Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    • Destek Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Cumhuriyet’in Edebiyatı
      • Varsayılan Ekonomi
      • Yakın Tarih
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • D84 INTELLIGENCE
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
      • Kitap Yorum
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • ABD Gündemi
      • Avrupa Gündemi
    • daktilo2
    • Project Syndıcate
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » İslamcılığın Komplo Teorisi – III: Anti-Semitizmin Modern Hali-1
    daktilo2

    İslamcılığın Komplo Teorisi – III: Anti-Semitizmin Modern Hali-1

    Birol Başkan21 Aralık 20256 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    Ortaçağ Hıristiyan tahayyülü, çok katmanlı bir Yahudi figürü üretmişti: İsa/Tanrı’nın katili; bu affedilmez günahın taşıyıcısı; Şeytan ve Deccal’in ortakçısı; düşmanların işbirlikçisi; İsa’nın dinmeyen nefret edicisi ve bu nefretin her fırsatta açığa vurucusu; masum Hristiyanların borç batağına sürükleyicisi ve o batakta boğucusu. Bu figür modern çağda bir anda terk edilmedi. Kilise’nin yüzyıllar boyunca kurduğu dil, kurumlar ve alışkanlıklar içinde uzun süre yeniden üretildi; fakat aynı zamanda, modernliğin kendi meşruiyetini kuran daha güçlü bir söylemin, Aydınlanma söyleminin, gölgesinde yeniden biçimlendirildi.

    Kant’ın meşhur tanımıyla, insanın ergin olmama (Unmündigkeit) halinden çıkışı ve aklını başkasının kılavuzluğu olmadan kullanmayı göze alması anlamında Aydınlanma, Kilise’nin öğretilerini ve otoritesini sorgularken aklı tek hakem konumuna yükseltti. Fakat bu yeni hal, teolojik düşmanlık repertuvarını bütünüyle tasfiye etmekten ziyade, onu başka bir zemine tercüme etmeye de elverişliydi: Teolojik dil, yerini Aydınlanma diline bıraktı; Tanrı katili halk figürünün yerini, medeniyetin ritmine ayak uyduramayan; çağın temposuna yabancı; tarih dışı, donmuş; kapalı, kendi içine kıvrılmış, geçimsiz, geçirimsiz bir cemaat figürü aldı. Aynı aşağılayıcı yargılar sadece mucize ve günah kavramlarıyla değil; aynı zamanda ilerleme, medeniyet, akıl, fayda ve uyumluluk kıstasları içinden yeniden ifade edildi. Elbette Aydınlanma yekpare bir blok değildi; çatışmalı, çoğul ve kendi içinde gerilimlerle doluydu. Ancak bu çoğulluk içinde hissedilir bir tekdillilik de vardı: Bu tekdillilik “akıl” adına konuşurken, dışlayıcı bir toplumsal tipolojiyi yeniden kurguluyordu.

    Voltaire’e bakın. Ona göre Yahudilik evrensel aklın ve ahlakın dini değildi, belirli bir halkın iç düzenine göre kurulmuş tarihsel bir yasalar toplamıydı. Halbuki “ilahi” bir yasa, salt bir cemaatin sınırları içinde kalmamalıydı; eğer Tanrı’dan geliyorsa, anlaşılır biçimde bütün insanlık için geçerli olmalıydı. Oysa Yahudilik ayrıntılı yasaklar, temizlik/kirlilik kıstasları, ritüel disiplinler ve ceza hükümleriyle örülmüş, dar ve kapatıcı bir normlar toplamıydı; bu yüzden de “evrensel” bir ahlakın değil, bir cemaatin kendini içeriden yönetme tekniğinin adı olabilirdi. Bu çerçeve içinde Voltaire, Yahudileri medeniyetin ritmine ayak uyduramayan, kapalı ve “tarih dışı” bir topluluk gibi sundu. “Büyük ve uygar milletler”in yasalarını ve bilgisini “küçük, karanlık ve esir” bir halktan alamayacağını iddia etti; Yahudilerin düşünce, bilim ve sanat alanlarında insanlığa kayda değer katkı sunmadıklarını, büyük uygarlıkların yanında sürekli geri kaldıklarını iddia etti. Yahudiliği, aklın ve özgür eleştirinin karşısına yerleştirdiği “batıl inanç” rejimi olarak çizdi; bu rejimin ürettiği toplumsal karakteri ise açgözlülük, çıkarcılık ve düşmanlık gibi ahlaki yüklemelerle resmetti. Yani modern çağın “ilerleme/medeniyet” sözlükleri ile eski Hıristiyan anti-Yahudi motifleri yeniden ifade etti.

