[voiserPlayer]
“Savaş güzeldir, çünkü çiçekler açan bir çayırı mitralyözlerin ateşten orkideleriyle zenginleştirir.”
F. T. Marinetti
Fütürizm (Gelecekçilik), 20. yy. başlarında kapitalizm, fordizm ve endüstrileşmenin getirmiş olduğu mekanik yeni dünya düzeninde fütüristik bir duyarlılıkla yeni bir insan, toplum ve evren tasavvuru inşa etmek isteyen; makineleşme ve sürat övgüsü çerçevesinde şiddet ve savaş güzellemeleri yapan; geçmişin mutlak reddine ve geleceğin kurum, değer ve olgularının yüceltilmesi esasına dayanan, tepkisel bir sanat akımı ve hareketi olarak doğmuştur. 20. yy. başlarında İtalya’da ortaya çıkan Fütürizm akımı, geçmiş estetik değerlere ve geleneklere bir reddiye içermekle beraber geleceğe yönelik hayranlık ve katı bir bağlılığı ifade etmektedir.
Fütürizm hareketi, dünyanın geleceğinin “modernite” olduğunu iddia etmiş, ülkeleri geçmişin gereksiz yükünden kurtararak modernleştirme ve bilhassa “şehirleşme”, “makineleşme” ve “sürat” kavramlarını toplumsal ve siyasi hayatta temel bir öge haline getirme amacında olmuştur. İtalyan şair Flippo Thomaso Marinetti’nin kurucusu olduğu Fütürizm, ulaşım dünyasında gerçekleşen iki büyük gelişmenin etkisinde İtalya’da doğmuştur. Bu gelişmelerden ilki Bleirot isimli bir İngilizin 25 Temmuz 1909’da Calais kentinden İngiltere’nin Dover Limanı’na uçarak Manş’ı geçmesidir. Bu olay özellikle uçak teknolojisinin yeni yeni gelişmeye başladığı 20. yy başlarında devasa ve muazzam bir gelişme olarak değerlendirilmiştir. İkinci önemli gelişme ve olay ise İtalya’nın önemli bir sanayi şehri olan Torino’da, 1889 yılında Fabbrica Italiana Automobile Torino’nun (İtalyan Otomobil Fabrikası, FIAT) kurulmasıdır. İtalya’da faşizmin etkisinde gelişen Fütürist akımın kurucu ve en önemli temsilcisi Flippo Thomaso Marinetti iken Rus Fütürizmi, Vladimir Mayakovksi liderliğinde sosyalist devrimci bir hüviyet kazanmıştır. Marinetti tarafından yayımlanan Fütürist Manifestonun başlangıcı şu şekildedir:
“Güzellik sadece savaştadır. Saldırgan bir karakterin olmadığı hiçbir başyapıt yoktur. Şiir, bilinmeyen bir güce şiddetle saldırmalıdır, onlar insandan önce güce boyun eğmelidir. Yüzyıllardır uçlardayız. İmkânsızın gizemini ortaya çıkarmak varken, arkasından bakmak da nedir? Zaman ve mekân dün öldü. Biz, daima var olan gücü yarattığımızdan beri mutlak surette yaşıyoruz. Biz, dünyayı tedavi edecek tek güç olan savaşı, militarizmi, yurttaşlığı, anarşinin yıkıcılığını ve kadını öldüren girişimi yüceltiyoruz. Müzeler ve kütüphaneler yıkılmalı, ahlakla mücadele edilmeli, çıkarcı korkaklarla, fırsatçılarla ve feministlerle mücadele edilmeli. Biz, şevkli, memnun ve isyankâr kalabalıkların şarkısını; modern başkentlerin rengârenk devrimlerini, geceleri cephaneliklerin ve ay ışığı altındaki atölyelerin enerjisini, dumanı tüten trenlerin istasyonlarını, dumanlarının salındığı fabrikaları, güneşli nehirlerin bir bıçak gibi kestiği kıyılara atlayan jimnastikçilerin olduğu köprüleri, ufukta süzülen vapur maceralarını, uzun tünellerde dizginlenmeyen çelik atlar gibi raylarda süzülen heybetli lokomotifleri ve bir bayrağın çırpışı ya da coşkulu bir kalabalığın alkış tutması gibi kulakları çınlatan pervane sesleriyle uçakların uçuşunun şarkısını söyleyeceğiz. Biz, dünyanın ihtişamının yeni bir güzellik tarafından ki o güzellik hızdır, yeniden şekillendiğini ilan ediyoruz. Yakıcı ve makineli tüfek gibi bir ses çıkaran yılan gibi borularla süslenmiş bir yarış otomobili, Samothrace Zaferinden daha güzeldir” (Marinetti, 2008).
