
Soylu’nun İstifa Süreci ve Siyasi Geleceği
10 Nisan’da alınan sokağa çıkma kısıtlaması kararının ardından yaşanan kargaşa iç siyasette çalkantıya yol açtı. Soylu’nun istifasının Cumhur İttifakı seçmeninde yarattığı üzüntü, bakanın bir siyasi olarak liderlik potansiyelini gündeme taşıdı. Bahçeli’nin Soylu’nun görevinde kalması konusunda ısrar etmesiyle birlikte daha önceden de dile getirilen MHP-Soylu ilişkileri tekrar konuşulmaya başlandı. Bu ihtimalleri değerlendirmek için yaşanan gelişmelerin yanı sıra AK Parti, MHP ve Soylu’nun ayrı ayrı aktörler olarak incelenmesi gerekiyor.
10 Nisan Cuma gecesi yaşanan kargaşanın sorumlusunun kim olduğu önemli bir tartışma konusu. Soylu ilk hedef olsa da bu gece yaşananlar tekrar incelendiğinde sorumluluğun sadece Soylu’ya yüklenmesinin doğru olmadığı anlaşılabilir. Karar, İçişleri Bakanlığı genelgesiyle kamuoyuna duyurulsa da nüfusun %78’ini etkileyen bu genelgenin başkanlık sisteminde Cumhurbaşkanı’nın onayı önceden alınmadan hazırlanamayacağı açık. Nitekim Erdoğan’ın da sokağa çıkma yasağına karşı olduğu kamuoyunda bilinen bir husus. Öte yandan Soylu başkanlığında kararın alındığı toplantı henüz bitmeden genelgenin televizyonlara aktarılması da yönetimde Soylu’yu zorda bırakacak bir hamle yapıldığını düşündürüyor.
Olay sonrasında hem muhalefet hem de bazı AK Partililer Soylu’yu açıktan eleştirmeye başladı. Soylu kararda Cumhurbaşkanlığı’nın dahli olduğunu dile getirse de Ahmet Hakan’a vermiş olduğu ve 12 Nisan Pazar günü yayınlanan demeçte “Zamanlaması açısından alınan karar, bakanlığımıza ait bir karardır. Bir kez daha söylüyorum: Eleştirileri de aldım kabul ettim. Hakaretleri de kabul ettim.” ifadeleri yer aldı. Böylece Soylu hem sorumluluğu tek başına almadı hem de AK Parti döneminde pek görülmeyen istifa etme davranışının erdemini kazanmış oldu.
İstifa sürecinden önce AK Parti destekçileri içinde Albayrak ailesinin sahip olduğu Turkuvaz Medya’ya yakın gruplar Koronavirüs krizinin faturasını Soylu’ya kesmek istese de, Soylu Erdoğan’a sadakatini sunduğu istifa metninde kendine bir siyasi alan açmış oldu. Buna karşılık Bahçeli’nin de baskısıyla Erdoğan parti içi çevrelere rağmen sahadaki en başarılı askeri olan Soylu’nun istifasını kabul etmedi. Soylu’nun başarısını araştırma verileri de ortaya koyuyor. Metropoll Araştırma’nın verilerine göre Cumhur İttifakı tabanında Erdoğan haricinde lider olarak öne çıkan en önemli isim Soylu. Fakat Soylu bir oyun kurucu olarak AK Parti’den ayrılmak istediği takdirde Gül ve Davutoğlu’na karşı yapılan kara propagandaya maruz kalabileceği unutulmamalı. Bununla beraber Soylu’nun Gül ve Davutoğlu gibi AK Parti dışında beraber hareket edebileceği siyasetçi ve medya çevresi mevcut görünmüyor.
Süleyman Soylu’nun siyasal kariyerine bakıldığında merkez sağ siyasetçilerinde görülen pragmatizm göze çarpıyor. İslami veya milliyetçi siyasilerden farklı olarak Soylu cemaat, tarikat bağları veya ideolojik bir çevrenin desteğine dayanmak yerine 1987’den bu yana parti hiyerarşisinde kendi çabasıyla yükselen bir merkez sağ siyasetçisi profili çiziyor. Zamanın ruhuna göre hareket eden Soylu Demokrat Parti (DP) başkanlığı döneminde Erdoğan’ı hedef alsa da 2010 referandumu kampanyasında Evet blokuna destek vermişti.
