[voiserPlayer]
31 Mart 2024 yerel seçimlerine 2.5 aydan az bir süre kaldı. Seçimlere haftalar kala siyasi partilerin seçim çalışmaları da hız kesmeden devam ediyor. İktidarı elinde tutan Cumhur İttifakında Ak Parti ve MHP il ve ilçelerdeki ortak adaylarını açıklamaya başlayarak seçim çalışmalarına hız verdi. Cumhur İttifakı geçtiğimiz haftalarda İstanbul’da Murat Kurum, Ankara’da Turgut Altınok ve İzmir’de Hamza Dağ’ı aday göstereceğini açıklayarak üç büyükşehir adayını da duyurmuş oldu.
Genel seçimden sonra dağılan Millet İttifakı’nın en büyük ortağı CHP ise henüz İzmir adayını açıklamadı. CHP’nin ardından ittifakın ikinci kaptanı olan ve seçime “hür ve müstakil” olarak gireceğini açıklayan İYİ Parti’nin de adayları henüz belli değil. Altılı Masa’nın ortaklarından, Aralık ayında Ankara’da düzenlediği aday tanıtım toplantısıyla adaylarını duyuran ilk parti ise Deva Partisi oldu. Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan partisinin seçime tek başına girme kararını geçtiğimiz Ekim ayında verdiği bir mülakatta, “3-5 belediye alacağız diye kimsenin yanlışına ortak olmayız” diyerek açıklamıştı.
Deva Partisi Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı İdris Şahin de katıldığı bir TV yayınında “14 Mayıs seçimlerine kendi logomuzla girmemenin bedelini çok ağır ödüyoruz” ifadelerini kullanarak CHP’ye ittifak kapılarının kapandığının sinyalini vermişti. Kuruluşundan bu yana ilk kez kendi logosuyla seçime girecek olan Deva Partisi’nin seçim çalışmalarını, partinin Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı İdris Şahin’e sorduk.
Katıldığınız bir TV yayınında “Deva Partisi olarak 14 Mayıs seçimlerine kendi logomuzla girmemenin bedelini çok ağır ödüyoruz” ifadesini kullandınız. Bu ifadeyi biraz açar mısınız?
Öncelikle yeni kurulmuş bir siyasi partiydik. Üç yılı aşkın süredir sadece kendi logomuza, ismimize ve parti programımıza yatırım yapmış idik. Ancak seçime 24 saat kala başka bir siyasi partinin adıyla ve amblemiyle seçimlere girme kararı vermiş olduk. Buradaki bütün motivasyonumuz güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçmekti. Hem yürütme erki içerisinde yer alacağız, hem de arzu ettiğimiz parlamenter sistemle ülkeyi dönüştüreceğiz düşüncesiyle böyle bir karar verilmişti. Fakat milletimiz %48 oy oranında bıraktı Millet İttifakı bloğunu. Dolayısıyla, ne yürütme içerisinde yer alabildik ne de arzu ettiğimiz güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçebilecek sayısal üstünlüğü elde edebildik. Doğal olarak üç buçuk yıl bizimle birlikte yol yürüyen ve Deva Partisi’nin amblemine, parti programına ve liderine güvenmiş olan isimlerde ve vatandaşlarımızda ister istemez bir hayal kırıklığı oluştu. Tabii ki şunu söyleyenler oldu, dediler ki işte 15 milletvekili çıkarttınız. Uzun soluklu ve kendi ideallerini ülkede yönetime taşımak arzusunda olan bir siyasi partide kısa süreli alınan bir kısım sonuçlar başarı olarak addedilmez ve Deva Partisi seçmeni de bunu kesinlikle bir başarı olarak görmedi. 15 milletvekili çıkartmış olmakla birlikte seçimlere kendi amblemiyle giremememin şokunu üzerinden teşkilatlar atamadılar.
