Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • SenSensizsin
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • Avrupa Gündemi
      • ABD Gündemi
      • Altüst
    • D84 INTELLIGENCE
      • Kitap Yorum
      • Göç Sorunu
      • Başkanlık Sistemi Projesi
      • Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi
      • Herkes için Siyaset Bilimi
      • Yapay Zeka
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » Kürt Sorunu’nu Çözse Çözse Jacinda Ardern Çözer
    Forum

    Kürt Sorunu’nu Çözse Çözse Jacinda Ardern Çözer

    Derin Koçer5 Ocak 20205 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    [voiserPlayer]

    Geçenlerde Mehmet Ali Birand’ın hayat hikayesini tartışırken “her şeyin değiştiği” ama aslında “hiçbir şeyin değişmediği” Türkiye’yi seyrettiğimi fark ettim. Birand’ın hayatındaki dönüm noktalarından biri, şüphesiz ki daha hiç kimse “Güneydoğu meselesi” dahi demezken PKK’yı “Kürt Sorunu” olarak tanımladığı köşe yazısıdır. Askerin ve militarist nizamın ayağına sık aralıklarla basan Birand’ın kariyeri de Türkiye tarihi gibi dalgalanarak akmış bundan sonra: Abdullah Öcalan ile ilk söyleşiyi yapan olmak ve söyleşinin basıldığı Milliyet’in Başbakan Turgut Özal’ın talimatıyla basılması; 32. Gün’de zirve ve 32. Gün’ü yayınlayacak kanal bulamamak; uluslararası şöhrete sahip bir gazetecinin şaşalı yılları ve Birand’ı öldürmek için görevlendirilenler, andıç ile gazeteciyi çarmıha germe denemleri…

    Aslında bütün bu yolculuk, yarına ilerleyebilmek için Türkiye’nin çözmesi gereken ‘sorun’un adını koyan bir kişiyle; o ‘sorun’dan kaçarak kurtulabileceğini zanneden bir devletin dansı. Kazananı olmayan ama kaybedenin Türkiye olduğunu 40 yıldır yaşayarak gördüğümüz bir mücadele bu. Siyasi karşılığını bulamayınca buzdolabında çürümeye terk edilen açılımlarla, Irak’ın ardından Suriye’ye gire çıka meselenin çözülebileceğini zanneden bir akılla devam ediyoruz; vira bismillah! Oysa sadece askeri olmadığı her halinden belli bir meseleyi kas gücüyle çözmeye çalışmak, en hafif tabirle gerçekçi değil. Zira Kürt Sorunu’nun sosyal, kültürel ve ekonomik katmanları göz ardı edilince yok olmuyorlar. Milliyet’in o nüshası gibi işte. Dolayısıyla Türkiye’yi on yıllardır meşgul eden bu meselenin çözümü, bütün katmanlarda reform ve, sonuç olarak, terörün anlamsız kılınmasıyla çözülebilir. Fakat, Gandhi’ye atfedilen sözü biraz çevirerek söylemek gerekirse, ‘görmek istediği değişimin kendisi’ olmayanlar, meseleyle yüzleşmeyi de beceremezler.

    Beceremediler de zaten. KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır’ın deyimiyle Türkiye, ‘ortak kaderi’ni kaybetmekte olan (hatta belki de kaybetmiş) bir ülke artık. Suriye’de bir YPG/PYD/PKK devleti kurulmasın diye başlayan Barış Pınarı Harekatı, bu ‘ortak kader’ algısını daha da hırpaladı. Çünkü, iktidar ve devlet aklının mantığı, olası bir devletin Türkiye’de de ayrılıkçı akımları kuvvetlendireceği yolunda çalıştı. Bu korku, dış müdahaleyi birçoklarının dünyasında meşru kıldı. Ancak Kürt kimliğinden -ve bu kimliğin güçlenmesinden- bu denli korkulması, aynı kimliği taşıyan bir grup insan için ise duygusal kopmaya neden oldu. Ülke ne tarafa giderse gitsin kendisinin ‘kaybeden’ olacağını düşünen bir azınlık grup var artık. Ki bu, pek de değişmeyen ‘Kürt sorunu’na hep kas gücüyle cevap vermeye çalışan Türkiye için yeni bir fenomen de değil aslında. Böylesi bir yara, sorunların çözümüne değil derinleşmesine hizmet ediyor sadece. Çözüme hizmet ise, sorunun temelini içselleştirmekten geçiyor elbette.

    Doğası gereği PKK, her ne kadar kendini Marxist-Leninist bir çizgide konumlandırsa da, milliyetçi değerler ile varlığını sürdüren, argüman üreten bir terör örgütü. Kürt kimliğini merkeze alıyor; sol devrimciliği değil. Talepleri de bağımsız bir Kürt devleti zaten; bütün dünyada eşitlik sevdası değil. Dolayısıyla halkta karşılık aradığı damar da milliyetçiliğe yaslanıyor. Türkiye’nin kabul etmeye uzak durduğu Kürt kimliği yüceltilerek örgütün devam etmesi sağlanıyor (Bir de işin ‘Batı ve Rusya ile ilişkiler kısmı var tabii ki. Ama bu, örgüte katılımla ilişkilendirilebilecek bir hakikat değil). Eğer ki 40 yılda, yani en başta örgüte katılanların doğal ölüme yaklaştığı bu uzun sürede, PKK kendi kendine yok olmamışsa bu, örgütün argümanlarının tükenmediğini göstermektedir. O milliyetçi akım, hâlâ etkili.

