[voiserPlayer]
Güçlenen kadın hareketiyle birlikte kadınların her alandaki görünürlüğü git gide artarken kadınlar için özellikle bazı alanlara girmek ve o alanda kendini göstermek halen çok güç. Bu alanların başında hiç şüphesiz ki siyaset geliyor.
Uzun yıllar boyunca oy verme hakkı bile bulunmayan kadınların, aktif siyasette yer almaya başlaması çok eskiye dayanmıyor. Siyasette süregelen erkek egemenliği de dün olduğu gibi bugün de kadınların mücadele etmesi gereken bir mesele olarak karşımıza çıkıyor. Gerek kadınların siyaset içerisinde erkeklere oranla çok daha az temsil edilmeleri, gerekse de kadınlara yöneltilen cinsiyetçi söylemler, kadınları siyaset arenasında sıkıştırmaya devam ediyor.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökçe Gökçen, yapılan eleştirileri göz önüne alarak kadın ve erkek arasında bir ayrımı ortaya koyuyor. Gökçen, bir erkek siyasetçiye “hain” yakıştırması yapılıyorsa, bir kadın siyasetçiye bu yakıştırmanın yanı sıra bir de cinsiyetçi, seksist hakaretler edildiğini söylüyor.
CHP, HDP gibi partiler, kadınların siyasetteki temsiliyetini artırmayı amaçlayarak “Kadın Kotası” uygulamasını benimsiyorlar, bunun yanı sıra HDP, eş başkanlık sistemini uygulayarak kadınların yönetici olmasını da teşvik etmeyi amaçlıyor.
“Genel Başkan Yardımcısı olmama rağmen, beni gören daha yetkili kişi arayışına giriyor“
Gökçen, bu kotaların kadınların kazanımları olduğunu, şu an bulunduğumuz siyaset ortamında kadınların temsiliyeti için bu kotaların uygulanmasının gerekli olduğunu söylüyor ve bu kota uygulamasının kalıcı olmadığını hatırlatıyor. Gökçen, siyasette kadın ve erkek temsiliyeti eşitliğinin yüzde ellilere yaklaşması durumunda bu pozitif ayrımcılığa da gerek kalmayacağını anlatıyor. Öte yandan Gökçen, bazı siyasilerin, bu kota dahilinde seçilen kadınlara iyi gözle bakmadığını söylüyor. Kimi siyasiler, bu kadınların kotayı doldurmak üzere mecburen seçildiklerini, temsiliyeti hak etmediklerini düşünüyor.
Gökçen, pek çok kadın siyasetçinin özellikle büyük toplantılarda konuşmakta çekimser kaldığını söylüyor. Gökçen’e göre bunun sebebi, kadınların sıkça sözlerinin kesilmesi ve erkeklerin söz aldıklarında çok fazla konuşarak kadınların konuşma sürelerini kısaltmaları. Gökçen, bu sorunun çözümü içinse daha küçük toplantılar düzenlediklerini söylüyor, diğer bir uygulama ise katılımcılara uygulanan konuşma kotası. Gökçen, bu konuşma kotasının uygulanmasıyla birlikte, kadınların konuşacağı şeyler olmadığı için değil, fırsat verilmediği için çekimser kaldığının anlaşıldığını söylüyor.
Gökçen’e, geçen haftalarda, İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, gazeteci Nevşin Mengü, tiyatrocu Berna Laçin, avukat Feyza Altun, gazeteci Özlem Gürses gibi isimlerin sosyal medya üzerinden tacize varan, tecavüz imalarıyla linç edilişini hatırlatıyorum. Bu kadınların ortak özelliği aktif siyasette yer almaktan ziyade politik tutumları ve politik konularda yorum yapıyor olmaları. Peki, aktif siyasette yer alan bir kadın olarak Gökçe Gökçen de bu tür linç girişimleri veya hakaretlere maruz kalıyor mu?
Gökçen, pek çok kez bu tür hakaretlerle karşılaştığını söylüyor. Sadece kadınların değil, erkeklerin de bu tür saldırılarla karşılaştığını belirten Gökçen, kadınların erkeklerden farklı olarak cinsiyetçi ve seksist hakaretlere de göğüs germek zorunda kaldığını anlatıyor. Gökçen özellikle, Suriyeli göçmenler, İstanbul Sözleşmesi, kadınların nafaka hakkı gibi sebeplerle tepki aldığını, bu tepkilerin çoğunlukla herhangi bir partiyle alakası olmadığını ve her kesimden tepki verildiğini söylüyor. Gökçen, AKP’li olan ve paralı olarak bu sosyal medya linçlerini örgütlediğini düşündüğü kişilerce de saldırılara maruz kaldığını anlatıyor.
