[voiserPlayer]
Türkiye, önümüzdeki yıl cumhurbaşkanı ve parlamento üyelerini seçeceği kritik bir seçime girmeye hazırlanıyor. Yapılacak olan bu seçimle demokrasiye “tamam” ya da “devam” denilecek. Sekiz ay sonra yapılacak seçimlere giderken başta ekonomik kriz ve ülkedeki ifade ve haber alma özgürlüğünün daraltılmaya çalışılması gibi tartışılan bir çok sorun ve konu var. Bu konuların başında her seçim döneminde olduğu gibi sandık güvenliği geliyor.
Electoral Integrity Projesi’nin son bulgularına göre seçimli otokratik rejim kategorisi içinde Türkiye, seçim dürüstlüğü açısından 165 ülke arasında 123. sırada yer alıyor. Türkiye özellikle son yıllarda seçim güvenliği açısından çok başarılı bir portre çizmiyor. En son yapılan 31 Mart Yerel Seçimlerinde yaşananlar ve İstanbul seçimlerinin tekrarlanması, seçim güvenliği konusunda ne kadar başarısız olduğumuzun bir göstergesi. Ancak önümüzdeki seçimleri farklı kılacak bir nokta var, o da demokrasi tarihimizde belki de ilk kez altı muhalefet partisinin bir araya gelerek sandık güvenliği konusunda ortak hareket etmesi. Kamuoyunda 6’lı Masa olarak adlandırılan muhalif partiler bir araya gelerek sandık güvenliğini korumak için harekete geçtiler. Peki adım adım 2023 seçimlerine giderken seçimi güvenilir kılan ve riske eden faktörler hakkında bilmemiz gerekenler neler? Sandık güvenliği konusunda Altılı Masa neler yapıyor? Seçim güvenliğini sağlamada STK’ların rolü ne?
Güvenli Bir Seçimin Faktörleri Nelerdir?
Bir seçimin güvenli sayılabilmesi için şu ilkelere uygun hareket etmek gerekiyor:
Şeffaflık: Bir seçim sürecinin her aşamasının kamuoyuna iyi bir şekilde duyurulması, sandık başkanı, görevliler ve müşahitlerin, seçim kanunu başta olmak üzere anayasal hükümlere uyması,
Tarafsızlık: Seçim kurullarında yer alacak görevlilerin toplumda yer alan politik havadan kendini soyutlaması ve hiçbir adayı destekleyen bir imaj çizmemesi,
Hukuka Uygunluk: Seçim kurulu üyeleri ve sandık görevlilerinin başta seçim kanunu olmak üzere yasalara ve mevzuatlara uygun hareket etmesi.
Seçimi Riske Eden Faktörler Nelerdir?
Seçim güvenliğini riske eden faktörleri Türkiye nezdinde özelleştirmek bu noktada daha doğru bir yaklaşım olacaktır. Türkiye’de seçim güvenliğini riske edebilecek iki önemli faktör şunlar:
Yığma Seçmenler: En son yapılan 31 Mart yerel seçimlerinde yığma seçmenler en çok tartışılan konu oldu. Yığma seçmen, belediyelerin numarataj çalışması sonucu, fiziksel olarak mevcut olmayan bir adres yaratmaları ve bu adreslere seçmen kaydedilmesi ile ortaya çıkan seçmen türüdür. Son seçimlerde özellikle ikametgâh adreslerinde oturmayan hayali sığınmacı seçmen faktörü epeyce tartışıldı. Seçimlerle ilgili en çok ortaya atılan iddia ise sığınmacıların da oy kullanabilmesi. Bu konuya da açıklık getirelim. Seçim tarihi itibarıyla 18 yaşını dolduran her Türk vatandaşı seçme ve halk oylamasına katılma hakkına sahiptir. Seçimlere katılabilmenin ilk kuralı Türk vatandaşı olmaktır. Kanuna göre Türk vatandaşı olmayanlar seçimlerde veya halk oylamalarında oy kullanamazlar. Bu sebeple Türkiye’de bulunan sığınmacılar oy kullanamaz. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu 31 Mart 2022 tarihinde yaptığı açıklamada, olası bir seçim olması durumunda vatandaşlığa geçirilen ve oy kullanma yaşını geçmiş 113 bin 654 sığınmacının olduğunu belirtmişti.
