
Çimentoya Batırılmış Bir Ülke ve Onun Futbolu
Türkiye’de, her alanda olduğu gibi futbolda da inşaat ile kalkınabileceğimiz yönünde bir görüş hakim. Oysa bu yapılması gereken atılım ve yatırımların en sonuncusu olmalı. İlki değil. Taşla, çimentoyla mükemmel bir istikbal yaratabileceğimizi zannediyoruz.
2007 yılında Rize’deki Çaykur Didi Stadyumu’nun açılışı ile başlayan tamamıyla devlet destekli tesis yatırımları, bugün itibari ile 2 Milyar Dolara ulaşmış durumda. İnşa edilen 31 tesisin 26’sı futbol stadyumu. Bu konuda 27 stadyum inşa eden Polonya’nın gerisinde olsak da koltuk kapasitesi olarak Rusya ve Polonya’nın önündeyiz. Aslında bu durumda, dünyada en çok stadyum inşasına yatırım yapan ülke de biz oluyoruz. Ancak, hatırlanması gereken bir husus var. Polonya, Ukrayna ile birlikte 2012 Avrupa Futbol Şampiyonası’nı, Rusya ise 2018 FIFA Dünya Kupası gibi iki büyük şampiyonaya ev sahipliği yaptılar. Yani yaptıkları bu yatırımların zaten bir kısmını böylece karşılayabildiler. Türkiye ise herhangi bir büyük şampiyonaya ev sahipliği yapmadığı gibi 19 Nisan 2014’te de Passolig ile elektronik bilet sistemine geçti. Bu sistem seyircilerin tribünlere gitmesini kolaylaştırmaktan ziyade zorlaştırmıştır. Bu sayede yeni stadyumlar ve tribünler ne yazık ki boş kaldı.

Türkiye’de, stadyum yatırımlarına ihtiyaç duyulduğu bir gerçekti. Bir ürün olarak sporun sevilmesi, pazarlanabilmesi adına elverişli, güzel, seçkin ortamlarda oynanıyor olması gerek. Spor, özellikle de futbol ekosistemini büyütmeyi hedefliyorduk. Ayrıca miladını doldurmuş, kapasite olarak yetersiz kalan pek çok stadyuma sahiptik. Avrupa Şampiyonası, Olimpiyat Oyunları gibi büyük organizasyonlara ev sahipliği yapabilmek için başvurular yapmıştık. Spor kültürünün halk özelinde yaygınlaştırılması ve etkin olarak spor yapılabilmesi adına elverişli tesis ihtiyacı son derece fazlaydı.
Ancak, ne yazık ki bu ihtiyaçları tamamıyla kapsayacak bir eylem planı ile bu yatırımlar gerçekleşmedi. Tesisleşmenin büyük bölümü, yalnızca futbol özelinde, üst yapıda, maç günü etkinlikleri sırasınca kullanılacak yapılar (stadyumlar) ile sınırlı kaldı. Altyapılar, olimpik ve amatör sporlar için tesisleşme çok sınırlı kaldı. İnşa edilen stadyumlar kent, semt ve kimliksel ögeler ile bağdaşmayan şehir merkezlerine uzak konumlarda yer alıyordu. Yeni stadyumlardaki yetersiz çevre düzenlemesi ve ulaşım zorluğu taraftar sirkülasyonunun düşük kalmasına, işletmelerin kar edememesine yol açtı. Tesis yatırımlarının insan kaynağı, eğitimci, antrenör, yönetici ve hukuksal düzenlemeler gibi insan faktörleri ile desteklenememesi ile endüstrinin büyüme ve gelişme süreci sekteye uğradı.
Ayrıca holiganizmin önüne geçmek adına e-bilet sistemi hayata geçirmek her ne kadar doğru bir karar olsa da Passolig’in içinde barındırdığı kısıtlamalar, seyircilerin sahip olduğu/olacağı maç izleme deneyiminin konforunu azalttı. Tüketici ayrıcalığı ve konforu bir kez daha es geçilmiş, marka değerine ket vurmuştu.
Üstelik tribün holiganizmi, sosyo-kültürel gelişmeler, ekonomik refah ve eğilimler ile birlikte zaten yok olmaya yüz tutmuştu. Gözlem ve tahlilden uzak, hızlı ve amatörce alınan kararlar neticesinde tribünler, uzunca bir süre seyircilerinden yoksun kaldı.
Yeni stadyumlar içinde en çok kullanılan tesis olan Kayseri Kadir Has Stadyumu, 10 yılda yalnızca 335 organizasyona ev sahipliği yaptı. Sil baştan yaptığımız Süper Lig’e ev sahipliği yapan bu stadyumlar, geçen sezonun tamamında yalnızca 14.000 kişi ortalama izleyiciye ev sahipliği yaptı. Orada öylece dört duvar olarak duran stadyumlar bana gitgide gerileyen; hatta duran, çöken futbol ekosistemimizi hatırlatıyor. Hem de her gün.
Gelişmişliğin yegane göstergesi insan zihni olduğundan, yapılan yatırımların ana odak noktası da insan olmadır. Futbolun gelişmesi adına da futbolcuların, antrenörlerin, yöneticilerin, taraftarların yönelimlerini, eğilimlerini, davranışlarını ve eğitimlerini şekillendirmek, idealize etmek gerek. Türk futbolunun gelişimine sekte vuran yegâne unsur da tam olarak bu zaten. Futbolun insan odaklı faktörlerine yönelik yaptırım ve yönetmeliklerin her 6 ayda bir veya her sene yeniden yeniden değiştirilmesi.
Fotoğraf: Marvin Ronsdorf
Paylaş
Yazarın diğer içerikleri

