[voiserPlayer]
*Bu yazı, üç bölümlük bir yazı serisinin üçüncü ve son kısmıdır. İlk yazıya buradan, ikinci yazıya ise buradan ulaşabilirsiniz.
Seyyid Kutub’u Kavramları Üzerinden Anlamak
Kutub’un temel olarak düşüncesini oturttuğu zemin, İslam’ın yalnızca iki çeşit kültürü kabul ettiği düşüncesidir. Birincisi, İslami düşünce temellerine dayanan İslam kültürü, ikincisi ise farklı metotlarla izah edilse de temelde Allah’ın ölçülerine dayanmayan, insanların kendi düşünceleri neticesinde ortaya çıkmış cahiliye kültürüdür. Kutub’a göre insanlar için iki yol vardır: Birincisi; Tek bir Allah’a inanmak ve bunun neticesinde onun için ibadet etmek, her türlü hâkimiyeti ona vermek; tüm düşünce, sistem, prensip ve kanunlarını Allah’a uygun yapmaktır. İkincisi ise; daha önceki yazılarda izah edilen cahiliye yoluna sapmak ve Allah’tan başka varlıklara kul olmayı kabul etmektir (Kinik 2005: 85). Cahiliyenin sürekli tekerrür eden bir unsur olduğunu düşünen Kutub, İslam coğrafyasında bile çok yaygın olduğunu söyler. Kutub’a göre; İslam kültürü, İslam kaynakları, İslam felsefesi ve İslam düşüncesi olarak bildiğimiz birçok unsur, çok büyük oranda cahiliye unsurlarından oluşmuştur (Kutub 1980: 22). Kutub, Müslüman toplumlardaki bu durumun nedenini de sadece Allah’a kulluk etmemelerinde buluyor ve Müslümanların ibadetlerini ve diğer bazı görevlerini yalnızca varlığına inandıkları Allah’a değil de, başka varlıklara sunduklarını belirtiyor. Kutub’a göre Müslümanların namaz kılmaları, oruç tutmaları, hacca gitmeleri onların İslam toplumunun içinde yer aldığı anlamına gelmiyor. Allah’ın kuralları ve Muhammed’in uygulamalarından farklı olarak, kendi isteklerine uygun bir din icat eden müslümanlar, Kutub’a göre İslam toplumu olma yolundan sapmışlardır (Kinik 2005: 87).
Kutub gerçek bir İslam Toplumu kurma yolunun ise ilk önce kişisel olarak kalpte inanma ile gerçekleşebileceğini düşünmektedir. Bu düşüncenin bir eylem planı dahilinde ancak uygulanabileceğini iddia etmektedir. Bu planı benimseyen insanlar, cihad yolunda en önemli görevi üstlenmiş kişiler olacaklardır. Kutub bu noktada eylem planı için bir metot sunuyor ve cihadın aşamalarının da ana hattını çiziyor. Bu metoda göre ilk olarak yapılması gereken, Allah’ın emirlerinden oluşmayan insani pratiğe karşı mücadele etmektir. İlk olarak insanların düşünce tarzlarını düzeltmek amacıyla davet ve anlatma stratejisi izleniyor. Daha sonra cahiliyenin dayanağı olan kurum ve kuruluşlar ortadan kaldırma yolu için cihad ve kuvvet yolu izleniyor. Halkın arasına girip, onları yaratıcıları ile aralarına giren kurum ve kuruluşlar konusunda bilgilendirmek gerekiyor. Sadece davetin ve bilgilendirmenin yeterli olmadığını düşünen Kutub, gerektiğinde kuvvet kullanmanın da doğal bir ihtiyaç olduğundan söz ediyor (Kutub 1980: 38).
