Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • SenSensizsin
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • Avrupa Gündemi
      • ABD Gündemi
      • Altüst
    • D84 INTELLIGENCE
      • Kitap Yorum
      • Göç Sorunu
      • Başkanlık Sistemi Projesi
      • Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi
      • Herkes için Siyaset Bilimi
      • Yapay Zeka
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » Siyasetüstülük ve Deprem
    D84 INTELLIGENCE

    Siyasetüstülük ve Deprem

    Burak Bilgehan Özpek21 Temmuz 20236 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    [voiserPlayer]

    Türkiye’de yaşayan insanlar “siyasete alet etme” söz öbeğine oldukça aşinadır. Yaşanan her hangi bir kriz, afet veyahut skandal sonrası sorumluluk makamındaki kişilerin kendilerine yönelen eleştirileri bertaraf etmek için arkasına saklandıkları zırh, eleştirilerin amacını siyaset yapmak ile özdeşleştirmek olur. Bu, aslında kökleri Osmanlı Devleti’ne kadar uzanan ve cumhuriyet tarihi boyunca da perçinlenen bir psikolojinin ürünüdür. Zira, İdris Küçükömer’in gayet isabetli teşhis ettiği gibi Türkiye’de siyaset yapmak muhalefete özgü bir durumdur.

    Hükümetin adımları siyaset üstü ve her türlü tartışmanın üzerinde bir yerde konumlanırken muhalefetin itirazları siyasi bir sübjektiflik taşır. Yani, siyaset yapmak ve muhalif olmak aslında zararlı bir eğilimi temsil eder. Bu zarar ise aslında objektif ve mutlak hakikati temsil eden iktidarı eleştirmekten kaynaklanır. Artık tahrip edilen şey iktidarı yöneten kişiler değil, doğrudan hakikatin ta kendisidir. Dolayısıyla, muhalif olmak ve siyaset yapmak hızlı bir şekilde ihanet etmenin sınırlarına sürüklenir ve hızlıca lanetlenir. Böylece, siyaset yapmanın kendisi kriminal ve tehlikeli bir iş hâlini alır.

    Her hangi bir meseleyi “siyasete alet etmenin” gördüğü bu muamele, aslında hakikatin meşruluk zemini hakkında da bize bir şeyler söylüyor. Bu zemin akla veya deneyimlenmiş bulgulara dayanmıyor. Salt güce yaslanıyor ve güç ile buluştuğu takdirde her görüş birden bire mutlak ve objektif bir bilgi olarak kabul ediliyor. Diğer bir ifadeyle, güçlü olanın her koşulda haklı olabildiği ve insanların haklı olabilmek adına mutlaka güce ulaşmak zorunda kaldıkları bir sistem üretiyor.

    Bu sistem ise insanların, siyasal argümanlarla ve yaratıcı politikalarla ilerlemek yerine, onları güce en çabuk yoldan ulaştıracak stratejileri benimsemesine yol açıyor. Bir bakıma dibe doğru bir yarış bu. Sadece demokrasiyi aşındırmıyor, aynı zamanda siyasal kültürü, kurumsal partileri ve hatta sivil toplumu da içine çekip niteliksizleştiriyor.

    Türkiye’de 6 Şubat tarihinde yaşanan deprem ve sonrasındaki gelişmeler, popülaritesini yitirme endişesi taşıyan hükümetin “siyasete alet etme” söylemini ne denli etkin şekilde kullandığını gösterdi. Öte yandan, muhalefetin başkan adayının depremin yarattığı acıları ikna edici bir siyasal söylem ile tartışmak yerine, doğrudan bu söylem ile kavga etmeyi seçtiğini de gözlemledik. Günün sonunda, 11 şehrin yıkılma uğraması ve 50 binden fazla insanın ölümüyle sonuçlanan depremin nedenleri ve sonuçları üzerine bir tartışmadan daha çok, depremin siyasete alet edilip edilmeyeceği tartışması daha fazla gündeme geldi.

