Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • SenSensizsin
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • Avrupa Gündemi
      • ABD Gündemi
      • Altüst
    • D84 INTELLIGENCE
      • Kitap Yorum
      • Göç Sorunu
      • Başkanlık Sistemi Projesi
      • Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi
      • Herkes için Siyaset Bilimi
      • Yapay Zeka
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » Türkiye’de Yurttaşlar, Yuvalar ve Yurtlar
    Yazılar

    Türkiye’de Yurttaşlar, Yuvalar ve Yurtlar

    Aydan Gülerce14 Ocak 20227 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    [voiserPlayer]

    “İnsan kendini, olanaklarını tanımaya, gerçek sorumluluğun ne olduğunu anlamaya başlayınca bocalıyordu, dayanamıyordu. Ülkeleri yönetenler iyi ki bilmiyorlardı bunu; yoksa bir otel yöneticisinin yapabileceğinden çok daha büyük hasarlar yaparlardı yeryüzünde.”

    Yusuf Atılgan’ın Anayurt Oteli’ndeki bu satırlarından sonra biz ana yurdumuza bakalım.

    Hangi İstiklal? Hangi İstikbal?

    “Sönmez bu şafaklarda” diye avaz avaz bağırıp, her şafak vakti türlü müdahalelerle azar azar söndürülmüş baba ocağımıza dönelim ve soralım: Hangi istiklal? Hangi istikbal?

    Zira bu ülkeyi yönetenlerin çok büyük hasarlar vermek için yurttaşlarını genel anlamda “insan” veya kendilerini öznel olarak tanımaya pek gereksinimleri yok.  

    Hele insanların “insan” olmanın olanakları ve sorumlulukları ile karşılaşmaya başladıkça yaşadıkları dayanılmaz bocalamaları bilmek gerekliliği hiç yok.

    Çünkü insana, topluma ve insanlığa kötülük yapmak için prestijli özgeçmişler filan zorunlu değil. Liyakatle iyilik yapmak için diploma sahtekarlığı zahmetinin hiç lüzumu olmadığını ise daha geçen gün yazmış idim. (bkz. “Popülist vasatlık ve liyakat.” https://www.politikyol.com/populist-vasatlik-ve-liyakat/)

    “Made in Türkiye” Yönetişim Modeli

    Tüm dünya popülist araçsal demokrasi krizinde. Temsili demokrasi demokrasisi yerleşik, kurumları sağlam diye bilinen ülkelerde bile çoktan çöktü. Demokrasi temsilleri oyuncu değişiklikleri, fakat aynı retorik replikler ile, kaçıncı perdeleri ile uzatmaları oynuyor.

    Diktatörlük kitapları yeni basımlarını yapıyor. Okuma ve dikkat özürlüler için de dijital ve sanal marketlerde hap versiyonlar bulunuyor. Zira zaman Tik Tok çalışıyor, giderek hızlanıyor ve azalıyor. Yukarı baksan da, aşağı baksan da Yerküre hızla ısınıyor. Sonun başlangıcı başladı.

    Türkiye’de ise insanlar bir Sağ’a, bir Sol’a bakıyor. ‘Cumhuru yöneten gitsin mi, kalsın mı? Giderse kim gelsin? kararını vermeye çalışıyor.

    Gel gelelim, bu ülkeyi “makbul yurttaşların” sandığı gibi hükümet veya tek adam filan da yönetmiyor. Devletin, her gün ve her an karşılaştıkları tüm toplumsal kurumlardaki temsilcileri yönetiyor.

    Beşikten mezara kadar: Aileden okula, markete, orduya, ibadethaneye, ticarethaneye, hapishaneye, hastaneye, tımarhaneye, postaneye, pastaneye, kerhaneye, gusülhaneye, vs. kadar her köşe bucakta bir hane. Her kurumsal hanede “geleneksel-modern aile” veya “postmodern hanedan” modeli yönetişim biçimi ile.

    Tüm yöneticiler muazzam bir eşgüdüm içindeler. Kimileri “devlet babanın” başındaki iktidarın kayyımları, kimileri “muhalefet ananın” ortakları. Çocuklar da bir tarafın işbirlikçi ajanları. Bilerek veya bilmeyerek. İsteyerek veya istemeyerek. Bazıları da yuvasına ve yurduna küsüp dünyanın dört bir yanına kaçıyor.

