Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    • Destek Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
      • Kitap Yorum
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • ABD Gündemi
      • Avrupa Gündemi
    • daktilo2
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » İktidara Yol Çizmek: Platon’un Mağara Alegorisi
    daktilo2

    İktidara Yol Çizmek: Platon’un Mağara Alegorisi

    Birol Başkan16 Kasım 20255 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    “Ey peygamber! Biz seni bir şahit, bir müjdeci
    ve bir uyarıcı olarak gönderdik.”
    (Ahzab: 45)

    Bir mağara. Dar bir giriş, boğucu bir tünel. Güneş ışığının süzmesi dahi sızamıyor içine. İçinden ağır bir koku yayılıyor dışarıya. Mağaranın dar geçidinin bitip iç alanın başladığı yerde bir ateş yanıyor, alevleri mağaranın tavanına erişmekte. Ateşin hemen ardında birileri yürüyor; ellerinde taştan, tahtadan, mumdan yapılmış şekiller: kuş ve sair hayvan şekilleri, ağaç ve sair cansız şekilleri. Ateşin ışığı bu şekillerin gölgelerini mağaranın en dibindeki duvara yansıtmakta.

    Ve bir duvar yükselmekte taşıyıcıların ardında. O duvarın arka tarafında, dibinde insanlar oturmakta; sırtları duvara dayalı, ayaklarından, kollarından, boyunlarından paslı zincirlerle zincirli. Ne ayağa kalkabiliyorlar, ne başlarını çevirebiliyorlar. Sadece donuk bakışlarla mağaranın duvarına bakabiliyorlar. Mağaranın duvarında geçit yapan gölgeleri izliyorlar. Doğduklarından beri böyleler. Görüp görebildikleri, bilip bilebildikleri tek şey o gölgeler. Onlara isimler veriyorlar: şu hareket eden kuş, bu ağaç. Gölgeye anlam veriyorlar, hikayeler uyduruyorlar.

    Bir gün, nasıl olduysa, biri zincirlerinden kurtuluyor, ayağa kalkıyor ve arkasına dönüyor. İlk önce gözleri ateşin ışığıyla kamaşıyor. Gözlerini kapatıyor, elleriyle ovuşturuyor. Sonra yavaşça açıyor ve ilk duvarı fark ediyor. Sonra duvarın arkasına geçiyor ve ilk kez mağara duvarına yansıyan gölgelerin asıllarını görüyor. Kabaca yontulmuş şekilleri. Bir an için zihni karışıyor, anlamlandıramıyor, sonra anlıyor: hayatı boyunca gördüğü şeylerin sadece yansıma olduğunu.

    Ateşe doğru yürüyor. Sıcaklığı yüzünü kavuruyor ancak sakınmıyor, yoluna devam ediyor. Ateşin arkasında bir geçit fark ediyor. Dar bir geçit, yukarı doğru kıvrılan. Tereddüt ediyor, ama içinden bir ses de itiyor onu. Dizlerinin üstünde sürünerek tırmanıyor, elleri kayıyor, nefesi kesiliyor. Sonunda dışarı çıkıyor. İlk anda gözleri kamaşıyor, tıpkı ateşi ilk gördüğünde olduğu gibi. Sonra yavaş yavaş gözlerini açıyor ve şeyleri görmeye başlıyor. Mağarada gördüğü gölgelerin gerçek hallerini görüyor: gerçek boyutlarında, gerçek renklerinde, gerçek sesleriyle, gerçek kokularıyla. Ve gökyüzüne bakıyor. Gökyüzünün ateşini orada asılı görüyor.

    Zaman geçer, belki günler, belki mevsimler. Işığa alışır, nesnelerin düzenini öğrenir. Gerçeği bilmenin huzurunu duyar içinde, ama başka bir şeyi daha: huzursuzluğu. Gözlerini kapattığında hâlâ mağaranın duvarını görür. Oradaki zincirli insanları, gölgeleriyle konuşan dostlarını.

