Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • SenSensizsin
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • Avrupa Gündemi
      • ABD Gündemi
      • Altüst
    • D84 INTELLIGENCE
      • Kitap Yorum
      • Göç Sorunu
      • Başkanlık Sistemi Projesi
      • Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi
      • Herkes için Siyaset Bilimi
      • Yapay Zeka
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » Sonu Belli Olan Hikayeye Akış Yazmak
    Yazılar

    Sonu Belli Olan Hikayeye Akış Yazmak

    Ömer Faruk Topal6 Nisan 20206 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    [voiserPlayer]

    Günümüzde meydana gelen bir olayı veya mevcut olan bir durumu açıklamak istediğimizde genellikle geçmişe başvururuz. Elbette bu durum son derece normaldir. Ancak bazen içinde bulunduğumuz durum gözümüzü o kadar boyar ki, geçmişe baktığımızda görmek istediklerimizden başka bir şey göremeyiz. Mevcut durumu en iyi açıklayan noktayı seçer ve onunla günümüz arasında bir bağ kurarız. Oysa tarih doğrusal olarak ilerlemez. Önceden belirlenmiş kurallar çerçevesinde de yürümez.

    Bu meseleyi bir örnek üzerinden açıklamak istiyorum. Örnek olarak Suudi Arabistan’ı seçtim ki meseleyi net bir şekilde ortaya koyabilelim. Bugün Suudi Arabistan denince herkesin gözünde aşağı yukarı aynı resim canlanır. Din, bu ülke için o kadar önemlidir ki bütün tartışmalarımızı bunun üzerine inşa ederiz. Ancak, Suudi Arabistan bugün Vehhabi diye bütün tarih anlatısını Vehhabilik üzerine kurarsak o zaman ayrıntılarda kalan incelikleri göremeyiz.

    Suudi Arabistan sosyalist bir ülke olabilirdi. Baas benzeri bir rejime sahip olabilirdi. Aynı şekilde kapitalist bir demokrasi de olabilirdi.  

    Suudi Arabistan’ın ilk sol örgütlerinden Milli Reform Cephesi’nin kurucusu Abdülaziz ibn Muammer aynı zamanda ülkenin ikinci kralı Suud bin Abdülaziz’in danışmanıydı. Bu örgüt anayasal demokrasi, fikir hürriyeti ve yerli sanayinin geliştirilmesini savunuyordu. Burayı vurgulamak istiyorum. Suudi Arabistan’ın ilk sol örgütlerinden birinin kurucusu kralın danışmanıydı. Bu hareketin üyelerinden Abdurrahman el-Şamrani bir grup subayla birlikte Mısır’daki Hür Subaylar hareketini örnek alan Suudi Hür Subaylar hareketini kurdu. Mısır’da Cemal Abdünnasır’ın yaptığını o da kendi ülkesinde yapmak istedi ve bir darbe girişiminde bulundu. Ancak bu girişim başarısız oldu ve darbeye karışan subaylar idam edildi. Eğer bu darbe başarılı olsaydı muhtemelen ordunun rolünü merkeze alan bambaşka bir tarih anlatısına sahip olacaktık.

    1950lerde ülkede milliyetçi ve sol çizgide yayın yapan dergi ve gazetelerde patlama yaşandı. Irak ve Suriye’de Baas partisinin iktidara gelmesi Suudi Arabistan’daki Baasçılık hareketine ivme kazandırdı. Petrol endüstrisinin gelişmesi ile birlikte işçi sınıfının ortaya çıkması beraberinde Aramco’ya karşı bir muhalefeti ve grevleri getirmişti. Kısacası Suudi Arabistan’daki milliyetçi-sol hareketler azımsanamayacak kadar önemliydi.[1]

    Bir başka örnek verelim. Demokrasinin neden Batı’da geliştiğini açıklarken başvurulan argümanlardan biri Batı’da devletten bağımsız bir orta sınıfın var olduğudur. Ekonomik olarak güçlü ve bağımsız olan bu sınıf devlete karşı bağımsızlığını korumuştur. Batı’da devletin parasına ihtiyaç olmadan üniversite kurulabildiğinden üniversite özerkliği sağlanabilmiştir. Medyayı fonlayan sermaye sahipleri olduğundan medya özgürlüğü gelişmiştir. İslam dünyasında ise ekonomi genellikle devletin elinde olduğu için özgürlük alanı daralmıştır. Bu iddianın doğru olduğu durumlar olduğu gibi yanlış olduğu örnekler de vardır.