Biz bu sorunu rehabilite etmek için yaklaşık 7 aydır çok ciddi bir mücadele veriyoruz ve şu an itibariyle de Türkiye’nin tamamında 81 il, 922 ilçe ve 389 beldede maksimum düzeyde Deva Partisi’nin adaylarını seçimlere sokmanın çabası içerisindeyiz. Bahsettiğimiz motivasyon bozukluğu budur. Bunun dışında elbette ki bir ağır bedeli oldu bize. Çünkü 55 milyon seçmene kendi logomuzu ilk defa tanıtma imkânımız vardı; bunu gerçekleştiremedik. Logoya yapmış olduğumuz yatırımları test etme imkânına sahip olamadık. Şimdi bunun için yerel seçimleri bekliyoruz. Tabii ki yerel seçimlerle genel seçimlerin dinamikleri de birbirinden farklı ve biz özellikle yeni kurulmuş bir siyasi hareket olarak kendimizi merkezde tanımlamış olsak da geçişkenliği en yüksek olan partiyiz. Şüphesiz ki hedef AK Parti seçmeniydi bizim açımızdan, sonrasında İyi Parti sonrasında CHP seçmeni için de geçirgenlik oranı daha yüksek olmuştu. Ama biz orada iktidar cephesine karşı Millet İttifakının içerisinde yer alarak kendi logomuzu da test etme imkânını sunamadığımız için burada çok ciddi bir kayıpla karşı karşıya kaldık. Şimdi onun telafisi içerisindeyiz, telafisi için çalışıyoruz
DEVA Partisi, 31 Mart 2024 yerel seçimlerine kendi adayları ve listeleriyle girecek. Bu kararınızı nasıl aldınız? Yerel seçimde Altılı Masa partileriyle ittifak yapmanın önünü tamamen kapattınız mı?
Biz bu konuda çok derin istişareler yaptık. Parti teşkilatlarımıza sorduk, il başkanlıklarımıza sorduk. Daha sonrasında parti kurucularımıza, genel merkez yönetim kurulu üyelerimize sorduk ve kahir ekseriyetinde bu seçimlere kendi ismimiz ve amblemimizle, tek başımıza girmemiz noktasında bir karar oluştu. Tabii ki münferit olarak bazı illerde, il teşkilatlarında, ilçe teşkilatlarında yerelde işbirliği kapısını açık tutmamız gerektiğine ilişkin telkinler de oldu. Biz de bunu düşünerek özellikle tüzük kurultayımızda sayın Ali Babacan bir açıklama yaptı ve dedi ki bu bizim kurumsal kararımızdır. 31 Mart yerel seçimlerine kendi ismimiz ve logomuzla gireceğiz. Kendi adaylarımızla gireceğiz. Ama yerelden bir kısım işbirliği talepleri gelirse lokal bazlı, kısmi olarak da bunları değerlendireceğiz. Halen aynı noktadayız. Çünkü 20 Şubat’a kadar belirli yerlerde mutlaka tabandan, yerelden işbirliği talepleri gelecektir. Bunların olgunlaşması halinde o beldede, ilçede veya il merkezinde siyasi partiler arasında özellikle Millet İttifakı olarak son seçimde birlikte seçime girmiş siyasi partiler arasında böyle bir işbirliği talebi olgunlaşırsa, münferit olarak bunlara kapımızın açık olduğunu ifade ettik. Ama genel anlamda kendi ismimiz ve logomuzla gireceğiz.
Partinizin Genel Başkanı Ali Babacan geçtiğimiz Aralık ayında yaptığı bir açıklamada, “Yerel seçimde işbirliğinin önünü tamamen kapatmadık” şeklinde konuşmuştu. Bu açıklamayı göz önüne aldığımızda özellikle İstanbul’da Ekrem İmamoğlu’ndan size bir işbirliği teklifi geldi mi?
Hayır, böyle bir teklif gelmedi. Büyük şehirlerde biz zaten kendi adaylarımıza çıkacağımızı çok net ifade ettik. İşbirliğine yönelik yaptığımız açıklamalar, daha küçük çaplı ilçelerde, beldelerde olabilecek işbirlikleriydi. Zaten bu yönden biz Sayın İmamoğlu’nun kendisinden doğrudan gelebilecek bir teklife de asla dönüş yapmayız. Çünkü bizim muhatabımız siyasi partilerin genel merkezleridir ve Cumhuriyet Halk Partisi genel merkezinden bu yönde herhangi bir il, ilçe için veyahut da Ankara ve İstanbul bazlı böyle bir talep gelmedi. Böyle bir talep gelmediği için de bu konuyu değerlendirmeyi çok doğru bulmayız. Belediye başkanlarından gelebilecek böyle bir teklife ancak yerelde bizim il başkanlarımız ve yereldeki teşkilatlarımız bu konuyu olgunlaştırır ve bize bunu naklederlerse, o zaman biz bu işbirliğini talep eden siyasi partilerin genel merkezleriyle bu konuyu değerlendirmeyi etik olarak uygun buluruz. Bunun dışında bir görüşmemiz söz konusu olmaz.
