[voiserPlayer]
Hazır olun, bu yazı dizisi oldukça uzun olacak! Daha önce kişisel bloğumda yer alan ve ABD 2020 Demokrat Başkan Adaylığı Ön Seçim Süreci’ni incelediğim yazıları artık Daktilo1984 için kaleme alacağım. Yazı dizisi içinde adayların detaylı kişisel bilgilerini, siyasi görüşlerini, savundukları ve karşı çıktıkları politikaları ve tabii seçilme şanslarını inceliyorum. Tüm bunların yanında seçim kampanya metotları hakkında da detaylı bilgiler sunuyorum. İlk olarak Tulsi Gabbard ile başladığım bu dizide daha önce yarıştan çekilmiş veya halihazırda yarışa devam eden tüm adayları tanıyacaksınız.
Tulsi Gabbard, seçilmesi durumunda ilk Hindu dinine mensup, ilk Samoa kökenli, ilk kadın ve en genç ABD başkanı olacak. Ülke çapında yapılan anketlere göre %1 oy alan Gabbard, çoğu Demokrat seçmen tarafından sevilmemekte ve destekçilerinin kayda değer bir kısmını 2016’da Trump’a oy veren seçmenler oluşturmakta.
11 Ocak 2019 tarihinde, katıldığı bir televizyon programında başkan adaylığını açıklayan Gabbard, bir gazi olarak savaşın kötü sonuçlarını çok iyi bildiğini ve bu nedenle uluslararası askeri müdahalelerin azaltılması gerektiğini vurgulayarak başkanlık kampanyasını başlattı. Gabbard adaylığını kampanya ekibine danışmadan açıkladı ve bu nedenle uzun bir süre kampanya ekibiyle koordinasyon problemleri yaşadı. Gabbard, adaylığını resmi olarak açıkladığı ve Hawaii’de gerçekleştirdiği konuşmasında, yerel dilde “Sevgi, saygı, barış” anlamına gelen ve selamlaşmak için de kullanılan “Aloha” kelimesini kampanyasının ruhu ve sloganı olarak kullanacağını ve Beyaz Saray’a “Aloha” ruhunu taşıyacağını belirtti.
Kim?
38 yaşında olan Tulsi Gabbard, Amerikan Samoası’nda doğdu. Etnik ve dini açıdan oldukça çeşitli bir aileye sahip olan Gabbard, Hawaii’de büyüdü ve etkin bir yerel siyasetçi olan babası sayesinde siyasete ilgi duymaya başladı. Gabbard, Hawaii Pasifik Üniversitesinden mezun olduktan sonra çeşitli sivil toplum örgütlerinde çalıştı ve özellikle çevre, eğitim konularında gönüllülük faaliyetlerine katıldı.
21 yaşında Hawaii Temsilciler Meclisine seçilen Gabbard, eyaletin en genç kadın siyasetçisi olarak dikkatleri üzerine çekti. 11 Eylül saldırılarının ardından ülkesini savunmak amacıyla orduya yazıldı ve çeşitli askeri eğitimlerden geçti, Irak Savaşı’na gönüllü olarak katıldı. Askeri eğitimini dereceyle tamamlamasının ardından, Kuveyt’te görevlendirildi.
Gazi unvanını kazanan Gabbard, 2012 yılında Kongre üyesi seçildi ve genç bir kadın gazi ve ilk Hindu Kongre üyesi olarak dikkatleri üzerine çekti. 2013 yılında Demokrat Parti Ulusal Komitesi başkan yardımcılığına seçildi ve parti üst yönetiminde aktif görev aldı.
2016 yılında, Demokrat Parti Ulusal Komitesi’nin Clinton-Sanders yarışında tarafsız olmadığını ve Sanders’in aday seçilmesini engellediğini öne sürerek, başkan yardımcılığı görevinden istifa etti ve Sanders’i açıkça destekleyen ilk Kongre üyesi oldu. Gabbard bu cesur hamlesiyle Sanders’in en önemli destekçilerinden biri oldu ve 2016 kampanyası boyunca neredeyse bütün etkinliklere Sanders’in yanında katıldı.
Gabbard ve Demokratlar Arasında Tartışmaya Yol Açan Siyasi Tercihleri
Tulsi Gabbard, Demokrat Partinin önde gelen isimleri tarafından sık sık eleştirilen ve anketlere göre Demokrat seçmenlerin en az sevdiği başkan adayı. Bunun nedeni hem siyasi geçmişinde hem de başkan adaylığı sürecinde sergilediği bazı siyasi tercihler.
- Trump ile Görüşmesi– Gabbard Kasım 2016’da yeni başkan seçilen Trump ile bir görüşme gerçekleştirdi ve Suriye Sorunu hakkında Trump’a fikirlerini iletti. Bu görüşme Demokrat Parti yönetimi tarafından oldukça olumsuz algılandı ve birçok siyasi Gabbard’ın Trump’ın kabinesine gireceğini bile iddia etti. Gabbard ise iddiaları yalanladı ve ABD’nin seçilmiş başkanıyla görüşmenin tepki gösterilecek bir yanı olmadığını belirtti.
