Yazar: Dr. Ruziye Tali
Belediye Başkanlığı Aday Adaylığı/Adaylık Süreçleri Üzerine Nitel Bir Araştırma
Doktora tez konumu kadın belediye başkanları olarak belirlemem kolay olmadı. Siyasal alanda kadın çalışacaktım ama hangi kadın konusunun cevabını bilmiyordum. Milletvekili olan kadın mı, meclis üyesi olan kadın mı yoksa belediye başkanı olan kadın mı? Bunun için çıktığım yolda öncelikle bir siyasi partinin genel merkezinden içeri girip milletvekili aday adayı oldum.
Kadınların sahada hangi zorluklarla ve engellerle karşılaştığını önce kendim deneyimleyecektim. Diğer taraftan büyükşehir ve ilçe belediye meclis toplantılarını izledim ve gözlem yaptım. Geldiğim noktada karar alma sürecinde özne olan kadın belediye başkanlarını çalışma kararı aldım. Yerel siyasetin erkek egemen alanında kendilerine yer açmış ve belediye başkanı koltuğuna oturmuş bu kadınların; bunu nasıl başardıkları, hangi aşamalardan geçtikleri, karşılaştıkları zorluklar ve avantajlar kısaca hikayelerinin ve mücadelelerinin diğer kadınlara rol model olması için yola çıktım.
Araştırmada belediye başkanı seçilen kadınların algılarını, yaşantılarını ve deneyimlerini anlamak, ortaya koymak ve yorumlamak için en iyi yöntemin nitel araştırma olduğuna karar verdim. Çünkü bu süreci yaşayan her bir kadın başkanın deneyimi ve mücadelesi tekti ve biricikti. Bu doğrultuda üç farklı partiden 2014 yerel seçimlerinde belediye başkanı seçilen 11 kadın ile kendi makam odalarında derinlemesine görüşmeler yaptım ve katılımcı gözlem tekniklerinden yararlandım. İlk defa büyükşehir belediye başkanı seçilen Fatma Şahin ve Özlem Çerçioğlu’ndan randevu alamadım.
Görüşme için ilçelerine gittiğim kadın başkanlar rengarenkti; ilçeleri, aile yapıları, eğitimleri, meslekleri, siyasete dahil olmaları, mücadeleleri ve deneyimleri bambaşkaydı. 11 başkandan sadece bir başkan hariç hepsi üniversite mezunuydu (üçü yüksek lisans) ve iyi meslekleri (avukat, eczacı, doktor, öğretmen (2), gıda mühendisi, daire başkanı, sosyolog, harita mühendisi, memur) vardı. Yine bir başkan hariç hepsi ilçede yaşıyordu ve meslekleri nedeniyle halkla iç içelerdi.
Her biri kendi yönetiminde fark ortaya koymuşlardı. Belediyenin koridorlarından makam odalarına kendi tarzlarını yansıtmışlardı. İçinde kaybolduğumuz büyük deri koltuklar yerine daha sade koltuklar, koridorlarda çiçekler ve duvarlarda tablolar vardı. İlçenin sokakları tertemiz ve sokaklarda çirkin görüntüye neden olan çöp kovaları ya da etrafa saçılan çöp görüntüleri yoktu. Belediye personeli ‘ilk defa düzenli maaş alıyoruz’ diye kadın başkandan memnuniyetini dile getirirken kadınlar ‘biz daha önce belediyenin yerini bilmezdik şimdi hem belediyeye geliyoruz hem de başkana doğrudan sorunlarımızı iletiyoruz’ diyerek kadın başkanın kendi açılarından farkını ortaya koyuyorlardı. Halk kapıda beklemiyordu, doğrudan başkanla görüşebiliyordu. İlişkiler daha samimi ve yüz yüze gerçekleşiyordu.
Kadınların, “özne olma” mücadelesi tarihsel süreç içerisinde de hiç kolay kazanılan bir mücadele olmamıştır. Aynı şekilde araştırmanın bulguları kadınların, “belediye başkanı” seçilme mücadelelerinin hiç kolay olmadığını ve erkek rakiplerine göre çok daha fazla engel, zorluk ve tepkilerle karşılaştıkları ve bunları aşmak için çok daha fazla çalışmaları gerektiğini ortaya koymuştur. Kadınlar “belediye başkanı aday adayı” olarak siyasal alana çıktıklarında ayrımcılık, dışlama ve iftiralarla karşılaşabilmektedirler.
Kadınların ataerkil geleneksel yapının yöneticiliğin erkek işi olduğunu vurgulayan toplumsal cinsiyet yüklü söylemlerle (“kadın konuşmayı bilmez”, “başkan olmayı bilmez”, başkanlık nerde kadın nerde”, “elinin hamuru ile erkek işine kalkışma”, “kadın başkan gece saat 12’de aranır mı?”, “bir kız çocuğundan mı emir alacağız”, “biz kızdan mı akıl alacağız”, “nasılsa senden olmayacak”, “sen kadınsın yapamazsın”, “mümkün değil o kazanamaz işte öyle bir şansı yok”) karşılaştıkları görülmüştür.
