Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • SenSensizsin
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • Avrupa Gündemi
      • ABD Gündemi
      • Altüst
    • D84 INTELLIGENCE
      • Kitap Yorum
      • Göç Sorunu
      • Başkanlık Sistemi Projesi
      • Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi
      • Herkes için Siyaset Bilimi
      • Yapay Zeka
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » Ahbap-çavuş Kapitalizmi: Verimsiz, Adaletsiz ve Yozlaşmış
    Çeviriler

    Ahbap-çavuş Kapitalizmi: Verimsiz, Adaletsiz ve Yozlaşmış

    Ayyüce Dalkılıç17 Haziran 20207 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    [voiserPlayer]


    *Yazının orijinali: https://austrian-institute.org/en/thema/economy/crony-capitalism-cronyism-economy/crony-capitalism/

    Donald Trump’ın adaylığı; solun ücret durağanlığı ve göç politikası gibi tartışmaları bastırmak için kullandığı politik doğruculuğun getirdiği hayal kırıklığı gibi birçok konuya karşı kamuoyunun dikkatinin artmasını da beraberinde getirmiştir. Öne çıkan bir diğer konu da Trump’ın kampanyasıyla beraber önemli bir devinim kazanan ahbap-çavuş kapitalizmi problemi ya da daha basitçe söylersek “kayırmacılık” sorunudur.

    Ahbap-çavuş kapitalizminin mevcudiyetinin tek müsebbibi Trump değildir elbette. Diğer yandan ekonomik özgürlüğün değerli olduğu iddialarına rağmen, kayırmacılığın, birçok Amerikan şirketi ve siyasi liderler için özellikle de muhafazakâr kesimde çokça var olan bir hayat anlayışı olduğu fark edilmeye başlanmıştır. Bu durum ekonomiyi ciddi anlamda zarara maruz bırakmıştır. Kayırmacılık şimdiye kadar, Batı demokrasilerinin üstesinden gelmek için mücadele ettiği önemli siyasal meydan okumalar yaratmıştır.

    Kayırmacılığı Anlamak

    Ahbap-çavuş kapitalizmine ilişkin sorun yeni değildir. Hükümetlerden ayrıcalık alma peşinde koşan şirket yöneticileri her zaman varolmuştur. Batı’da 1500’lerden 1700’lere kadar hâkim olan merkantilist ekonomik sistemin bir özelliği de devlet tarafından tekellerin ve ruhsatların kabineyle sıkı ilişkileri olan belirli tüccarlara tahsis edilmesidir. Bunun yanı sıra; belirli işletmelere vergi ayrıcalıkları, kota ve tarifeler uygulama yoluyla rekabeti sınırlama çabaları, monarkların doğrudan belirli endüstrileri sübvanse etmesi ve hükümet ile beraber çalışan loncaların ticari girdileri sınırlama ve teknolojik gelişmeyi bastırma çabaları bu duruma eşlik etmiştir.

    Bugün ahbap-çavuş kapitalizmi sıklıkla illegal eylemlere dönüşmüş ya da dönüşmenin eşiğinde olmasına rağmen bariz bir yozlaşma değildir. Ahbap -çavuş kapitalizminin kendini (açıkça) ifadesi ilk olarak Filipinlerin Marcos yönetimi altındaki ekonomik işlevinin nasıl olduğunun tanımlanmasıyla hasıl olmuştur. Özellikle hükümetler tarafından siyasi liderlere yakın olan ayrıcalıklı “ahbap-çavuş”lara yönelik alınan kararların 1997-98 Asya finansal krizinde rol oynadığı öne çıkan izahatlardandır. Bu liderlere o günün Endonezya’sının lideri Suharto örnek verilebilir.

    Daha genel olarak kayırmacılık, mülkiyet hakları ve hukukun üstünlüğü çerçevesinde işleyen serbest mübadelenin -ki bu genel anlamda serbest piyasa olarak anlaşılmalıdır- bozulmasını ifade eder. Bu durum “serbest piyasa”nın yerini yavaş yavaş “siyasal piyasa”nın alması anlamına gelmektedir. Odak noktası git gide; tüketicilere rekabetçi fiyatlarla özgürce ürün oluşturabilme ve sunma yoluyla gelişen bireylerden ve şirketlerden uzaklaşıp bunun yerini ekonomik başarının, bireylerin oyunu lehine çevirmek için devletin gücünden yararlanma kabiliyetine dayandığı bir sisteme dönüşmektedir. Bu noktada, piyasa ekonomisinin dış görünüşü korunurken, temelde piyasa işleyişinin protokolleri ve kurumları “ahbap-çavuş kapitalizmi” içerisinde kuruluşlardan, meclis üyelerinden ve hükümetlerden imtiyazlı muamele arayışı içinde olan bireyler tarafında yavaş yavaş çökertiliyor.

