Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • SenSensizsin
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • Avrupa Gündemi
      • ABD Gündemi
      • Altüst
    • D84 INTELLIGENCE
      • Kitap Yorum
      • Göç Sorunu
      • Başkanlık Sistemi Projesi
      • Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi
      • Herkes için Siyaset Bilimi
      • Yapay Zeka
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » Oligopolle Mücadele ve Rekabet: Lezzet Ankara Tartışması
    Yazılar

    Oligopolle Mücadele ve Rekabet: Lezzet Ankara Tartışması

    Caner Gerek30 Haziran 20218 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    [voiserPlayer]

    Türkiye gündemi içerisinde en önemli konulardan biri olmamakla birlikte Ankara Belediyesi’nin Lezzet Ankara adlı uygulaması entelektüel tartışma ortamının ilgisini çekmekte. Sıfıra yakın maliyetli bir iş olduğunu iddia eden fikri ciddiye almayı bir kenara bırakırsak, gördüğüm kadarıyla farklı bakış açılarıyla Güneş Aşık ve Cem Özen tartışmaya güzel katkılarda bulundu. Ben de rekabet ve serbest piyasa ilişkisini inceledikten sonra devamında neden belediyenin bu uygulamasının başarılı olma ihtimalinin düşük olduğuna değinerek katkıda bulunmaya çalışacağım.

    Yazıya öncelikle serbest piyasanın tanımı üzerinden başlayalım. Investopedia bir sözlük sitesi olarak serbest piyasayı şu şekilde tanımlamakta: Serbest piyasa, açık rekabete, kâr amacına ve üretim araçlarının özel mülkiyetine dayalı bir ekonomik sistemdir (1). Collins English sözlüğüne göre ise “Kapitalistlerin rekabet ortamında kâr için mülklerini işletme veya yönetme özgürlüğü ile karakterize edilen, üretim, dağıtım ve mübadele araçlarının özel mülkiyetine dayalı bir ekonomik sistemdir.” (2). Her iki tanımda da görüyoruz ki aslında serbest piyasa dediğimiz şey rekabet üzerinden tanımlanmakta. Yani serbest piyasa rekabeti arzu eden bir sistem. Arzu etmesine sebep olarak ise rekabetin olmadığı durumda tüketici ve emeğin daha az tercih özgürlüğüne sahip olmasını söyleyebiliriz. Bunun yanında rekabet net bir fiyat sinyali oluşturarak arz ve talebi yönlendirme yetisine sahiptir. Rekabet evrimsel bir sürece götürür. Gücü dağıtarak tüketiciye daha fazla seçenek sunar, verimliliği arttırır, size daha fazla büyüme, kalkınma ve inovasyon vaat eder. Rekabet sayesinde aşağı gelen fiyatlarla tüketicinin alım gücü, refahı artar. Rekabetin olmadığı durumda ise az sayıda kazanan olur. Az sayıda kazananın olduğu yerde tüketici rekabetin getirdiği avantajlardan yararlanamaz. Çünkü tekel ve oligopol yapılar fiyat yapıcıdır (price maker) ve fiyatı tüketicinin vermeye razı olduğu fiyatın en yüksek noktasına koymaya çalışır ve tüketici ödemeye razı olduğunun altında bir fiyattan ödeme yapamazsa tüketici refahı (consumer welfare) elde edemez. Rekabet yoksa daha az start-up firması olur, daha düşük büyümeler görülür, emek de daha düşük ücretlerle çalışmak durumunda kalır. Ekonomik büyüme yüksek bile olsa toplumun geneli bu ekonomik büyümeden faydalanamaz. Dolayısıyla, rekabet içeren bir serbest piyasa arzu etmemizin birçok nedeni var. Buradan serbest piyasa savunusunda arzu edilenle gerçeğin farkına geçeyim. Yani hayatın arzu etmediğimiz şekilde akışına.