İslam toplumuna gidecek yolda kullanılan metotta ikinci özellik ise, hareketli pratiklik ve esneklik özelliği. Bu yolda izlenilecek stratejinin her duruma ve olaya uygun hale getirilmesi ve düşünce olarak açık olunması gerektiğini düşünen Kutub, Cihad anlayışının sadece savunma yapmak olmadığını net bir şekilde vurgulamıştır. Asıl amacın; dünyadaki tüm zorbalıkları ortadan kaldırmak ve insanları tek Allah’ın kulu yapmak olduğunu belirten Kutub, egemen siyasi güçlerin yıkılmasının gerektiğini (en azından teslim olmaları ve cizye vermeye mecbur kalmaları gerektiği) düşünmektedir. Yıkılan bu otoritelerin ardından ancak o zaman insanlar serbest bir şekilde, herhangi bir zorlama olmadan tercih yapabilecek duruma geleceklerdir. İslamı benimsemeleri veya benimsememeleri diye bir gaye yoktur, gaye İslam ile insanlar arasındaki engelin kaldırılmasıdır (Kutub 1980: 38). İzlenecek yolda üçüncü özellik ise, insanların kölelikten tamamen kurtulduğu ve sadece Allah’a kulluk ettiği bir düzen oluşturmak. Bu amaç ve gaye asla başından sonuna kadar değişmeden kalacaktır. Bu aşamada asla pazarlık ve yumuşama kabul edilemez bulunmaktadır (Kutub 1980: 39). Dördüncü özellik, İslam toplumu ile diğer toplumlar arasındaki ilişkiyi hukuki bir temele dayandırmakla ilgilidir. Allah’a tamamen teslim olma yolunda hiçbir siyasi rejim ya da maddi kuvvetin bu duruma engel olmasının kabul edilmeyeceği ve insanlar arasındaki yolun açık tutulması gerektiği düşüncesidir. İnsanların Allah’ın varlığını kabul etmesi ya da etmemesi kesinlikle bir sorun değildir. Sorun, insanların bu konuda hür iradelerine müdahale edilmesidir ki, bu asla kabul edilemez bulunmaktadır. Bu konuda hiçbir şahıs ya da kurum engel olamaz ve karşı duramaz. Aksi durumda İslam’ın o kurum ya da kişiyi teslim alma ve öldürmeye kadar gidebileceği önlem ihtiyacı doğmaktadır (Kutub 1980: 39).
İzlenecek bu yolun en temel amacının, gasp edilmiş ilahi otoritenin Allah’a geri verilmesi olduğunu vurgulayan Kutub, insanların birbiri üzerindeki otoritesinin tamamen yıkılması gerektiğini şu ayetle destekliyor: “Hâkimiyet yalnız Allah’ındır. O, kendisinden başkasına kul olmamamızı emretti… İşte dosdoğru din budur” (Enam süresi, 75. Ayet). Kutub’un Cihad anlayışındaki kritik noktalardan en önemlisi, birçok İslam alimi gibi düşünmeyişindedir. Kutub’a göre Cihad’ın ilk önce insanın kendi içinde değil, dışarıya karşı olmalıdır. Kendi döneminin önemli yazarlarından Mevdudi’den etkilendiği bu görüşüne göre, İslam önce dışarıya karşı Cihad’ı başarmalı, bir müslümanın çevresini kurtarmalıdır. Ardından insan kendi ile ruhunu temizlemek için, kendi içinde bir cihad gerçekleştirebilir. Müslümanın çevresi temizlenmeden, kendi içinde bir temizlenmeye gidemeyeceğini düşünen Kutub, İslam toplumu kurulmadan insanın ne kendi içinde ne de toplum içinde faydalı bir birey olamayacağını düşünmektedir (Loboda 2004: 19-20). Kutub’un bir İslam Toplumu kurma yolunda çizdiği bu yolun iki önemli kavramı vardır: bildiri ve hareket. Bildiri inanç ve görüşleri değiştirmek için yapılan girişimlerden oluşurken; hareket ise, bildirinin yeterli olamadığı ya da çaresiz kaldığı durumlarda devreye girer. Örneğin; ırkçı, sınıfçı, sosyal ve ekonomik yapıya dayanan otoritelerin yıkılması. Bildiri ve hareket her zaman, insanoğluna ait pratikle mücadele için iki önemli unsur olacaktır.