Gökçen için, bu hakaretler, onu örseleyen ve siyasetten uzaklaştıran bir unsur olmaktan uzak. Aksine Gökçen, bu durumun bulunduğu konum için mücadele etmesine ve siyasette kadın görünürlüğü için daha da çabalamasına sebep olduğunu söylüyor ve dayanışmanın kadınları siyasette ve her alanda daha güçlü kılacağına inanıyor.
Gökçen, CHP Gençlik Kolları teşkilatlarından başlayarak CHP’de Genel Başkan Yardımcılığı’na kadar yükselmiş, 10 yıldır aktif siyasetin içerisinde olan genç bir kadın. Kadın olmasının yanı sıra genç olması da yer yer Gökçen’in konumunun sorgulanmasına sebep olabiliyor. Bu anlamda Gökçen, “Bazen basın mensupları açıklama yapacak birilerini arıyor, beni gördüklerinde fark ediyorum ki benden daha yetkili birilerini bulmaya çalışıyorlar” diyor.
“Kadınların siyasi figür haline gelmesi engelleniyor, çok konuşan kadın sevilmiyor”
Geçmişte İstanbul İl Yöneticiliği görevinde bulunmuş, Kahramanmaraş’ta Milletvekili adayı olmuş Nilden Beyazıt Postalcı ise kadınların siyasette oldukça az olmasının, siyaset içindeki kadınları acımasız bir rekabet ortamına soktuğunu, bu anlamda pek çok kadının birbiriyle yarış halinde olduğunu, bu sebeple de kadınların siyasi bir figür haline gelmesinin zorlaştığını söylüyor.
Postalcı, 2015 Genel Seçimleri’nde Kahramanmaraş’ta, CHP’den kontenjan adayı olarak gösterilmişti. Postalcı, bu anlamda hem İstanbul hem de Anadolu’da siyaset yapmanın farklarına hakim.
Postalcı da, aktif siyasete CHP Sarıyer İlçe Teşkilatı’nda başlayarak İstanbul İl Yöneticiliği’ne yükselmiş bir kadın siyasetçi. Postalcı, teşkilattan yetişmenin oldukça zor olduğunu, bazı hiyerarşik ilişkilerin siyaset yapmayı zorlaştırabildiğini söylüyor. Öte yandan Postalcı, siyasette bir kadın dayanışmasının var olmadığını, en azından zayıf kaldığını belirtiyor, bunun sebebini ise kadınların siyasette halen sözlerinin geçmemesi, bu sebepten de sayıca az olmaları ve birbirleriyle rekabet halinde olmalarıyla açıklıyor.
Postalcı’ya göre kadınların siyasetteki en büyük sorunu bu dayanışmanın eksikliği. Bu sebepten de Postalcı, akademi, siyaset ve iş dünyasındaki kadınlarla bir araya gelerek bir platform kurma hazırlığında olduklarını anlatıyor. Postalcı, kurulma aşamasında olan bu platformu şu şekilde anlatıyor:
“Örneğin benim bildiğim, zeki bulduğum, donanımlı bir kadın var. Hangi partiden olduğu çok önemli değil, biz bu kadını alıp, eğitimini tamamlaması için destek olacağız. Seçime mi girecek? Fon yaratıp para bulacağız, afişlerini, tanıtımlarını hazırlayacağız, sosyal medyadan da tanınması için uğraşacağız. Peki, bu kadından bizim beklentimiz nedir? Biz bu kadından sadece kendisiyle birlikte bir kadını da siyasete dahil etmesini bekleyeceğiz, yani tüm beklentimiz kadın dayanışmasını güçlendirmesi olacak.”
Postalcı, bir kadının aktif siyasete dahil olmasının başlı başına bir mesele olduğunu, bunun için kadının parası olması gerektiği, en azından geçindirmesi gereken bir evi olmaması gerektiğini anlatıyor, bunun sebebi ise çalışmalar sebebiyle sürekli bir giderin oluşması ve karşılığında bir gelirin olmayışı. Evdeki sorumluluklar ise siyaset yapmak isteyen bir kadın için diğer bir yük, hem eve dair sorumlulukların yerinde getirilmesi, çocukların bakımı hem de siyasetin içinde olmanın getirdiği sorumluluklar kadını yıpratabiliyor ve Postalcı, bu anlamda kadınların siyasette desteklenmesi gerektiğini bir kez daha altını çiziyor.
