınma planları ile kontrol altına alınmaya yönelik bir stratejinin izlerini gösteriyor.

    Avrupa Birliği’nin İklim Göçü Politikaları

    2000’li yılların başından itibaren Batı’nın güvenlik kaygılarının derinleştiği ve kavramsal olarak da tehdit boyutlarının değiştiği söylenebilir. Güvenlik tehdidi bu dönemde özellikle radikal terör örgütlerinin gerçekleştirdiği saldırılarla kendini göstermiş olsa da aslında hem ABD’de hem de AB’de iklim güvenliği kavramının devletler düzeyinde tartışıldığına tanık olduk. 2003’te Pentagon’da bir komisyonun iklim değişikliğinin sonuçları ve ABD Ulusal Güvenliği isimli bir rapor hazırladığı; 2006’da Birleşik Krallık Dışişleri Bakanı Margaret Beckett’in ilk kez iklim güvenliği kavramını kullandığı ve 2007 BM Güvenlik Konseyi gündemine bu kavramı getirdiği; 2014 IPCC raporunda “insan güvenliği” kavramıyla iklim değişikliğinden etkilenen kitlelere yönelik bir model geliştirildiği gibi örnekler güvenlik algısının evrimini göstermektedir. Özellikle Avrupa Birliği için Akdeniz Havzası’ndaki iklim kırılganlığı oldukça önemlidir. Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki göç dalgası halihazırda AB’nin bütünlüğüne, siyasal ideasına ve demografik yapısına tehdit olarak algılanırken, muhtemel iklim göçü ve buna karşı alınacak önlemler, Birliğin yeni bir çıkmaza sürüklenebileceğine işaret ediyor. Bu noktada, “Müslüman” ve “Afrikalı” kimliklerinin radikalize edilerek iklim göçü politikalarının bu zeminde tartışılmasının, iklim değişikliğinin en ciddi etkilerinden biri olması bekleniyor.

    AB özelinde bir diğer konu da üye ülkelerin orantısız bir şekilde göç alması oldu. Özellikle Suriye krizi sonrasında ortaya çıkan göç dalgası, üye ülkelerin tekil politikalar seyretmelerine neden olurken, AB içinde ulus-devlet algısının güç kazanmasına yol açtı. Sınır ve kıyı ülkeleri üzerinde yoğunlaşan göç hareketleri, İtalya, Yunanistan, İspanya ve Bulgaristan başta olmak üzere birçok ülkenin yeni düzenlemeler talep etmesine neden oldu. AB, sınır kontrolü, menşe ülke, transit ülke ve masraf paylaşımı konularında yeni düzenlemelere gitse de özellikle kıyı devletlerinin aldığı sorumluluğun paylaşılmasına dair elle tutulur bir güvence ortaya çıkaramadı. Bu tür bir sistem de Birlik içerisinde önemli tartışmalara neden olurken, kota sistemi ile mülteci yoğunluğunun dağıtılması gibi sınır ülkelerinin talepleri hâlâ tartışılıyor. Mülteci krizi, AB’nin insan hakları, adalet ve özgürlük gibi üzerine inşa edildiği temel anlayışlarının sorgulanmasına sebep oldu. Ayrıca, üye ülkelerin göçmenlere yaklaşımı ve entegrasyon politikalarındaki farklılıklar Birliğin mevcut siyasal türbülansını olumsuz etkiliyor. Gelecek yıllarda göçmen krizine yeni bir boyut getirecek olan iklim göçü de AB’nin şimdiden ajandasının üst sıralarında görünüyor. Mevcut koşullar değerlendirildiğinde Türkiye gibi hem AB’ye komşu hem de güçlü ilişki düzeyine sahip olan taraf ülkeler önem kazanıyor. Bu durum Türkiye’nin iklim göçü tartışmalarına vakit kaybetmeden dahil olmasının önemini ortaya çıkarıyor.