Sporda Zor Zamanlar: 2020
2020 yılı insanoğlu için pek çok zorlukla geride kalmak üzere. Doğal afetler, kazalar, yıkımlar, ölümler ve tabii ki korona virüs… İnsanoğlunun bu zor ve sıkıntılı zamanları belki de en çok spor endüstrisini etkiledi. Eğlence sektörünün bir ürünü olarak spor; korona virüsün yaşamlarımıza taşıdığı zaman, mekân, rekabet ve etkileşim kısıtlamaları ile

Futbolda Irkçılığa Türk Gözlüğü
Son dönemlerde Dünya genelinde yükselişe geçen milliyetçi ideolojiler, ırkçı söylem ve davranışların daha da şiddetlenmesine neden oldu. Bu ırkçı eylemlere en son maruz kalan kişi ise İstanbul Başakşehir FK yardımcı antrenörü Pierre Webó oldu. Bu olay global ölçekte de büyük bir ses getirdi. Taraftarların veya yöneticilerin ırkçı söylemlerine veya davranışlarına

Arap-İsrail İlişkilerine Futbol Açılımı
On yıllardan beri gerginliğine ve şiddetine tanık olduğumuz Arap-İsrail ilişkileri, 2020 ile birlikte daha barışçıl bir hal almaya başladı. BAE, Bahreyn ve İsrail arasında Eylül ayı başında imzaladıkları normalleşme anlaşmaları sürecin daha hızlı yürütülmesini sağladı. İsrail ile Arap ülkeleri arasında imzalanan yeni iş birlikleri, sürecin sürdürülebilir hale gelmesi adına son

Diego Maradona: Futbola “Küçük Bir Siyah Nokta” Koydu
Eşsiz futbol yeteneği ve profesyonel kariyerinin yanı sıra, kaotik yaşamı ile tüm dünyanın ilgisini üzerinde toplayan bir adam… Siyasi duruşu ve söylemleri ile toplumsal konulara ilgi gösteren, hatta yön veren bir vatansever, bir dünya vatandaşı… Kimden mi bahsediyorum? Diego Armando Maradona’dan… O sahadayken, her birimiz için mutlu olmaya değer bir

Formula 1’in Start-Finish Düzlüğü: Türkiye GP’si
9 yılın ardından Formula 1 heyecanı, bugün bir kez daha Türkiye’de yaşanacak. Kamuoyunda, herkeste çok büyük bir heyecan hâkim. Dünya’nın en hızlı arabaları, en hızlı pilotları, son teknolojiler ile yeniden İstanbul’da sahne alacak. Bu hafta bu yazı ile birlikte 2020 Türkiye Grand Prix’i öncesindeki son detayları sizler için aktarmaya çalışacağız.

Bir Kız Çocuğunun Tutku Dolu Oyunu: Futbol
Türkiye’de kadınlar ekonomik, sosyal ve toplumsal pek çok alanda hem psikolojik hem de fiziki zorluk ya da kısıtlama ile baş etmek durumunda kalıyorlar. Bu durum spor endüstrisinde de böyle. Erkek egemen bir endüstride, kadınlar var olma mücadelesi verirken çok daha kısıtlı imkanlar ile çok daha büyük başarılar elde etme durumunda

Asıl Engel Sistemsizlik: Türkiye’de Engelli Sporu
Spor, özellikle engelliler için en önemli sosyal rehabilitasyon aracı. Ancak, Türkiye’nin devlet mekanizması engellilere bu hizmeti götürmekte son derece yetersiz kalıyor. Devlet engellilere sporu götüremediği gibi; engellilerin kişisel insiyatifler ile kendisine başvuru yapmasını beklemekle yetiniyor. Gelin hep birlikte ülkemizdeki engelli sporunun işleyişine göz atalım. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD),

Avrupa Premier Ligi: Yine, Yeni, Yeniden…
Global dünya ekonomisinde en ufak bir daralma, bir kriz meydana geldiğinde, diğer tüm sektörlerde olduğu gibi spor endüstrisi de bu durumdan olumsuz etkileniyor. Harcamalar kısılıyor, yeni gelir modelleri yaratılıyor, organizasyon yapıları yeniden şekillendiriliyor. Avrupa’nın dev kulüpleri de her ekonomik kriz dönemi bir araya gelerek kendi özerk liglerini kurmayı planlarlar. Covid

Almanya’da Almanya Forması ile Almanca Konuşan Bir Türk Futbolcu: Emre Can
Türkiye A Milli Futbol Takımı, çarşamba akşamı Almanya’nın Köln şehrinde oynanan hazırlık maçında Almanya ile 3-3 berabere kaldı. Maçın sonunda ise skorun yanı sıra bir başka tartışma konusu daha vardı. O da Almanya Milli Takımı’nın Türk asıllı oyuncusu Emre Can’ın, yayıncı kuruluş TRT’ye Almanca demeç vermesiydi. Bu konu özellikle maçın

Türk Futbolunda “Reform”a İhtiyacımız Var
Türk kulüpleri, uluslararası müsabakalarda hayal kırıklığı yaratmaya devam ediyor. Perşembe akşamı Galatasaray’ın Glasgow Rangers’a elenmesi ile bu sezon Avrupa kupalarında ülkemizi temsil eden takım sayısı ikiye düştü. Şampiyonlar Ligi’nde Başakşehir FK, Avrupa Ligi’nde ise Sivasspor Türkiye’yi temsil eden takımlar olacak. Birbirinden güçlü rakiplerle karşılaşacak olan bu iki takımımızın, başarısız sonuçlarla