SADAT: Tam adı Uluslararası Savunma Danışmanlık İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş olan SADAT, 28 Şubat 2012 tarihinde emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi ve 23 emekli subay ve astsubay tarafından kuruldu. Şirketin kurucusu Adnan Tanrıverdi Cumhurbaşkanı Erdoğan’a İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu tarihten bu yana destek veriyor. Erdoğan’ın güvendiği bir isim olan Tanrıverdi, Ağustos 2016’da Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanlığına atanmıştı. Tanrıverdi, özellikle savunma alanında Erdoğan’ın en önemli danışmanlarından biri oldu. SADAT hakkında ortaya atılan iddiaların başında 15 Temmuz Darbe Teşebbüsü’nde SADAT’ın öncülüğünde sivillere çok sayıda ağır silah dağıtıldığı konusu geliyor. Ayrıca bu silahların şu an kimlerin elinde olduğunun bilinmediği iddia ediliyor. Şirketin yöneticisi Ersan Ergür’ün sosyal medya hesabından “Bu vatanı Türkiye düşmanları ile işbirliği yapanlara sandıkta teslim etmeyiz” paylaşımı çok konuşuldu. Paylaşımın ardından CHP lideri Kılıçdaroğlu SADAT’a giderek yetkililerle görüşmek istemiş, ancak içeri alınmamıştı. Bina önünde açıklama yapan Kemal Kılıçdaroğlu, “Seçimlerin güvenliğini sarsacak bir durum olursa sorumlusunun SADAT olacağını” ifade etmişti. Bu açıdan SADAT, önümüzdeki seçimlerin güvenliğini riske edecek bir faktör olarak değerlendirilebilir.
En Büyük Sorumluluk YSK’da
Bu seçimlerde ilk defa 6 muhalefet partisinin bir araya gelerek sandık ve seçim güvenliği için birlikte hareket edeceğini belirtmiştim. Bu partilerin içerisinde yer alan Deva Partisi Sözcüsü İdris Şahin’e seçim güvenliği için yaptıkları çalışmaları, SADAT’ı, Doğu ve Güneydoğu’da yaşanacak olası sorunlar hakkında nasıl hareket edeceklerini, yeni seçim yasasını ve geçtiğimiz seçimde yaşanan sorunları sordum. Şahin sorularıma şöyle cevap verdi:
“Seçimlerin güvenliğini, seçim takviminin başlamasından önce kamuoyunun ve seçmenin seçimlere hazırlanması ile seçim takviminin başlangıcından Yüksek Seçim Kurulu’nun kesin sonuçlarını ilan ettiği tarihe kadar geçecek sürede yapılacak çalışmalar bakımından ikiye ayırmak gerekir. Seçim takviminden önce geçmişte de olduğu gibi seçmen iradesini etkilemeye yönelik bir kısım eylemlerin ve vatandaşı korku ve paniğe sevk eden olayların organize edildiği hepimizin malumu. Dolayısıyla, öncelikle seçim takvimi öncesinde kamuoyunu sağlıklı bir şekilde bilgilendirmek ve seçmenlerin seçim sandığına motivasyonu yüksek ve değişim iradesini ortaya koyacak şekilde gitmesini sağlayacak çalışmalar yapmak gerekiyor. Bu nedenle Seçim İşleri Başkanlığımızca yedi bölge 81 ilde bulunan Seçim İşleri Başkanlarımız ve hukukçu parti üyelerimizin eğitimini esas alan bir çalışma gerçekleştiriyoruz. Bu çalışmalar tamamen Deva Partisi bünyesinde ve koordinesinde gerçekleşiyor. Ayrıca Altılı Masa’da da benzer çalışmaları koordine etmek ve seçim takvimi oluştuğu andan itibaren ekiplerin koordineli ve uyum içerisinde çalışmalarını organize etmek gibi bir hedefimiz bulunuyor. Seçim Takvimi başladığı andan itibaren başta öğretim kurulunda seçmen kütüklerinin askıya çıkması, askıda listelere yapılacak itirazlar, itirazlar sonucu listelerin kesinleşmesi, sonrasında sandık kurullarının oluşumu, sandık kurulları işlemlerinin takibi, tutanakların birleştirilmesi, ilçe ve il seçim kurulunda yapılacak işlerin takibi gibi aşamalarda büyük bir titizlikle hem Deva Partisi olarak hem de Altılı Masa bileşenleri olarak uyum ve ahenk içerisinde çalışmaları programlıyoruz. Bu çalışmalar ile halkın sandığa yansıyan iradesinin üzerine en ufak bir gölge düşmemesi adına her türlü çabanın sonuna kadar gösterileceğini ifade etmek isterim.