    Ve bir çağrı duyar içinde, susturamadığı bir çağrı. Mağaranın çağrısını. O çağrı bir duyguyu tetikliyor içinde, sorumluluk duygusunu. Mağaraya geri dönmeli ve bildiği gerçekleri mağaradakilere anlatmalıdır. Kendini ikna etmeye çalışır. Mağaradakiler onu dinlemeyeceklerdir, hatta alaya alacak, fırsat bulurlarsa öldüreceklerdir. Yine de duramaz. Çünkü o sorumluluk duygusu içinde büyüdükçe büyür, ağırlaştıkça ağırlaşır. Öyle ki gerçek dünyanın güzelliklerinden zevk alamaz hale gelir. Ve bir kararla geri döner. Mağaraya. Mağaradakilere gerçeği anlatmak için, onları gerçeğe ilişkin aydınlatmak için, bunun tehlikelerinin farkında olarak.

    Platon’un meşhur mağara alegorisi (benzetmesi/istiaresi/temsili) bu. İnsanın duyularına dayanarak yapacağı çıkarımların, edineceği bilgilerin kaçınılmaz olarak eksik, hatta çarpık olacağının, çarpıcı bir anlatısı. İnsanın tam ve doğru bilgiye veya görünen dünyanın hakikatine ulaşması için yapması gereken bu yanıltıcı bilgileri, inançları sorgulamak, gerekirse terk etmek, hatta bildiklerinin ve inandıklarının tam zıddını kabul etmeye hazır olmaktır. İnsan bunu yapmaya muktedirdir, zira tanrısal bir niteliğe sahiptir: akla. Platon’un felsefesinin özü aklın metodik, disiplinli, sistematik kullanımıdır. Platon’un diyalogları esasında bunun pratiğe dökülü halleridir.

    Euthyphro’ya bakın. Dindarlık ne? sorusuna cevap aranan diyaloğa. Sorar Sokrates Euthyphro’ya: “Söyle, sence dindarlık nedir?” Euthyphro o sırada babasını mahkemeye vermiştir, bir kölesinin ölümüne yol açtığı için. Euthyphro, “dindarlık benim yaptığımı yapmaktır,” der. “Cinayet ve benzeri suçların cezalandırılmasını sağlamaktır.” Sokrates bunun dindarlığın örnek halleri olduğunu dindarlığın tanımının bu olamayacağını söyler. “Nedir bütün dindarlık hallerini dindar kılan ortak özellik?” Euthyphro bir tanım daha yapar. “Dindarlık, Tanrılara sevimli gelen şeyi yapmaktır.” Sokrates cevap verir. “Tamam, fakat Tanrılar da insanlar gibi değil mi? Bazılarına sevimli gelen, diğerlerine sevimsiz gelebilir. Bu durumda aynı şeyler hem dindarlık hem de zıttı olmaz mı?” Ve diyalog devam eder. Neticede bir dindarlık tanımına ulaşamazlar. Euthyphro’nun acelesi vardır, ve ayrılır.

    Bu ve diğer diyaloglar insan aklının sistematik, disiplinli kullanımına örnekleri. Özelden genele (tümevarım), genelden özele (tümdengelim) arasında git gellerle ‘öz’ bilgiye erişim, gözümüzün önünde halden hale, şekilden şekle giren şeylerin değişmeyen özlerine. Bir süreç. Öyle bir süreç ki, erişilen bilgiyi diğer bütün bilgi türlerinden ayıran, onlara üstün kılan bir süreç.

    Platon bu kadarla kalsaydı mağara alegorisi muazzam bir benzetme olarak kalabilirdi. Ancak bu kadarla kalmaz; alegoriyi aslında başka bir iddia için kurgulamıştır, bilgi üretiminin sınırlarını aşan bir iddia için. Takiben şunu eder Platon. İki tür insan vardır. Birinci tür, gözlerinin önünde cereyan eden olayların hakikatine asla ulaşmaya çalışmayacak, hayatlarının sonuna kadar cehaletin karanlığında kalacak olanlar. İkinci tür ise hakikati aramaya niyet edecek, ancak hiçbir zaman ona ulaşamayacak, ulaştıklarını zannedecek olanlar. Kısacası, cahiller ve şarlatanlar.