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, İstanbul ve Ankara’da aday göstermeyeceklerini açıkladı. Bu durum Deva Partisi’nin kararını etkiler mi?
Bu Gelecek Partisi’nin tamamen kendi kurumsal görüşüdür. Elbette ki onlar bizim Ankara ve İstanbul’da çıkartacağımız adaylarımıza destek vermeyi düşünürlerse bundan ziyadesiyle memnun oluruz. Bu konuda herhangi bir çekincemiz olmaz. Biz her platformda söylüyoruz, zaten Gelecek Partisi’nin seçmen kitlesi ve kadroları da Deva Partisi’nin seçmen kitlesine ve kadrolarına en yakın isimlerdir. Dolayısıyla, kendilerinin bir aday çıkartmaması halinde Gelecek Partisi’nin seçmen kitlesinin birinci tercihinin Deva Partisi olacağından eminim.
Büyükşehirlerde iktidarın tek aday çıkarması, muhalefetin ise birden fazla adayının olması iktidara kazandırmayacak mı?
Hayır, ben bu düşünce içerisinde değilim. Biraz önce de ifade ettim. Bize en fazla oy geçişi iktidar partisi Ak Parti’den gerçekleşiyor. Dolayısıyla, Ankara ve İstanbul’da göstereceğimiz adaylar da genel anlamda AK Parti seçmeninden daha fazla oy alabilecek ve onlardan kopmayı hızlandırabilecek adaylardan olacaktır. Bu yönüyle bizim çıkartacağımız adayların son seçimde ittifak bloğunda yer aldığımız Millet İttifakı bileşenlerinden ziyade, iktidar ortaklarından daha fazla oy alacağı kanaatindeyiz. Seçime girmeden, sandığı milletin önüne koymadan ve toplumsal bir uzlaşı gerçekleşmeden genel seçimlerde 2+2’nin 4 etmediğini geçmişte gördük. Şimdi de aynı düşünce içerisindeyiz. Önemli olan vatandaşın kendi kafasında yerelde kimi belediye başkanı olarak görmek istediğine karar vermesidir. Dolayısıyla zorlama birlikteliklerle netice alınamıyor. Şu an itibariyle farklı farklı adaylarla çıkılmış olunmasının, İstanbul seçimlerinde de Ankara seçimlerinde de çok daha sağlıklı bir ortamda vatandaşa karar verme imkanı sağlayacağını düşünüyorum.
Son dönemde sosyal medyada belediyelerin çorba dağıtması üzerinden bir söylem kavgası yürütülüyor. Siz bu tartışmalara nasıl bakıyorsunuz? Sizin de parti olarak yerel yönetimlerde Deva belediyeciliği söyleminiz var bu tartışmalar üzerinden bu söylemi biraz açar mısınız?
Ülkeyi 21 yıldır yöneten bir iktidar; vatandaşını, emeklisini, öğrencisini belediyelerin dağıttığı çorbaya muhtaç hale getirmişse, öncelikle bundan bir utanması gerekir. Ve 85 milyonun tamamından bir özür dilemesi gerekir. Buradaki temel mesele, oradaki yerel yöneticinin vatandaşını bu hale düşüren iktidara karşılık, onları bir nebze olsun rahatlatmak için yapmış olduğu bir belediye faaliyetini küçümsemekten ziyade, bu ortamı oluşturan sebeplerin ortadan kaldırılmasıdır.
Bizler Deva Partisi olarak öncelikle refahı geniş tabana yaymak suretiyle dar gelirliler ile ülkenin zengin kesimi arasındaki uçurumu ortadan kaldıracak ve belediyelerin sosyal politikalar noktasında günlük palyatif çözümler yerine kalıcı çözümler üreteceği bir iklimi yaşatmak istiyoruz. Elbette ki sosyal belediyecilik de olacak ama sadece sosyal belediyecilikle değil, aynı zamanda belediyelerin vatandaşa karşı şeffaf bir yönetim sergilediği politikalar üretmek gerekir. İmar rantı dediğimiz bu rantı tamamen ortadan kaldırmak gerekir.