Yüksek Seçim kurulundan aylık düzenli olarak seçmen listeleri alınıyor ve seçmen listelerinin bilgileri, bulundukları ikametgahlar ve yer değiştirmelere ilişkin veriler güncelleniyor. Bunu her siyasi parti kendisi yaptığı gibi Altılı Masa’da yapmış olduğumuz toplantılarda da bu çalışmaların karşılıklı olarak kıyaslanması yoluna gidiliyor. Dolayısıyla yerel seçimlerdeki yığma seçmen olayları gibi genel seçimde seçmen yığma işleminin pek fazla olmayacağı kanaatindeyiz. Kendi teknik ekiplerimiz Yüksek Seçim Kurulundaki değişimleri an be an takip edebilecek boyutta. Bu nedenle genel seçim olması sebebiyle yığma adres kayıtlarının sıkça görülebilecek bir durum olmadığını düşünüyorum.
Yıllara sari olarak uygulanan ve en kıdemli hakimin il ve ilçede seçim kurulu başkanı olarak atanması hususu son derece kıymetli bir gelenek olarak uzunca süreden bu yana ülkemizde uygulanmaktaydı. İl seçim kurulu başkan ve üyelerinin kıdem esasına göre seçimine yönelik yapılan düzenleme ile birinci sınıfa ayrılmış hakimler arasından kura çekmek suretiyle görevlendirmenin yapılacak olması, doğrudan seçimlerin sonucunu etkilemeye yönelik bir uygulama olmasa da, ilçe seçim kurulu başkanı olarak seçilecek olan hakimlerin kura usulüyle seçiliyor olması ve bir kısım mazeretlerinin Hakimler Savcılar Kurulu tarafından değerlendirmeye tabi tutulması nedeniyle, ilçe seçim işleri başkanlığı yapan hakimler nezdinde oldukça olumsuz sonuçlar doğurabilecektir. Zira burada tek yetkili olan ilçe seçim kurulu başkanı hakimin bir nevi HSK baskısı altında hareket edebilme ihtimali söz konusu olabilir. Bu nedenle iktidar ortaklarının yönlendirmesine ve etkisine açık konumu söz konusu olabilir. Kurul halinde çalışan il seçim kurulu heyetinde ise bu kadar etki ve yönlendirme olabilme ihtimalini pek mümkün görmüyoruz. Lakin her iki değişikliğin de yapılmasında murat edilen hususun, iktidarın kendi lehine hareket edebilme imkanına kavuşma arzusu olduğu son derece açıktır.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesi başta olmak kaydıyla seçimlerde sandıklarda tam manasıyla bir güvenlik tesis edebilmenin yol ve yöntemi, seçimlere tüm vatandaşların ilgi ve desteğini artırabilmekten geçer. Sandıkların güvenliği sadece siyasi partilere bırakılamayacak kadar önemlidir. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesi ve diğer bölgelerde seçimlerin güvenli bir şekilde sonuçlanabilmesi için, başta hukukçuların oluşturduğu sivil toplum örgütleri ve diğer sivil toplum kuruluşlarıyla, o bölgedeki eğitim sendikalarıyla işbirliği içerisinde çalışmanın uygun olacağı ve kimseyi ayrıştırmadan ötekileştirmeden halkın iradesinin sandığa yansıması için her türlü çabanın tüm toplum kesimleri ile birlikte çalışmayla gerçekleşebileceği kanaatindeyiz.
Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) seçimlerin tek patronu olması sebebiyle, elbette ki YSK veri akışını güvenli bir şekilde tüm siyasi partilere göndermek gibi bir yükümlülüğe sahiptir. Dolayısıyla somut tespit olmadan bu veri akışı konusunda Sadat’ın etkili olduğuna dair bir düşünceyi burada ifade etmemiz doğru olmaz. Lakin her kimden gelirse gelsin halkın iradesinin üzerine gölge düşmemesi adına en büyük sorumluluğun YSK’da olduğunu gayet iyi biliyoruz. Bu nedenle, sadece YSK’ya bu sonuçların kamuoyuna yansıması işlemini bırakmamak adına kendi oluşturduğunuz seçim koordinasyon merkezi vasıtasıyla ülkemizde kurulacak 200.000 sandıkta gerekli görevlendirmeler yapılmak suretiyle ıslak imzalı oy pusulalarında var olan sonuç tutanaklarının hızlı bir şekilde parti genel merkezine intikali ile YSK’dan gelecek verilerin karşılaştırılması sonrasında kamuoyuna ve ilgili ajanslara paylaşımları yapmayı hedefliyoruz.”
Gönüllü Müşahitler ve Sivil Toplumun Desteği
Önümüzdeki seçimlerde Türkiye’de ilk defa oy kullanacak 6 milyon seçmen var. Bu seçmenler geçtiğimiz seçimlerde uzaktan gözlemledikleri sandık ve seçim güvenliği sürecine ilk kez seçmen olarak dahil olacak. Genç seçmenler ve gönüllü müşahitlik yapmak isteyenlerin sandık başında şu noktalara dikkat etmesi gerekiyor:
Oy Pusulası: Boş oy pusulalarının seçim günü sandık başkanı tarafından hazır mühürlenmiş olarak getirilmemesi, seçim günü mühürlenmesi gerekiyor.
Mükerrer Seçmen: Yukarıda da belirttiğim gibi seçim güvenliğini riske atacak faktörler arasında yer alan mükerrer ve hayali seçmenlere dikkat etmek gerekiyor. Oy kullanacak kişinin kimlik beyanı, kimliğin geçerli olması, seçmenin oy kullandıktan sonra isminin karşısına imza atmasına dikkat etmek gerekiyor.
Tutanak Kontrolü: Sayımı tamamlanmış oyların sisteme geçirilmesi sırasında müşahitlerin henüz sandık başındayken ıslak imzalı tutanakları ve bunların görüntülerini almaları ve sistemdeki sonuçlarla karşılaştırmalarına dikkat edilmeli.
Seçimlerde sandık güvenliğinin sağlanması için sadece siyasi partiler değil gönüllüler ve sivil toplum kuruluşları da titizlikle çalışıyor. Bu STK’ların başında gelen ve 2014 seçimlerinden bu yana sandık güvenliğini sağlamak için çalışan Oy ve Ötesi Derneği Genel Sekreteri Ahu Sun sorularımı şöyle yanıtladı:
Önümüzde Türkiye tarihinin en kritik seçimlerinden biri var ve seçim güvenliği bu konuda büyük önem arz ediyor. Seçim güvenliğini sağlama konusunda öncelikli hedefiniz ne?
Bizim için her seçim aynı önemi taşıyor. 2014 yılında kuruluşumuzdan bugüne sürdürdüğümüz çalışmalara, her seçimle artan tecrübelerimizle devam ediyoruz. Yıllar içinde gözlemlediğimiz temel sorunlar hep bilinçsizlik nedeniyle meydana geliyor. Bu nedenle öncelikle eğitimlerimizi yaygınlaştırmayı hedefliyoruz. Rakamsal olarak hedef koyacak olursak, hedefimiz bu seçimlerde ülkedeki 200.000’e yakın sandığın yarısından doğrudan bilgi alabilmek ve buralarda çalışacak kurul ve müşahitleri eğitebilmek. Tüm bunları yaparken de kamuoyunu, sahada hakim olabilecek herhangi bir kutuplaşmaya meydan vermemek üzere motive etmek istiyoruz.
