Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • SenSensizsin
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • Avrupa Gündemi
      • ABD Gündemi
      • Altüst
    • D84 INTELLIGENCE
      • Kitap Yorum
      • Göç Sorunu
      • Başkanlık Sistemi Projesi
      • Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi
      • Herkes için Siyaset Bilimi
      • Yapay Zeka
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » Kurumsal Devlet veya Kişisel Yönetim: F-16 veya F-35
    Yazılar

    Kurumsal Devlet veya Kişisel Yönetim: F-16 veya F-35

    Cem Özen1 Şubat 20246 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    [voiserPlayer]

    Türk aydınını birkaç gündür yeni bir korku kapladı: ”Yunanistan’ın hava gücü bize tehdit olur mu?” Bugüne kadar Yunanistan, Türkiye için hiçbir zaman ciddi bir tehdit unsuru olarak kabul edilmemişti. Aslına bakarsanız Türk okur-yazarı, 1952’deki NATO üyeliğinden bu yana, bir dış işgal tehlikesinden uzak ve bunun rahatlığıyla dünyayı gözlemliyor. Bu zihinsel alışkanlık gereği olsa gerek Batı dünyasına yönelik tehdit ve yergiler Türkiye’de çıtır çerez gibi dolaşan argümanlardır. Mesela, NATO’dan çıkmayı savunan biri, bugünün Türkiye’sinde (aslında olması gerektiği gibi) deli muamelesi görmüyor.

    Türkiye’yi bu hale getiren süreç elbette aniden olmadı. Kurumsal yapıların çöküşü birden değil yavaş yavaş oluyor. Hatta bazen de göstere göstere geliyor. Amerikan tarafının çok açık ve net bir şekilde “S-400 alırsanız F-35 programından çıkarılırsınız” uyarısına kulak asmayıp S-400 almak ve sonrasında F-35 programından çıkmak, ortaya çıkan vahim durum sonrasında da rica minnet F-16 almak, fakat bunu yaparken de Yunanistan’ın F-35 alımına kapı açmak… Tüm bunlar birdenbire değil göstere göstere ve her bir adımı, konunun uzmanları tarafından öngörülerek gerçekleşti.

    Türkiye, ait olduğu ittifak ve değer sistemine anlamsız, içi boş, hamaset dolu, reel gerçekliklerle uyuşmayan ve kurumsal olmaktan çok kişisel çıkarlara dayalı “dik duruşunu” devam ettirdiği sürece, bu çöküş de devam edecektir. Bize de, bu süreci izleyip olacak adımları görerek tarihe tanıklık etmek düşecek.

    Yunanistan Türkiye için Tehdit mi?

    Konunun teknik uzmanları F-35 uçaklarının önceki nesil uçaklara göre çok üstün olduğunu, sahada stratejik avantajlar sağladığını, sadece bir savaş uçağı değil, aynı zamanda bir gözetleme ve operasyon merkezi olarak da görev yapabildiğini aktarıyor. Zaten bu konuda Türk tarafında da bir tereddüt söz konusu olmamalı. Zira Türkiye, F-35 programına 2002 yılında dahil olmuştu. Ve aslında bu tarihten itibaren sonraki 50 yıllık muharip uçak denklemi de Türkiye için çözüme kavuşmuştu.

    Türkiye savunmasını güçlendirmek için 2010’lu yıllarda hava savunma sistemlerine odaklanmış ve bu konuyu on yıllar boyunca çözecek formüller aramaya başlamıştı. Önce Çin’den CPMIEC yapımı FT-2000, sonra da ABD’den Patriot alınmak istenmiş ama teknoloji transferine izin verilmediği gerekçesiyle Patriot’tan vazgeçilmişti.

    15 Temmuz darbe girişiminden sonra yaratılan Amerikan karşıtı hava içerisinde Rusya ile S-400 için görüşülmeye başlanmıştı. 2018 yılındaki seçimler öncesinde Suriye’de bir askeri operasyon yaparak seçmenini konsolide etmek isteyen Erdoğan, bu “küçük” hesap için Rusya’dan izin almak adına S-400’lerin alımına onay vermişti. S-400’ler alındı, Zeytin Dalı Harekatı yapıldı, 2018 seçimleri kazanıldı… Görüldüğü üzere kurumsal devlet yerine kısa vadeli çıkarlar için alınan kişisel kararlar Türkiye’nin 50 yılına ipotek koyuyor.