    Aslında siyaset kurumundan beklenen, yaşanan herhangi bir kriz anında sebepler ve sonuçlar üzerine söylem üretmesi, toplumun beklentilerini temsil etmesi ve hükümetin izlediği politikaları etkileme becerisi göstermesidir. Toplum, yekpare bir bütün olmadığı için her siyasi parti, temsil ettiği toplumsal kesimin sesi olmak zorundadır. Ne var ki Türkiye’de yaşanan deprem sonrası bu olmadı. Ne depremin yarattığı yıkım üzerine siyaset kurumu derli toplu bir söylem üretebildi, ne de afet yönetiminin nasıl olması gerektiğini tartıştı. Siyasi aktörler daha çok, depremin yarattığı öfke veya iyimser olma ihtiyacı gibi duyguları manipüle ederek birkaç ay sonra gerçekleşecek seçimlerden galibiyet ile çıkmaya çalıştılar.

    Depremin hemen sonrasında gerek iktidar gerekse muhalefet kanadı vahametin boyutlarını anlamaya çalıştı ve temkinli davranmak istedi. Hükümet kanadı, durumu resmi açıklamalarla geçiştirmeye çalıştı. Ana muhalefet partisi CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, arama kurtarma faaliyetlerinde görev alan kamu personelini destekleyen açıklamalar yaparken, diğer muhalefet partisi lideri Meral Akşener “devletin sesini duyma zamanı” dedi.

    Ne var ki zaman geçtikçe felaketin boyutları daha iyi anlaşıldı ve tam anlamıyla bir performans sanatı icrasına tanık olduk. Deprem sonrası yaşanan arama kurtarma zaafı, tepkisini sosyal medya üzerinden olabildiğince yalın şekilde ortaya koyan ve çoğu muhalif olan binlerce kullanıcıyı öfke krizine sürükledi. İnsanlar can havliyle yardım toplama merkezlerine koştular ve deprem bölgesinden gelen yardım taleplerini yaygınlaştırmak için çabaladılar.

    Hükümetin arama kurtarma ve afet yönetiminin ilk günlerinin adeta bir skandala dönüşmesi, özellikle ana muhalefetin tutumunu radikal bir şekilde değiştirdi. Depremden iki gün sonra bir gece yarısı çektiği videoyla Kemal Kılıçdaroğlu, devlet ile hizalanmayacağını ve halkın sesini duyuracağını ifade etti. Özellikle muhalif kamuoyunda ve sosyal medya platformlarında büyük bir tezahürat ile karşılanan bu açıklamaya karşı cumhurbaşkanı Erdoğan ise bir sene içinde bütün depremzedelere evlerini teslim edeceğini ve hayatı normale döndüreceğini söyleyerek cevap verdi. Hükümete yakın medya ise Kılıçdaroğlu’nun tavrını, depremin acılarını siyasete alet etmek olarak yorumladı. Birçok hükümet yanlısı köşe yazarı, muhalefetin halkın acılarını istismar ettiğini ve yaşanan felaketten siyasi bir rant elde etmek istediğini yazdılar.

    Burada “siyasete alet etme” söylemini biraz daha derinleştirmek için karşımıza bir fırsat çıkıyor. Daha doğrusu, siyaset yapma kavramından anlaşılan şey, olayların ve olguların sistemli ve bütünlüklü şekilde analiz edilmesi, neden-sonuç ilişkisinin de buna göre kurulması olmayabilir. Ve dahası, siyasetin hitap ettiği kitle ile yani halk ile devlet arasındaki ilişki açısından da bir çıkarım içeriyor. Kitabın ortasından konuşmak gerekirse, yaklaşık iki asır boyunca siyasetten anlaşılan şey, tam olarak kâmil olmayan halkı duygusal ve hamasi söylemlerle manipüle etmek.

    Kemal Karpat bunun Osmanlı’dan kalan bir miras olduğunu söyler. Şeyh Şamil’in İstanbul ziyareti sırasında etrafında toplanan kalabalıktan sultan Abdülaziz’in rahatsız olması ve bir an evvel hac yoluna devam etmesini istemesi veya Sultan Abdülhamit’in Anadolu’da taraftar toplayan ve halkı peşinden sürükleyen şeyhleri İstanbul’a getirtip kontrolü altına alması gibi örnekler, aslında devletin topluma ve siyasete bakışı hakkında çok şey söylüyor.