Geçtiğimiz seçimde çoğu adreste hane halkıyla birlikte ikamet etmediği halde o adrese kayıtlı çıkan mülteciler olduğu ortaya çıktı. Bu seçimde de aynı şekilde “yığma seçmenlerin” olabileceği konuşuluyor bu durumu önlemek için siyasi partiler ve vatandaşlar ne yapabilir?
Bu konuda ortaya çıkartılmış ve bize ulaşan istatistiki bir veri yok. Bireysel bazda yapılan tespitler olmuş olsa da sonuçları etkileyen bir durumla biz karşılaşmadık. Zaten Oy ve Ötesi bir sivil toplum örgütü olarak seçmen listelerine ulaşmak gibi yasal bir hakka da sahip değil. Seçmen listeleri, YSK tarafından seçime katılacak partilere düzenli olarak ulaştırılıyor ve sadece onlar tarafından kontrolü sağlanabilir. Elbette vatandaşlar da seçmen listeleri açıklandığı zaman kendi yasal ikametgahlarını kontrol etme hakkına sahipler. Bunu ihmal etmemelerini ve tespit ettikleri uyumsuzlukları adli kurumlara ve parti örgütlerine bildirmelerini tavsiye edebiliriz. Bizler de bu süreçte sosyal medya kampanyalarımızda, her seçimde yaptığımız gibi, vatandaşları süreçler hakkında bilgilendirmeyi, farkındalığı arttırmayı hedefliyoruz.
Seçim güvenliğinde en çok sorun hangi aşamada yaşanıyor?
Burada seçim güvenliği ve sandık güvenliği arasında bir ayrım yapmak doğru olacaktır. “Seçim süreci” takvimin açıklandığı tarihten, seçimler sonrasındaki yasal itiraz süreçlerinin bitimine kadar devam eder. Biz Oy ve Ötesi olarak öncelikle yasanın izin verdiği ölçülerde “Sandık Güvenliği” konusuna odaklanıyoruz. Yani bütün saha çalışmamız seçimin gerçekleştiği tarihi ve sandık çevrelerini hedef alıyor. Buna ilaveten gün sonunda toplanan tutanak verilerini yazılımımız sayesinde açıklanan sonuçlarla karşılaştırıp doğrulayarak bir referans oluşturmayı hedefliyoruz. Prensip olarak ülkemizde uygulanan seçim sistemi son derece şeffaf ve iyi düzenlenmiş. Bizlerin bugüne kadar sahada karşılaştığı sorunlar ise ağırlıkla bilgisizlikten ileri gelen bireysel vakalardan oluşuyor. Bunun önüne geçmek ise ancak bilinçli seçmen ve mevzuata hakim sandık kurullarıyla mümkün. Yapılması gereken, yasada tanımlı süreçlerin hakkaniyetle yürütülmesini sağlamak. Bir önceki “seçmen listeleri” konusu gibi, gerek tutanakların gün sonunda YSK bilgi işlem sistemlerine girişleri olsun, gerekse yasal itiraz süreçleri olsun, doğrudan YSK ile ilgili süreçlerde asıl görev, seçime katılan parti ve teşkilatlarına düşüyor.
TBMM’de kabul edilerek yasalaşan seçim yasasıyla seçim kurulları için en kıdemli hâkim şartı ortadan kalktı. Bu durum seçim güvenliğini nasıl etkileyecek?
Evet, yasada böyle bir değişiklik yapıldı ancak bu seçim ya da sandık güvenliğini etkileyecek bir durum değil. Bu değişiklik uygulamaya alınsa dahi görev alacak hakimlerimizin her şekilde anayasaya ve tanımlanmış mevzuata bağlı kalacaklarına inancımız tam.
Doğu ve Güney Doğu’da seçim güvenliğini sağlamak için neler yapılabilir?
Bölgede etkili olan tüm siyasi parti teşkilatlarının sağduyulu ve iyi eğitilmiş ilçe teşkilatları bu konuda en büyük rolü üstlenecek şüphesiz. Kutuplaşmadan, mevzuata hakim, demokrasiye ve seçmene saygıyla motive olacak saha görevlileri, sükunetle geçirilmesi hedeflenen seçim sürecinin en önemli aktörleri olacaklar. Bizler de eğitimlerimizle ve gönüllülerimizle bu hedef için çalışacağız.