    Sonuçta Türkiye, göz göre göre F-35 programından dışlanarak CAATSA yaptırımlarına maruz kaldı. S-400’lerin de yoğun baskı nedeniyle kullanılamaması karşısında Türkiye, 2020’li yılların başında kendisini şöyle bir pozisyonda buldu: Muharip uçak filosu eskiyen, geleceğin uçağı F-35’ten dışlanan, S-400 nedeniyle yaptırıma uğrayan, S-400’ü kullanamadığı için hava savunma sistemi zayıf bir Türkiye karşısında rakibi Yunanistan, Fransa’dan Rafale uçakları alıyor ve üstüne ABD’den de F-35 talep ediyor. Türkiye yönetimi bu olumsuz durumdan çıkabilmek için bayrakları indirdi ve ABD’den F-16 talep etti.

    Sonuçta İsveç’in NATO üyeliğini kullanarak F-16’lar elde edildi. Ancak aynı zamanda Yunanistan’ın da F-35 alması bir anda iki ülke arasındaki dengenin sorgulanmasına neden oldu.

    Türkiye’de çoğu kişi Yunanistan’ın Türkiye’yi işgal edemeyeceğini söyleyerek bu tartışmanın kısa yoldan kapanmasını istiyor. Ancak gerçek durum böyle değil. Ülkelerin birbirleri ile olan güç mücadeleleri sadece topyekün savaş ile ölçülmez. Üçüncü ülkeler üzerindeki baskı yaratabilme güçleri, birbirlerine karşı savaş maliyetini yükseltebilmeleri yetenekleri ya da kısa sürecek çatışmada istediğini alabilme şansları da ülkelerin rekabetinde önemli unsurlardır. Evet, Yunanistan bir savaş olduğunda Türkiye’yi işgal edemez, ama Yunanistan ile Türkiye’nin çatışma ihtimali dahi bölgesel güç dengelerini etkileyecektir.

    Şöyle ucu açık bir senaryo bile düşünülmeye değer: Yunanistan, 12 mil karasuları hakkı olduğunu ilan etti ve Türkiye için bu savaş nedeni (casus belli) olduğu için Türkiye tartışmalı bölgede uçaklarını uçurmaya başladı. Yunanistan bunun üzerine Türk uçaklarını düşürdü ve Türkiye buna yeterince yanıt veremedi. Bu senaryonun devamında ya Türkiye bu durumu sineye çekebilir ya topyekün Yunanistan’ı karadan işgale kalkışabilir ya da Ege’de ucu açık bir sıcak çatışma sürecini başlatabilir. Sadece bu senaryo bile güç dengesinin değişmesinin ne gibi sonuçlara gebe olabileceğini açıklıyor.

    Türkiye ABD’den 40 adet F-16 jetinin yanında çok sayıda mühimmat ve teknik ekipman da aldı. Bunun teknik gereksinim yönü bir yana, iki ülke arasındaki güvensizliğin de neden olduğu bir sonuç olduğu ortada. Türkiye, hazır silah satış onayı verilmişken, paket içine ne bulduysa koymuş ki sonradan alamama ihtimaline karşı şimdiden hazırlık yapabilsin. Yarın öbür gün bir ihtiyaç olduğunda tekrar Kongre’de muhalefet engeli ve siyasi pazarlıklarla uğraşmak zorunda kalmasın. Bu bile tek başına güvensizliğin Türkiye’ye ne kadar bedeli olduğunu açıklıyor.

    Konuşulmayan bir diğer konu da ABD’nin Türkiye’ye uçak vermek istemesi. Maalesef Türkiye’yi etkisi altına alan Batı karşıtı söylemin önemli yalanlarından biri de ABD’nin Türkiye’yi zayıflatmaya çalıştığı argümanı. Batı güvenlik sisteminin tutucu gücü olarak ABD, makro bir perspektiften NATO’nun güneydoğu kanadında ordusu güçsüz bir Türkiye’yi tercih etmiyor. Özellikle Rusya’nın konumu karşısında ordusu ve uçak filosu güçlü bir Türkiye, ABD’nin küresel güvenlik denkleminde önemli bir yer tutuyor. Bu, siyasi olmaktan çok teknik bir gereklilik ancak Türkiye’de bunu algılayabilecek bir siyasi çizgi bulunmuyor.

    Kriz Çözüldü mü?

