Altüst: Yeni Teknolojiler ve Değişen Endüstriler Bülteni (5-18 Kasım 2024)
5 Kasım’da Donald Trump, ABD başkanlık seçimlerini kazandı. Trump’ın zaferinin ardından kabinesine atadığı isimler ve Elon Musk ile olan ilginç samimiyeti çokça tartışıldı. Altüst’ün bu sayısında Trump’ın başkanlığı döneminde teknoloji şirketlerine açılan tekel davalarının seyrinin nasıl olabileceğini, kabineye atanan yeni bakanların teknoloji dünyasını nasıl etkileyebileceğini ve Elon Musk ile Donald Trump’ın niye bu kadar yakın olduklarını cevaplamaya çalışıyorum.
Trump’ın Zaferi Teknoloji Şirketleri İçin Ne Anlama Geliyor?
Hatırlarsak geçtiğimiz Nisan ayında ABD Kongresi, Çinli ByteDance şirketi TikTok’taki hisselerini satmazsa TikTok’u ABD’de yasaklama kararı almıştı ve Biden da bu kararı onaylamıştı. Satışın gerçekleşmesi için ByteDance’e verilen son tarih de Donald Trump’ın Beyaz Saraya geçeceği tarih olan 20 Ocak’tan tam bir gün öncesi.
Trump da ilk döneminde, aynı şekilde ByteDance’in Çin hükümetine Amerikalı kullanıcıların verilerini aktardığı iddiasıyla TikTok’u yasaklamak istemişti. Fakat ilginç bir şekilde seçim kampanyası sürecinde bu fikrinden vazgeçti. Trump’ın ekibinden isimler de TikTok kararında değişiklikler olabileceğine dair sinyaller vermeye başladı.
TikTok şu an itibariyle ABD mahkemelerinde bu karara itiraz etmeyi sürdürüyor. TikTok’un Çin hükümetiyle bağlantısı olmayan bir şirkete satılmadığı durumda yasaklanması kararı, Kongre’nin iki kanadında da büyük çoğunlukla onaylandığı için Trump göreve geldiği zaman Kongre’nin bu karara aykırı hareket etmesi çok muhtemel gözükmüyor.
Fakat Trump’a yakın isimlere göre iki muhtemel senaryo devreye girebilir: Yeni açıkladığı muhtemel Adalet Bakanı Matt Gaetz‘ten yasağın uygulanmamasını isteyebilir. Diğer bir seçenek olarak da Trump’ın kendisi konuya müdahil olabilir. Çünkü, ByteDance’in TikTok’taki hisselerini başka bir şirkete satması durumunda şirketin yeni sahiplik durumunun tatmin edici olup olmadığına ABD başkanı karar verecek.
Dolayısıyla 20 Ocak’ta Trump göreve gelene kadar TikTok kısmi adımlar atıp şirketin sahipliğinin yapısında değişikliklere giderse, Trump satış için verilen son tarihi üç ay daha uzatabilir veya atılan adımların yeterli olduğuna karar verip TikTok’a yasak kararını kaldırabilir. Her halükârda TikTok’un ABD’deki geleceği, Trump’ın atacağı adımlara bağlı. Ancak TikTok için seçimler olabilecek en iyi şekilde sonuçlanmış gibi gözüküyor.
Tüm bu yaşanan sürece baktığımızda Trump’ın TikTok’un yasaklanması kararından kısmi şekilde geri adım atacağını düşünüyorum. Kongre’nin yasak kararından geri dönmesi çok zor gözüküyor ama en muhtemel senaryo olarak Trump göreve geldiği zaman TikTok’a verilen süreyi üç ay daha uzatabilir ve ABD’li bir teknoloji şirketi ile verilerin ABD’de saklanması konusunda bir partnerlik anlaşmasına gidilebilir.
