[voiserPlayer]
Kavramlar genellikle net bir tanımın içine sığamayacak kadar karmaşık ve belirsizdirler. Bir kavramı sabit ve kesin bir tanıma indirgemek oldukça güçtür. Kavramların tanımlanmasını zorlaştıran şey sürekli olarak eklemelere ve çıkarmalara açık olmalarıdır.
Kültür kavramını da bu çerçevede değerlendirmek mümkündür. Kültür kavramının gelişimine önemli katkılar yapan Franz Boas’ın öğrencisi olan antropolog Alfred Kroeber ve Clyde Kluckhohn, 164 farklı kültür tanımını inceledikleri çalışmalarında kültürün geleneksel fikirleri ve bunlara bağlı değerleri temel aldığını vurgular. Ayrıca kültüre ait tanımlamaların ve formülasyonların gelecekte diğer kültür formlarıyla etkileşime girerek değiştirileceğini ve genişletileceğini ifade eder.
Kültüre ait bilinen en eski tanımlamalardan biri Britanyalı antropolog Edward Burnett Tylor’a aittir. Tylor’ın İlkel Kültür (Primitive Culture, 1871) adlı eserindeki tanımlamasına göre kültür, “toplumun bir üyesi olarak insanın kazandığı bilgi, inanç, sanat, hukuk, ahlak, gelenek ve diğer yetenek ve alışkanlıkları içeren karmaşık bir bütündür.”
Ulusal kültür çerçevesinde yapılan en önemli tanımlama ise Hollandalı sosyal psikolog Gert Hofstede’ye aittir. Hofstede kültürü, “Bir grubun üyelerini diğerinden ayıran, zihnin kolektif programlanmasıdır.” şeklinde tanımlar. Burada zihin ifadesi; inançları, tutumları ve yetenekleri temsil eder. Bu inançlar, değerler ve normlar bir organizasyonun işleyişini yakından etkiler.
Ulusal Kültürel Boyutlar Teorisi
Hofstede 1967-1973 yılları arasında çokuluslu bir şirket olan IBM bünyesinde 40 farklı ülkede kültürlerarası psikoloji çerçevesinde geliştirdiği çalışmasında, bir ulusa ait kültürü anlayabilmek adına dört farklı kültürel boyut geliştirmiştir. Hofstede Bireycilik-Kolektivizm, Belirsizlikten Kaçınma, Güç Mesafesi ve Erillik-Dişillik boyutları ile kültürel değerlerin analiz edilebileceğini ileri sürmüştür.
Daha sonra yapılan çalışmalarla bu boyut sayısı altıya çıkarılmış ve Uzun Vadeli Yönelim-Kısa Vadeli Yönelim ile Hoşgörü-Kısıtlama boyutları eklenmiştir. Bu boyut sayısının değişmesinde Uzak Doğu’da yapılan çalışmalar etkili olmuştur. Boyutlar 0-100 arasında bir metriğe oturtularak kültürler arası karşılaştırma yapılır. Boyutları kısaca açıklayalım (Boyutlar ile ilgili açıklamaları okurken Türkiye’yi bir konuma yerleştirmenizi rica ediyorum. Bu konumlandırmayı her bir boyut için 0-100 arasında yapmalısınız. Bakalım Türkiye’nin kültürel boyutlarına ait sonuçlar ile tahminleriniz ne kadar uyumlu olacak.):
Bireycilik-Kolektivizm: Bu boyut bir toplumdaki insanların “gruplara entegre olma derecesini” keşfetmeye çalışır. Bireyci toplumlarda aile bağları gevşekken kolektivist toplumlarda aile ve grup içi bağlılık oldukça sıkıdır.
Belirsizlikten Kaçınma: Bu boyut bir kültüre ait bireylerin belirsizlik ve bilinmeyen durumlarda nasıl davranış sergilediği ile ilgilenir. Belirsizliğin neden olduğu kaygının düzeyi bu boyutta kilit rol oynar. Belirsizlikten kaçınmaya çalışan toplumlarda meydana gelen inanç ve kurumları inceler.
Güç Mesafesi: Bu boyut gücün toplumsal düzeyde dağılımının bireyler tarafından kabul edilme derecesini keşfetmeye çalışır. Yani, gücün toplumda eşitsiz dağılımına karşı gösterilen tolerans düzeyiyle ilgilenir. Ayrıca, hiyerarşi ve otoritelerin kabul edilme ve sorgulanma düzeyleri de bu boyutla ilgilidir.
Erillik-Dişillik: Bu boyut toplumun rekabet, atılganlık, kahramanlık gibi değerler mi yoksa işbirliği, tevazu, başkalarını önemseme ve yaşam kalitesi gibi değerlerle mi şekillendirildiğiyle ilgilenir. İnsanların bu değerlerden hangileri tarafından motive edildiği bu boyutta kilit rol oynar.