    Türkiye ve İklim Göçü

    Her ne kadar Türkiye’de mülteci olarak tanımlanmasa da geçici koruma statüsünde bulunan yaklaşık 3,7 milyon Suriyeli ile Türkiye, dünyadaki en fazla mülteciye ev sahipliği yapan ülke konumunda. Suriye krizi şüphesiz birçok siyasal indikatörle hesaplanabilir ve bu konuda çeşitli neden sonuç ilişkileri kurulabilir. Konu ile ilgili bazı analizler ise Suriye’de etkisini artıran kuraklık ve tarımdaki verimsizliğin protestolarda etkili olduğunu ileri sürüyor. Özellikle 2007 ve 2010 yılları arasında yaşanan ciddi kuraklıkların, geniş çapta mahsul kıtlığına ve şehirlere olan göçü hızlandırarak protestolara sebep olan temel etmenlerden biri olduğu, güçlü bir argüman olarak öne çıkıyor. Buna ek olarak, Dünya Bankası verilerine göre Batı Afrika’da yaşanan ve etkisini artıran yüksek sıcaklıklar, geçim ve gıda güvensizliği oluşturarak insanları zor koşullarda yaşamaya sürüklüyor. Fakat, bu çalışmanın öne çıkan bulgusu ise kuraklık sonrası insanların finansal yetersizliği sebebiyle yaşadıkları bölgeye sıkışma durumunun daha yüksek oranda görülmesi. Bu da bölgesel krizlerin yerelde kalmasına ve istikrarsızlığın derinleşmesine sebep oluyor. Öte yandan, derinleşen bu krizlerin, Suriye örneğinde olduğu gibi çevre ülkelere ciddi yansımaları olabileceği ve etkisinin hızla yayılabileceği ortaya çıkıyor. Türkiye ve AB 2016’da geri kabul anlaşması imzalamış, kriz yönetimine karşı partner refleksi gösterebilmişti. Bu süreç ikili ilişkiler bağlamında ümit vericidir. Zira son yıllarda gerilen ilişkiler bu sayede aktörler arasında iletişimin süreklilik kazanmasını sağlamıştır. Sonuç olarak, Türkiye gibi iklim krizinden hem doğrudan etkilenen hem de havzasındaki krizlerden jeopolitik olarak soyutlanamayacak bir ülke için iklim güvenliği ve göçü politikalarının stratejik hesaplamalara dahil edilmesi elzemdir.


    [1] The Institute for Economics & Peace

    [2] http://assembly.coe.int/nw/xml/XRef/Xref-XML2HTML-en.asp?fileid=28239&lang=en

    Fotoğraf:  Agustín Lautaro

    Asterisk2050 Çevre Dünya Göç Sorunu
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikTürkiye’nin Göç Hikayeleri | Fatih Bora Ekim & Mert Kayhan | Politik Psikoloji #S2B3
    Sonraki İçerik Deep Water | Sinekritik #38

    Diğer İçerikler

    D84 INTELLIGENCE

    Turkey and Israel: Intense Geopolitical Rivalry from the Mediterranean to Central Asia

    8 Mayıs 2025 Reza Talebi
    Yazılar

    Savaşların Kazananı Olur Mu?

    7 Mayıs 2025 Oytun Meçik
    Podcast

    İrlanda Tarihi II: Global Ekonominin Merkezindeki Ada | Çerçeve S3 #73

    6 Mayıs 2025 Serim Çetin, İlkan Dalkuç ve Mert Söyler

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    Turkey and Israel: Intense Geopolitical Rivalry from the Mediterranean to Central Asia

    8 Mayıs 2025 D84 INTELLIGENCE Reza Talebi

    Savaşların Kazananı Olur Mu?

    7 Mayıs 2025 Yazılar Oytun Meçik

    Dünya Gündemi: İsrail Gazze’yi Kalıcı Şekilde İşgale Hazırlanıyor

    6 Mayıs 2025 Bültenler Bahadır Çelebi

    Türkiye’de Serbest Gazeteciliğin Geleceği: Zorluklar ve Çözüm Yolları

    3 Mayıs 2025 Yazılar Gökhan Korkmaz

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}