    Ülkemizde Orta Doğu tarihi genellikle klişeler üzerinden anlatıldığından Suudi hanedanının Arap Yarımadası’nı ele geçirmesi Bedevilerin zaferi sanılıyor. Halbuki Suudiler Bedevilerin desteğini kazandığı için değil, tüccarları Bedevilerden koruyabildiği için Arap Yarımadası’na hakim oldu. Bedeviler genellikle askeri işlerde kullanıldı ve nadiren üst düzey görevlere atandı. İbn Suud Mekke’yi ele geçirdiğinde ilk işi ticaret kervanlarına saldıran Harb aşiretine saldırmak oldu. İbn Suud daha Kuveyt’te sürgündeyken Riyad’taki Vehhabi ulemasının başı Abdullah bin Abdüllatif el-Şeyh Suudilerin can düşmanı Raşidileri desteklerken Riyad tüccarı Suudilerden yanaydı.

    Ticaret, her zaman Arap Yarımadası’nın en önemli geçim kaynaklarından biri olmuştur. Zaman içinde zenginleşen tüccarlar nüfuzlu aileler haline gelmiş ve ticaret yaptıkları yerlerle ciddi bağlantılar kurmuşlardı. Bu bağlantılar Cidde’den Bombay’a kadar uzanıyordu. Ayrıca Bağdat, Şam, Halep gibi bölgesel ticaret merkezlerinde açtıkları temsilcilikler ile buralarda güç merkezleri haline gelmişlerdi.

    Ticari bağlantılar beraberinde siyasi nüfuz getirir. Arap Yarımadası’nın bütün ihracat ve ithalatını, aynı zamanda hac kervanlarının geliş gidişini kontrol eden bu ticaret aileleri aynı zamanda siyasi güce de sahipti. Örneğin, Hicaz’da bütün önemli resmi makamlar tüccarların elindeydi. Bölgenin bir numaralı istihbarat kaynağı tüccarlardı. Tüccarların sağladığı istihbarat dışında Suudilerin elinde bir şey yoktu. Ayrıca devletin kuruluş sürecince Suudi devletini diplomatik olarak temsil edenler tüccarlardı. İbn Suud ile yabancı devletler arasındaki iletişimi tüccarlar sağlıyordu. Örneğin İbn Suud ile İngilizler arasındaki haberleşmeyi uzun süre Kusaybi ailesinin Bahreyn’deki şubesi sağladı. Zaten modern bürokrasinin ve eğitim sisteminin olmadığı bir yerde yabancı dil bilen, muhasebe ve yazışmadan anlayan tüccarların etkili olmaması beklenemezdi. Bu sebepledir ki, İbn Suud Cidde’yi ele geçirdikten sonra şehrin en zengin tüccarlarından Abdullah Alireza’yı vali olarak atadı. Bu aile halen Suudi Arabistan’daki Ford, Mazda, Aston Martin gibi birçok markanın distribütörlüğünü yapıyor.

    Suudi Arabistan’ın ilk dönemlerinde tüccarlar o kadar güçlüydü ki, adeta devletin üzerinde bir denetleme mekanizması kurmuşlardı. Örneğin kral, borçları karşılığında Sovyet mallarına gümrüksüz ithalat imtiyazı verince kendi pazarlarını Sovyetlere kaptırmak istemeyen tüccarlar kralı bu kararı geri almak zorunda bırakmıştı.[2]

    Devlet ile tüccarlar arasındaki ilişki her zaman karşılıklı faydaya dayanmıyordu. Ancak, iki grup da birbirine ihtiyaç duyduğundan anlaşmazlıklar ve çatışmalar belirli bir dengede tutuluyordu. İki taraf da köprüleri tam olarak atamadığından dengeli bir politika izlemek zorundaydı. Devlet, tüccarların ekonomik gücüne, ama daha önemlisi insan kaynağına ve bağlantılarına ihtiyaç duyarken tüccarlar da devletin korumasına ihtiyaç duyuyordu.

    Ancak hiç beklenmedik, asla öngörülemeyecek bir şey bu düzeni tamamen değiştirdi: petrol. Petrolün bulunmasıyla birlikte Suudi devleti sınırsız bir kaynağa ulaşmış oldu. Artık tüccarların mali desteğine ihtiyaç duymadığından onlarla arasında bir denge kurması gerekmeyecekti. Petrolün getirdiği servet ile hiç olmadığı kadar topluma müdahale edebilecekti. İnsanlar çocuklarını inci tüccarı Hacı Muhammed Ali Zeynel gibi tüccarların açtığı okullara değil devletin okullarına gönderecekti.