- Esad ile Görüşmesi– Gabbard, Ocak 2017’de Beşar Esad ile görüştüğünü açıkladı. 2015 yılında Esad’ın görev başında kalmasını gerektiğini açıklayan nadir Amerikalı siyasilerden biri olan Gabbard, Esad’ın kimyasal silah kullandığı iddialarına inanmadığını ve Esad ile görüşmenin Suriye halkının iyiliği için şart olduğunu belirtti. Gelen tepkiler üzerine Suriye ziyaretinin masraflarını kendisi için ayrılan devlet bütçesinden değil, kendi özel bütçesinden karşılayacağını açıkladı. Gabbard’ın Esad ile görüşmesi 2020 adaylık süresi boyunca her münazarada tekrar tekrar gündeme getirildi ve Gabbard Esad’ı desteklemekle suçlandı.
- Clinton’a Dava Açması– Ekim 2019’da Hillary Clinton, Gabbard’ın Rusya ajanı olduğunu ve Demokrat başkan adayı seçilememesi durumunda Trump’ın tekrar seçilmesini sağlamak amacıyla bağımsız başkan adayı olacağını belirtti. İddiaları sert bir şekilde yalanlayan Gabbard, Hillary Clinton’ın Irak gazisi bir kadın başkan adayına bu şekilde saldırmasının saygısız ve korkakça bir hareket olduğunu belirtti. Gabbard, Clinton’a “savaş çığırtkanlarının kraliçesi” lakabını taktı ve en büyük rakibinin Clinton olduğunu belirterek seçmenlerinden Clinton ailesine karşı verdiği mücadelede kendisine destek olmalarını rica etti. Bağış ve destek miktarını bu olaydan sonra arttıran Gabbard, Clinton’a 50 milyon dolarlık bir manevi tazminat davası da açtı.
- Trump’ın Azil Oylamasında Olumlu Oy Vermemesi- Aralık 2019’da Kongre Trump’ın azil edilmesi amacıyla başkanlık yetkilerini kötüye kullanmak ve Kongre’nin çalışmasını engellemek suçlarıyla itham edilmesi konusunda bir oylama gerçekleştirdi. Gabbard, Demokrat Parti kararına uygun bir şekilde hareket etmedi ve azil sürecinin tarafsız ve objektif olmadığını, azlin Trump’ın elini güçlendirecek siyasi bir hata olduğunu belirterek çekimser oy sonucunu doğuracak “present” (mevcut) şeklinde oy kullandı. Gabbard’ın bu kadar hayati bir oylamada Trump aleyhine oy kullanmaması Demokrat başkan adayları ve seçmen nezdinde oldukça olumsuz bir algı yarattı, çoğu siyasi sert bir şekilde tepki gösterdi.
Siyasi Görüşü
Gabbard, kendisini belirli bir ideolojiyle değil, “kurulu düzen” (establishment) karşıtı olarak tanımlayan ve bağımsız bir siyasetçi imajı çizmeye çalışan bir siyasi. Fakat savunduğu politikalar bakımından partinin sol kanadına yakın ve merkez kanadından oldukça uzak bir isim olduğu söylenebilir.
Savunduğu Politikalar
- Herkes için bedava üniversite eğitimi (free college for all)
- Herkes için bedava sağlık hizmeti (medicare for all)
- Nükleer enerji kullanımının azaltılması
- Askeri harcamaların kısılması
- Esad’ın Suriye’nin meşru lideri olarak kabul edilmesi ve Suriye’ye müdahale edilmemesi
- Yemen savaşının sonlandırılması
- Suudi Arabistan üzerinde siyasi ve ekonomik baskı kurulması
- Bush/Clinton/Trump Doktrini olarak tanımladığı uluslararası askeri müdahalelerin sonlandırılması
- Yurt dışındaki askeri birliklerin tamamen ABD’ye geri dönmesi
Güçlü Yanları
- Bağımsız bir siyasetçi imajını haiz olması: Gabbard, özellikle Demokrat Parti içinde tepki gösterilen bir siyasi olduğu için kendini partiler üstü bir siyasi olarak konumlandırmaya çalışmakta. Özellikle küskün Trump seçmenini ikna etmeye çalışan Gabbard, kurulu düzenin iki siyasi partisine de uzak olduğunu sık sık belirtiyor ve her iki partinin de küskün seçmenine, sandığa gitmeyen bağımsız seçmenlere ulaşmaya çalışıyor.
- Sadık bir kitlesinin olması: Gabbard seçmenleri, Gabbard’ın kazanma şansı olmasa da bağış yapan, etkinliklerine katılım sağlayan ve kendisine kişisel bir hayranlık hisseden sadık bir kitle. Bu nedenle Gabbard; Harris, Booker gibi adaylar çoğunlukla ekonomik nedenlerle yarıştan çekilmek zorunda kalsa da uzun bir süredir anketlerde yükselmemesine rağmen kampanyasını devam ettirebilmekte.