Fütürist şairler geçmişe ait tüm değerleri yadsıyarak geleneksel olan her şeye -inanç, değerler, kurumlar- karşı çıkmışlardır. Bildiri, geçmişin mutlak surette reddi ve bu bağlamda geçmişle var olan entelektüel birikimin de açık bir şekilde inkârı anlamına gelmektedir. “Makineleşmeye hayranlık”, “hız”, “ataklık”, “gemilere, trenlere, uçaklara övgü”, “savaşın güzelliği” temaları Fütürist şairlerin başlıca dayanaklarıdır:
“Bugün, telgraftan, telefondan, gramofondan, trenden, bisikletten, motosikletten, otomobilden, transatlantikten, zeplinden, uçaktan, sinemadan, büyük gazetelerden yararlananların nerdeyse tümü, bütün bunların zihnimiz üzerinde kesin bir etki yaptığını akıllarına bile getirmiyorlar. Tren, her taşralıya, güneşin, toz toprağın ve rüzgarın hantalca oynaştığı ıssız alanlarla dolu küçük ve ölgün kentinden şafakla ayrılıp akşam üzeri, ışıkların ve haykırışların diken diken kabarttığı bir başka başkentte gezinme olanağını sunar. Alp Dağları’nın bir köyünde oturan kimsenin, birkaç kuruşa satın aldığı gazeteyle, Çin’deki ayaklanmalar, Londra ya da New York feministleri, Doktor Carrel ve kutup kaşiflerinin korkusuz kızakları yüzünden yüreği ağzına gelebilir. Bir taşra kentinde oturan kimse, Kongo’da vahşi hayvan avı serüvenini sinemada seyredip tehlikelerin sarhoşluğunu duyabilir. Japon sporcularını, zenci boksörleri, bin türlü numara sergileyen Amerikalı hokkabazları, zarif Parisli kadınları da, bir müzikholün paradisinden, birkaç kuruşa, hayranlıkla seyredebilir. Daha sonra burjuva yatağına girip Caruso’nun uzaklardan gelen sesinden tat alabilir. Bütün bu olanaklar, Trablusgarp göklerindeki ilk uçaklara kayıtsızca bakan Araplar gibi, herhangi bir şeyi derinlemesine düşünemeyen mantar kafalıların zihninde merak diye bir şey uyandırmaz. Oysa, bunun tam tersine, uyanık bir gözlemci için bu olanaklar, duyarlığımızı değişikliğe uğratan güçlerdir” (Marinetti, 2008).
Fütürizmin makineleşme hayranlığı ve hız tutkusunu ortaya koyan Marinetti’nin Piston adlı şiiri “sesin fizikselleşmesi”ne verilebilecek en güzel örneklerden biridir:
Gürültüler arasından
Dan… Dan…
Gelir bir ses uzaktan
Makinenin gürültüsü
Pistonun gümbürtüsü
Piston… Ton… Ton… Ton…
Piston… Pis… ton…(Marinetti, 2008).