Uzan Vadeli Yönelim: Bu boyut, bir toplumun üyelerinin şimdiki zamanın zorluklarıyla uğraşırken geçmiş ile ilgili bağlantılarını nasıl kurduğuyla ilgilenir. Bu kapsamda, önceliklerini nasıl belirlediği ve tetikleyici faktörlerin ne olduğuyla ilgilenir. Bu boyutta düşük puana sahip ülkeler toplumsal değişime şüphe ile yaklaşırken, yüksek puana sahip kültürler daha pragmatik bir yaklaşım sergiler.
Hoşgörü: Bu boyut, insanların arzularını ve dürtülerini ne ölçüde kontrol ettikleriyle ilgilenir. Hoşgörü (indulgence) zayıf kontrol düzeyinin olduğu toplumları temsil ederken kısıtlama (restrain) güçlü kontrol düzeyinin olduğu toplumları temsil eder.
Türkiye’nin Ulusal Kültür Endeksindeki Yeri
Hofstede’nin çalışmasına göre Türkiye’nin ulusal kültürel değerler skalasındaki yeri aşağıdaki gibidir. Türkiye’nin Bireycilik- Kolektivizm skalasındaki puanı 37, Belirsizlikten Kaçınma skalasındaki puanı 85, Güç Mesafesi skalasındaki puanı 66, Erillik-Dişillik skalasındaki puanı 45, Uzun Vadeli Yönelim-Kısa Vadeli Yönelim skalasındaki puanı 46 ve son olarak Hoşgörü-Kısıtlama skalasındaki puanı 49’dur.
Araştırma sonuçlarına göre Türkiye’nin sahip olduğu ulusal kültürel değerler incelendiğinde en baskın değerlerin; düşük düzeyde Bireycilik, yüksek düzeyde Belirsizlikten Kaçınma ve yüksek düzeyde Güç Mesafesi çevresinde şekillendiğini söylemek mümkündür.
Kolektivist değerlerin baskınlığı bize toplum genelinde Ben’den ziyade Biz’in daha önemli olduğunu, sadakat temelinde oluşan aile, klan, cemaat gibi gruplara aidiyetin önemli olduğunu gösterir. Bağlı bulunulan grubun iyiliği önemsenir. Bu değerlerin baskın olduğu kültürlerde grup içi çatışmadan kaçınılır ve iletişim genellikle dolaylıdır. Başkalarına güvenmek için genellikle belirli bir emek harcamak gerekir. Nepotizm gibi problemler bu tarz toplumlarda daha yaygındır.
Bireyci kültürel değerlerin yaygın olduğu toplumlarda ise bireylerin sahip olduğu biriciklik, benzersizlik, kendi kendine yeterlik, bağımsızlık, gizlilik gibi değerler hakimdir. Ayrıca, kendini ifade etme, çeşitlilik, bireysel gelişime odaklılık bu toplumlarda oldukça yaygındır. Bireyci kültürlerde dayanışma, empati, grup içi destek bağları gibi değerlerin yoğunluğu daha düşüktür.
Amerika Birleşik Devletleri (91), Birleşik Krallık (89), Avustralya (90) ve Yeni Zelanda (79) bireyci kültürün hakim olduğu ülkelerdir. Kolektivist kültürel değerlerin en yaygın olduğu ülkeler ise Paraguay (12), Kolombiya (13), Güney Kore (18) ve Çin’dir (20).
Belirsizlikten kaçınma, kültürel farklılıkların bir toplumun risk alma tercihlerini ve belirsizlikle mücadele davranışlarını nasıl belirlediğini açıklamaya çalışır. Yüksek düzeyde belirsizlikten kaçınma eğiliminin yaygın olduğu kültürlerde toplumsal işleyiş için yasaların ve kuralların önemi oldukça yüksektir. Dünyayı daha yaşanabilir kılma hususunda bürokrasi, kurallar, kanunlar gibi oluşumlar kilit bir rol oynar. Ancak bu kurallara uygun davranış sergileme derecesi, kurallara yapılan vurgu kadar yüksek değildir.
İnsanlar belirsizliklerden dolayı sahip oldukları kaygı düzeylerini ritüellere bağlı olarak azaltmaya çalışırlar. Güvenlik bu toplumlardaki en önemli önceliklerdendir. Japonya örneğini ele alırsak bu toplumda öngörülebilirlik hakimdir. Beşikten mezara tüm hayat ritüellerle doludur. Düğün, cenaze töreni, açılış töreni gibi sosyal etkinliklerde insanların nasıl giyineceği ve nasıl davranması gerektiği sıkı ritüellere bağlıdır. Ayrıca bu kültürel değerlerin etkilerini iş dünyasında risk faktörlerinin yönetilmesi için harcanan yoğun çabada görmek mümkündür.