    Bu iki tür insana da devlette konum verilmemeli, der Platon. Zira her iki tür insan da devlette işgal edecekleri konumları şahsi kavgalarının sahası ve emellerinin aracı olarak göreceklerdir. Devlette konumlar yalnızca aklını metodik, disiplinli ve sistematik kullanmayı öğrenmiş ve onunla hakikatin bilgisine ulaşmış insanlara verilmelidir, yani özel olarak seçilmiş, ardından uzun ve sıkı bir eğitimden geçirilmiş insanlara. Mağara alegorisindeki zincirlerini kıran, mağara dışına çıkıp hakikati öğrenen ve diğerlerini de aydınlatmak için mağaraya dönme fedakarlığını yapacaklara. Ancak hakikatin bilgisine sahip insanlar devletteki konumlara tepeden bakacak, o konumları, arzu etmedikleri halde, bir görev bilinci ile işgal edeceklerdir. Devleti şahsi kavgalarının sahası, menfaatlerinin aracı görmek gibi sakilliklerden uzak duracaklardır. Bir devletin iyi yönetimi ancak idarecilerinin erdemli ve bilge olmaları sayesinde mümkündür. Kendi çıkarları peşinde koşan, erdem ve bilgelikten yoksun, ruhen fakir kişiler eninde sonunda hem kendilerini hem de devletin sonunu getireceklerdir.

    Platon için felsefe yapımının gayesi devletin iyi idaresidir. Devletteki konumlar ancak belirli bir felsefe eğitiminden geçmiş ve hakikatin bilgisine erişmiş bir azınlığın eline bırakmalıdır. Elbette devletin en zirvesinde de bir filozof oturmalıdır. Mağara alegorisini tartıştığı Devlet kitabının başka bir yerinde Platon bunu yoruma mahal vermeyecek açıklıkta ifade eder: “Filozoflar kral olmadıkça ya da şu anda kral ve yönetici olanlar gerçekten ve yeterince felsefe öğrenmedikçe devletlerin ve insanlığın dertleri asla sona ermeyecektir.”

    Platon aslında bilgiden, ve bilgiye sahip olmanın meşruiyetinden bir iktidar devşirir: ya iktidarı doğrudan eline almak, ya iktidara ortak olmak, ya iktidarın yolunu çizmek. Modern doğa bilimleri ile sosyal ve insani bilimler aslında Platon’un ardıllarıdır; sadece aklı temel aldıkları için değil, kendilerine özgü bir iktidar alanı inşa ettikleri ve kendilerini devletin “bilimsel” olana riayet etmesini gözetleyen bir konumda konumladıkları için.

    Fotoğraf: Bruno van der Kraan

    Felsefe
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikCHP’nin Aşil Topuğu Olarak İmamoğlu
    Sonraki İçerik Karadeniz’deki Çernobil Kirliliği: 40 Yıl Sonra Açığa Çıkan Bulguların Stratejik Zamanlaması

    Diğer İçerikler

    daktilo2

    Evrim Binbaş ve Levent Ünsaldı ile Söyleşi: Post-Hakikat Çağı’nda dünyada ve Türkiye’de akademinin geleceği ne olacak?

    16 Kasım 2025 Gökhan Korkmaz
    daktilo2

    Osmanlı’da Okuryazarlık, Bölüm 3: 1927 Sayımı Aslında Neyi Ölçtü?

    16 Kasım 2025 Alper Yağcı
    daktilo2

    Bisikleti Olmayan ama Bisiklete Binen Arkadaşının Yanında Koşarken Sanki Kendisi Bisiklete Biniyormuş Gibi Mutlu Olan Çocuk

    16 Kasım 2025 Burak Bilgehan Özpek

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    ABD Gündemi: Yerel Seçim Sonuçları, Epstein Mailleri, Venezuela ile Savaş İhtimali

    15 Kasım 2025 Bültenler Emrullah Özdemir

    Dünya Gündemi: Ahmed eş-Şara’nın Beyaz Saray Ziyareti ve ABD-Suriye İlişkileri

    11 Kasım 2025 Bültenler Bahadır Çelebi

    Ömer Taşpınar: Demokrat mavi dalga 2026 yılında Temsilciler Meclisinde çoğunluğun değişmesine neden olacak gibi görünüyor

    9 Kasım 2025 daktilo2 Röportajlar Gökhan Korkmaz

    Osmanlı’da Okuryazarlık, Bölüm 2: Osmanlı Eğitim Sistemine Bakış

    9 Kasım 2025 daktilo2 Yazılar Alper Yağcı

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Kasım 2025
    • Ekim 2025
    • Eylül 2025
    • Ağustos 2025
    • Temmuz 2025
    • Haziran 2025
    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • daktilo2
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}