    Immanuel Kant da farklı değildi. Kant’a göre dinin özü, insanın akılla kavradığı evrensel ahlâk yasasına özgürce (zorlama olmaksızın) bağlanmasıydı; “hakiki” ya da “saf” din, ahlâkın bu evrensel çekirdeğiyle özdeşleşmeliydi. Buna karşılık kutsal metinleri, ritüelleri ve kurumları ile tarihsel dinler ancak bu ahlâkî çekirdeği taşıdıkları ve ona hizmet ettikleri ölçüde din olarak değerliydi. Kant’ın Yahudilik hakkındaki hükmü bu din tanımına bağlıydı. Ona göre Yahudilik evrensel bir ahlâk topluluğunu kuran bir din değildi, belirli bir topluluğu dışsal ve “statüsel” yasalarla bir arada tutan tarihsel-siyasal bir düzendi, bir yasa rejimiydi. Kant bu kadarla kalmadı. İnşa ettiği bu dinler hiyerarşisine doğrudan stereotipik ve aşağılayıcı genellemeler ekledi; mesela, Yahudileri “aramızda yaşayan Filistinliler” olarak tarif etti. Avrupa’da yerleşik ama köken itibarıyla ‘doğulu’, bu yüzden de tam Avrupalı sayılamayacak bir topluluk. Tefeciliğin ruhuna işlediği, bu yüzden de aldatmayı içselleştirilmiş bir halk. Burada artık Kant felsefî, aydınlanmacı bir dilden uzaktır elbette. Asırların Yahudilere yönelik nefret dilini aydınlanmanın tanımını yapmış filozof olarak tekrar etmektedir sadece.

    Hegel’in okuması da büsbütün farklı değildir. Hegel için tarih Geist’ın özgürlüğünü giderek daha bilinçli ve kurumsal biçimlerde gerçekleştirdiği bir süreçtir; dinler de bu sürecin bir sahnesidir. Kısaca dinler Geist’ın kendi bilincini açmasıdır. Yahudilik Hegel’in ‘yücelik (sublimity) dini’ diye adlandırdığı ana denk gelir: Tanrının duyusal dünyadan ve insanî ilişkilenmeden radikal biçimde ayrıştırıldığı, temsil edilemez bir ‘Tek’ olarak düşünüldüğü; insanın Tanrı’yla ilişkisinin uzlaşma/sevgi ekseninde değil, efendi–kul (hâkimiyet–bağımlılık) ve itaat ekseninde kurulduğu an. Yahudilik özü itibariyle yabancı bir Efendi’ye kulluk demekti; ancak bu kulluk alçaltıcı bir hal değil, bilakis seçilmişlik haliydi. Sorunlu olan da buydu. Kulluk ilahi ve yüce bir amaç olarak kurgulanmış ve onu benimseyenleri ayrıştırmıştı. Yahudiler seçilmiş halk bilinciyle evrensel etik topluluğa kapalı bir kollektivite haline gelmişti.

    Bu kurgunun modern vatandaşlık teorisi için ne kadar sorunlu olduğu aşikardır: Yahudiler bireyleşemeyen, ortak değerlerde uzlaşamayan, kendi içine kapanan, evrensel olanla bağ kuramayan bir cemaatti. Ayrı mahkemeleri, ayrı vergi rejimleri, ayrı temsil organları ile Yahudiler bir tür ulus içinde ulustu. Sorun artık Hıristiyan teolojisinin “Tanrı katili halkının” ötesinde bir boyuttaydı. Teolojik nefretin yerine, bu kez tarih-dışı, irrasyonel, kabileci bir cemaat eleştirisi yerleşti; Yahudiler, kapalı cemaat yapılarıyla, evrensel aklın, ilerlemenin ve modern vatandaşlığın önünde engellerdi. Artık “akıl” konuşuyordu, ancak dinden daha ağır bir damgalama ile Yahudileri damgalıyordu.

    Yahudi Aydınlanması, Haskala, bu zeminde doğdu. Hareket, Yahudi cemaatinin kendi açılarından geriliklerini teşhis ediyordu ve çözümler üretiyordu: Çocukların ve gençlerin eğitimi yalnızca Talmud ve dinî hukuk metinleri ile sınırlı kalmamalıydı, tarih, felsefe ve doğa bilimlerini de kapsamalıydı; Yahudiler dar meslekî alanlarda sıkışmamalı, gettolarda kapanmamalı, mesihçi beklentiler içine girmemelilerdi; Yahudiler bireyler olarak kamusal alana katılmalı, bunun için cemaat ayrıcalıklarından vazgeçmeli, cemaat mahkemelerini gerekirse kapatmalı, ibadet ve ritüellerini özel alanlarına çekmelilerdi; Yahudiler kılık kıyafetleriyle, konuştukları dillerle, icra ettikleri meslekleriyle, gündelik hayatlarındaki pratikleriyle içinde yaşadıkları Hıristiyan toplumundan ayırt edilmez hâle gelmelilerdi. Haskala özünde Yahudilerin toplumsal hayattaki görünümleri, yaşantıları itibariyle Yahudiliklerinden bütünüyle vazgeçmelerini, onları Yahudi olarak damgalayan bütün kamusal özelliklerini görünmez kılmalarını savunuyordu. Aydınlanma Yahudilere modern dünyanın parçası olma karşılığında bir bedel talep ediyordu; özele çekilmelerini, görüntülerini disipline etmelerini. Haskala bir grup Yahudi aydının Aydınlanma eleştirilerine cevabı oldu, olumlu cevabı. Eleştirileri ciddiye aldıklarının, hatta içselleştirdiklerinin göstergesi. Bu haliyle aslında Haskala Yahudiliğe ve Yahudilere dair eleştirileri kabul etmiş oluyordu ve onları kendi çaplarında yaymış.