    Diğer yandan dünyada da zaten tüm coğrafyalardan tedarik zincirlerinin halkaları kopmuş durumda. Tüm ülkeler insana-insanın doğasına-doğaya dost, yani “ekosistemik ve özgün üretim” hızlı tüketim malları, yeni yollar, yordamlar ve bağlantılar arayışı içinde.

    Türkiye’de iktidar yurttaşlarına iktisadi istiklalinin ve ülkenin istikbalinin ihracatta olduğu sanrısını pazarlamıyor mu? İşte memleketin dünya pazarına ihraç etmek için bundan daha ala, gerçekçi, gerçek, yerli, milli ve üstelik hazırda daha başka ne ürünü olabilir?

    Tek yapması gereken, azıcık masrafla eski “Made in Turkey” etiketlerini “Made in Türkiye” ile değiştirmek! Eh, “onlar” da bir zahmet uluslararası klavye kullanıversinler artık.  “Ü” ve “Ö” gibi “özgün ünlülerimizden” de ödün veremeyiz. Yoksa hem özgünlüğümüz gidecek, hem de “adam akıllı odun” yerine koyacaklar bizi!

    İflas ve İtiraf

    Nebati hayata girdiğini ve iktisadi anlamda iflasını zaten çoktan tüm dünyaya ilan etmişti Türkiye. Hazine ve Maliye Bakanı’nın ihracat hayalleri hala baki. Yüksek telkin gücü ile ünlü ve önde gelen iş insanlarımızı da ikna etmiş belli ki.

    Türkiye bugün yurttaşlarının devleti yönetenlerin kime, neyi, ne karşılığında emanet ettiklerini bilmedikleri suskun ve şaşkın insanların ülkesi. Bu insani olanakları değerlendirmek isteyen iktidarın yurttaşından yastık altındaki altınlarını, kollarındaki bilezikleri, parmaklarındaki alyansları Hazine’ye emanet etmesini talep ettiği bir ülke.

    Altınına filan dokunmuyor tabii uyanık yurttaş. Zaten altını, dövizi olanlar ya yandaş, ya da “tuzu kuru elit vatandaş”.

    Fakat bu ülkede fakir-fukara, öksüz-yetim, yani “kimsesiz-sahipsiz yurttaş” ise dünden beri, altından değerli yavrusunu döviz olarak devlete ve paralel cemaat veya tarikatlara emanet ediyordu zaten. Üstelik “vurduğu yerde gül biter”, “eti senin, kemiği benim” diye diye.

    Aa, ama o da ne!? Meğer tefecilerden kredi aldıkça, TÜİK göstergeleriyle oynasa da TEFE, TÜFE artışını önleyemeyen “emanetçi” onlarca yıldır ne yapmaktaymış: “Emanete hıyanet!”

    Zira bugün bu ülkenin ahlaki sadakat ve bilimsel liyakat anlamında iflasını kendi kendine resmen itiraf ettiği tarihi gündür.

    Modern-ulus devletin Ahlak Bakanlığı olmadığından, onun yerine ikame eden Diyanet İşleri Başkanlığı bakalım halkı nasıl ikna edecek? Bu çürümeden kimleri ve ne ile suçlayacak? Ahlakın yeniden tesisi için kindar ve dindar olmaktan başka insanlara ne önerecek?

    “Üzüm üzüme baka baka kararır!” Peki hangisi “ak”, hangisi “kara” idi önce: Hem önemsiz, hem de zaten belli değil; iktidarınki mi, muhalefetinki mi? Yoksa muhalefete muhalefetinki mi?

    “Tencere dibin kara, seninki ondan kara.”

    Yarın adı değişir, başka bir şey olur. Fakat bu kapkara tablonun bugünkü adı: Enes Kara!

    İntihar ve Kurtuluş

    Bütün ahlakçı siyasetçiler uçkuru çözülmüş meslektaşlarının videolarını izlemeyi bırakmalı. Nefeslerini tutup, uçkurlarına etmeyi veya yeraltından gelen videoları beklemeyi bırakmalı.