    Türkiye’nin de içinde bulunduğu dünyada rekabet ortamı gittikçe ortadan kalkmakta. Sektörlerin çoğu birkaç firmanın hüküm sürdüğü oligopol bir yapıda. Sorun tekel yapı değil oligopol yapı. Birkaç büyük firma sektörün neredeyse tamamına yakınına hâkim konumda. Rekabeti önlemek için ya rakip gördükleri firmaları satın alıyorlar ya da birleşme yoluna gidiyorlar. Bu birleşmelerin mantığında, firmaların büyüdükçe ölçek ekonomisinden faydalanacakları ve piyasaya daha ucuza mal ve hizmet sağlayacakları öngörüsü yatıyor. Fakat, maalesef büyüklük her zaman daha ucuzluğu getirmiyor. Bir Federal Reserve araştırmasına göre şirket birleşmeleri çok düşük bir verimlilik artışına neden olurken fiyatları da yukarı çekiyor (3). Böylece büyükler birleşmelerle daha çok kazanıyorlar. Daha çok kazanmak yatırıma dönüştüğü taktirde bütün bu tartışmayı belki aksi yönde tartışabilirdik ama şu an olan bu bile değil. Daha çok kazananlar kazançlarını reel ekonomiye yatırmıyor. Onlar paralarını finans piyasasında değerlendiriyorlar. Bu durum da dönüp hissedar olarak onların daha çok kazanması için daha çok üretim maliyetlerinin kısma talebine ve daha düşük ücretlere yol açıyor. Rekabetin bu hali gücü dağıtmıyor, bilakis gücü birleştiriyor. Bu da bizim arzu ettiğimiz bir şey olmamalı. Bir şeyleri hayal ediyoruz onun olmasını istiyoruz ve hatta bunun doğru olması için dünyaya o gözle bakıyoruz ama maalesef olmuyor. Tezgâhta olan başka bir şey var. O nedenle serbest piyasa savunurken sonsuz bir imanla kendimizi de kandırmayalım; ortada arzu edilir bir rekabet yok.

    Lezzet Ankara’nın girdiği piyasa da aslında bir üst paragrafta bahsettiğim bir piyasa yapısında. Platform işletmesi olması nedeniyle alıcı ve satıcıları bir araya getiren biraz da zor bir yapı. Ama Schumpeter’in inovasyon için geçici bir süre tekelvari bir yapıda olunması önerisi için de fazla inovatif olamayacak bir yapı. Gördüğüm kadarıyla bu yapıda iki majör oyuncu var. Bunlardan birisi sanılanın aksine 2019 yılında yemek işine girdi, ondan önce tekelvari bir yapı vardı. Piyasa çok büyük ama rekabet ortamı oluşmamış. Dolayısıyla, böyle bir piyasaya bir kamu kuruluşunun girmesi rekabete aykırı dersek resmin bütününü okumamış oluruz. Olmayan rekabet ortamı kamu kuruluşu geldi diye bozulmuş olmaz. O nedenledir ki mevzu basit bir şekilde kamunun devreye girip rekabeti bozması durumu değil. Bilakis kamu devreye girdiği için tam da rekabetin getirdiği birtakım faydalardan bahsetmemiz mümkün. Şöyle ki, Ankara’daki binlerce firma rekabet ortamında fiyat belirlerken komisyon ödemekten kurtulacak ve böylece rekabetin o en başta bahsettiğim arzu edilir faydası hem geniş tüketici kitlelerinin hem de yemek firmalarının lehine olabilecek. Tabii her şey belediyenin arzu ettiği şekilde giderse. Maalesef hayat böyle de akmıyor.

