Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • SenSensizsin
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • Avrupa Gündemi
      • ABD Gündemi
      • Altüst
    • D84 INTELLIGENCE
      • Kitap Yorum
      • Göç Sorunu
      • Başkanlık Sistemi Projesi
      • Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi
      • Herkes için Siyaset Bilimi
      • Yapay Zeka
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » Cumhuriyetin II. Yüzyılına Giderken: Bir Eşikten Diğerine Saadet Partisi
    Forum

    Cumhuriyetin II. Yüzyılına Giderken: Bir Eşikten Diğerine Saadet Partisi

    Murat Aydın17 Haziran 20237 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    [voiserPlayer]

    Cumhuriyet’in tarihi, modern dönem Türk siyasetinin tarihi olarak okunabilir. Köylü yoğunluklu bir toplumda cumhuriyet ve demokrasi; siyasal, iktisadî, ideolojik, sosyal ve kültürel olanın hem bağımsız hem de birbirini etkilediği bir ilişkiselliğin yansıması olarak siyasal iktidarın varlığını temin eden sosyolojik gerçekliğin yansımadır.

    Çünkü, demokratik siyasal güçlerin bir rejim olarak cumhuriyet düşüncesinde anlam ifade edebilmesi ancak belirli bir toplumsal gelişimi şart koşar. Bu açıdan cumhuriyetin iradesi, yani Kemalist rejim, iktidarını tesis etmekle birlikte sosyolojik bir gerçeklik olmaktan uzak olmuştur. Otoriterizm altında bir cumhuriyet ve demokrasi uygulaması; sermaye birikim rejiminin niteliği ve buna bağlı sınıf ve sınıf fraksiyonları arasındaki ilişkinin mahiyeti, toplumun sosyolojisinde değişim yaratabildiği ölçüde anlam kazanmıştır. Ancak yine de devletin ideolojik aygıtları, özellikle örgütlü bir yapı olarak ordunun sistem içindeki işleviyle XXI. yüzyıla ulaşabilmiştir.

    Siyasal, iktisadî, ideolojik ve toplumsal birçok bileşenin çok boyutlu etkisiyle belirli bir dengeye yerleşmiş olan rejimin geleceği, 1950’lerin Demokrat Partisi’nin (DP) hem siyasal iktidar ve geleneksel siyasal kültür hem de bu kültürün siyasal aktörler ile toplumun birbirini besleyen ve yeniden üreten niteliğine bağımlı oluşmuştur. Ancak Kemalist Cumhuriyet rejiminin ideolojik sınırları içinde kalan bu egemen siyasal ve toplumsal gerçeklik, toplumsal dokunun yeniden üretilmesiyle hayatta kalırken aynı zamanda sınırları ve genel hatları belirgin bir siyasal kamplaşmanın da kaynağı olmuştur.

    Söz konusu kutuplaşmanın çeşitli eksenleri olmakla birlikte Cumhuriyet idaresinin devraldığı siyasal kültüre enjekte (ettiği) etmeye çalıştığı panzehire karşı verilen reaksiyon, Cumhuriyet idare ve iradesine karşıtlık olarak okunabileceği gibi, bir bağlamıyla öyle olmakla beraber, aynı zamanda bir bünye olarak toplumsal dokunun da refleksidir. Bu refleksi, özde hakimiyetini yitirme tehdidiyle karşı karşıya kalan bir zihniyetin doğal refleksi olarak görmek gerekir.

    Siyasal, iktisadî ve ideolojik olanın birbirine içkin yapısı nedeniyle ayırt edilemez niteliği, belirli bir kimlik dahilinde beka veya hayat memat meselesi olarak sunulduğu oranda giderek siyasal-toplumsal bir bellek haline gelmiştir. Bu bellek askeri rejim veya müdahalelerle -özellikle 1970 ve 1980 askeri müdahaleleri- hayatta kaldığı 2000’lere kadar Kemalist Cumhuriyetin ideolojik yapısında ve bu ideolojik yapının tahayyül ettiği toplum idealinde bir yanda gedikler açarken bir yandan da yama atarak hayatta kalmıştır. Dahası, siyasala da rengini verecek ideolojik, dini, etnik ve/veya bu minvaldeki çeşitli etmenlerin bileşiminden oluşan homojen bir kamplaşma, önyargı ve ötekilik kültürünü yerleşik bir sosyoloji haline getirmiştir.