    Uçkuru bağlı, namuslu siyasetçiler de basiretlerini ve dillerini çözmeli.

    Türkiye, sosyal medyada Batı’nın Harari videoları ile girdiği “kolektif hipnozdan” çıkmalı.

    Doğu’nun Harakiri yapan siyasetçi videolarını ibret ve imrenme ile izlemeyi bırakmalı.

    Bütün toplum, Enes’in videosunu izlemeli. Hem de defalarca. Kendisi ile tanışma, yüzleşme ve helalleşme sürecine oradan girişmeli. Acil servisleri dolmuş taşmış, doktorları yurtdışına kaçmış, doktor adayları cendereye sıkışmış Türkiye, iyileşmeye damardan ve bu serumla başmalı.

    Zira bugün tek “sadık yâri kara topraklar” olan bu toplum, somut ve mecazi anlamda “kolektif intihar” eşiğinde. Daha fazla oyalanacak zaman, kaybedilecek can yok.

    İntiharın “bulaşıcılığı” ne COVID gibi, ne de cehalet ve vasatlık gibi yüksek. Tıpkı kanser gibi; insandan insana da bulaşmaz. Kimi batıl itikatlılar belki önden tahtaya vurur, kulak çeker, vs. Kimileri dindarlıktan veya kültürel geleneksel alışkanlıktan “Allah korusun” diyebilir elbette. Fakat tıpkı kanser gibi; konuşulabilir ve öğrenilebilir. Konuşulmalıdır ve öğrenilmelidir.

    Tüm diğer cehaletle yayılan ve yok sayılan, zaten onun içinde kolaylıkla istismar edilen ve ucuz siyasete malzeme edilen konular gibi, “kitlesel inkar” ile yok olmaz. Tam tersine; çok daha büyük belalar ve masraflı sorunlar olarak bireye ve topluma geri döner.

    Ha İktidar, Ha Muhalefet; Erksiz Siyaset

    Bir ülkenin gücü devleti yönetenlerin yurttaşlarına bulaştırdıkları dehşet, korku veya endişenin dozundan anlaşılmaz. Toplumsal kurumlarının ne kadar demokratik ve dayanıklı olmasından anlaşılır.

    Ailesi, akademisi, medyası ve siyaseti liyakatsiz olan hiç bir ülkenin yıllık geliri ve adı her ne olursa olsun devletinin sağlıklı ve sağlam olduğundan söz edilemez. Kökleri ne kadar eski, dili ve genleri nereden gelirse gelsin.

    Haberi duyar duymaz Twitter’da ve Kılıçdaroğu’nun ilk tereddütlü tweet’i üzerine de yazdığım gibi; sağlam bir toplumda haberciler haberi, medya etiğine uygun biçimde verir. Zaten Enes’in videosu ne bir “intihar videosu”dur, ne de “mutlaka konuşulması gereken” konu odur.

    Bugün “Çalışan Gazeteciler Günü” kutlanırken, hapisteki gazetecileri ile Türkiye dünya birincisi. Çalışabilenler ise, aylardır “barınamıyoruz” demiş üniversite öğrencilerine “terörist” denilen bu ülkede, hiç bir konuya odaklanıp ciddi takibini yapamıyor. Enes’in kaldığı yerin “KYK’nın yani devletin yurdu değil, bir tarikat yurdu, yok yok yurt da değil bir ev” olduğunu konuşmaya muktedir olmaları endişe verici.

    Daha da vahim olanı ise elbette ülkeyi yöneten ve talip olan siyasetçilerin bu iç içe geçmiş yığınla toplumsal sorun yumağından çekip çıkaracakları, tek bir gösterge iplik, ilmek ucunu bile bulamamaları.

    Nutuk’u okumuşların veya okumamışların nutku tutuk kalmaları. Tıpkı kavrulan ormanlarımıza seyirci oldukları gibi. İntihar, cemaat ve tarikat gibi tabu sözcüklerin veya öğretici meselelerin üstünü muhafazakarlık ötesi cehalet ve bağnazlık ile kapatmaları.