    Türkiye, uzun vadede yerli 5. nesil uçak KAAN üretilene kadar uçak filosunu dinamik tutmayı başardı. Her ne kadar Yunanistan aradaki dengeyi kapatsa da yukarıda bahsettiğim Türkiye aleyhine denklem bir derece düzeltilmiş oldu.

    Aslında temel sorun Türkiye’nin silah kapasitesi olarak okunmamalı. Uygun şartlar sağlandığında Türkiye F-35 programına dönüş de yapabilir. Ancak ana konu Türkiye’nin kurumsal dış politika ve güvenlik anlayışı yerine tek bir kişinin çıkarlarına dayalı bir politikanın izlenmesidir. Bunun yarattığı genel güvensizlik başlı başına Türkiye için bir ulusal güvenlik tehdidi oluşturuyor.

    Bunun yanında anlamsız, nobran, cahilce bir Batı düşmanlığının da Türkiye’nin güvenliğini tehlikeye soktuğuna şüphe yok. Türkiye 1952’den beri güvenliğini NATO’ya borçlu ve bu konuda alternatifi de yok. Türkiye içinde bir takım siyasi akımların Türkiye’yi Batı’dan uzaklaştırmasının bedeli, yalnızca insan hakları, ekonomi ve demokrasi alanında değil, dış politika ve güvenlik alanında da Türkiye’ye zarar veriyor. Sadece 2016-2024 arasında ısrar edilen Batı karşıtlığının maddi bedeli milyarlarca dolar oldu.

    Bir diğer sorun da Türkiye’nin her konuda gösterdiği mızıkçılığın karşısında aldığı tavizi bir diplomatik başarı gibi göstermesi. Türkiye, dünya siyasetindeki konumu gereği Batılı kurumlarla işbirliği ve uyum içerisinde çok daha fazla fayda sağlayabilecekken mızıkçılık karşılığında elde ettiği ufak kazanımları diplomatik zafer gibi gösteren bir politik atmosfer yarattı. Son F-16 krizi gösterdi ki Türkiye, kendi çıkarlarını Batı ile uyumlu bir şekilde hareket ederek koruyabilir.

    Türkiye’nin geleceği parlak değil. Kurumsal devletin yıpranması ve bir kişinin çıkarlarına göre tüm düzenin yeniden dizayn edilmesi eninde sonunda ülkenin güvenliğini tehdit eder bir hale geldi. Türkiye’nin birinci yüzyılı NATO ve Batı güvenlik şemsiyesi altında geçti. İkinci yüzyılın da bu şekilde sürmemesi için bir neden yok. Bu düzlemin dışına çıkıldığı her siyasi pozisyonda ise uzun vadede zarar göreceğimiz şeyler olacağı kesin. Ve uzun vade denilen şeyler bir zaman sonra kısa vade oluyor ve gerçekleşiyor.

    Dünya L2 Siyaset
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikTeknoloji Gündemi: ChatGPT Çip Üretecek, AB-Çin Ticaret Savaşı İhtimali
    Sonraki İçerik Avrupa Gündemi: Avrupa Zirvesi, Devam Eden Çiftçi Protestoları

    Diğer İçerikler

    Videolar

    Parlamenter Sistem Nasıl Geri Gelecek? | Çavuşesku’nun Termometresi #252

    8 Mayıs 2025 Melis Konakçı, İlkan Dalkuç ve Burak Bilgehan Özpek
    D84 INTELLIGENCE

    Turkey and Israel: Intense Geopolitical Rivalry from the Mediterranean to Central Asia

    8 Mayıs 2025 Reza Talebi
    Yazılar

    Savaşların Kazananı Olur Mu?

    7 Mayıs 2025 Oytun Meçik

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    Turkey and Israel: Intense Geopolitical Rivalry from the Mediterranean to Central Asia

    8 Mayıs 2025 D84 INTELLIGENCE Reza Talebi

    Savaşların Kazananı Olur Mu?

    7 Mayıs 2025 Yazılar Oytun Meçik

    Dünya Gündemi: İsrail Gazze’yi Kalıcı Şekilde İşgale Hazırlanıyor

    6 Mayıs 2025 Bültenler Bahadır Çelebi

    Türkiye’de Serbest Gazeteciliğin Geleceği: Zorluklar ve Çözüm Yolları

    3 Mayıs 2025 Yazılar Gökhan Korkmaz

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}