Kadınların eğitim ve meslek temelli kamusal alandaki varlıklarının, siyasal görünürlüklerine ve siyasal alanın dışlayıcı ve ayrımcı nitelikleri ile mücadele etmelerine bir katkı sağlamadığı ortaya çıkmıştır. Kadınların ancak siyasal alanda siyasi eylem ve faaliyetleri ile olmalarının siyasi görünürlüklerine ve bilinirliklerine katkı sağladığı ve bunun da siyasi temsillerine yansıdığı görülmüştür. Başkanlardan üçü, yerel seçim süreçlerini aday adayı/aday olarak deneyimlemiştir ve bir sonraki seçimde ezici bir üstünlük sağladıkları ortaya çıkmıştır.
Araştırma geleneksel-ataerkil baskının kadın üzerinde daha yoğun hissedildiği küçük yerleşim yerlerinde belediye başkanı aday adayı/adayı olmalarının daha sonra başkan seçilmelerinin ataerkil yapıyı kadınlar lehine etkileyebildiği sonucunu ortaya koymuştur. Kadın başkanların, daha aday adaylığı/adaylık süreçlerinde varlıkları; hem seçmen kadınların siyasete katılımını artırma hem de geleneksel toplumsal yapıda kadınların lehine (sokağa çıkma, siyasi toplantılara ve mitinglere katılma vb.) olumlu değişikliklere ve dönüştürücü etkilere neden olabildiği görülmüştür.
Kadınların, kadın belediye başkanı adaylarını sahiplendikleri ve destekledikleri ortaya çıkmıştır. 11 kadın başkandan 8’i ataerkil yapının çok daha güçlü olduğu ilçelerde ilk defa aday olmalarına rağmen seçilmeyi başarmalarının arkasında bu destek vardır. Kadın adayları belediye başkanlığı koltuğuna oturtan güç kadın oylarıdır.
Kadınların deneyimleri doğrultusunda “seçimlerin aday adaylığı ve adaylık süreci maliyet kalemleri” ilk defa bu araştırma ile ortaya koyulmuştur. Başkanların, hepsinin yüksek eğitimli, meslek sahibi oldukları ve ücretli bir işte ya da kendi işyerlerinde çalıştıkları ortaya çıkmıştır. Başkanlar ifadelerinde kendi gelirleri olmasa seçim süreçlerine dahil olmaya cesaret edemeyeceklerini belirtmişlerdir.
Başkanların, bir kadın temsilci olarak belediye başkanı koltuğuna oturduktan sonra politikalarında, projelerinde ve hizmetlerinde kadın çıkar ve sorunlarına karşı daha duyarlı bir politika izledikleri araştırmanın sonuçları ile ortaya çıkmıştır. Kadın başkanların da belediye yönetiminde kadınlara pozitif ayrımcılık yaparak onlara idari görevler (başkan yardımcılığı, müdürlük, daire başkanlığı vb.) verdikleri görülmektedir. Başkanların özellikle personel alımında pozitif ayrımcılık yaparak kadınları işe aldıkları da ortaya çıkmıştır. Kadın temsilcilerin, hem daha fazla kadının kamusal alana çıkmasında/iş bulmasında hem de meclis toplantılarında kadın sorun ve çıkarlarının daha fazla gündeme gelmesinde ve tartışılmasında önemli katkılarının olduğu söylenebilir.
Araştırma, başkanların meclis üyeliği ve belediye başkanı yardımcılığı görevlerinde kadınları tercih etmedikleri ya da çok az tercih ettiklerini ortaya çıkarmıştır. Başkanların, küçük ilçelerde kadın siyasetçi bulmanın çok zor olduğunu, halkın tepisini çekmemek ve seçim stratejileri nedeniyle kadın meclis üyesi seçimlerini daha çok erkeklerden yana kullandıkları görülmektedir. Bu, küçük ilçelerde meclis üyesi yazacak kadın adayın olmaması ile değil ataerkil yapının küçük ilçelerde kadınların siyasal alana çıkmalarında ve siyasal faaliyetlerde bulunmalarının önünde engel olmaya devam ettiği ile açıklanabilir.
Aynı şekilde başkanların, başkan yardımcılığı görevine de erkekleri seçtikleri görülmüştür. Bu durum ise belediye başkanlığı yardımcılığı görevi için yetişmiş kadın personelin olmaması ile değil, kurum içinde kadınların yükselmesinin önünde engel oluşturan cam tavanların varlığı ile açıklanabilir.
Sonuç olarak, kadın başkanların da toplumsal cinsiyet temelli temsilleri, ortaya koydukları farklar ve mücadeleleri, ancak kadın temsili ya da daha fazla kadının temsili konusunda değişim ve dönüşüm yaratabildiği ölçüde etkili olur. Başkanların, küçük ilçelerde geleneksel toplumsal yapıda değişim ve dönüşüme katkıları olduğu, özellikle ataerkil yapının “kadından yönetici olmaz” bakışını yumuşatabildikleri söylenebilir.