    2000’lerin başında iktisadî olanla birlikte yaşanan siyasal ve ideolojik kriz, Kemalist rejimin süregelen psikolojik hakimiyetinde geçmişe oranla geri dönüşü olmayan bir gedik açılmasıyla, Erdoğan-AKP rejiminin tarihsel serüvenini başlatmıştır. Seçim sisteminin de azımsanmayacak düzeydeki etkisiyle birlikte Erdoğan iktidarının gücünü, kaynağını ve niteliğini belirleyen şey, bilinçli veya bilinçsizce tahrip ederek neşter atmaktan imtina etmediği toplumsal dokudur.[1] Etnik, dini, ideolojik kimlikler bağlamında parçalanan ancak parçalı yapıda korunan bu toplumsal doku, kendisi dışındakini tanımadan, idrak etmeden ayrık otu gibi kendi hakimiyet alanında yoğunlaşarak kökleşmiştir.

    Hiç kuşkusuz bunlardan birisi, Türk siyasetinin girdaplarından olup genelde (merkez) sağın önemli siyasal fraksiyonlarından birini oluşturan muhafazakâr/dindarların oluşturduğu ve genelde siyasal İslam olarak ifadelendirilen fraksiyondur. Çok partili rejimle birlikte 1950’lerde Adnan Menderes’in Demokrat Partisinde, 1960’larda Süleyman Demirel’in Adalet Partisinde (Ragıp Gümüşpala’nın kurduğu) ve nihayetinde “Adil Düzen” yaklaşımıyla Necmettin Erbakan’ın Millî Selamet Partisinde somutlaşarak “Millî Görüş” hareketi adıyla tarihsel bir akış içinde günümüze ulaşmıştır.

    Sağ siyasal yelpaze başta olmak üzere genel anlamda sınırları belirgin, kendi içinde homojen, rahatlıkla etrafına sirayet edebilen toplumsal doku, ilk kez bu denli Erdoğan-AKP iktidarında konsolide olmuştur. Bu doku özellikle 2010 sonrasında; siyasal, iktisadî, ideolojik, sosyal ve kültürel açıdan “kaybedecek bir şeyi olmayanlardan kaybedecek bir şeyi olanların” yaratıldığı bir düzlemde ağır ağır parçalanmaya başladı.

    Dahası, Gezi Direnişinde ilk kez belirginlik kazanan bu toplumsal kimliklerdeki sosyolojik kopuş ve belirlenim, iki şekilde hızla genişleme süreci yaşamıştır. İlk olarak AKP iktidarının en önemli dayanaklarından birini oluşturan ve milliyetçi-seküler kitlenin konsolide olduğu Cumhuriyet Halk Partisinin[2] içinde bulunduğu siyasal, düşünsel ve toplumsal girdabı aşamamasıdır. Daha önemlisi, Erdoğan-AKP iktidarı merkez sağda hegemonik bir konsolidasyonu adım adım inşa ederken aynı zamanda hem inşanın yapı malzemesi olarak kullandığı değer yargılarının içini boşaltmış hem de merkez sol/sosyalist/sosyal demokrat yelpazenin de bir o kadar konsolidasyonunu sağlamıştır.

    Ancak bu konsolidasyon siyasal, ideolojik, sosyokültürel yafta-kalıplar-etiketlere dokunarak düşünsel ve siyasal perspektifi dönüştürmekten ziyade, kitlesel muhafazakarlaşmaya yol açan bir mevzi olarak sahiplenilmiştir. Dolayısıyla, Gezi direnişinden, 7 Haziran’a (2015); “adalet yürüyüşünden” (2017), 2019 yerel seçimlerine (İstanbul) uzanan tarihsel izlekte sosyolojik habitatı giderek belirginleşen sosyolojik yeşerme/kök salma, içsel düzeydeki siyasal muhafazakarlaşma nedeniyle özellikle CHP içinde idrak edilemedi. Bu nedenle, merkez sağda seküler-milliyetçi bir alternatifin bulunmaması ve muhafazakâr kesimin CHP belleklerinin patikaya bağımlılığının güçlü olmasının araladığı zafiyet, merkez sağda açılacak bir gedikle telafi edilmeye çalışılmıştır.