    Bu yazının amacı Suudi Arabistan’ın bugün içinde bulunduğu durumu açıklamak değildir. Zaten dikkatli bir okuyucu bunun sadece birkaç mesele üzerinden anlaşılamayacağını bilecektir. Bu yazının vermek istediği mesaj şudur: Bugün Suudi Arabistan Vehhabi diye Suudi Arabistan tarihini tamamen Vehhabilik üzerinden anlatırsanız ayrıntıda kalan incelikleri göremezsiniz. Bugün Suudi Arabistan’da otoriter bir rejim var diye tarihi bu çerçeveden okursanız oldukça dinamik bir dönemi göz ardı edersiniz. Tarih, sonu belli olan bir hikayeye akış yazmak değildir. Bu hatadan her durumda kaçınmalıyız. 

    Fotoğraf: Yasmine Arfaoui


    [1] Bu konuda hakkında şu iki makale harika bir çerçeve sunuyor: Rosie Bsheer, “A Counter-Revolutionary State: Popular Movements and the Making of Saudi Arabia” Past and Present, no.238 (2018):1-45; Toby Matthiesen, ’Red Arabia: Anti-Colonialism, the Cold War, and the Long Sixties in the Gulf States’, in: Chen Jian, Martin Klimke, Masha Kirasirova, Mary Nolan, Marilyn Young, Joanna Waley-Cohen, (eds.), Routledge Handbook of the Global Sixties (London: Routledge, 2018), 94-105.

    [2] Suudi devlet inşa sürecinde tüccarların oynadığı rol için Mishary Abdalrahman al-Nuaim’in UCLA’de yazdığı State-building in a Non-capitalist Social Formatiıon: The Dialectics of Two Modes of Production and the Role of Merchant Class, Saudi Arabia 1902-1932 isimli doktora tezini ve Peter Valenti’nin NYU’da yazdığı State-Building in Central Arabia: Empires and Regional Actors at the Crossroads of al-Qasim başlıklı doktora tezine başvurabilirsiniz.

    [2] Suudi devlet inşa sürecinde tüccarların oynadığı rol için Mishary Abdalrahman al-Nuaim’in UCLA’de yazdığı State-building in a Non-capitalist Social Formatiıon: The Dialectics of Two Modes of Production and the Role of Merchant Class, Saudi Arabia 1902-1932 isimli doktora tezini ve Peter Valenti’nin NYU’da yazdığı State-Building in Central Arabia: Empires and Regional Actors at the Crossroads of al-Qasim başlıklı doktora tezine başvurabilirsiniz.

    Dünya
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikİnceleme: Sağ Kanat Popülizmin Altı Çelişkisi
    Sonraki İçerik Türk-Amerikan İlişkileri Eskisi Gibi Olabilir Mi?

    Diğer İçerikler

    Yazılar

    19 Mayıs 1919: Bağımsızlık Ruhunun Uyanışı ve Türk Gençliğine Bırakılan Emanet

    19 Mayıs 2025 Erdal Kesin
    Yazılar

    Post-PKK Düzeni ve Türk Siyasetinde Muhtemel Değişiklikler

    16 Mayıs 2025 Armağan Öztürk
    Yazılar

    Küçük Partilerin Oy Oranını Hesaplamak Neden Zordur?

    15 Mayıs 2025 Salih Yasun

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    19 Mayıs 1919: Bağımsızlık Ruhunun Uyanışı ve Türk Gençliğine Bırakılan Emanet

    19 Mayıs 2025 Yazılar Erdal Kesin

    Fesih Kararı ve Türkiye’de Siyasetin Yönü | Burak Bilgehan Özpek Fesih Kararını Değerlendirdi

    19 Mayıs 2025 Röportajlar Daktilo1984

    Türkiye’de Gazetecilik | TGS’den Basın Özgürlüğü Raporu: İlyas Coşkun ve Ülkü Şahin ile Söyleşi

    18 Mayıs 2025 Röportajlar Gökhan Korkmaz

    Post-PKK Düzeni ve Türk Siyasetinde Muhtemel Değişiklikler

    16 Mayıs 2025 Yazılar Armağan Öztürk

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}