Fütürizm, edebiyatın uyuşukluk ve hantallıktan kurtarılarak cesaret ve isyankar motifler barındırmasını savunmuştur. Edebiyatta işlenecek konular bu bağlamda bir dönüşüm geçirmiş ve saldırganlık, kavga ve dövüş odaklı bir dil ve içerik geliştirilmiştir. Fütürist sanatçılara göre güzellik ve savaş özdeş kavramlar olup saldırgan nitelikler barındırmayan bir eser şaheser olarak nitelenemezdir. Fütürist şairlere göre şiir tanınmayan ve bilinmeyen güçlere karşı militan bir şekilde saldırgan olmalıdır. Dünyanın tek sağlık ilacı savaştır.
Fütürizm felsefi temellerini; Friedrich Nietzsche’nin “üstün insan”ında (der immoralische Übermensch), “iktidar hakkındaki irade”de (der Ville zur Macht), “tehlikeli yaşa” mottosunda (Lebe gefährlich), Bergson’un “yaşam atılımı”nda (elan vital) ve Georges Sorel’in “zorlu gücün teorisi”nde bulmaktadır. Nietzsche, Bergson ve Sorel’in görüş ve fikirleri etkisinde kalan Fütürizm, İtalyan Faşizminin yükselişinde önemli bir araç olmuştur. Fütüristlere göre İtalya’nın hantallığı klasik Rönesans mirasından kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla yavaşlığı ve uyuşukluğu hatırlatan müzeler ve galeriler çöpe atılmalı ve parçalanıp yıkılmalıdır. İtalyan toplumu kendini sadece hız ve hareketin büyüleyici gücüne teslim etmeli, ulusun bekası adına saldırganlık ve yok etme eylemleri kutsanmalıdır. Dünyanın tek hijyen kaynağı olan savaş yüceltilmeli ve sanat ise saldırganlığa ve kan dökmeye karşı duyulan bu tutkuyu yansıtmalıdır.
Devrimcilik ve isyankarlık ana temaları ekseninde Rus Fütürizmi ise 1912’de Rus şair Vladimir Mayakovski (1893-1930) liderliğinde yayımlanan “Genel Beğeniye Tokat” adlı bildiri ile edebiyat sahasına giriş yapmıştır. Şiirde ve genel olarak edebiyatta sokak dilinin kullanılmasını teşvik eden Rus Fütürizminin teşekkül ettiği ortam değerlendirildiğinde sosyalistler ve komünistler arasında şiddetlenen mücadele, halkın artan talepleri, toplumun katmanlı yapısından kaynaklanan sınıf çatışmaları ve sosyal adalet istemi, dönemin gençleri arasındaki bunalımı tetiklemiş, ezilmişliğin verdiği kızgınlık ve öfke, coşku ve heyecanı derinden etkileyerek gençlerin idarecilere ve kurallara karşı bir tavır oluşturmasına sebep olmuştur”(Karataş & Arslan, 2020: 465):
Bağırırlar şaire:
‘Bir de torna tezgâhı başında göreydik seni.
Şiir de ne?
Boş iş.
Çalışmak, harcınız değil demek ki…’
Doğrusu
bizler için de
en yüce değerdir çalışmak.
Ve kendimi
bir fabrika saymaktayım ben de.
Ve eğer
bacam yoksa
İşim daha zor demektir bu.
Bilirim
hoşlanmazsınız boş lâftan
kütük yontarsınız kan ter içinde,
Fakat
bizim işimiz farklı mı sanırsınız bundan:
Kütükten kafaları yontarız biz de.
Ve hiç kuşkusuz
saygıdeğer bir iştir balık avlamak
çekip çıkarmak ağı.
Ve doyum olmaz tadına
balıkla doluysa hele.
Fakat
daha da saygıdeğerdir şairin işi
balık değil, canlı insan yakalamadayız çünkü.
Ve doğrusu
işlerin en zorlusu
yanıp kavrularak demir ocağının ağzında
su vermektir kızgın demire.
Fakat kim
aylak olduğumuzu söyleyerek
sitem edebilir bize;
Beyinleri perdahlıyorsak eğer
dilimizin eğesiyle…
Kim daha üstün, şair mi?
yoksa insanlara
Pratik yarar sağlayan teknisyen mi?