    Dolayısıyla yapılması gereken, o akımın kurutulmasıdır. PKK’yı varlığını sürdüremez hâle getirmektir. Elindeki argümanları anlamsızlaştırmaktır. Bunu yapmanın yolunu göstermek isteyenlerin başına çok şey geldi Türkiye’de; ama herhalde Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern’e dokunacak pek kimse çıkmaz… Zira Ardern, The Economist dergisinin ‘The World in 2020’ (2020’de Dünya) özel sayısında “fanatizm ile mücadelenin yolları”nı anlatmış.

    Hatırlarsanız Yeni Zelanda, geçtiğimiz yılın 15 Mart’ında insanlığın tanık olduğu en kanlı terör saldırılarından birini yaşamış, ibadet eden 51 masum Müslüman, aşırı sağcı bir terörist tarafından katledilmişti. Ardern’in uluslararası çapta yıldızı ise bu saldırının ardından sergilediği liderlikle parladı: Başbakan, başörtüsü takıp camileri ziyarete gitti, ülkesinde yaşayan bütün Müslümanların güvenliği için bizzat kendini ön plana attı, bireylerin silahlanmasına göz yuman yasaları değiştirdi. Aşırı sağı karşısına aldı; hoşgörüye yaslandı. The Economist için yazdığı yazıda da Ardern’in çıkış noktası, geçtiğimiz sene ülkesini de hedef alan aşırı-sağcı, İslamofobik fanatizm; ama Türkiye’ye de Kürt Sorunu özelinde yol gösterebilecek tavsiyeler sunuyor Ardern. Zira Avrupalı aşırı sağcıların da ‘mantık’larının temeline oturttukları ve argüman devşirdikleri kavram ‘kimlik’.

    Ardern’in de üzerinde durduğu temel meselelerden biri, terörün anlamsız hâle getirilmesinin hayati önemi. Bunu yapmanın yolu ise farklı toplumsal kesimleri bir araya getirecek kapıları açmaktan, birbirine benzemediğini düşünen bireyleri ortak değerlerde buluşturmaktan, kişilere kişilik haklarını ama’sız, fakat’sız vermekten geçiyor. Birbirini tanımayıp ortak değerlerini anlayamayanlar, bir ‘öteki’ bulup ona saldırma kolaycılığına sığınıyor. Radikalleşiyor. Kimliklerin ötesinde bir vatandaşlık zemini kaybolduğunda ise terör kendine alan açıyor, argüman üretiyor.

    “Uzun zamandır siyasetin, çocuklarımıza öğretmek istediğimiz değerler üzerine bina edilmesi gereken bir alan olduğunu söylüyorum” diyor Ardern. Kas gücüne değil, insanların bir araya gelmesini sağlayacak değerlere vurgu yapıyor: “Empati ve şefkat gibi temel değerlerde buluşmalıyız. (…) Dünya üzerindeki en ileri teknoloji bile bir insanın öfkesinin, radikalizme dönüşmesini engelleyemez. Dolayısıyla bizim yapmamız gereken daha kapsayıcı, daha ‘iyi’, farklılıkların takdir edildiği ve her bireyin kendi toplumunda söz sahibi olduğu tabakaları inşa etmek. Bu, çocuklarımızın büyümelerinden gurur duyacağımız bir yer olacaktır.”

    Bu toplum hayali, her bir vatandaşın ülkesinin kaderini paylaştığı bir harmoninin de hayali aslında. Kimliklerin anlamsızlaştığı; ortak insanlık ve vatandaşlık bağlarının bireylerin devletle ilişkisini tanımladığı bir hayal. Bunun yolu da, tıpkı Ardern’in ısrarla altını çizdiği gibi, farklılıkların kanırtılarak insanların hayatının belirleyicisi kılınması değil; farklılıklarla yaşamayı öğrenmektir. KONDA’nın ortaya koyduğu gibi, eğer bir ülkenin vatandaşlarının belli bir kısmı için kendi kimliklerinin korunması ve tanınması bir öncelikken bu konular ülkenin kalanının gündemi değilse, orada çalışmayan bir motor vardır. Ki o motor, dün keşfedilmedi; aksaklıkları da bugünün fikir yapısıyla aşılacakmış gibi gözükmüyor.

    Tarihin en karmaşık düğümü çözülmeyi bekliyor. İşimize gelmiyor diye sırtımızı dönersek, hiçbir düğüm kendi kendine çözülmez. Ama çözümsüz düğüm de yoktur. Yeter ki çözmeye niyet olsun — ertelemeye değil.

    Siyaset
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerik1. Haftanın Özeti
    Sonraki İçerik Modern Zaloğlu Rüstem, Kasım Süleymani

    Diğer İçerikler

    Videolar

    Parlamenter Sistem Nasıl Geri Gelecek? | Çavuşesku’nun Termometresi #252

    8 Mayıs 2025 Melis Konakçı, İlkan Dalkuç ve Burak Bilgehan Özpek
    Yazılar

    Savaşların Kazananı Olur Mu?

    7 Mayıs 2025 Oytun Meçik
    Yazılar

    Türkiye’de Serbest Gazeteciliğin Geleceği: Zorluklar ve Çözüm Yolları

    3 Mayıs 2025 Gökhan Korkmaz

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    Küçük Partilerin Oy Oranını Hesaplamak Neden Zordur?

    15 Mayıs 2025 Yazılar Salih Yasun

    Yatırım mı Sömürü mü?: ABD ve Ukrayna Arasında Tartışmalı Maden Anlaşması

    14 Mayıs 2025 Yazılar Cem Özen

    Dünya Gündemi: Trump’ın Körfez Turu, ABD-Çin Ticaret Savaşlarında Geçici Ateşkes

    13 Mayıs 2025 Bültenler Bahadır Çelebi

    Abdülhamid ve Sherlock Holmes

    12 Mayıs 2025 Yazılar Umut Dağıstan

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}