    İkincisi, iktidarın her güçlendiği aşamayla yolsuzluk, kadın cinayetleri ve taciz-tecavüzün kamusal bir normalleşmeye yaklaşması; hukuksuzluklar, otoriterleşme, liyakatsizlikler gibi onlarca diğer sorun, tüm siyasal ve toplumsal kimlikleri aşındırmıştır. Daha önemlisi, Erdoğan-AKP iktidarının konsolide ettiği seküler-milliyetçi (ya da sol-sosyalist-sosyal demokrat) cenahın kendi siyasal-düşünsel yetersizliğini perdelemek için araçsallaştırdığı muhafazakâr-milliyetçi kesimin özellikle muhafazakâr bileşeninde yaşanan içsel çözülme kendini göstermiştir. Ancak, siyasal ve toplumsal rehavet ve/veya kanıksama, siyasal ve toplumsal olanın tüm boyutlarındaki çözülüşü perdelemiştir.

    Yine de sağdaki çözülme ve muktedirin yarattığı tahribatın belirgin bir şekilde kamusal alana yansıması (Ulusalcılar, Kürt sorunu, kadın-erkek kimliği, muhafazakarlık ve ahlak ilişkisi gibi), 2000’lere kadar bir şekilde konsolide edilmiş ve kendi mahallesinin ötesini bilmeden ahkam kesen bir zihniyetin geçirdiği köklü dönüşümün ilk emareleri Gezi direnişinde kendini açığa vurmuştur.

    Sonrasında, 7 Haziran seçimleri, Adalet Yürüyüşü ve İstanbul seçimlerinde bariz bir görünürlük kazanmaya devam eden bu deneyimler silsilesinin önemli bir parçasını, siyasal ve toplumsal kimliklere ilişkin yargıların zirveye ulaştığı ancak aynı derece de değişime elverişli hale geldiği bir aşamada, Ekmelettin İhsanoğlu’nun 2014’ün cumhurbaşkanlığı seçiminde ortak aday olarak desteklenmesi ve Kemal Kılıçdaroğlu’nın Erbakan[3] anmasına katılımı oluşturmaktadır.

    Bu üç etmenin önemi; siyasal, ideolojik, sosyal ve kültürel eksenli parçalanmışlık ve bu parçalanmışlığa içkin önyargıların psikolojik eşiklerinde sembolik de olsa yaşanan ağır aksak aşınmadır. Çünkü, Cumhuriyet tarihinin iki tarihsel kanadının ezeli rekabeti içinde CHP tabanı olarak seküler-milliyetçiler ve bunun içindeki ulusalcı diye tabir edilenler, gerekçesi fark etmeksizin öyle veya böyle, Ekmelettin İhsanoğlu gibi siyasal İslam ile özdeşleştirilmiş birini ciddi oranda destekledi. Bu tartışma bağlamında Saadet Partisi’nin önemi tam da burada belirmektedir. Türk siyasetinin önemli tarihsel sorunlarında aldığı tavırlarla bir kilometre taşı olan Milli Görüş geleneğinin bizatihi temsilcisi olarak, sembolik ancak bir o kadar da kıymetli bir perspektif sergilemiştir.

    Öncelikle sosyokültürel egemenlik bağlamında dinsel kimliğin tarihsel sağ siyasal paradigma ile olan bağını ekarte ederek iktidarın buradaki himaye edebilirliğinin yegâne temsilcisi olma gücüne neşter atmıştır. Daha önemlisi ise sosyokültürel açıdan CHP’yi sıkıştığı alandan azade ederek söz konusu aidiyetlere dayalı önyargıların aşılabilmesinde önemli bir katalizör işlevi görmektedir.

    Bu açıdan birkaç noktaya değinmekte fayda bulunmaktadır. Öncelikle, Saadet Partisi genel merkezinde Millet İttifakı cumhurbaşkanı adayı olarak Alevi ve CHP’li Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıklanması, sembolik ancak kıymetli bir andır. Dahası, Mustafa Kemal’in resmi ve Türk bayrağının Saadet Partisi binasındaki birlikteliği tarihsel algıların aşılabilmesinde önemli bir eşiktir. Yine benzer şekilde Saadet Partisi’nin 14 Mayıs süreci çalışmalarında, belki de kimsenin beklemediği derecede, etkin bir tavır alması, siyasal ve toplumsal eşiklerin belirleyici bir faktör olmasının miadını doldurduğunun bir başka ifadesi olarak okunabilir.