    Bu durum piyasa içerisinde “az vergilendirmeyle kazanç sağlama, sübvansiyonlar, tekeller, adrese teslim ihaleler, fiyat kontrolü, imtiyazlı vergilendirme muameleleri, tarife korumaları” ve daha birçok yönetsel yöntemlerle -kredi akışı sağlanması, faiz oranları ayarlamaları gibi- gerçekleştirilebiliyor.

    Bazı işletmeler de -bu durum karşısında- hükümet gücünü diğer insanların kendi pazarlarına erişimini sınırlamak için kullanmaya çalışan rakiplerine karşı kendilerini korumak için, aynı yola başvurmaktadır. Bu günaha girişe, şeytana uymaya, savunmadan saldırıya geçme durumuna karşı direnmek -bu raddede- oldukça zordur. Potansiyel rant arama isteği kayda değerdir. Dahası, politikacıların kayırmacı lobicilikleri rakipleri piyasanın dışına itmenin daha kolay bir yoludur.

    Kayırmacı muamelenin bir diğer ucunda, ayrıcalıklı muameleyi dağıtma konumunda olanlar, yaptıkları bu kayırmacılığı fedâkâr nedenlerle yapıyor değildirler. Ekonomik Kalkınma Komitesi’nin 2015’te yayınladığı raporda, bu imtiyazlı muamelenin meclis/senato üyelerine seçimlerde kampanya bağışları ve diğer seçim yardımları yoluyla geri döndüğü gözlemlenmiştir. Bu imtiyazı belirleyenlere gelince, bu kişilerin bi zamanlar imtiyaz tanıdıkları endüstri ya da işletmelerde, daha sonrasında inanılmaz sayılarda hükümet çalışanının pozisyon elde ettikleri belgelenmiştir.

    Kayırmacılığın Bedeli

    Ekonomik terimlerde kayırmacılık kavramı kayda değer bir negatif etkiye sahiptir. İnovasyon ve rekabet yoluyla büyüme isteğinin politikacılar ve düzenleyilere doğru yönlendirilmesi, ekonominin zenginlik yaratma kapasitesini baltalar. Kayırmacılığın ekonomiye müdahaleyi artırması, verimliliğinde ciddi biçimde düşmesine sebebiyet verir. Bir diğer problem ise kayırmaya yönelik düzenlemelerin şeffaflığı yok etmesidir. Bu da farklı işletmelere ilişkin gerçek maliyetlerin doğru bir şekilde değerlendirilmesini zorlaştırır. Örneğin, Iowa’daki etanol endüstrisine hükümet tarafından sağlanan sübvansiyonlar kaldırılsaydı, bu endüstri ne kadar kârlı olurdu? Etanol sübvansiyonları Iowa’lıları, devletlerinin gerçekteki rekabetçi üstünlüğü konusunda kör etmiş olabilir mi?

    Kayırmacılığın negatif sonuçları, aynı zamanda siyasal alana da yansımaktadır. Politikacıların ve hükümet yetkililerinin devletin gücünü, siyasi ve malî destek karşılığında belirlenmiş gruplara yasal ayrıcalıklar vermek için adaletsiz bir şekilde kullanması bunun büyük bir örneğidir. Suharto’nun Endonezya’sı gibi yarı otoriteryen rejimler bu gücü işletmelerin uzun dönemde desteğini bağlamak için çeşitli düzenlemeler yapmak yoluyla kullanmıştır. Sonuçta ise, Suharto rejimi ile Endonezya’nın birçok ticari topluluğu arasında kırmanın imkânsız olduğu yakın ilişkiler kurulmuştur. Ta ki 1997-98 finansal krizi Suharto’yu gücünden edene kadar.