    On dokuzuncu yüzyılda Yahudiliğe ve Yahudilere yönelik eleştiriler Yahudilerin cemaat statülerinin tanınıp tanınmaması tartışmasında da kendini gösterdi. Eleştirilerin özü şuydu: Yahudiler ayrı bir siyasal varlık olarak ortadan kalkmalı, hayatlarına diğer vatandaşlarla aynı hak ve yükümlülüklere sahip bireyler olarak devam etmeliydi. Bu mantığın en çıplak ve sert formülasyonlarından birini Bruno Bauer dile getirdi. Bauer, 1840’larda kaleme aldığı metinlerde modern bir devletin, herhangi bir dinî topluluğu ayrı bir kolektif kimlik olarak tanıyamayacağını savundu. Ona göre mesele, “Hıristiyan devletin Yahudilere tahammül edip edememesi” değildi; devlet Hıristiyan karakterinden vazgeçerken, Yahudiler de Yahudi kimliğinden vazgeçmeliydi. Ancak böyle yaparak Yahudiler eşit yurttaşlar olabilirdi. Yahudi cemaatinin tarihsel ayrıcalıklarının, kendi mahkemeleri ve dinî hukukunun, “ulus içinde ulus” konumunun modern devlette yeri olamazdı. Bauer aslında Aydınlanma eleştirilerinde zaten dolaşımda olan bir ilkeyi radikalleştirmiş oldu: Eşit yurttaşlık, ancak Yahudi kimliğinin kamusal alandan bütünüyle çekilmesi ile mümkündü.

    Bauer’in Yahudilere bu çağrısını başka bir isim farklı bir alanda yeniden ifade edecekti. Ekonomi/iş alanında. Hem de ailesi Yahudi kökenli bir isim.

    Birol Başkan güncele ve güncel olmayana dair paylaşımlarını birolbaskan.substack.com adresinde yapmaktadır.

    Dünya Siyaset Tarih
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikDijital Evlerinden Tahliye Edilen Gençler: “Güvenlik mi, Özgürlük mü?” Tartışmalarına Gençlerin Perspektifinden Bakan Var mı?
    Sonraki İçerik Ücretlerde Sovyetlerden Eşitlikçi, Sermaye İçin ABD’den Vahşi: Türkiye’de Gelir Eşitsizliğinin Boyutları

    Diğer İçerikler

    daktilo2

    Büyük Dönüşümün Reçetesi: Liberal Milliyetçilik

    21 Aralık 2025 Burak Dalgın
    daktilo2

    Ücretlerde Sovyetlerden Eşitlikçi, Sermaye İçin ABD’den Vahşi: Türkiye’de Gelir Eşitsizliğinin Boyutları

    21 Aralık 2025 Alper Yağcı
    daktilo2

    Dijital Evlerinden Tahliye Edilen Gençler: “Güvenlik mi, Özgürlük mü?” Tartışmalarına Gençlerin Perspektifinden Bakan Var mı?

    21 Aralık 2025 Elif Avcı

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    ABD Gündemi: Trump’ın Ulusal Güvenlik Stratejisi, Maduro Finale Doğru, ABD Suriye’de Kalacak mı?

    17 Aralık 2025 Bültenler Emrullah Özdemir

    Dünya Gündemi: Transatlantik Merkezli Uluslararası Sistemin Sonuna mı Geldik?

    16 Aralık 2025 Bültenler Bahadır Çelebi

    Türkiye’ye Getirilen Ukraynalı Yetimlerle İlgili Ciddi İddialar Gündemde: Burcu Karakaş Dosyayı Anlatıyor

    14 Aralık 2025 daktilo2 Röportajlar Gökhan Korkmaz

    Çözüm Süreci

    14 Aralık 2025 daktilo2 Yazılar Murat Özçelik

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Aralık 2025
    • Kasım 2025
    • Ekim 2025
    • Eylül 2025
    • Ağustos 2025
    • Temmuz 2025
    • Haziran 2025
    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • daktilo2
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • PROJECT SYNDICATE
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    • Seçenekleri yönet
    • Hizmetleri yönetin
    • {vendor_count} satıcılarını yönetin
    • Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    • {title}
    • {title}
    • {title}