- Dış politikayı kampanyasının odak noktası haline getirmesi: Kampanyasında en çok ABD’nin uluslararası askeri müdahaleleri hakkında konuşan ve politika üreten Gabbard, bu sayede dış politika konusunda en çok söyleyecek sözü olan başkan adaylarından biri haline geldi. Özellikle asker olmasından dolayı bu konu hakkında uzman olan Gabbard, çoğu münazarada bu konu hakkında tecrübesini anlattı ve bu konuda duyarlı olan seçmeni ikna etmeye çalıştı.
- Diğer adayları eleştirirken sert ve net bir dil kullanması: Tulsi Gabbard her ne kadar anketlere göre düşük oy aldığı için artık münazaralara çıkamasa da, Ağustos 2019 tarihinde gerçekleşen münazarada Kamala Harris’i savcıyken uyguladığı politikalar nedeniyle sert bir şekilde eleştirmiş ve Harris’in oy oranında bir düşüş yaşanmasına sebep olmuştu.
- Genç ve dinamik bir aday olması: Gabbard seçilmesi durumunda en genç başkan olacak. Bu nedenle kampanyasında dinamik bir aday olduğunu sık sık vurgulamakta. Gabbard bir etkinliğinde şınav çekerek kondisyonun ne kadar iyi olduğunu seçmenlerine gösterdi.
- Sosyal medyayı başarılı bir şekilde kullanması: Gabbard’ın sosyal medya yönetimi oldukça başarılı. Tulsi Gabbard sıklıkla belirli konular hakkında video yayınlamakta ve “Aloha” ruhunu (Hawaii’nin barış ve sevgi kültürünü) yansıtan fotoğraflarını paylaşmakta. Sıkı takipçileri ise neredeyse her içeriğini paylaşıp, beğendiği için Gabbard’ın sosyal medyada görünürlüğü oldukça fazla. Özellikle Clinton ile girdiği polemik Gabbard’ın görünürlüğünü fazlasıyla arttırdı. Tulsi Gabbard’ın başarılı bir sörfçü olması seçmenlerini oldukça etkileyen ve güçlü, dinamik bir lider imajının oluşmasını sağlayan bir özellik olarak görülmekte. Bu nedenle Gabbard sörf fotoğraflarını sosyal medya hesaplarından sıklıkla paylaşmakta.
Zayıf Yanları
- Çoğu Demokrat tarafından sevilmemesi: Önceden bahsettiğim siyasi tercihlerinden dolayı Gabbard, çoğu Demokrat seçmen tarafından sevilmemekte ve başkan adayı seçilmesi durumunda çoğu seçmen hayal kırıklığına uğrayacağını belirtmektedir. Bu nedenle Gabbard’ın mevcut desteğini arttırması oldukça zor görünmektedir.
- Eşcinsel evlilik karşıtlığı: Her ne kadar sonradan özür dilese de geçmişte eşcinsel evliliğin yasallaşmaması için aktif mücadele etmesi ve bu nedenle LGBTQ+ hareketi tarafından sık sık eleştirilmesi
- Destekçilerinin önemli bir kısmının erkek olması: Gabbard’ı destekleyen seçmenin çoğunluğu beyaz ve erkek seçmen olduğu için Gabbard’ın geniş seçmen kitlelerini ikna edebilecek bir aday olmadığı ve bu nedenle seçimi kazanmasının oldukça zor olduğu belirtilmektedir.
- Cumhuriyetçiler tarafından sevilmesi: Gabbard’ın çoğu etkinliğine Demokrat Parti seçmeninden çok Cumhuriyetçi Trump seçmenleri katılmakta, özellikle Cumhuriyetçi kanaat önderleri ve medya organları Gabbard’a olan sevgilerini sık sık dile getirmektedir. Kurulu düzen karşıtı bir siyasi olması özellikle Trump seçmeni tarafından sevilmesini sağlasa da Demokrat Parti ön seçiminde Demokratları ikna etmesi gereken Gabbard’ın seçilme şansı bu olumsuz algı ve görüntü nedeniyle oldukça az gözükmektedir.
Seçilme Şansı
Bütün kaynaklarını New Hampshire seçimlerine aktarması, eyalette bir ev kiralayarak neredeyse her gün bir etkinlik düzenlemesine rağmen Gabbard, 11 Şubat’ta yapılan New Hampshire seçimlerinde yaklaşık %3,3 oy alarak yedinci oldu. Büyük bir hayal kırıklığına uğrayan Gabbard, buna rağmen kampanyasını sonlandırmayacağını açıkladı.
Tulsi Gabbard’ın genel oy oranının oldukça düşük olmasının ve New Hampshire’da beklenenden oldukça düşük oy almasının, seçilme şansını neredeyse imkansız hale getirdiği söylenebilir.
Her ne kadar Gabbard’ın Demokrat Parti adayı seçilemezse bağımsız başkan adayı olacağı iddialarını Gabbard sert bir şekilde yalanlamış olsa da, Trump’ın eski danışmanı Steve Bannon, Gabbard’ın bağımsız aday olması durumunda Demokratlardan çok Cumhuriyetçilerin oyunu alacağını ve Trump’ın oyunu böleceğini belirterek Tulsi Gabbard’ın bağımsız aday olmasının Demokratlar için iyi bir siyasi hamle olacağını vurgulamıştır.