[voiserPlayer]
Türkiye 14 Mayıs’taki kader seçimine derin bir ekonomik buhran ve gittikçe derinleşen bir yoksullukla birlikte gidiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamada seçimi kazanmaları halinde Türkiye ekonomi modelinin seçimden sonra da devam edeceğine işaret etti. Erdoğan’ın bu açıklamasının ardından Kapalıçarşı’da dolar kuru 21 lira seviyelerine kadar yükseldi. Wall Street Journal gazetesinde geçtiğimiz günlerde yayınlanan bir analizde ekonomik kriz nedeniyle muhafazakâr illerde bile Cumhurbaşkanı Erdoğan’a desteğin düştüğü ifadesi yer aldı. Analizde: “Ülkedeki ekonomik çalkantılar 14 Mayıs seçimleri öncesinde alışılmadık bir gerilim yaratıyor. Geçtiğimiz 20 yıl boyunca Erdoğan, cazibesi, siyasi zekâsı ve genişleyen baskısının birleşimiyle çoğunlukları topladı ve rakiplerini yendi. Ülkenin muhafazakâr kalbinin attığı Kayseri’de bile Erdoğan’ın geleceği son derece belirsiz. Türkiye’nin orta kesimlerinde yer alan bir milyondan fazla nüfuslu Kayseri, bir zamanlar Erdoğan ve partisi için önemli bir bölgeydi. Ülkenin 2018’deki son genel seçimlerinde seçmenlerin yüzde 70’inden fazlası cumhurbaşkanını destekledi. Erdoğan’ın Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Kayseri’deki yerel teşkilatının yönetim kurulu üyesi Mustafa Seven, ‘Bu seçim bıçak sırtında. Kaybedeceğimizi sanmıyorum ama o kadar rahat da değiliz’ şeklinde durumu özetliyor.”
İktidar yılbaşından bu yana EYT’yi yürürlüğe sokarak milyonlarca kişiye 13 milyar dolar maliyetle erken emeklilik sözü verdi ve asgari ücrette yüzde 55’lik bir artışı yürürlüğe koydu. Erdoğan, para politikasının yanı sıra elindeki mali ve ekonomik araçları da kullanarak Mayıs ayında zafer kazanmaya çalışsa da mevcut enflasyon nedeniyle alım gücünün gittikçe düşmesi, kendi seçmeni arasında bile kendisine duyulan güvenin ve desteğin azalmasına yol açıyor. Erdoğan’ın Türkiye modeline devam etme kararı yabancı yatırımcıların aklına da birçok soru işaretini getiriyor. Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik buhranı, Erdoğan’ın açıklamalarını ve seçimi muhalefetin kazanması durumunda izlenmesi gereken yol haritasını ekonomist Tunç Şatıroğlu’na sorduk.
Erdoğan’ın uyguladığı düşük faiz politikası ve özellikle Naci Ağbal’ın Merkez Bankası Başkanlığı’ndan alınması ciddi bir enflasyona yol açtı. Siz bu faiz politikası hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bu faiz politikası seçime giderken geçici bir refah yaratma ve bu sayede işsizliği bir miktar düşürerek oy kaybını azaltmak amaçlı bir politikaydı. Sürdürülebilirliği yok böyle bir politikanın. Zaten sürdürmek niyetinde de değillerdi. Benim düşünceme göre seçime giderken böyle suni bir refah yaratmak istediler.
Erdoğan geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamada seçimi kazanması durumunda faizi düşürmeye devam edeceğini söyledi. Bu ifadesinden sonra biliyorsunuz döviz kurunda hızlı bir dalgalanma ve artış yaşandı. Sizce Erdoğan seçimi bir kez daha kazanırsa ve bu faiz politikasını sürdürürse ekonomide ne tür sorunlar yaşanır?