    Masum çocuklarımızın kavruluşunu üzüntü ve çaresizlik içinde kavrularak izlemeleri ve topluma da “fıtrat” ve “kader” gibi soyut kavramları çok küçük yaşlardan itibaren aşılamaları.

    Bu arada, siyasetçi danışmanlarının da hangi mürekkepleri veya neleri yaladıkları pek belli olmasa da, Durkheim’ı ve Freud’u birlikte okudularsa da eğer, neyi zerre kadar kavramamış oldukları son derece aşikar. Siyasetçileri ne şekilde yönlendirdikleri ise muğlak.

    Bu ülkeye son kırk yılda üssel hızla katlanarak yapılmış en büyük kötülük “iyi niyetli” basiretsizlik, vasatlık ve liyakatsizlik.

    Türkiye, en başta bunu kendine itiraf etmek zorunda. Ondan sonra da sapı, samanı, çöpü ayırmak. Pek çok sıkıntılı başka konunun yanı sıra “ölüm veya ölü seviciliği” ile yüzleşmek durumunda.

    Ancak bu şekilde bu kanlı ve çorak ölü topraklarını yerli tohum ve sahici milli üretimle yeniden yeşertebileceğini görecek.

    Bugünkü yöneten-yönetilen halk, Türkiye Cumhuriyeti’nin, özerkliği başkalarına emanet veya peşkeş çekenlerden kurtarılarak kurulduğunu yaparak idrak edecek.

    Eğer “özgürlük” hala “altın kafesten” değerli ise, insanlar “bülbül” gibi öten hamasi siyasetçileri dinlemeyi bırakacak. Onlara laf yetiştirip, abesle iştigal etmeyi kesecek. Birbirlerine  yakınmayı zırlamayı, hır gür veya dır dır etmeyi unutacak.

    “Karşıt-bağımlı direnişler” ile “bağımsızlık” filan kazanmadığını, sadece iktidarın gücünün sürdürülür ve daha güçlü kılındığını anlayacak.

    Her şeyden önce de kendine veya basiretsiz eski kuşaklara acımaktan ve kendi öğrenilmiş çaresizliğini bil(mey)erek yeni kuşaklara aktarmaktan vaz geçecek. Gençlerine böyle kucak açacak, sıcak ve güvenli bir yuva olacak.

    Sonuç olarak Türkiye, “özgürlük” sınırlarını liyakatle tanımlamadan “kurtuluş”; bireysel veya kolektif olarak kendi haddini bilmeden de “demokratik”, iyi, güzel ve ahlaklı yaşamın olamayacağını ancak böyle yaşayarak öğrenecek. 

    Siyaset
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikFransa Başkanlık Seçimleri: Adaylar, Söylemler, Tartışma Konuları ve Anketler
    Sonraki İçerik Kulüp ve Sınırları | İpek Maya Saygın & İvo Molinas

    Diğer İçerikler

    Videolar

    Parlamenter Sistem Nasıl Geri Gelecek? | Çavuşesku’nun Termometresi #252

    8 Mayıs 2025 Melis Konakçı, İlkan Dalkuç ve Burak Bilgehan Özpek
    Yazılar

    Savaşların Kazananı Olur Mu?

    7 Mayıs 2025 Oytun Meçik
    Yazılar

    Türkiye’de Serbest Gazeteciliğin Geleceği: Zorluklar ve Çözüm Yolları

    3 Mayıs 2025 Gökhan Korkmaz

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    Turkey and Israel: Intense Geopolitical Rivalry from the Mediterranean to Central Asia

    8 Mayıs 2025 D84 INTELLIGENCE Reza Talebi

    Savaşların Kazananı Olur Mu?

    7 Mayıs 2025 Yazılar Oytun Meçik

    Dünya Gündemi: İsrail Gazze’yi Kalıcı Şekilde İşgale Hazırlanıyor

    6 Mayıs 2025 Bültenler Bahadır Çelebi

    Türkiye’de Serbest Gazeteciliğin Geleceği: Zorluklar ve Çözüm Yolları

    3 Mayıs 2025 Yazılar Gökhan Korkmaz

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}