2009 yerel seçimlerinde %5’e yaklaşan DP, AK Parti’nin %47’den %39’a gerilemesiyle birlikte sağda bir alternatif olarak yükselme belirtisi göstermişti. Fakat, 2010 referandumundan %58’lik zaferle çıkan AK Parti bir yandan yargı erkindeki etkisini artırırken, 2011 seçimlerinde %50’ye ulaşarak yasama ve yürütme gücünü tazeledi. AK Parti’nin bürokrasi, medya ve ekonomide de etki alanını genişlettiği bu şartlarda DP’nin artık şansı kalmamıştı ve Soylu 2012’de partisini bırakarak AK Parti’ye katıldı.
7 Şubat 2012’de yaşanan MİT krizi, 17-25 Aralık süreci ve Çözüm sürecinin bitişiyle birlikte iktidarda milliyetçilere alan açıldı. 15 Temmuz 2016 başarısız darbe girişimi ve 2017 Cumhurbaşkanlığı referandumuyla birlikte MHP muhalefetten ayrılarak Erdoğan’ın yanına geçti ve Cumhur İttifakı içinde iktidarın fiili ortağı oldu. İslami bir referansı olmadığı için Bahçeli’nin güvenini kazanabilen Soylu yine zamanın ruhuna uyum sağladı ve bu milliyetçi dönemde İçişleri Bakanı olma statüsüne erişti. Terörle mücadelede ve muhalefete karşı şahin söylemleri ve çizdiği kararlı profil Soylu’ya popülarite kazandırdı. Soylu’nun bu popülaritesini PKK ve diğer terör örgütlerini bitiren bakan olarak taçlandırmak istediğini söylemek mümkün.
Bu çerçevede İslami gelenekten gelmeyen Soylu’nun milliyetçi söylemiyle birlikte MHP desteğiyle bakanlığını sürdürdüğü ve Bahçeli’nin mirasçısı olabileceği görüşü dile getirilmeye başlandı. “Ulusal güvenliğin risk altında” olduğu bu dönemde terörle mücadelede etkin olan ve MHP ile aynı söylemde bulunan bir siyasetçinin adının MHP ile anılması şaşırtıcı değil. Fakat bu görüş MHP’nin iç dinamiklerini hiçe sayan yüzeysel bir fikir gibi görünüyor.
Bahçeli’yle birlikte MHP 1990’lardan 2010’lara kadar hem milliyetçi sağ hem de merkez sağa hitap eden bir parti hüviyeti kazanarak oy oranı %18’e ulaşan bir partiye dönüşmüştü. Bu dönüşüm parti içi siyasete de yansımış, merkez sağdan gelen Meral Akşener gibi siyasetçiler ön plana çıkabilmişti. Fakat MHP lideri olmak için parti örgütünün adayı kendinden görmesi ve ülkücü kimliğiyle öne çıkmasının gerekliliği Akşener’in partiden ayrılmasıyla sonuçlanan süreçte kendini göstermişti.
Akşener’in ülkücü geçmişine rağmen DYP’de siyaset yapması parti teşkilatıyla organik bir bağ kurarak lider olmasına engel olmuştu. Soylu’nun ülkücü gelenekle hiçbir resmi bağının olmadığı biliniyor. Ayrıca Akşener yükselirken henüz MHP- İYİ Parti ayrılığı yaşanmadığı için MHP halen daha heterojen bir görüntü çiziyordu. Buna karşılık İYİ Parti’nin kurulmasından sonra MHP 1990’lar öncesinde olduğu gibi ideolojik olarak sağ uca yerleşti ve parti örgütünde ülkücüler hakimiyeti tamamen elde etti.
Artık MHP mevcut durumda AK Parti gibi kitle partisi olmayı önemseyen bir parti değil. 2018 seçimlerinde Bahçeli’nin çok az sayıda miting yapmasına rağmen MHP’nin 6 milyon oy alarak geçerli oyların %11’ine ulaşması da bunu destekliyor. Bu nedenle MHP Bahçeli sonrasında partiye dışarıdan gelen bir isimden ziyade parti örgütünün birlikteliğini sürdürebilecek ülkücü bir isim arayışında olabilir. Partinin bekasını ve iç birliğini sağlamak, partinin oy desteğini genişletebilecek Soylu gibi dışarıdan bir ismin katkısından daha önemli.