İslam’ın kesinlikle sadece Arap’lara ait olmadığını belirten Kutub, tüm insanlığı ilgilendirmesi nedeniyle; yeryüzündeki en büyük kölelik olarak, insanların yine insanlarca oluşturulmuş kurallara boyun eğmesini göstermiştir. İnsanların sadece Allah’a boyun eğmesi gerektiğini düşünen Kutub, başkasına boyun eğen her bireyin dinden çıktığını da iddia etmektedir (Kutub 1980: 41). Dinin sadece inançla kısıtlanamayacağını düşünen Kutub, dinin anlamının inançtan daha kapsamlı olduğunu düşünmektedir. Ona göre, din hayatın her alanını yöneten bir unsurdur. Sırf Allah’a kul olmayı yeterli bulmayan Kutub, gerektiğinde İslam’ın bildiriye dayalı cihadın yanında kılıca dayalı bir İslami harekete mecbur kalacağı görüşündedir ve bu yüzden sadece savunmaya dayalı bir Cihad anlayışını ısrarla kabul etmemektedir (Kutub 1980:43).
Kutub’un Batı’ya Eleştirisi
1948-50 yılları arasında Amerika’da bulunan Kutub, Batı’ya dair düşüncelerini Avrupa’ya dair okumalarıyla birlikte genelde bu dönemde belirtmiştir. Kutub’un en net düşüncesi, Batı’nın İslam’a düşman olduğudur. Aynı şekilde Müslümanların da seküler, materyalist, bireyci Batı’ya düşman olması gerektiğini düşünen Kutub, Batı’nın İslam ülkelerine hakim olmak istediği kanaatindedir (Murat 2006: 5). Batı’ya dair düşüncelerini genelde Amerika’da gördükleriyle örneklendiren Kutub, örneğin, kendi gözlemine dayandırarak; Batı’nın, kadın-erkek ilişkilerinde ölçüsüz olduğunu ve zinayı, içkiyi, faizi, ırkçılığı ve şımarıklığı normal gördüğünü düşünmektedir. Batı’ya dair temel eleştirisini, Batı’daki laiklik anlayışı üzerine kuran Kutub, laikliğin batı insanında temel bir boşluğa neden olduğunu düşünmektedir. İnsanların kendilerine her alanda rehber olarak Kuran’ı ve Sünnet’i seçmesinin zorunluğu olduğunu düşünen Kutub, müslümanları bu noktada Batı modernleşmesi ve Aydınlanma felsefesine karşı uyarmaktadır (Ushama 2005).
Seyyid Kutub’un Batı eleştirilerindeki diğer önemli bir noktası ise, emperyalist ve sömürgeci Batı toplumudur. Yaşadığı ülke Mısır’ın çok uzun yıllar İngiliz sömürgesi altında kalması ve Mısır’ın bağımsızlığı hareketlerinin yoğun olduğu dönemde yaşayan Kutub, emperyalizme karşı Müslümanları bilinçlendirmek için mücadele vermiştir. Emperyalistlerin kitleleri sömürmek, onları idare etmek ve direnmelerini engellemek için insanlarda şuur bozucu bir özelliğinin olduğunu düşünen Kutub, buna karşı İslam’ın tek ve en doğru yolu sunduğunu iddia etmektedir. İslam düzeni dışındaki tüm düzenlerin bir şekilde birilerini köle yerine koymaktan ve birilerinin birilerine boyun eğmesinden ibaret olduğunu düşünen Kutub, İslam’ın sadece Allah’a kulluğu emrettiğini ve bu nedenle insanların özgürlüğe kavuşacağını düşünmektedir (Kutub 1980: 6; Murat 2006: 10). Kapitalizmin başlangıçta halkı derebeylik düzeninden kurtarma iddiasıyla ortaya çıktığını iddia eden Kutub, zamanla insanoğlunun ahlak ve vicdani bozduğunu, adaleti yıktığını, devlet ve halk arasındaki dayanışmayı ortadan kaldırdığını düşünmektedir. Bu nedenle de kapitalizmıin kesinlikle İslam’a uygun bir sistem olmadığını düşünmektedir.