Bunu sürdürebilmesi için sermaye kontrolü getirmesi gerekiyor. Sermaye kontrolü getirmezse döviz kuru ve enflasyon çok hızlı artacak. Şu anda da zaten bir çeşit sermaye kontrolü uyguluyor. İstediğiniz saatte mesai saatleri içinde bile istediğiniz oranda döviz alamıyorsunuz. Bu bir sermaye kontrolüdür. Ama halen daha bir miktar alabiliyorsunuz. Dolayısıyla bu sermaye kontrollerini daha da artırması gerekiyor. Daha da artırması demek yurt dışından bir yatırım bulma ihtimalinin artık ortadan kalkmış olması anlamına geliyor. Türkiye kendi yağıyla kavrulmak zorunda kalır ve bu da tabii ki sorunlara yol açar; istediğimiz kadar yatırım yapamayız, istediğimiz şekilde enflasyonu düşüremeyiz, istediğimiz gibi refah arttıramayız. Dolayısıyla yaşam standartları daha da düşer ama belli bir azınlık sınıf zenginleşir. Dediğim gibi sermaye kontrolü getirmesi gerekiyor. Sermaye kontrolü ileride bir yere kadar götürebilir bir şey. Ondan sonra kara borsa oluşur. Kara borsa serbest piyasanın da dayatmalara karşı dayanan, direnen halidir neticede. Arjantin’de olduğu gibi, Venezuela’da olduğu gibi, Bolivya’da olduğu gibi dayatmalar karşısında kara borsada dolar artar, giderek Lübnan’a benzeyen bir ülke oluruz.
Arjantin’de piyasa kuru ile resmi kur arasında iki kat fark var. Son dönemde Türkiye’de de ikili-üçlü kur sistemi oluşmaya başladı. Bu durumun nedenleri nedir ve farklı kur fiyatlarının oluşması ne tür sorunlara yol açabilir?
Konvertibiliteye göre mesai saatleri içerisinde bankanızdan TL karşılığında döviz alabiliyor olmanız lazım. Ama şu anda size istediğiniz kadar döviz satılmıyor ve de belirli saatlerde ancak döviz alınabiliyor. Dolayısıyla, istediği kadar dövizi alamayan ve döviz ihtiyacı olanlar da gidip bunu Kapalı Çarşı’dan almaya çalışıyorlar. O zaman da orada tabii döviz eksikliği olunca dövizin efektif fiyatı artıyor ama Merkez Bankası döviz kuru değişmemiş oluyor.
Ülkenin şu anki ekonomik krizden ve enflasyon sarmalından çıkması için öncelikli olarak neler yapılmalıdır?
Öncelikli olarak piyasalara güven verecek açıklamalar yapılması gerekiyor ve ondan sonra da piyasalara bu açıklamalarla birlikte bir de yol planının açıklanması gerekiyor. Şunları şunları yapacağız diyerek, enflasyonu böyle düşüreceğiz diyerek ve ondan sonra da bu planın kararlılıkla uygulanması gerekiyor. Bu plana şu anda yabancı henüz ikna olmuş değil. Yani muhalefet gelse bile önümüzde yerel seçimler olduğu için böyle bir plan açıklansa dahi bunu kararlılıkla uygulayabilecek görünmüyor diye düşünüyorlar. Onların ikna edilmesi gerekiyor. O zaman yurt dışından gelen yatırımla döviz kurlarındaki artış kontrol altına alınabilir, enflasyon da düşürülebilir. Enflasyon düşdükten sonra ancak zaten altın alım gücü artar ve yaşam standartları yükselir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan İstanbul Finans Merkezi’nin açılışında 15 Mayıs’tan sonra buraya yatırımcı yağacak dedi. Siz bu açıklamaya katılıyor musunuz? Yani seçimi bir daha kazanmaları durumunda sırf finans merkezi için Türkiye’ye gelen yabancı yatırımcılar olur mu?
Sırf finans merkezi için Türkiye’ye bir yabancı yatırımcı dahi gelmez. Zaten bir şekilde Türkiye bir finans merkezidir. Yani Maslak bir finans merkezidir. Zaten yıllardan beri de böyle. Ben de bu konuda çeşitli makaleler yazmıştım zamanında. Yani o dediği ancak şöyle olabilir: Tanıdıkları, iş adamları filan vardır, dışarıda paraları belki vardır, kazandıkları zaman onlar getirilir Türkiye’ye, “bak gördünüz mü işte Erdoğan kazandı ve güven verdi piyasaya” denir. Yurt dışından para akışının başlaması, yani kesilmiş olan para akışının başlaması, tekrar trendin tersine dönmesi anlamına gelmez.