Böyle bir yol seçildiği zaman tartışmanın aslında en hayati kısmı olan TikTok’un algoritması herhangi bir şekilde başka bir şirket ile paylaşılmamış olacak ve veri depolaması konusunda da Amerikalı yasa yapıcıları tatmin edici bir adım atılmış olacaktır.
Google’ın Tekel Davası Ne Olacak?
Biden döneminde Google, Apple, Meta, Amazon ve Nvidia‘ya da tekel soruşturmaları açılmıştı. Bu soruşmalar arasında Google’ınki en ilerleme göstereni olmuştu. Google’ın Apple’a yıllık 20 milyar dolarlık ödemeler yaparak “varsayılan arama motoru” anlaşmaları yapması ve Android sayesinde kendi arama motorunu öne çıkarması gibi nedenlerle Google’ın antitröst yasalarını ihlal eden tekelci bir şirket olduğuna hükmedilmişti. Google’ın dijital reklam teknolojilerinde de tekel olduğuna dair soruşturma halen devam ediyor.
Bu karar neticesinde federal mahkemenin, Google’ın ana şirketi olan Alphabet şirketine vereceği cezaların açıklanması bekleniyordu. Bu hafta ABD Adalet Bakanlığının; davaya bakan hakime, Alphabet’in Chrome internet tarayıcısını satmasına yönelik tavsiyede bulunacağı bilgisi medyaya sızdırıldı. Eğer bu tavsiye yerine getirilirse, Biden hükümetinin büyük teknoloji şirketleri monopollerine karşı yürüttüğü soruşturmalarında şimdiye kadar atılmış en ciddi adım olacak.
Fakat işler değişti, çünkü seçimleri kazanan Donald Trump eskiden savunduğu pozisyonun aksine büyük teknoloji şirketlerine karşı Biden’a nazaran çok daha ılımlı bir tavır takınıyor. Trump, seçim kampanyası boyunca kendisi hakkında Google’ın hep “kötü hikayeleri” öne çıkardığını ve göreve geldiğinde Google’a kovuşturma açtırtacağını söylüyordu.
Ama Google’ın davasında nihai kararın Nisan 2025’ten önce açıklanması beklenmiyor. Trump da göreve geldiği zaman Google’a karşı yürütülen tekel davasının aslında o kadar “mantıklı” olmadığını, böyle büyük bir Amerikan şirketine zarar vermenin pek de doğru olmadığını, bu meselenin şirketi parçalamadan bir şekilde çözülebilmesi gerektiğini söylemişti.
Lina Khan: Monopollere Karşı Yürütülen Mücadelenin Arkasındaki İsim
Meseleye kurumsal açıdan bakarsak Trump döneminde tekelcilik meselesine bakışta değişiklik görme ihtimalimiz çok yüksek. Çünkü, Biden döneminde büyük teknoloji şirketleri başta olmak üzere monopole dönüşen şirketlere karşı tekel soruşturmalarını yürüten ve şirket birleşimlerini inceleyen Federal Ticaret Komisyonu’nun başında Lina Khan adında bir hukukçu vardı.
35 yaşındaki Lina Khan, Yale Üniversitesi’nde hukuk doktorası yaparken yazdığı Amazon’s Antitrust Paradox makalesiyle, günümüzün tekel karşıtı yasalarının Amazon gibi yeni nesil platformların aşırı fiyat kırarak rakiplerini saf dışı bırakma stratejilerine cevap veremediğini iddia ederek rekabet hukukunda çok ses getirmişti. Kendisi, sonrasında da Biden tarafından Federal Ticaret Komisyonu’nun başkanlığına atanmıştı.
Amerikan ekonomisindeki büyük şirketlerin, şirket birleşimi anlaşmalarıyla rekabeti baltaladığını, monopol haline gelerek fiyatları yükselttiğini ve toplu işten çıkarmalar yaptığını savunan Biden hükümetiyle Lina Khan, aynı frekansta çalışmaya başlayarak rekabet hukuku açısından daha öncesinde pek görülmemiş bir dönem geçirdiler.
