[voiserPlayer]
Gökleri direksiz yükseltti,
Genişlettikçe genişletti,
Ve yıldızlarla süsledi.
Güneşi ve ayı emrine boyun eğdirdi,
Tekini çıra, diğerini nur yaptı,
Bir menzile yerleştirdi,
O menzillerde yürüttü.
Geceyi ve gündüzü yarattı,
Gölgeleri.
Yeri döşek gibi serdi,
Üzerine dağları direk gibi dikti.
Canlıları yarattı,
Eşlerini,
Onları çoğalttıkça çoğalttı.
Gökten su indirdi,
O su ile yarattıkları için çeşitli rızıklar bitirdi.
Irmaklar akıttı, yollar yaptı.
Ateşten cinleri yarattı,
Aynı cinsten Şeytan’ı.
Melekleri de yarattı: Cibril’i, ölüm meleğini, İsrafil’i, Mikail’i, yazıcıları, arşı taşıyanları, sorgulayıcıları, diğerlerini.
…
Ve meleklere seslendi:
“Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım.”
Şaşkınlık.
O’nu yeterince övgü ile tesbih etmiyorlar, kutsallığını dile getirmiyorlar mıydı?
O şaşkınlıkla cevap verdiler:
“Orada fesat çıkaracak ve kan dökecek birini mi yaratacaksın?”
Dilediği her şeyi yapan, hesapsızca yapan, kimseye hesap vermeden yapan, yapmaya gücü olan buyurdu:
“Şüphe yok ki, ben sizin bilmediklerinizi bilirim.”
Kupkuru bir çamurdan, kara balçıktan Adem’i yarattı.
Ve ona bütün isimleri öğretti.
“Şunların isimlerini bana söyleyin.”
Melekler hep birlikte cevap verdi:
“Seni tenzih ederiz! Bize öğrettiğinden başka hiçbir bilgimiz yoktur. En yüksek ilim ve hikmet sahibi şüphesiz sensin.”
Bu kez Adem’e seslendi:
“Ey Adem! Eşyanın isimlerini onlara bildir.”
Adem isimleri saydı.
“Size ben göklerin ve yerin gizlisini kesinlikle bilirim; yine sizin açıkladığınızı da gizlediğinizi de bilirim demedim mi!”
Ve meleklere emretti:
“Adem’e secde edin.”
Bütün melekler secdeye gitti.
Şeytan hariç.
“Seni secde etmekten alı koyan nedir?”
“Ben ondan hayırlıyım; beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan… Çamurdan yarattığın bir kimseye secde mi ederim!”
Şeytan böylece kâfirlerden oldu.
“Oradan in! Ne haddine ki orada büyüklenesin! Çık! Çünkü sen alçaklardansın.”
“Diriltilecekleri güne kadar mühlet ver bana.”
“Şüphesiz ki sen, kendisine mühlet verilenlerdensin.”
Bunun üzerine Şeytan yemin etti:
“Beni saptırmana karşılık, ben de onları şaşırtıp, saptıracağım, en olmadık kuruntulara düşüreceğim, davarların kulaklarını kesmelerini emredeceğim, Allah’ın yarattıklarını değiştirmelerini… Senin dosdoğru yolunun üzerine oturacağım. Önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım ve çoğunu şükredenlerden bulmayacaksın.”
“Kınanmış ve alçalmış olarak oradan çık. Onlardan kim sana uyarsa, andolsun ki cehennemi onlarla dolduracağım.”
Adem huzur bulsun diye ona bir eş yarattı. İkisini cennete koydu ve buyurdu:
“Orada istediğiniz yerden rahatça yiyip için.”
Sadece tek bir ağaçtan men etti.
“Şu ağaca yaklaşmayın; yoksa zalimlerden olursunuz.”
Ancak Şeytan boş durmadı, ikisi ile uğraşmaya başladı, vesveseler verdi.
“Sana sonsuzluk ağacını ve yok olmayacak bir mülkü haber vereyim mi?”
“Ey Adem, bu gerçekten sana ve eşine düşmandır; sakın sizi cennetten sürüp çıkarmasın, sonra mutsuz olursun.”
Bu uyarıya rağmen ikisi Şeytan’a uydu ve yasak meyveden yediler, yer yemez de ayıp yerleri açılıverdi. Alel acele cennet yaprakları toplayıp üzerlerini örtmeye çalıştılar. Ceza kesindi.
“Birbirinize düşman olmak üzere inin!”
Derin bir pişmanlık. Samimi bir tövbe ve tövbenin kabulü….
…
İlk Adem’i yarattı.
Ondan eşini.
Her ikisinden de diğer insanları türetti.
İnsanlar tek bir ümmetti.
Çoğaldılar.
Çoğaldıkça bölündüler.
Halklara, kavimlere ayrıldılar.
Çoğaldıkça, bölündükçe birbirleriyle anlaşmazlığa düştüler.
Unuttular, ortaklar koştular, ve yoldan saptılar.
İçine düştükleri anlaşmazlıkları çözebilsinler,
Aralarında hüküm verebilsinler,
Unuttuklarını hatırlasınlar,
Ortaklar koşmasınlar,
Başkalarına zulm etmesinler,
Ve tekrar doğru yola girsinler diye,
Uyarıcılar gönderdi.
Bir çok uyarıcı,
Her ümmete…
Ve kitaplar indirdi.
Ta ki insanların bir bahanesi kalmasın.
Nuh’u gönderdi,
Putlara tapan kavmine.