    Diğer bir adaletsizlik ise, kayırmacılığa yönelik ödemelerde kullanılan kaynakların, imtiyazlı olmayan kişilerden tahsil ediliyor olmasıdır. Nobel ekonomi ödüllü ve kimsenin vergi konusunda muhafazakar olduğunu düşünmediği yazar Joseph Stiglitz “Eşitsizliğin Bedeli” isimli kitabında; kayırmacılığın, kişinin kendi işleri yoluyla yeni zenginlikler yaratmak yerine, iyi bağlantılar kurma becerisi ile mevcut zenginlikten, diğerlerine göre daha fazla pay almasına dayanan haksız bir gelir eşitsizliği biçimini kolaylaştırdığını belirtir. Normalde ise, yarattığı zenginlikle diğerlerine kıyasla daha büyük pay alması gereken kişi, tam tersine bu zenginliğin oluşmasına katkıda bulunmamış olan kişinin zengin olmasına yol açmaktadır.

    Kayırmacı eğilim aynı zamanda “ortak iyi” kavramını ciddi şekilde çarpıtmaktadır. Örneğin, birçok ticari işletme liderinin zihninde, kamu yararı, kendi işlerine ya da sektörüne özel muamele ile ilişkilendirilmeye başlar hâle gelir. Eski hazine sekreteri Merhum William E. Simon’ın bu hadiseyi yansıtan şu sözlerini yeniden hatırlayalım:

    Her krizde iş adamlarının hükümetlere kuşkuyla koştukları görülür… Bu beyler her zaman serbest girişime olan bağlılıklarını kabul ettiklerini ve devletin keyfî müdahalesine karşı olduklarını ifade ederler. Tabii ki her zaman biricik olan ve kamu yararı için haklı gördükleri kendi davaları hariç…

    Demokrasi Bir Çözüm mü?

    Ahbap-çavuş kapitalizmi üzerine yapılmış birçok çalışmada, siyasal düzenlemelerin demokratikleştirilmesinin, kayırmacılığın merkezindeki ilişkilerin kırılmasına yardımcı olup olmayacağı tartışılmaktadır. Ancak otoriteryen rejimlerin kayırmacılığın medya ve sıradan vatandaşlar tarafından denetlenebilmesini sağlayacak şeffaflıktan yoksun olmaları dolayısıyla, bu demokratik yolun nasıl sağlanacağı tartışılmaya devam ediyor. Bu noktada ise bu teoriyi savunanlar, otoriter rejimlerin uygulamaları altında kaybettiklerini farkeden vatandaşların, muhtemelen duruma karşı harekete geçeceğini ve bunu düzeltmek için de oy kullanma yoluna giderek, durumun üstesinden gelinebileceğini iddia ediyorlar.

    Bu terimin bir diğer zorluğu ise kavramsal manada demokratik olan toplumların kayırmacılığa karşı o kadar da bağışıklık kazanamadıklarını bize gösteriyor. Şehirlerde, bölgelerde hatta uluslarda yaşayan insanların çoğunun kayırmacı düzenlemelere karşı destekleyici bir tutum takındıklarının birçok örneği vardır, bu insanların kayırmacı faaliyetlerde bulunmuş/bulunan siyasi partilere ve insanlara sürekli olarak oy vermeye devam ettiklerinden bahsetmeye gerek bile yok. Chicago ve Detroit gibi şehirlerde yaşanan bu benzeri hadiselerden ciddi şekilde şüphelenen kimse var mı? Amerika boyunca demokratik yollarla seçilen birçok şehir konseyi işletmelerin ısrarı üzerine, diğer insanların mülklerine onlar ya da konsey tarafından daha iyi kullanılacağına inandıkları için kamulaştırma yöntemi ile el koyma yoluna artarak başvurmaktadırlar. 1983’te Arjantin’de yapılan demokrasinin restorasyonu süreci, bir zamanlar müreffeh bir ülkeyken, bunu tam bir fiyaskoya çeviren “kayırmacılık”ı, sona erdirmede başarılı olamamıştır.

    O vakit bizler kayırmacılığın üstesinden nasıl geleceğiz? Çözümlerden biri; kayırmacılığın merkezinde bulunan siyasetçilerin ve hükümet yetkililerinin “bir şeyin karşılığında bir şey” sunma imkânlarınıı sınırlayacak ekonomik liberalizasyondur. Bir diğer deyişle devletin ekonomiye olan müdahalesini kısıtlayarak devletin kayırmacılık yapmasını da kısıtlamış olursunuz. Bu, şirketlerin rant yoluyla kâr elde etmeyi devlette arama isteklerini azaltır. 