Sizce seçilmeleri halinde muhalefetin ekonomi kurmayları ülkeyi bu ekonomik kriz döneminden kurtarabilirler mi?
Kurtarabilirler dediğim gibi. Öncelikle güven vermeleri gerekiyor. Güven verirken de her kafadan başka bir ses çıkmaması, yani bir bütünlük içerisinde hareket edilmesi gerekiyor. Dolayısıyla, birisi bir vaatte bulunuyorsa öbürünün kalkıp da yok öyle vaat olmaz falan dememesi lazım. Yani önce kendi içlerinde bir bütünlük olacak, ondan sonra da bunun nasıl sağlanacağının ortak zemini oluşturulmalı. Zaten Ortodoks politikalar bellidir, serbest piyasa koşullarına dönülmesi gerekiyor. Burada enflasyonla mücadele çok önemli.
Enflasyonla mücadelede iki şekilde yapılabilir. Birincisi, faizleri biraz arttırırsınız ve zamana yayarsınız. Böyle yaptığınız zaman bunun acısı, diyelim ki çok fazla oluyor. Yani işsizlik artıyor ve uzun bir süre de artmış vaziyette kalıyor. Bunun yerine faizi çok hızlı arttırırsınız ve tabii bütün bunları yaparken güven verecek açıklamaları falan yaptığımızı varsayıyoruz. Faizi çok hızlı arttırırsanız gene acı çekiliyor. Ama belki o çok daha kısa bir sürede tamamlanıyor. Geçmişte yapılan çalışmalar, makaleler bunu gösteriyor. İşte buradaki sıkıntı da, yani hızlı bir şekilde faizi arttırdığımızda, bir işsizlik de olacak. O şekilde siz yerel seçime gideceksiniz. Acaba gerçekten böyle bir şeyi göğüsleyebilecekler mi? Bu duruma yabancı yatırımcılar emin değil, ben de emin değilim. Ama bu şekilde yapılması gerekiyor.
Bu zor dönemde yatırımcılara tavsiyeleriniz nelerdir?
Yatırımcıların şu anda Türkiye riski almamaları gerekiyor. Türkiye’de TL cinsi varlıklardan uzak durmaları gerekiyor. Spekülatif olarak borsada hareketler olabilir. Ama bunlar herkese göre şeyler değil. Bence yatırımcılar birikimlerini dolar, euro, altın, gümüş gibi varlıklarda değerlendirmeli.
Merkez Bankasının Kapalıçarşı’dan döviz aldığına dair iddialar var. Siz bu iddialar hakkında ne düşünüyorsunuz? Bir gerçeklik payı var mı?
Bunu Merkez Bankasının açıklaması gerekiyor. Merkez Bankası bildiğim kadarıyla bir açıklama yapmadı. Merkez Bankasının kamu hizmetine ait olduğu düzende yazılı olan araçlarla yapılıyordu bu iş. Ancak bu döviz taşıyan araçlar kamu hizmetinde olmadığından sadece “Emniyet Genel Müdürlüğü’nün bunlara böyle bir izin verilmesinin uygun görülmesine binaen” şeklinde açıklamalar oldu. Ama kamu hizmeti aracı olduğu varsayıldığı için de bu paralar Merkez Bankasına götürülüyordu zannedilmiş. Bu konuda Merkez Bankasının net bir açıklama yapması gerekiyor. Merkez Bankasına da gitmiyor olabilir bu paralar. Yani çok büyük döviz ihtiyacı olan ama bunu Merkez Bankasından karşılayamayacak durumda olan bir kurum tarafından da bu talep ediliyor olabilir. Ve bu konuda eğer alımı yapan bir kamu kurumuysa, kamu kurumu olmasına binaen bu araçların üzerine böyle bir yazı yapıştırılmış olabilir.
* Wall Street Journal analizi: Ekonomi Erdoğan’ın seçimdeki en büyük mücadelesi (https://gazeteoksijen.com/ekonomi/wall-street-journal-analizi-ekonomi-erdoganin-secimdeki-en-buyuk-mucadelesi-176897)