    Cumhuriyet’in kuruluşundan sonra ideolojik grupların teker teker baskı altına alınması ve her birine ülkenin rasyonel dış politikasını tehlikeye atabilecekleri gerekçesiyle popülist bir muamelede bulunulması da öyle. Yani, heyecana kapılması muhtemel, duyguları manipüle edilebilen, aklı pek de yüksek siyasete ermeyen halkın, kendisini kandıracak ve memleketin selameti için en rasyonel olanı yapacak olan devlete karşı kışkırtacak kişi ve zümrelerden uzak tutulması gerekir. Siyaset tam olarak bu irrasyonel kışkırtma sürecidir. Bu yüzden, bir meseleyi siyasete alet etmek aslında meselenin çözümünü istemekten ziyade, iktidara gelmeyi gözüne koymuş bir çıkar grubunun sinsice yürüttüğü bir stratejiden farklı görülmez.

    Denebilir ki ana muhalefetin deprem sonrası benimsediği öfke siyaseti ve depremi siyasi bir değişim için fırsat gördüğünü gizleyememesi, diğer muhalif partilerin de suskunlukları ve ısrarla meselenin siyasi boyutundan bahsetmekten kaçınmaları, hatta bir yardım vakfı gibi çalışmaları, iktidarın “siyasete alet etme” söylemini iki yönlü besleyen bir hataydı.

    Ortada, depremin nedenleri ve sonuçları üzerine yapılmayı bekleyen ve an itibariyle öksüz kalan bir tartışma var. Belediyelerin imar politikası, deprem fonu oluşturulması için gerekli kaynaklar, afet koordinasyon bürokrasisinin yeniden yapılandırılması ve afetzedelerin hayatlarının normalleşmesi için bir yol haritası gibi konular pek konuşulmadı.

    Bunun yerine, “neo-liberal” sömürü düzenine ve devleti ele geçirmiş rant şebekesine karşı şövalyeliğe soyunan ve öfkeli kalabalıkların duygularının iddialı bir temsili üzerine kurulu olduğu bir muhalefet izledik. Bunu yapmayan muhalefet partileri ise sadece yardım yapmakla yetindiler. Günün sonunda, siyaset yapmak ile özdeşleştirilen olumsuz yargı değişmedi. Muhalefet ile iktidar arasındaki rol ayrımı da değişmedi. Ve elbette hükümetin siyasetüstü konumuna da halel gelmedi.

    Deprem Deprem ve Medya R2 Siyaset Sosyoloji
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikCHP Neden Karıştı? | Nabız #143
    Sonraki İçerik Erdoğan’ın Ters Köşeleri: Yaptığı Yanına Kalıyor mu?

    Diğer İçerikler

    Bültenler

    ABD Gündemi: Trump’ın İlk 100 Günü, Sol Muhalefet Meydanlarda, Kamuda Tasfiyeler, Mineral Anlaşması

    10 Mayıs 2025 Emrullah Özdemir
    Videolar

    Parlamenter Sistem Nasıl Geri Gelecek? | Çavuşesku’nun Termometresi #252

    8 Mayıs 2025 Melis Konakçı, İlkan Dalkuç ve Burak Bilgehan Özpek
    D84 INTELLIGENCE

    Turkey and Israel: Intense Geopolitical Rivalry from the Mediterranean to Central Asia

    8 Mayıs 2025 Reza Talebi

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    Yatırım mı Sömürü mü?: ABD ve Ukrayna Arasında Tartışmalı Maden Anlaşması

    14 Mayıs 2025 Yazılar Cem Özen

    Dünya Gündemi: Trump’ın Körfez Turu, ABD-Çin Ticaret Savaşlarında Geçici Ateşkes

    13 Mayıs 2025 Bültenler Bahadır Çelebi

    Abdülhamid ve Sherlock Holmes

    12 Mayıs 2025 Yazılar Umut Dağıstan

    ABD Gündemi: Trump’ın İlk 100 Günü, Sol Muhalefet Meydanlarda, Kamuda Tasfiyeler, Mineral Anlaşması

    10 Mayıs 2025 Bültenler Emrullah Özdemir

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}