AK Parti ise Erdoğan’ın karizmasına dayalı bir şekilde siyasi hayatını sürdüren ve Erdoğan’ın çevresinin şekillendirdiği bir parti olmaya devam ediyor. Albayrak ailesinin sahibi olduğu Turkuvaz Medya dışında kalan hükümet yanlısı gazetecilerin Soylu’ya desteği ise kendi iç muhalefetlerini örtülü bir yolla yansıtması şeklinde değerlendirilebilir. Ayrıca Soylu’dan yana tavır alan bu gazetecilerin de tıpkı Posta Gazetesi’nde yazılarına son verilen Candaş Tolga Işık gibi işini kaybetme riski söz konusu. Son olarak seçmenlerin Soylu’ya teveccühünün Soylu’nun Erdoğan’a olan sadakati sayesinde ortaya çıktığını hatırlatmak gerekiyor.
Soylu’nun mevcut siyasi kariyeri Cumhur İttifakı liderlerine olan bağlılığına dayanıyor. İçişleri Bakanlığı görevi dahil Soylu’nun kendinden menkul bir kurumsal güce sahip olmadığını söylemek yanlış olmaz. Kısa vadede Soylu’nun geleceğini konuşmak gerekirse, Soylu şahin bir görüntü çizdiği için Cumhur İttifakı’nın konumlandığı milliyetçi-otoriter sağ dışında bir şansı yok. Erdoğan’ın karizmasına dayanan AK Parti varlığını sürdürmek için seçmen desteğine muhtaç ve AK Partili bir isim olarak Soylu’nun da geleceği Erdoğan siyasetteyken buna bağlı. Bu şartlarda Soylu’nun bir sonraki seçime kadar partiyi zayıflatacak bir hamlede bulunması pek mümkün gözükmüyor. Erdoğan ve çevresinin medya, ekonomi ve bürokraside hegemonik bir güce dönüşmesi de Soylu’nun gelecekte tek başına bu çevreye karşı meydan okumasını zorlaştıran faktörlerden.
Özetle Soylu’nun bireysel siyasi yeteneklerine ve pragmatik ilişkilerine dayalı siyasi öyküsü Soylu’nun yakın gelecekte MHP veya AK Parti lideri olmasını sağlayacak bir kurumsal gücü olmadığı şeklinde de okunabilir. 2010’larda parti içi ayrılıkların yaşandığı MHP ve AK Parti’nin halihazırdaki teşkilat ve çekirdek seçmenlerinin en temel siyasi motivasyonu liderlere ve sağ ideolojiye sadakat. Soylu da bu süreçte Cumhur İttifakı’na sadık ve şahin bir milliyetçi profili çizdiği için ittifak tabanında sevildi. Soylu’nun mevcut siyasilere bayrak açması kendinden menkul bir siyasi desteği olmadığı için çok zor.
Sonuç olarak, Soylu’nun beklenmeyen istifası siyasetle ilgilenenlerin oldukça ilgisini çekti ve olası ihtimaller spekülatif de olsa dile getiriliyor. Fakat, ülkücü ve İslami bir geçmişi olmayan eski DP liderinin mevcut iktidarın karşısına çıkarak sadık profilini çöpe atması ve Cumhur İttifakı seçmeninin desteğini kazanması pek kuvvetli bir ihtimal değil. Soylu’nun Bahçeli’nin varisi olarak gösterilmesi de yukarıda bahsedildiği gibi MHP’de ülkücü olmayanları dışlayan parti içi mekanizmanın gücünü küçümseyen yüzeysel bir iddia. Soylu’nun AK Parti içindeki geleceği de Erdoğan’a sadakatine ve Erdoğan çevresinin onayına bağlı. Soylu’nun oyun kurucu bir lider olarak olarak siyasi hayatına devam edebilmesi ise ancak mevcut paradigmanın değişmesiyle mümkün.
Paylaş
Yazarın diğer içerikleri