2023 seçimleri için siyasi partilerle görüşmelere başladınız mı? Partilerin çalışmaları hakkında ilk izlenimleriniz neler?
Her seçim öncesinde seçime katılacak tüm siyasi partilere çağrı yapıp faaliyetlerimizi ve eğitimlerimizi tanıtıyoruz. Bu dönem için de bu çalışmalarımız başladı. Gözlemlediğimiz ise partilerin son derece bilinçli bir çalışma yürüttüğü oldu. Basından ve kamuoyundan üzülerek gördüğümüz kutuplaşmanın farkında olan ve bunun önüne geçmek üzere hareket eden, doğru bilgilendirmeye ve demokrasiye değer veren saha ekipleri hazırlanıyor. Biz de hem parti genel merkezleri nezdinde iletişim kurarak, hem de ülkenin dört bir yanından gelen farklı ilçe teşkilatlarının geri bildirimleriyle sahada oluşan eksik ve ihtiyaçları tespit ederek, faaliyetlerimizi ve özellikle eğitimlerimizi bu yönde şekillendirmek için çalışıyoruz.
Oy ve Ötesi yeni seçim için nasıl hazırlanıyor?
Büyük bir motivasyon ve enerjiyle hazırlanıyoruz. 8 yılda katıldığımız 8 seçim sürecinden biriken saha tecrübemizin verimimizi arttırdığına inanıyoruz. Bugün hali hazırda kendileriyle iletişim kurmamızı onaylamış ülke genelinde 220.000 gönüllümüz var. Amacımız hem onları tekrar çalışmaya motive etmek, hem de bugüne kadar hiç sandıkla tanışmamız genç seçmeni, Z kuşağını, harekete geçirmek. Çalışmalarımız özünde 3 ana başlıkta toplanıyor. Öncelikle eğitimlerimiz var. Bunlar tüm ülkede katılmak isteyen herkese açık, hiçbir kayıt ve ön bilgiye ihtiyaç duymadan alabileceğiniz eğitimler. Sadece seçmen de olsanız, müşahitlik, sandık kurulu görevi almak da isteseniz, ya da bir parti teşkilatında çalışıyor da olsanız fark etmez. Konuya ne kadar hakim olursanız bulunduğunuz yerde seçim sürecine, yani demokrasiye, o oranda katkıda bulunabilirsiniz. O nedenle bunları vurguluyor ve herkesi eğitimlerimize katılmaya davet ediyoruz.
İkinci aşama seçim günü müşahit organizasyonu. Eğitim almış gönüllülerimiz o gün sahada görev alıyor. Bilgi ve sağduyularıyla sürecin yasal mevzuata uygun yürümesine katkıda bulunuyor. Bunun için kişi önceden sisteme kayıt oluyor ve yaşadıkları yerde ihtiyaç duyulan bölgelere tecrübeli gönüllülerimiz tarafından tayin ediliyor. Kayıt sistemimiz, seçim takviminin açıklanmasıyla beraber açılacak.
Son aşama ise yine aynı gün, tutanakların yazılmasıyla başlayan süreç. Elde edilen tutanak verileri akıllı telefonlara kurulacak uygulama sayesinde veri havuzuna aktarılıyor ve yine hiçbir kayıt gerektirmeden girebileceğiniz sistemimizde dünyanın dört bir yanından katılacak gönüllü kullanıcılar tarafından doğrulanıp, önce talep eden tüm partilerle sonra kamuoyuyla paylaşılıyor. Bu sayede YSK tarafından açıklanan sonuçları doğrulama şansı oluşuyor ve bir sağlama yapılıyor. Bu üç aşama için de yoğun bir ön hazırlık sürecindeyiz. Tarafsızlık, eşitlik ve şeffaflık ilkelerimizden ödün vermeden demokrasi için çalışıyoruz. Kapımız herkese açık. Çalışmalarımızı ve paylaşacağımız bilgileri sosyal medya hesaplarımızdan takip edebilirsiniz.
Fotoğraf: Arnaud Jaegers