Postalcı, kendi tecrübelerinden de yola çıkarak, tecrübesiz bir kadının siyaset arenasında çok zorlandığını, kimi zaman da fark etmeden boşa kürek çektiğini söylüyor. Bu durumu aşmanın yolunun da tecrübeli kadınların, genç kadınların elinden tutması yani kadın dayanışması olduğunu belirtiyor.
Postalcı, son dönemdeki pek çok siyasetçi kadının, siyasi bir figüre dönüşmediğinin, dönüştürülmediğinin de altını çiziyor. Geçmişte, Binnaz Toprak, Melda Onur gibi hem çok bilinen hem de baskın kadınların siyasetteki varlığını hatırlatıyor. Postalcı’ya göre bunun başat sebebi, kadınların seslerini çıkarmaya çekinmesi. Postalcı, pek çok kadının dikkat çekmemek adına suskun kaldığını, elle tutulan, bir yaraya merhem olan bir konuyu gündeme getirmediklerini söylüyor. Postalcı, siyasetteki pozisyon koruma hırsının, pek çok kadını atıl hale getirdiğini vurguluyor.
Postalcı, Kahramanmaraş’ta seçim çalışması yaptığını dönemlerle ilgili, Anadolu’da siyaset yapmanın zorluklarından da bahsediyor. Postalcı, o dönemde seçim çalışmalarını kadınlarla birlikte yapacağını ve özellikle CHP’nin en az oy aldığı yerlere yöneleceğini deklare etmiş. Bu kararının arkasından seçim ofisine CHP’li fakat, küskün olarak tanımladığı kadınların geldiğini söyleyen Postalcı, bu kadınlarla birlikte CHP’nin en az oy aldığı yerlerde seçim çalışmalarına başlamış. Postalcı, çalışma yapacağı bölgelerle ilgili kararının eleştirildiğini de anlatıyor, bu kararın eleştirilmesinin sebebi ise kadınların eşlerinin oy verdiği partiye oy vereceğine dair düşünce. Parti teşkilatı, Postalcı’nın kadınlara yönelik çalışmasının sonuç vermeyeceğini düşünse de Postalcı, toplamda yaklaşık bin oy çıkan bu bölgelerden 14.000 oy almış. Öte yandan bu seçim çalışması siyasete ve partiye küskün olan kadınların özgüvenlerini de tazelemiş.
Anadolu’da, bir kadın olarak siyaset yapmanın diğer bir zorluğunun da yerel medya olduğunu anlatan Postalcı, kendisi hakkında yerel medyada çok çirkin ve cinsiyetçi yakıştırmalar yapıldığını, evlendikten sonraki soyadını afişlerde kullanmamasının bile medya organlarında eleştirildiğini söylüyor.
Postalcı, seçim çalışması yaptığı bu dönemde seçim afişlerinde evlenmeden önceki soy adını kullanmış, bunun sebebini ise kendisinin de Kahramanmaraşlı olması ve Beyazıt soyadının Kahramanmaraş’ta çok fazla bilinmesi olduğunu söylüyor. Postalcı, evlendikten sonra aldığı Postalcı soyadını kullanmamasıyla ilgili yalnızca yerel medyanın da eleştirilerine maruz kalmamış. Postalcı, kendi partisinden bir kişinin de ailesinin soyadını kullanmasıyla ilgili kendisiyle konuştuğunu anlatıyor. Postalcı, gerek eğitimi gerekse de teşkilat deneyiminin bulunduğu konuma uygun olduğunu buna rağmen, ikinci sıradan, seçilmesi oldukça zor bir bölgeden kontenjan adayı olmasının bile soyadına bağlanabildiğini söylüyor, siyasetteki pek çok kadının da torpil kullanmak gibi suçlamalarla karşılaştığını anlatıyor.
Postalcı, aktif siyasette yer alan kadınların sesinin eskisinden daha kısık olduğunu düşünüyor. Bunun birincil sebebinin ise teşkilatlarda çok fazla kadının sesinin çıkmasının rahatsızlık yaratması olduğunu söylüyor. Postalcı, çok fazla konuşan kadının teşkilatında da pek hoş karşılanmadığını, bu kadınların potansiyel sıkıntı çıkaracak kişiler olarak görüldüğünü söylüyor. Postalcı, tam da bu sebepten aktif siyasette yer almayan pek çok kadının çok daha fazla politik yorumlar yaptığını, bu yorumlarını sansürleme gereği duymadıklarını söylüyor. Öte yandan Postalcı, pek çok kadının da kendi teşkilatında göze batmamak için suskun kaldığını, bu durumun da kadınların siyasi figür haline gelmesinin önünde bir engel yarattığını yineliyor.