    Her şeye rağmen yapısal değişime isteğin azalması yeterli değildir. Alexis de Tocqueville Amerika’da Demokrasi isimli eserinde kurumların önemini gözlemlemekle beraber bir yoldansa diğer yolu seçen toplumları -özellikle de demokratik toplumları- anlamak için o toplumun değerlerine ve geleneklerine bağlılıklarını anlamanın daha önemli bir husus olduğunu gözlemlemiştir. En iyi zamanlarda birçok insan kendi kısa vedeli çıkarlarının ötesini görmekte zorlanır. Bu noktadan sonra, demokrasinin nispeten kısa aralıklarla düzenli seçim yapılmasına verdiği önem, hükümet veya senato üyelerinin, imtiyaz arayan işletmelere karşı (seçimlerde destek almak için) daha duyarlı davranmalarına yol açarak daha büyük komplikasyonlara sebebiyet verebilir.

    Bütün bunlar çok önemli bir noktanın altını çiziyor; (1) insanların ciddi bir çoğunluğu “kayırmacılık” hakkında kabullenici ve ciddiyetten uzak olmayı bırakmadıkça, (2) bunu esasında adaletsiz olarak görmedikçe ve (3) özgürce seçim yapma ve eylemde bulunmaya göre hareket etmedikçe, har hangi bir siyasal sistemin “kayırmacılığa” yönelmesini durdurmak oldukça zor olacaktır.

    Ahbap-çavuş kapitalizmini frenlemek, işletmelerin rant yoluyla kâr edebilecekleri düşüncesinden vazgeçmeye istekli olmalarını gerektirir. Aynı zamanda politikacılar, Edmund Burke’ün “Speech to Electors of Bristol” isimli eserinde belirttiği gibi, senato üyelerinin sorumluluğu belirli grupların -işletmelerin, birliklerin, loncaların, etnisitelerin ya da dini grupların, çeşitli kimliklerin- resmî olmayan elçileriymiş gibi davranmamaları gerektiğini benimsemelidir.Burke’e göre senatörlerin sorumluluğu, Rousseau’nın genel irade kavramından yada kuvvetli hislerin kümelenmesinden daha ziyade, bütünün ortak aklı tarafından belirlenen, ulusun adına ve genel iyi için, müzakere etmektir.

    Bunun bir arzu olduğuna şüphe yok. Piyasa ekonomilerinde kayırmacılığı kısıtlayabilmek ve ötekileştirebilmek siyasetçilerden ve iş dünyasından ciddi bir ahlâkî ve entelektüel dürüstlük ister. Bunun alternatifi, iş dünyası ve siyasal sınıfın, belirli sektörlerin korunmasını kamu menfaati açısından rasyonelleştirmesidir ki, ortak iyiyi ciddiye aldığını iddia eden yönetimler için böyle bir seçenek söz konusu bile olamaz.

    Fotoğraf: Jack Hunter

    Dünya
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikCihad ve Motivasyon Aracı Olan Neşid’in Görsel ve Metinsel Analizi
    Sonraki İçerik Nedensellik II: Nedir Bu Deney Meselesi

    Diğer İçerikler

    Bültenler

    Dünya Gündemi: ABD-AB Gümrük Müzakereleri, Rusya’dan Ukrayna’ya Yeni Hava Saldırısı, Venezuela Seçimleri

    27 Mayıs 2025 Bahadır Çelebi
    Yazılar

    Krizler Çağında Umut Ekmek: Gençler Gıdanın Geleceğini Geri Alıyor

    26 Mayıs 2025 Elif Menderes
    Videolar

    Küreselde ve Yerelde Kadınlar, Romanya-Polonya Seçimleri ve Trump’ın Ortadoğu Gezisi |2’li Görüş #41

    20 Mayıs 2025 Bahadır Çelebi ve Melis Konakçı

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    Yeni Anayasa Yeni Türkiye Demek Değil

    30 Mayıs 2025 Yazılar Armağan Öztürk

    Komünizmin Rıza Nur’u: Aclan Sayılgan

    28 Mayıs 2025 Yazılar Kadir Serkan Selçuk

    Dünya Gündemi: ABD-AB Gümrük Müzakereleri, Rusya’dan Ukrayna’ya Yeni Hava Saldırısı, Venezuela Seçimleri

    27 Mayıs 2025 Bültenler Bahadır Çelebi

    Krizler Çağında Umut Ekmek: Gençler Gıdanın Geleceğini Geri Alıyor

    26 Mayıs 2025 Yazılar Elif Menderes

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}