    Burada tartıştığımız vaka lokal bir kamu kuruluşunun özel sektörle rekabet etmesi durumu. Ankara Belediyesi bütçe açısından Lezzet Ankara’yı iki şekilde uygulayabilir diye varsayıyorum: yüksek bütçe ya da düşük bütçe. Karşısındaki rakiplerinin büyüklüğünü düşününce rekabet edebilmesi için yüksek bir bütçe ayırması gerekir. Yazılım, iş geliştirme, iletişim, promosyon ve geniş müşteri hizmetleri gibi farklı birçok alanı kapsayan yüklü bir yatırım yapması gerekir. Olayı basit bir yazılım işine indirgemek yapılacak en büyük hatalardan. Belediye bu bütçeyi ayırabilecek bütçeye sahip aslında, burada bütçe ayırabilme kapasitesi var. Fakat, bunu yaptığınız zaman belediye olarak yine de yüklü bir harcamanın altına girmiş olursunuz ve bu yüklü harcamayla rekabet etmeye çalıştığınız sektör hakkında herhangi bir tecrübeniz, bir bilgi birikiminiz yok. Karşıdaki firmalardan birisinin 21 yıllık tecrübesi bulunmakta iken diğeri dünyaya açılmaya başlamış durumda. Belediye olarak belli ki siz pandemi döneminde aniden verdiğiniz kararla, çok hazırlıklı olmadığınız bir alanda bu rakiplerle rekabet etmeye çalışacaksınız. Daha da ötesi rakiplerinizin tüm ülkede hizmet etmesi nedeniyle yatırımlarında ölçek avantajı var, siz ise dar bir alanda hizmet verdiğiniz için bu avantajınız yok, rekabet daha da zor. Haliyle, lokal bir kamu kuruluşunun, böyle yüksek bir bütçeyi alanı olmayan bir sektöre harcamasını desteklenecek bir durum olarak göremiyorum. Herhangi bir tecrübe ve birikim olmadan deney yapma işine giriyorsunuz demektir. Deney bir süre sonra rekabette kalabilmek için maliyet kısmını tamamen göz ardı etmenize kadar götürebilir çünkü rakipleriniz oligopol gücüne sahip olduğu için sizi buna zorlar. Böyle bir deneyin içine de sizin şahsi olmayan paranızla girebilirsiniz ancak. Yok eğer düşük bütçe ile rekabet etmek istiyorsanız zaten lokal bir belediye olarak rekabet edemezsiniz, böyle bir projenin de zaten desteklenir olması mümkün değil.

    Bir diğer nokta olaya fazla üretici yönlü bakış açısı. Bu platformlar üretici ve tüketicilerin bir araya geldiği platformlar. Sadece üreticinin değil, tüketicinin de geçiş yaptığı durumda üreticinin faydasına bir durum. İkisinden birisi eksik olduğunda sistem işlemiyor. O nedenle tüketici için de cezbedici olması lazım. Cezbedici olması için başta fiyatların aşağıya gelmesi gerekir. Geçmiş tecrübelerime dayanarak, komisyon maliyetlerinin sadece üreticiye yarayacağı, fiyatların ise yerinde kalacağı yönünde bir tahminde bulunabiliyorum. Fiyatlar yukarı yönlü yapışkandır. Fiyat kısmen düşse bile tüketici için hala geçişe yeterli olmayabilir çünkü, platform değiştirmenin tüketici için bir de geçiş maliyeti var. Oligopol yapılar (müşteri) yapışkanlığı üreten kuruluşlardır. Bunu ortadan kaldırmanız için de yine belediye platformunun yüklü harcamalar yapması gerekir. Bu durum da yine yukarıda bahsettiğim sıfıra yakın tecrübe ve yüksek bütçe ile iş yapma sorununa bizi götürüyor ve bu geçişin garantisi de yok. Bu nedenlerle ben projeyi desteklemiyorum. Desteklemezken özel sektörden ziyade aslında kamu kuruluşunun rekabet edemeyeceğini düşünüyorum. Rekabet etmeye çalışırsa da büyük maliyetlere katlanacağını ve nihayetinde amacından da sapacağını düşünüyorum. Peki neden cezbetti?

    Yeterince hesap bilgisi olmayan ama destek bulan bu proje için iki şey bana kalırsa yanlış şekilde bizi cezbediyor. Yapanın Mansur Yavaş markası altında Ankara Belediyesi olması ve rakiplerinden birinin (haklı bir şekilde) antipatik bir şirket olması ve çalışanlarıyla olan ilişkilerinde oldukça problemli olması. Bu projeyi destekleyenler, Melih Gökçek döneminde yapılmış olsa bu projeyi desteklemiş olacağını sanmıyorum. En azından şahsım adına konuşayım, projeyi bugün desteklememekle birlikte Gökçek yönetimindeki bir belediyede çok daha olumsuz bakardım. Çoğumuzun da böyle düşündüğüne eminim. O nedenle geleceği düşünmeden kişilere güvenerek bir projeyi desteklediğinizde o geçici makam sahibi o koltuktan kalktığı zaman ortaya çıkacak sorunları da optimizasyonun içine katmanız gerekir. Şahıslar üzerinden olaya bakmak bizi uzun dönemde hataya götürür. İkinci yanlış cezbedici neden olan ise Yemeksepeti firmasına olan antipati. Antipati duyulan özel sektör şirketiyle mücadele ise onu kamu kuruluşunun karşısına oyuncu olarak atmak değil, daha fazla rekabete sokacak ortam yaratmaktır.