Örneğin, yarı iletken çip endüstrisinde sektörün devi olan Nvidia 2020’de işlemci mimarisi alanında sektörün en önemli şirketi olan Arm Holdings’i satın almaya çalışmıştı. Nvidia, grafik işlem birimlerinin (GPU) tasarımı konusunda lider pozisyonda; Arm ise merkezi işlem birimlerinin (CPU) mimarisinde monopol pozisyonunda. Arm çip üretmekten ziyade özellikle telefonlarda kullanılan çiplerin mimarisini Nvidia da dahil olmak üzere diğer şirketlere lisanslayarak sektörün en önemli şirketlerinden biri hâline geldi.
Nvidia da çip mimarisinde monopol durumunda olan Arm şirketini satın alarak pazar gücünü daha da artırmak istemişti, fakat Lina Khan başkanlığındaki Federal Ticaret Komisyonu 40 milyar dolarlık satın alma anlaşmasını engellemişti. Lina Khan bu sayede çip piyasasında rekabetin korunduğunu ve verilerin de gösterdiği gibi iki şirketin de rekabet sayesinde büyümeye devam ettiğini söylüyor.
Lina Khan, Biden hükümetinde iki partiden de destek alan nadir isimlerden biriydi. Trump’ın Başkan Yardımcısı JD Vance ve Trump’ın kabinesindeki yeni Adalet Bakanı Matt Gaetz, Lina Khan’ın tekel karşıtı çalışmalarını övgüyle destekleyen isimlerdendi. Fakat yeni kurulacak olan Hükümet Verimliliği Bakanlığına atanan Elon Musk, Lina Khan’a oldukça karşı birisi ve seçimden önce Khan’ın yakında kovulacağını söylemişti.
Trump’ın yeni kabinesinde Vance, Gaetz gibi özellikle teknoloji şirketlerine karşı daha sert hareket edilmesini savunan isimler olsa da Biden hükümetindeki gibi net ve ortak bir politika tavrı görmüyoruz. Bu nedenle Lina Khan’ın ardından Federal Ticaret Komisyonunun başkanlığına atanacak olan ismin, daha geleneksel ve şirket birleşimi anlaşmalarına karşı bu kadar sert tutum takınmayarak büyük şirketlerle daha dostane ilişkiler yürüten birisi olması bekleniyor.
Bu nedenle Trump döneminde şirket birleşimi ve satın alma yönetmeliklerinde gevşeme ve Google’ın tekel davası başta olmak üzere tekel davalarında bir yumuşama görmemiz çok yüksek ihtimal. Bu gelişme, doğası gereği sadece Amerika’yı etkilemeyecek. Günümüzde büyük teknoloji şirketlerinin küreselleşme ölçeklerini ve müşteri kitlelerinin ulus devlet sınırlarını aşarak tüm dünyaya ulaştığını düşünürsek hepimizi etkileyecek.
Ayrıca, dünyanın en zengin insanı olan Elon Musk’ın Donald Trump’ın seçim kampanyasına kendisini neden bu kadar dahil ettiğini, neden Pensilvanya’da seçmenlere milyon dolarlar dağıttığını ve neden hükümette görev aldığını tekel davaları ve Federal Ticaret Komisyonu hakkındaki tartışmalardan yola çıkarak da cevaplayabiliriz. Trump’ın bakan tercihleri ve Musk’la ilişkisi ilk bakışta absürt gözükebilir ama gelin bu ilişki ağını ekonomik bir zeminde anlamlandırmaya çalışalım.
Elon Musk’ın Ahtapotu
Elon Musk; SpaceX, Tesla, Tesla Energy, Neuralink, xAI, X ve the Boring Company şirketleriyle birçok farklı iş kolunda yer alıyor. Özellikle SpaceX üstünden Biden hükümetiyle zaten çok yakın çalışıyor, uzay taşımacılığı konusunda NASA’nın neredeyse bütün ihalelerini alıyor, hatta Savunma Bakanlığı ile gizli anlaşmalar yaparak Amerikan ordusu için casus uydu ağları kuruyordu.