Yunanistan (100), Portekiz (99), Guatemala (98) ve Japonya (92) belirsizlikten kaçınmacı kültürün hakim olduğu ülkelerdir. Belirsizliğe karşı daha toleranslı ülkeler ise Singapur (8), Jamaika (13), Danimarka (23), İsviçre (29) ve Hong Kong’dur (28).
Güç mesafesinin yüksek olduğu kültürlerde toplumsal eşitsizliklerin hayatın bir gerçeği olduğu yönünde bir inanış hakimdir. Bu kültürlerde toplumun her kademesindeki liderler ve yöneticiler önemli düzeyde mutlak bir güce sahiptir. Hiyerarşik yapıların yaygınlığı ve kabul edilme dereceleri yüksektir. Güç sahibi insanların bu gücü iyi yönde kullanarak belirli yapılar oluşturmasına olanak tanıdığı yönünde bir ön kabul, bu kültürlerde oldukça yaygındır. Yöneticilerin sahip olduğu gücün meşruiyeti genellikle sorgulanmaz. Yaptığın işi gösterme ve görünürlüğünü arttırma yönünde elinden geleni yapma yaygın bir davranış şeklidir.
Slovakya (100), Malezya (100), Guatemala (95) ve Panama (95) güç mesafesinin en yüksek olduğu ülkelerdir. Avusturya (11), İsrail (13), Danimarka (18) ve Yeni Zelanda (22) güç mesafesinin en düşük olduğu ülkelerdir.
Bir Çin atasözüne göre, “Balıklar akvaryumdan atlamadıkça içinde bulundukları suyu göremez.” Bu durum, içinde yaşadığımız kültürün neden olduğu meseleleri ayırt etme konusunda da aynıdır. Gündelik yaşantımızda açıklayamadığımız ya da nedenini anlayamadığımız birçok olay, olgu ya da problemle karşılaşırız. Birkaç örnek vermek istiyorum:
Nepotizm, insan aklına gereken önemin verilmemesi, bizatihi birey olarak kendini değersiz hissetme ya da bireye gereken önemin verilmemesi, başkalarına bağımlılık, toplum içinde farklılıklara karşı düşük tolerans, fikrini beyan etme hususunda çekingenlik, girişimci ve yenilikçi ruhun eksikliği, hâlihazırda çalışılan işi bırakamama veya bırakma düşüncesinin firmaya ya da kuruma ihanet gibi algılanması, yabancılara karşı tutum, empati yoksunluğu, yaşanan belirsizliklere veya problemlerde kural ve kanunlara yönelik yüksek talep (“Bununla ilgili hemen bir kanun çıkartılmalı!” ya da “Devlet hemen bununla ilgili bir düzenleme yapmalı!”), hem özel sektörde hem de kamuda yöneticilerin sahip olduğu gücün sorgulanmaması…
Tüm bunlar size de tanıdık geldi mi? İşte tüm bunlarla boğuşurken ulusal kültürel boyutlar çalışması bizlere bir lens sunar. Bu lens sayesinde söz konusu meselelerle ilgili değerlendirmelerimizi yapabilir, çözüm önerilerimizi hayata geçirebiliriz.
Kullanılan Kaynaklar
- Hofstede, G. (1984). Cultural Dimensions in Management and Planing. Asia Pacific Journal of Management, 1(2), 81-99.
- Hofstede, G. (1991). Culture’s Consequences: International Differences in Work-Related Values (7 b.). New York: Sage Publication.
- Hofstede, G. (1999). Problems remain, but theories will change: the universal and the specific in 21st-century clobal management. Organizational Dynamics, 28(1), 34-44.
- Hofstede, G., & Bond, M. H. (1984). Hofstede’s Culture Dimensions: An Independent Validation Using Rokeach’s Value Survey. Journal of Cross-Cultural Psychology, 15(4), 417-433.
- Hofstede, G., Hofstede, G. J., & Minkov, M. (2010). Cultures and Organizations: Software of the Mind (3 b.). New York: McGraw Hill.
- Kroeber, A. L., & Kluckhohn, C. (1952). Culture: A Critical Review of Concepts and Definitions. Cambridge: Peabody Museum Press.
- Tylor, E. B. (1871). Primitive Culture: Researches Into The Development of Mythology, Philosophy, Religion, Art, and Custom. London: The Library of The University of Michigan.
Fotoğraf: Haseeb Jamil