2010’larda Sosyalleşen Gençlik ve Siyasetin Geleceği
Milli Mücadele’nin başlangıç tarihi olarak kabul edilen 19 Mayıs’ın “Milli Egemenlik ve Gençlik Bayramı” olarak kutlandığı Türkiye’de gençlerin sosyal ve siyasal tutumları giderek önem kazanıyor. TÜİK’in en son yayınladığı nüfus ve gençlik istatistiklerinde 15-24 yaş aralığında yer alan gençlerin 12 milyon 955 bine ulaştığı paylaşıldı[1]. Türkiye nüfusunun %15,6’sını oluşturan gençlerin

Cumhur İttifakı Gerçekten Çoğunluğu Kaybediyor Mu?
Türkiye’de 2018 Haziran seçimleri sonrasında yaşanan kur krizi ittifaklara dayanan siyasi dengelerin değişmesine yol açtı. Ekonomik küçülme, artan enflasyon ve işsizlik 2019 yerel seçim kampanyasına damga vurdu. Seçmenin ekonomiye bakışını yansıtan tüketici güven endeksi 2009 ekonomik krizi seviyesine geriledi. Hızlı bir şekilde hükûmetin aleyhine gelişen şartlarda muhalefet, 2017 referandumunda bir

Yeni Partiler Hangi Seçmen Gruplarından Oy Alabilir?
Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan tarafından kurulması beklenen iki siyasi partinin oy potansiyelleri merak konusu. Çeşitli araştırma şirketleri %2-%13 arasında değişen bulgularını kamuoyuyla paylaştı. Fakat partiler henüz resmi olarak kurulmadığından ötürü bu partilerin potansiyellerini tartışmak daha öncelikli. Nitekim partilerin yönetici kadrosu, amblemi ve sloganı kamuya duyurulmadan seçmenlere bu partilere yönelik

CHP’nin Barış Pınarı Harekatı’na Desteği: Hata mı Başarı mı?
Hükümetin güvenli bölge oluşturma planı çerçevesinde başlattığı Barış Pınarı Harekatı iç siyasette pek çok tartışmayı beraberinde getirdi. Özellikle Ağustos ayında kayyum atamaları konusunda aktif muhalefeti ile dikkat çeken CHP’nin bu kez hükümete karşı çıkmaması gündemde yer tuttu. CHP’nin harekattan kısa bir süre önce Suriye ile ilgili düzenlediği konferansta yöneltilen eleştirilere

HDP Seçmenlerinin 31 Mart-23 Haziran Tercihleri
31 Mart’ta iki aday arasındaki fark 13 bin olduğu için tüm parti seçmen gruplarının seçmen davranışını incelemek önem kazandı. Özellikle HDP seçmeninin tavrı önemliydi. 31 Mart seçimlerinde 1 milyon 146 bin HDP seçmeninden yaklaşık 931 bininin İmamoğlu’na oy verdiği, 20 bininin Yıldırım ve diğer adayları desteklediği tahmin ediliyordu. Dolayısıyla sandığa

23 Haziran Değerlendirmesi: Ekonomi, YSK Kararı ve Hamasi Kampanya
23 HAZİRAN SEÇİMİ DOSYASI 23 Haziran seçimleri farkın 3 ayda 62 katına ulaşmasıyla sonuçlandı. Bu ilginç sonucu açıklamak için üç temel etmen aşamalı olarak sıralanabilir: Ekonomi, YSK kararı ve etnik kimliklerin ötekileştirildiği hamasi kampanya süreci. Ekonomi Son bir yılda ekonomi seçmenin çoğunluğunu umutsuzluğa itecek şekilde kötüleşti. Enflasyon %50 artarken, işsizlik

İstanbul Seçim Senaryoları
23 Haziran İBB seçimlerinde sonucu öngörmek için 2007-2019 arasında aylık anket ortalamaları, ekonomik göstergeler ve siyasal kırılmaları kapsayan oy verme modeline başvuracağız. Partilerin Haziran 2019’daki seçmen sayılarına göre iki senaryo hazırlayacağız. İlk senaryoda Cumhur İttifakı’nın minimum oy sayısını, ikinci senaryoda maksimum oy sayısını baz alacağız. Modeldeki ekonomik ve siyasal değişkenlerin

Binali Yıldırım Oy Sayısını Ne Kadar Artırabilir?
23 Haziran seçimleri YSK kararının oylamaya sunulduğu bir referandum hükmünde. Bu nedenle Binali Yıldırım’ın oy potansiyelini hesaplarken başlangıç noktamız referandum sonuçları olacak. Mahalle bazlı oy geçişi analiziyle 2017 referandumunda oy kullanan seçmenlerin 2019 oy tercihlerini inceleyeceğiz. Böylece seçmen gruplarını Evet ve Hayır oy tercihleri ile yerel seçim tercihlerini karşılaştırarak kategorize

23 Haziran Yerel Seçimleri: İlçe Bazlı Oy Değişimleri ve Ekonomik Oy Verme Modeli
İstanbul’da AK Parti’nin oy oranı 7 Haziran ve 1 Kasım 2015 genel seçimleri arasında düşük gelirli ilçelerde daha çok artma eğiliminde. Güvenlik ve ekonomik istikrar endişeleri daha yoksul ilçelerdeki seçmeni AK Parti’ye oy vermeye itmiş gözüküyor. 7 Haziran’a kıyaslandığında AK Parti oyu Arnavutköy, Küçükçekmece ve Esenyurt gibi daha yoksul ilçelerde

İmamoğlu Hangi Seçmen Gruplarından Oy Alabilir?
GİRİŞ Bu yazıda Ekrem İmamoğlu’nun ulaşabileceği oy sayısını 2017-2019 arasındaki seçmen davranışlarını inceleyerek tartışacağım. İmamoğlu’na kayıtlı seçmenin en az %1’i kadar (105 bin) oy getirmesi beklenen parti seçmen gruplarını (CHP, İYİ Parti, HDP ve MHP) analiz edeceğim. Seçmenlerin davranışlarını tahmin etmek için 2017 referandumu, 2018 seçimleri ve 2019 yerel seçimlerinin