Fakat, bu kadar farklı alanda iş yapan bir iş insanının bu aşamadan sonra önündeki en büyük engel, çok yüksek ihtimalle rakiplerini rekabette saf dışı bırakmak ve özellikle yeni teknolojiler gibi henüz hukuki anlamda tam olarak keşfedilmemiş alanlarda regülasyonlardan mümkün olduğunca kaçınmak olacaktır.
Brezilya Yüksek Mahkemesi ile yaşadığı çatışmada mahkeme, Elon Musk’ın şirketleri için “aynı ahtapotun farklı kolları” ifadesini kullanmıştı. Bu ifade, 1911 yılında ABD Yüksek Mahkemesinin Standard Oil Company’nin monopol olduğu ve 39 tane bağımsız küçük şirkete bölünmesi gerektiğine hükmetmesi sırasında, medyada Standard Oil Company’i tasvir etmek için kullanılan ahtapot çizimini akıllara getiriyor.
“Next!”, Puck dergisi, 1904. ABD Kongre Kütüphanesi.
Musk, Trump üzerindeki bu etkisiyle Ulaştırma Bakanlığı başta olmak üzere federal düzeyde regülasyonlardan mümkün olduğunca kurtulmaya çalışıyor. Eyalet düzeyinde regülasyonlardan ve vergilerden ise aynı Tesla ve SpaceX örneklerinde olduğu gibi şirket merkezlerini Kaliforniya’dan Teksas’a taşıyarak kaçabiliyor.
Trump da zaten Ulaştırma Bakanlığına Wisconsin’den eski Temsilciler Meclisi üyesi ve Fox News sunucusu Sean Duffy’i atadı. Elon Musk’ın şirketlerini en çok ilgilendiren bakanlık ulaştırma olacak; dolayısıyla Trump’ın sadakati yüksek olabilecek bir ismi bu pozisyona ataması, Musk’ın işlerini regülasyonlar ve soruşturmalar anlamında oldukça kolaylaştıracak bir atama olarak okunabilir.
Örneğin Elon Musk, Tesla’nın geleceğini robotaxi ve otonom araç projelerinde görüyor ve bundan sonra otonom olmadığı sürece 25 bin dolarlık daha düşük fiyatlı Tesla modelleri üretmenin anlamsız olduğunu söylüyor. BYD gibi Çinli markalar fiyat avantajı sayesinde piyasayı domine ederken Tesla, otonom araçlara yönelerek sektörde kendi rekabet üstünlüğünü yaratmak istiyor.
Ancak önündeki en büyük engel, karayollarını ve havacılığı denetleyen eyalet ve federal düzeylerdeki ulaştırma bakanlıkları. Trump hem başkanlığı hem de kongreyi kazanmışken eyalet yasalarını da aşan düzenlemeler yapabilir ve Elon Musk’ın şirketlerinin önünü daha önce hiç olmadığı kadar açabilir.
Fakat her şey Trump-Musk ikilisinin arasındaki bir tartışmayla da son bulabilir. Yine de ben bu ihtimali oldukça düşük görüyorum. Çünkü bu ikiliyi bir araya getiren çok güçlü ekonomi motivasyonlu etkenler var. Donald Trump, regülasyonları ve piyasa düzenleyici kurumları zayıflatarak büyük şirketlerin daha da büyümesini sağlayıp ekonomik büyümeyi hızlandırmak ve bu sayede Cumhuriyetçi Parti içerisindeki kontrolünü daha da genişleterek kendi dönemi sonrasına bir siyasi hanedanlık bırakmak istiyor; Elon Musk da dört yıllık az bulunur bir fırsat penceresinde durdurulamaz bir şekilde büyümek istiyor.