Şu an itibariyle ülkede belediye deyince dört harfli bir kelime akla geliyor: rant. İktidar belediyelerinde de bu var. Muhalefet belediyelerinde de bu var. Bizim öncelikle bunu ortadan kaldırmamız gerekiyor. Temiz bir yönetim anlayışını şehirlerimizde yaşayan vatandaşımıza vadetmemiz gerekiyor. Hesap verebilir, temiz, şeffaf bir yönetim, bunu yaparken ehliyetli, liyakatli kadroları iş başına getirmek… Şöyle bir örnek vereyim, sosyal medyada fazlasıyla dolandırıldı. Kütahya Belediyesi işe alırken tamamen yakınlarının ve teşkilat mensuplarının işe alımına ilişkin bir iddia. Bu listeyi kamuoyuyla paylaştılar. Şimdi burada MHP yönetimi var. Başka bir yerde AK Parti yönetimi var. Ne diyorduk biz, eğer Millet İttifakı iktidara gelmiş olsaydı kamu alımlarının tamamında mülakatı ortada kaldıracaktık. Niçin? Kayırmacılığı önlemek adına, hak eden kimse, ne cinsiyetine, ne etnik kökenine ne mezhebine bakılmaksızın dilediği gibi kamu kurumlarında işe girebilsin diye. Yeter ki o ehliyet ve liyakate sahip olsun, yapılan sınavda arzu edilen puanı alabilsin. İşte Deva belediyeciliğinin en önemli unsurlarından biri bu.
İkincisi, Deva belediye başkanlarının hiçbiri kesinlikle hediye kabul etmeyecek. Hediyeleşme dediğimiz bu ortamı tamamen ortadan kaldırmamız gerekiyor. Çünkü bununla kayırmacılığa kapı açan bir hizmet oluyor. Ve yine sadece onunla da kalmayacak. Kadın, genç, bunlar arasındaki ayrımcılığı da tamamen ortadan kaldıracak. Yani kadınları belediyelerin gerçek sahibi yapacak, engellilere dair erişimi tam manasıyla ortaya koyabilecek; bu hususlarda Deva belediyeciliği adı altında çok kapsamlı 10 ayrı başlıkta bir taahhütname imzalatıyoruz her belediye başkanımıza. Ben Deva Partisi’nde Belediye Başkanı adayı olduğum takdirde kazanmam halinde şu hususları uygulayacağım diye bir taahhütname. Bu imzayla birlikte eğer seçilen belediye başkanımız bu taahhütleri yerine getirmez ise siyasi partilerde belirli disiplin süreçleri var. Bunlar işletilecek ve kamuoyuna şikâyet edeceğiz. Bu isimleri önce biz şikâyet edeceğiz, taahhütlerini yerine getirmedi ve taahhütlerine uymuyor diye. Dolayısıyla adil davranmasını isteyeceğiz.
Şu anda ülkenin en büyük eksiklerinden birisi şeffaf yönetim anlayışıyla birlikte adil davranmamak ve nepotizm dediğimiz kayırmacılık hadisesidir. Bunlar şu anda almış başını gidiyor. Bunları sonlandırmak bunları yaparken de günü kurtarmak değil, geleceğin imar planlarını inşa etmek gerekir. Çeşmelerden bu ülkede herkesin rahatlıkla kana kana su içecek temiz su ihtiyaçlarını, yeraltı şebekelerini, küresel ısınmadan kaynaklı olarak iklim değişikliği de dikkate alınarak çevreye duyarlı kentler inşa etmek gibi pek çok kalemde belirlenmiş belediyecilik unsurlarımız var. Elbette ki bunların arasında sosyal belediyecilik de olacak. Bu ülkenin; şehrin yaşlısına, şehrin engellisine, şehrin ihtiyaç sahibine bakmak gibi bir yükümlülüğü de var. Özü itibariyle bu sorunlu alanları kurutmak ve hiç kimsenin sosyal belediyecilik anlayışında alan el olmamasını sağlayacak projeler ortaya koymak, ama her türlü çalışmaya rağmen hâlâ ihtiyaç sahibi insanlarımız varsa da onlara da el uzatan bir belediyecilik anlayışını hâkim kılmak istiyoruz.