Sonuç
Çalışmamızda ilk olarak ele aldığımız Max Weber’in İslam’a dair düşüncelerinde, İslam’ın kapitalizm ile uygun olmayan yapısını gerekçeleriyle sunmasını ve İslam’ın Batı düşüncesi ile hangi konularda tamamen ters olduğunu düşündüğünü aktarmıştık. Seyyid Kutub örneğinde de net olarak görülüyor ki, İslam Batı modernleşmesine ters bir yapıdadır. Weber’de görülen Protestan ahlak tezi ve bunun sonucunda doğan kapitalist düşünce mantığı ile Batı medeniyeti gelişime, üretime ve çalışkanlığa giden yolu tercih etmiştir. Aynı şekilde Weber’de görülen, İslam’daki bu rasyonel düşünme eksikliğinin ve bunun sonucunda ortaya çıkan rasyonel yaşam eksikliğinin izlerini Kutub’un eserlerinde de görüyoruz.
Kutub, Batı medeniyetinin temelleri olarak gördüğü Antik Yunan Felsefesi’ni tamamen reddetmiş, İslam’ın kendisine birinci kaynak olarak Kuran’ı alması gerektiğini, daha sonra Muhammed’in uygulamalarından oluşan sünneti ve bunların ardından aklı kaynak seçebileceğini belirtmiştir. İslam dünyasında gördüğü felsefe akımlarını da ağır şekilde eleştiren Kutub, İslam’ın her türlü felsefe ve Hristiyan metafiziğinden uzaklaşması gerektiğine inanmaktadır. Birinci kaynak olan Kuranı anlamak için aklın önemini kabul eden Kutub, her şeye rağmen aklın eksik kalacağını düşünmektedir. Akıl ile Kuran arasındaki temel fark; Kuran ilahi bir kitap olduğu için hiç şüphesiz tamamen doğruyken, aklın insanların kabiliyeti ve kâinattan elde ettikleri bilgi dahilinde sınırlı kalması nedeniyle insanları yanlış yönlendirebileceği gerçeğinde yattığını düşünmektedir. Kutub Batı’yı ele alırken bir yere kadar aklın önemine saygı duymakta ve takdir etmektedir. Akıl dışı her türlü kilise uygulamalarına karşı çıkışı övmekle birlikte, bu sürecin ardından ortaya çıkan Pozitivizm’i eleştirmektedir. Dine dair metafizik yanı reddedip, sadece fiziki ve maddi gerçeklere dayanan bir Batı tasavvur eden Kutub, bir anlamda akla verilen fazla önem nedeniyle insanoğlunun, Allah’ın kurallarından ve Muhammed’in uygulamalarından oluşmayan bir insanoğlu medeniyeti kurduğunu düşünmektedir ve bunu tamamen reddedip, yıkılması gerektiğini belirtmektedir. Kutub’da görülen Kapitalizm anlayışı ise, tamamen İslam’a uygun olmayan ve insanoğlunun huzurunu bozan bir sistem olarak karşımıza çıkmakta. Fakat Kutub, kapitalizmin ölümsüz yanlarını söylemekle yetinmiş, yıkılması gerektiğinden bahsetmiş ama yaşadığı dönemdeki diğer ekonomik sistemlerin başarısızlığını görmezden gelmiştir. Son olarak Seyyid Kutub’da görülen cihad kavramı ve bu kavramın içerdiği şiddet eğilimi özellikle 11 Eylül 2001 sonrası Batı dünyasında çok sayıda incelemeye konu olmuştur. Örneğin Daniel Brogen; Marks’ın “Das Kapital” kitabinin Komünizm ve Hitler’in “Mein Kampf” kitabinin Nasyonel Sosyalizm için taşıdığı anlam ve önem üzerinden, Seyyid Kutub’un çalışmalarının da radikal İslam için aynı önemi ve değeri taşıdığını iddia etmektedir (Brogen 2003: 1-6). Aynı şekilde John Calvert, William Shepard, Dinesh D’Souza, Ann Imse ve Lawrence Wright gibi Batı’dan birçok yazar ve gazeteci de Seyyid Kutub’un din sosyolojisi alanında birçok İslam referanslı terör örgütünün düşüncelerine ve eylemlerine zemin hazırladığı kanaatindedir. Böyle bir kanaatin oluşmasında şüphesiz Kutub’un daha önce açıkladığımız cihad anlayışında görülen “Kuvvet ve Hareket” tanımlamaları önemli yer tutmaktadır. Cihadı savunma savaşı veya bazı İslam yazarlarının iddia ettiği gibi kişinin kendi iç mücadelesi olarak görmeyen Kutub, müslümanları Batı medeniyetine karşı savaşa ve yıkıma kadar giden yolda mücadeleye davet etmektedir. Bu mücadele de kesinlikle şiddet kullanımına teşvik etmektedir. Her ne kadar sonuç itibariyle varmak istediği yerin; dünya barışı, tüm insanlık için huzur olduğunu iddia etse de günümüzde artarak görmekte olduğumuz İslami kaynaklı terör gurupları Kutub’un şiddet yanlısı mesajlarından beslenmektedir.