“Ey kavmim! Allah’a kulluk edin, sizin ondan başka tanrınız yoktur.”
“Bin yıldan elli yıl eksik bir süre,”
Gece gündüz durmadan davet etti.
Ancak onlar bu daveti red.
Parmakları ile kulaklarını tıkadılar,
Elbiselerine büründüler,
Ayak dirediler,
Kibirlendikçe kibirlendiler.
Ve tanrılarından, Ved’den, Suva’dan, Yeğus’tan, Yeuk’tan ve Nesr’den, vazgeçmediler.
“Rabbim! Yeryüzünde kâfirlerden hiç kimseyi bırakma!”
Bu beddua kabul oldu ve tufan onları yakaladı.
Sadece ilahi daveti kabul edenler gemi sayesinde kurtuldu.
Ayetleri yalanlayanlar ise,
Onları,
“Suda boğduk!”
Gel zaman,
Git zaman,
Nuh’un soyundan,
İbrahim’i de gönderdi.
Babasına ve kavmine seslendi:
“Siz kime kulluk ediyorsunuz?”
Yoksa,
O’ndan başka, bir takım uydurma ilahlara mı tapıyorsunuz?”
Putlara mı?
Önüne konmuş yemekleri yiyemeyen,
Konuşamayan,
Kendilerini dahi korumaktan aciz putlara.
“Yonttuğunuz şeylere mi ibadet edersiniz! Oysa ki sizi ve yapmakta olduklarınızı,”
Kim yarattı?
O.
İbrahim’in kavmi de onu dinlemedi, hatta ateşe attı.
Ancak ateş İbrahim’i yakmadı,
Hatta onun için serinlik ve esenlik oldu.
Ardından İbrahim kavminden ayrıldı ve başka bir ülkeye yerleşti. Arkada bıraktığı kavmi ise hüsrana uğrayanlardan oldu.
Ve Musa’yı gönderdi.
Kavmini karanlıklardan aydınlığa çıkarması,
Onlara Allah’ın günlerini hatırlatması için…
Firavun’dan kurtardığı kavmini.
O Firavun ki, onları işkencenin en ağırına uğratıyor,
Oğullarını boğazlayıp kadınlarını sağ bırakıyorlardı.
Ancak Musa’nın kavmi de unuttu,
Emirler karşısında gevşeklik etti,
Ayak diretti, bahaneler üretti.
Ve cezayı haketti.
“Artık yeryüzünde şaşkın şaşkın dönüp dolaşacaklardı.”
Aynı kavme, İsrailoğulları’na,
Hahamlarını rab edinen o kavme,
İsa’yı da gönderdi.
Babasız, aynı Adem gibi, topraktan yaratılan İsa’yı.
Musa’ya indirilen Tevrat’ı doğrulamak,
Haram kılınan bazı şeyleri helal kılmak,
Ve gerçek ve tek tanrıya kulluğa çağırmak için.
Onunla mucizeler gönderdi,
Mukaddes ruhla destekledi,
Henüz beşikte iken konuşturdu,
Hikmeti öğretti.
Onun elinde çamurdan yapma kuşu canlandırdı,
Onun eliyle anadan doğma körü ve alacalıyı iyileştirdi,
Onun eliyle ölüleri diriltti.
Ancak kavmi onu yine de inkar etti.
Bunlar “apaçık bir sihirden başka bir şey değildir,” dediler.
Hatta onu ölüme gönderdiler.
“Biz Allah’ın peygamberi Meryemoğlu İsa Mesih’i öldürdük.”
Bununla övündüler.
Oysa onu öldüremediler.
Zira onu kendi nezdine yükselmişti bile.
Bu yüzden,
Ve O’nun seçtiği, tertemiz yaptığı ve dünya kadınlarının tamamına üstün kıldığı o kadına,
Meryem’e, İsa’nın annesine,
İftira attıkları için,
Ve inkar ettikleri için,
O kavmin kalplerini mühürledi.
Sonra lanetledi.
Nuh’u, İbrahim’u, Musa’yı, İsa’yı gönderdi,
Ve İshak’ı ve Yakup’u ve Yusuf’u ve Lut’u ve Salih’i ve Şuayb’ı ve Harun’u ve İlyas’ı ve Yunus’u ve Eyyub’u ve Davud’u ve Süleyman’ı ve Zekeriya’yı ve Yahya’yı,
Nihayet en son uyarıcıyı,
Alemlere rahmet,
Muhammed’i.
Onu sadece tek bir kavme değil,
Bütün insanlığa gönderdi.
“Bir müjde verici ve uyarıcı olarak.”
Ve Adem’den beri değişmeyen mesajı onun ağzıyla da iletti:
“Ey insanlar…
Göklerin ve yerin mülkü sadece O’nundur.
O’ndan başka İlah yoktur.
Sadece O’dur dirilten ve öldüren.”
Ve o çetin mücadelesinde,
Kafirlere, münafıklara, Yahudilere, Hristiyanlara karşı verdiği,
Yardım etti.
Onun eliyle,
İbrahim’in oğlu İsmail’le el ele inşa ettiği,
İnsanlığın ilk ibadet evi,
Hidayet kaynağı Kabe’nin,
O’nun kızlarıdır dedikleri,
Lat, Uzza ve Menat’tan ve diğer putlardan temizletti.
Ve mührü vurdu:
“Bugün size dininizi ikmal ettim, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm’ı beğendim.”
Kuran-ı Kerim. https://kuran.diyanet.gov.tr/
Fotoğraf: Masjid MABA