İkisi de.
Yürek de bir motordur çünkü
ve ruh, onun çalıştırıcısı.
Eşitiz bizler
şairler ve teknisyenler.
Vücut ve ruh emekçileriyiz
aynı kavganın içinde
Ve ancak ortak emeğimizle
bezeriz evreni
marşlarımızı gümbürdeterek
Haydi!
laf fırtınalarından
ayıralım kendimizi
bir dalgakıranla.
İş başına!
Canlı ve yepyeni bir çalışmadır bu.
Ve ağzıkalabalık söylevci takımı
değirmene yollansın dosdoğru!
Unculuğa!
Değirmen taşı döndürmeye laf suyuyla! (Vladimirov&Moldavski, 2001).
Mayakovski ayrıca Marşımız adlı şiiri ile de tutkulu isyan, yaratıcı yıkım, aksiyonerlik ve kavga temalarını vurgulayarak Rus Fütürizminin devrimci rolüne vurgu yapmıştır:
İsyanın ayak sesi, alanları döv!
Yukarı, gururlu başlar dizisi!
Biz, ikinci Nuh tufanıyla
Yeniden yıkayacağız dünyanın tüm kentlerini.
Günlerin öküzü hantal,
Yılların kağnısı ağır,
Tanrımız koşudur bizim
Yüreğimizse davul.
Altınımızdan daha yücesi var mı?
Kurşun vızıltısı mı bizi sindirir?
Çınlayan sesimizdir o altın;
Silahımızsa türkülerimizdir.
Yeşilliklerle örtülsün kırlar
Serilsinler günlerin altına
Gökkuşağı koşum olsun
Yılların Küheylanına.
Gök pek sıkkın görünmede nedense,
Onsuz dalgalandıralım türkülerimizi,
Hey büyük Ayı! söyle de
Oraya yaşarken alsınlar bizi!
Mutluluğu iç! Türkünü söyle!
Bahardır akan damarlarımızda
Vursun savaş temposunu yürek
Bakır bir trampet olan bağrımızda (Mayakovksi, 2004).
Fütürist edebiyat inşa etmek istediği yeni insan, toplum ve doğa tasavvuru ile endüstriyel kültür, kurum ve değerler ekseninde geleceği önceleyen; mekanikleşen yaşam standartları, şiddet, saldırganlık, militarizm ve isyankârlığı kutsayan bakış açısı ile modern avangard sanatın en mühim örneklerinden birini teşkil etmektedir. İtalya’da faşizm, Rusya’da ise devrimcilik temaları ekseninde savaş çığırtkanlığı yapan ve iki savaş arası dönemin siyasal ve kültürel atmosferini şekillendiren bu akım, II. Dünya Savaşı sonrasında etkisini yavaş yavaş kaybetmiştir. Ancak sınırsız hız ve makineleşme tutkusu, hudutsuz bir şekilde doğaya egemen olma arzusu, kontrolsüz ilerleme ve gelişme talepleri, dışlayıcı-etnik temelli ulusçuluk, saldırgan iç ve dış politika, edebiyat sahasında olmasa da Fütürizmin halen bir zihniyet olarak var olduğunun göstergesidir.
Kaynaklar
1) Karataş, T., Arslan, A. A. ( Nisan 2020). Fütürizm’de Toplumsal Yapı ve Umberto Bocconi. Iğdır Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi. No:22, ss. 459-472.
2) Marinetti, F. T. (2008). Fütürist Manifestolar Kitabı. İstanbul: Altıkırkbeş Basın Yayın.
3) Mayakovski, V. (2004). Şiirler (Çev. Sait Maden). İstanbul: Çekirdek Yayınları.
4) Vladimirov, S. Moldavski, D. (2001). Yaşamı ve Şiirlerinden Örneklerle Mayakovski (Çev. Ataol Behramoğlu). İstanbul: Gendaş Kültür.
Fotoğraf: Jonathan Borba