Fotoğraf: Levi Clancy
Literatür
∙ Arslan, Mahmut (2000), “A Cross-Cultural Comparison of British and Turkish Managers in Terms of Protestant Work Ethic Characteristics”, Business Ethics: A European Review, Vol.9, No:1, January, s.13.
∙ Brogen, Daniel (2003), Denver’s Mile Magazine, June/July 2003, 1-6.
∙ J. Calvert, (2000 )“The World is an Undutiful Boy!: Sayyid Qutb’s American Experience”, Islam and Christian-Muslim Relations, XI/1, Birmingham, s. 87-103
∙ Casanova, José (2006): „Aggiornamenti? Katholische und muslimische Politik im Vergleich“, Leviathan 34 (3), 305-320.
∙ Damir-Geilsdorf, Sabine (2003), Herrschaft und Gesellschaft. Der islamistische Wegbereiter Sayyid Qutb und seine Rezeption, Würzburg (Egon Verlag).
∙ D’Souza, Dinesh (2002), “Osama’s Brain; Meet Sayyid Qutb, Intellectual Father of the Anti-Western Jihad,” The Weekly Standard: 4.
∙ Efe Fikret (1977), Geleneksel Toplum, Sanayileşme, Sosyal Değişme ve Din İlişkileri, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), E.Ü.S.B.E. Kayseri,
∙ Eliaçık R. Ihsan (2002) Islam’in Yenilikçileri, Söylem Yayınlari, Istanbul
∙ Günay, Ünver (2001), Din Sosyolojisi, İnsan Yayınları, Istanbul,
∙ Günay, Ünver (1986), Modern Sanayi Toplumlarında Din – 1, Erciyes Ünv. İlahiyat Fak. Dergisi, Sayı : 3 – 4, Kayseri
∙ H. A. R. Gibb (1970), Studies on the Civilization of Islam, London 1962; G. E. Von Grunebaum, Classical Islam, London, s. 25
∙ http://www.koran-auf-deutsch.de/
∙ Kayacan, Murat (2006), “Seyyid Kutub’un Batı’yı Okuma Biçimi”. Marife Derg., S. 3 (Kış dönemi) Konya.
∙ Kınık, Hatice (2005) Teolojik Selefizmden Sosyolojik Selefizme Dönüşüm, S.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı, İslam Felsefesi Bilim Dalı, Konya.
∙ Kövser, Tağıyev (2010), Ebu’l-A’lâ el-Mevdûdî ve Seyyid Kutub’a Göre Siyasal İçerikli Âyetlerin Tefsiri, Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
∙ Kurt, Abdurrahman (2010), Weber’in İslam Görüşü Üzerine Bir Değerlendirme, T.C. Uludağ Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi Cilt: 19, Sayı: 1, s. 1-23
∙ Kutub Seyyid (2012), Fi Zilali’l-Kur’an: Kur’an’ın Gölgesinde, Ceviri: Emin Sarac, Hakki Sengüller, Bekir Karliga. 18
∙ Loboda Luke (2004), The Thought of Seyyid Qutb, Ashbrook Statesmanship Thesis Recipient of the 2004 Charles E. Parton Award.
∙ Metzger, Albrecht (2000), Der Himmel ist für Gott, der Staat für uns. Islamismus zwischen Gewalt und Demokratie, Göttingen (Lamuv).
∙ Özel Ahmet (1993), Diyanet Islam Ansiklopedisi, Erisim Tarihi: 10 Mart 2015, http://www.tdvia.org/dia/maddesnc.php?MaddeAdi=cihad
∙ Ranko, Annette (2014), Die Muslimbruderschaft. Porträt einer mächtigen Verbindung, Hamburg (Edition Körner-Stiftung).