    Özel sektörle daha fazla rekabeti sağladığımız durumda bu karşılaştığımız sorunlar kısmen de olsa ortadan kalkacaktır. O nedenle odaklanmamız gereken, rekabetsizliğin sonucunu ortadan kaldırmaktansa rekabetsizliği ortadan kaldırmamızdır. Sorunların çözümünü yanlış yerde aradığımız için de projeyi desteklemiyorum ama serbest piyasayı savunanların baktığı noktadan bakmanın da artık doğru olduğunu düşünmüyorum. Çünkü piyasayı savunanlar da savunduğu rekabetin arzu edilir sonuçlarını bulmaya motive olmaktan uzak. Kamunun rekabeti bozmasına serbest piyasa çıktılarını (output) savunarak argüman üretiliyor ama serbest piyasanın mevcut halinin o çıktıları vermediği için de şu an için hayali bir çıktı savunuluyor.

    Projeyi desteklememekle birlikte bir belediyenin tekil bir davranışla piyasa oyuncularıyla mücadele etmesinin gittikçe kaybolan rekabet kadar önemli bir sorun olduğunu düşünmüyorum. Rekabetsizlik sorunu neredeyse tüm sektörleri sarmış çok daha büyük ve tartışılması gereken bir sorun. Rekabetsizlik haliyle ortaya çıkan eşitsizlik durumu devam ettirilebilir değil. Buradan da aslında varmak istediğim bir son nokta var: Sürdürülebilirlik. Dünyada her geçen gün daha da önem kazanan bir kavram veya bir yön. İktisat tartışmalarının en merkezine oturmuş bir kavram. O nedenle sürdürülebilirlik kavramı olmadan yapılan hemen hemen her iktisadi tartışma büyük eksiklik içerir. Sürdürülemez olanları savunmaya devam edersek (ya da en azından bu kısmını görmezlikten gelmeye devam edersek) sürdürülebilir olanları bile kaybeder hale gelmemiz kaçınılmaz gözüküyor. Sürdürülebilirliği sağlamak için de tüm paydaşları (hissedarlar-işçiler-tüketiciler-çevre) optimizasyonun içine koymak gerekiyor. Bu nedenle de önümüzdeki asıl sorun serbest piyasa savunurken rekabetin ölmesini izlemek ve sürdürülemez noktaya adım adım yaklaşmak.

    Fotoğraf: Quino Al


    1)https://blogs.cfainstitute.org/investor/2012/07/16/capitalism-it-is-as-much-about-cooperation-as-competition/

    2) https://www.collinsdictionary.com/dictionary/english/capitalism

    3) Blonigen, B. A., & Pierce, J. R. (2016). Evidence for the effects of mergers on market power and efficiency (No. w22750). National Bureau of Economic Research.

    Ekonomi
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikAfganistan’ın Geleceğinde Türkiye’nin Rolünü Tartışmak
    Sonraki İçerik İstanbul Sözleşmesi Özel Yayını | Konuk: Berrin Sönmez

    Diğer İçerikler

    Yazılar

    Komünizmin Rıza Nur’u: Aclan Sayılgan

    28 Mayıs 2025 Kadir Serkan Selçuk
    Yazılar

    Krizler Çağında Umut Ekmek: Gençler Gıdanın Geleceğini Geri Alıyor

    26 Mayıs 2025 Elif Menderes
    Yazılar

    Lozan Anlaşması, 1924 Anayasası ve Komisyon

    23 Mayıs 2025 Armağan Öztürk

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    Komünizmin Rıza Nur’u: Aclan Sayılgan

    28 Mayıs 2025 Yazılar Kadir Serkan Selçuk

    Dünya Gündemi: ABD-AB Gümrük Müzakereleri, Rusya’dan Ukrayna’ya Yeni Hava Saldırısı, Venezuela Seçimleri

    27 Mayıs 2025 Bültenler Bahadır Çelebi

    Krizler Çağında Umut Ekmek: Gençler Gıdanın Geleceğini Geri Alıyor

    26 Mayıs 2025 Yazılar Elif Menderes

    Lozan Anlaşması, 1924 Anayasası ve Komisyon

    23 Mayıs 2025 Yazılar Armağan Öztürk

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}