    Gezi eylemlerinde birçok ezeli rakibin bir araya gelmesinde, özellikle dünün BDP flamalı genci ile Mustafa Kemal resmi taşıyanın birlikteliği gibi, bugünün siyasal atmosferinde de CHP’li ve SP’li üyelerin birlikte olabilmesinin kıymeti harbiyesi azımsanamayacak önemdedir. Bu açıdan, Kılıçdaroğlu’nun inisiyatifinde İhsanoğlu ve Karamollaoğlu portresinden oluşan üçlü tarihsel ve düşünsel belleğin patikaya bağımlılığını, sembolik açıdan sekteye uğratarak Türk siyasetinin geleceği açısından psikolojik eşik olmaktan çıkaran birer katalizör işlevi gördüğünü söyleyebiliriz.


    [1] http://www.sosyaldemokratdergi.org/murat-aydin-erdogani-akpyi-yeniden-dusunmek/

    [2] https://www.politikyol.com/olur-mu-olmaz-mi-bilinmez-ama-bir-yol-ayrimi-kilicdaroglu/

    [3] 2000 sonrası Erdoğan-AKP iktidarı, siyasal ve toplumsal kimliklerin algılanagelen olumlu veya olumsuz niteliklerini tahrip ederek toplumsal dokudaki hiçliklerin kamusal görünümünü sağlarken aynı zamanda, aşınmakta olan veya olası aşınmaya karşı kültürel hakimiyetlerinin sürdürülebilirliğini imam-hatipler aracılığıyla sağlama gayesi ile toplumsal farkındalığı tetiklemiştir. Böylesi bir atmosfer içinde siyasal ve kentsel mekanlarına hapsolmuş kimlikler (ulusalcılar/Kemalistler, muhafazakâr/dindar, Türkçü-milliyetçi/faşist, Kürtçü-terörist vb.) her ne kadar güçlü psikolojik belirlenime sahip olsa da içten içe bir yozlaşmanın da kuluçkası olmuştur. Bu nedenle de Erbakan anmasını, toplumsal alanda yozluğu barizleşen bir düşünsel anlayışın siyasal olarak yaşatılmasına musamma ve hatalı bir siyasal strateji olduğunu ileri sürmüştüm. Strateji açısından hata vurgusu, hiç kuşkusuz CHP’nin politik alanda yaşadığı sıkışma ve aktörlerinin toplumsal değişim ve dönüşümün belirli bir güç kazandığı koşulları yeterince dikkate almaktan imtina ederek miadını doldurmuş bir zihniyetin geleneksel siyasal, toplumsal ve düşünsel perspektifine can suyu olması, bu eleştirinin temelindeki referanstır. http://www.sosyaldemokratdergi.org/murat-aydin-erbakan-anmasinin-dusundurdukleri/

    R1 Siyaset Tarih
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikSpider-man: Across the Spider-verse | Sinekritik #81
    Sonraki İçerik Türkiye’de Sosyalizm ve Demokratik Siyaset

    Diğer İçerikler

    Videolar

    CHP’nin Kurultay Davası | Çavuşesku’nun Termometresi #257

    4 Haziran 2025 İlkan Dalkuç, Burak Bilgehan Özpek ve Melis Konakçı
    Yazılar

    Türkiye’de İşgücü Piyasası: Perşembe’nin Gelişi Çarşamba’dan Belli midir?

    2 Haziran 2025 Oytun Meçik
    Videolar

    Stefan Zweig III: Uzun Gecenin Şafağı | Korgün Koral & Burak Bilgehan Özpek | İki Savaş Bir Yazar #4

    2 Haziran 2025 Burak Bilgehan Özpek ve Korgün Koral

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    İran-ABD İlişkilerinde 2025 Yılı Gelişmeleri

    4 Haziran 2025 Yazılar Erdal Kesin

    Dünya Gündemi: Ukrayna’nın Örümcek Ağı Operasyonu ya da Rusya’nın Pearl Harbor’u

    3 Haziran 2025 Bültenler Bahadır Çelebi

    Türkiye’de İşgücü Piyasası: Perşembe’nin Gelişi Çarşamba’dan Belli midir?

    2 Haziran 2025 Yazılar Oytun Meçik

    Yeni Anayasa Yeni Türkiye Demek Değil

    30 Mayıs 2025 Yazılar Armağan Öztürk

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Haziran 2025
    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}