∙ Qutb, Sayyid (2000) , Social Justice in Islam, Trans. & rev John B. Hardie, Oneonta, New York, Islamic Publications International, in Crescent international, September 16-30, 2000 (online version)
∙ Qutb, Sayyid (1980), Milestones, Beirut: The Holy Quran Publishing House on URL: www.nmhschool.org/tthornton/sayyid _qutb.htm Downloaded: 11 November 2003.
∙ Said, Edward (1974), Orientalism. New York: Vintage Books.
∙ Sarmis Ibrahim (1992), Bir Düsünür olarak Seyydi Kutub, Fecr Yayinlari, Ankara. ∙ Shepard, William (1996), Sayyid Qutb and Islamic Activism, New York (Brill).
∙ Stephan Conermann, Muslimbruderschaft, Zugriffsdatum: 10 Märch 2015, http://www.bpb.de/nachschlagen/lexika/islam-lexikon/21547/muslimbruderschaft
∙ Soffar, Mohamed (2004), The political theory of Sayyid Qutb. A Genealogy of Discourse, Berlin (Köster).
∙ Subaşı Necdet (2000), Modern Türkiye’de Dinin Referans Gücü, Türkiye Günlüğü, Ocak-Şubat.
∙ Stauth Georg (2006), Mainz, S. 15 , Arbeitspapiere / Universität Mainz, Institut für Ethnologie und Afrikastudien, Nr. 70, s.4
∙ Syed Anwar Husein (2004) “Max Weber’s sociology of Islam a critique” Bangladesh e-Journal of Sociolo-gy’de January 2004, vol. 1, no: 1
∙ Toth, James (2013), The Life and Segacy of a Radical Islamic Intellectual, Oxford (Oxford University Press).
∙ Turner Bryan S. (1974), Weber and Islam. A Critical Study, London (Routledge & Kegan Paul).
∙ Turner, Bryan S. (2010), Islam, Capitalism and the Weber Theses, The British Journal of Sociology, Vol. 25, No. 2 (Jun., 1974), pp. 230-243
∙ Ülgener, F. Sabri (1981), Zihniyet ve Din, İslâm, Tasavvuf ve Çözülme Devri İktisat Ahlâkı, Dar, İstanbul 19
∙ Ushama, Thameem (2005), “Sayyid Qutb: Life, Mission and Political Thought” in Contemporary Islamic Political Thought: A Study of Eleven Islamic Thinkers. Kuala Lumpur: International Islamic University Malaysia.
∙ Von Grunebaum, Gustave Edmund (1970), Classical Islam. A History, New Jersey (Aldine Transaction).
∙ Von Grunebaum, Gustav Edmund (1993), Islamiyet 3, Ceviri: Esat Nermi Erendor, Bilgi Yayinlari, Ankara
∙ Watt Montgomery (1997), Islami Hareketler ve Modernlik, Ceviri:Turan Koç, Iz yayinlari, Istanbul.
∙ Watt, W. Montgomery (1953), Muhammad at Mecca, Oxford (Clarendon Press).
∙ Weber, Max (1985), The Protestant Ethic and the Spirit of Capitalism, the Relationships Religion and The Economic and Social Life in Modern Culture, translated by Talcott Parsons, Charles Scribner’s Sons, New York, 1958; Türkçesi, Protestan Ahlâkı ve Kapitalizmin Ruhu, çev. Zeynep Aruoba, Hil Yay, İst.
∙ Weber Max (2000), Die protestanische Ethik und der Geist des Kapitalismus, Beltz Athenäum Verlag, 3. Auflage, Weinheim.
∙ Weber, Max (1972), Wirtschaft und Gesellschaft- Grundriss der Verstehenden Soziologie, 5. Auflage, J. C. B. Mohr (Paul Siebeck), Tübingen
∙ Weber, Max (1921), Gesammelte Aufsätze zur Religionssoziologie 3, Das Antike Judenturm, Verlag von J. C. B. Mohr (Paul Siebeck), Tübingen
∙ Yavuz, Hakan (2003), Islamic Political Identity in Turkey, Oxford (Oxford University Press).
∙ Yilmaz Kâmil (1980), Seyyid Kutub: Hayati, Fikirleri, Eserleri, Hikmet Yayinlari, Istanbul