Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • SenSensizsin
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • Avrupa Gündemi
      • ABD Gündemi
      • Altüst
    • D84 INTELLIGENCE
      • Kitap Yorum
      • Göç Sorunu
      • Başkanlık Sistemi Projesi
      • Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi
      • Herkes için Siyaset Bilimi
      • Yapay Zeka
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » Meselelerini Mesele Etmeyen Ülke
    Yazılar

    Meselelerini Mesele Etmeyen Ülke

    Burak Dalgın19 Temmuz 20244 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    En büyük meselemiz, meselelerimizi çözememek. Bir düşünün. Son on yılda neyi hallettik? Kültürel fay hatları gibi karmaşık ve duygusal alanlar bir yana, enflasyon, taksiler, başıboş sokak köpekleri, depreme hazırlık gibi alanlarda ne başardık? Onu da geçtim, rasyonel bir çözüm müzakeresi yaptık mı?

    Türkiye için söylenen, “bir hafta haber izlemeyince çok şey kaçırdığınız, bir yıl haber izlemeyince hiçbir şey kaçırmadığınız ülke” tarifi maalesef doğru. Sürekli bir hayhuy içinde koşturuyoruz. Ancak meselelerimizin çoğu yıllar boyu halledilmeden öylece duruyor. Ülkemizin genel gündemi çocukluğumdakiyle benzer. Uluslararası kantara çıktığımızda görüyoruz ki senelerdir yerimizde sayıyoruz –mesela dünya ekonomisindeki payımız ve ekonomik sıralamamız, doğduğum yıldaki seviyeyle aynı. Üstelik bu, “çok hareket-az ilerleme” meselesini mesele eden de pek yok.

    Meseleleri mesele etmemenin dört büyük zararı var:

    Birincisi, vasatlık. Refah seviyemizi, günlük hayat kalitemizi, gelecek ufkumuzu kanıksamak, donmakta olanların üzerine çöken ölüm uykusundan farksız. Üstelik, yaşadığımız devrin yepyeni meydan okumalarını (yapay zeka, iş kavramının geleceği, göç dalgaları) konuşabilmek için eski sorunlarımızı çözmemiz gerekiyor. En önemlisi, vasatlık sürekli kendini besleyen konforlu bir döngü –ciddi bir gayret sarf etmeden ondan sıyrılmak mümkün değil.

    İkincisi, fırsat maliyeti. Türkiye, konumu ve büyüklüğü sebebiyle pek bir şey yapmasa da dünya ortalaması kadar büyür, dünya ortalaması seviyesinde şartlara kavuşur. Ancak, biz yerimizde sayarken bazı benzer ülkeler bizi geçip gider. Mesela, ben ilkokula başlarken Türkiye ile Güney Kore aynı kişi başı milli gelire sahipmiş. Bugün onlar bizim dört katımız. Mesela, bugün lise sona geçen oğlum doğduğunda Türkiye ile Polonya benzer seviyelerdeydi. Polonya artık “Batı Avrupa” standartlarında değerlendiriliyor. Unutmayalım: Geri getiremeyeceğimiz tek kaynak, zamandır.

    Üçüncüsü, çetrefillik. Meseleleri halının altına süpürünce, çoğu durumda meseleler karmakarışık hale geliyor. Çözümün  maliyeti artıyor. Hatta bazı durumlarda reçete öyle acı hale geliyor ki tedaviye başlamayı kimsenin gözü kesmiyor. Başıboş sokak köpekleri meselesi bunun en güncel örneği.

    Dördüncüsü, duygusal etkiler. Sorunlar yıllar boyu çözülmeyince toplum, “kendini kurtaran kaptan” bencilliği, “bizden adam olmaz” yılgınlığı ve “dünya bizi kıskanıyor” kibri arasında sıkışıyor. Bunun neticesi kuralsızlık, güvensizlik veya “aşırı” diye nitelenen siyasi hareketlerin yükselişi olabiliyor.

    Neden Böyle?

    Bu durumun sebeplerini düşününce aklıma dört temel sebep geliyor:

    Birincisi, ülkemizde başarısızlığın maliyeti düşük. Sorumluluğu anonim hale getirmek yaygın: bazen dış güçler, bazen kader, bazen doğa, bazen belli toplumsal kesimler, bazen de muğlak bir “hepimiz.” Çözüm beklentisinin düşmüş olması ve yılgınlığın yayılması bu eğilimi daha da besliyor.

    İkincisi, coşkulu nutukların rantı yüksek. Kutuplaşmanın yükseldiği her ortamda olduğu gibi performans değil cafcaflı bir temsil önem kazanıyor. Doğal olarak karar vericiler buna göre şekilleniyor. Üstelik, bu durum kamusal alanı yok ettiği için makul çözümün aranacağı ve buna rızanın üretileceği kanallar tıkanıyor.

    Üçüncüsü, çözümsüzlüğü sürdüren aktörler var. “Aktör” kelimesini özellikle kullanıyorum, zira bunların bir kısmı adeta tiyatro sahnesinde rol icra ediyor. Mesela maksimalistler –çetrefil konuların aslında çok basit çözümleri olduğunu, bunları kendilerinin keşfettiğini ve ancak onların dedikleri harfiyen uygulanırsa işlerin hallolacağını düşünenler. Mesela ahlakçılar –problemlerin rasyonel müzakerelerle değil ahlaki prensiplerle çözüleceğini söyleyenler. Mesela “sorun yok”çular –toplumun bir kesiminin sıkıntı duyduğu bir alanı kendilerine dokunmadığı veya siyasi/ kültürel hassasiyetlerine uymadığı için “yok” farz edenler. Mesela “genel geçer”ciler –kimsenin karşı çıkmayacağı temel prensipleri söyleyip sorunun nasıl hallolacağını geçiştirenler. Mesela demagoglar –kutuplaşma üzerinden şöhret/siyasi rant devşiren ve konuların uzamasından doğrudan yararlananlar.

    Dördüncüsü sebep ise bir şekilde yapılan hamleler kurumsallaşamıyor. Siyasi, ekonomik ve sosyal hayatta atılan adımlar kısmi ya da konjonktürel kalıyor.  

    Nasıl Çıkarız?

    Bu durumu değiştirmek için üç adımla işe başlayabiliriz:

    Birincisi, kararlılık. Meseleleri mesele etmemenin bizatihi bir mesele olduğuna karar vermemiz lazım. Bu başlangıç noktasından sonra fırsat ve tehditleri görebileceğimiz vizyona, belirsizlik içinde zor kararları alabilecek iradeye ve bunları eyleme geçirecek icraatçı yaklaşıma ihtiyacımız var. Geçen yıl İzmir İktisat Kongresi’nde yaptığım Yeninin Yürüyüşü konuşmamda bunları açıklamıştım (video: https://www.youtube.com/watch?v=y2Q6PZgQXM8&t=1s metin: https://benimpencerem.com/yeninin-yuruyusu-vizyon-irade-icraat/)

    İkincisi, kamusal alan. Sorunların gündeme getirildiği ve müzakere edildiği alanları oluşturmalıyız. Bu TBMM komisyon toplantılarından öğrenci kulübü sohbetlerine, sosyal medya hesaplarından kişisel bloglara, kamu idarelerine verilen dilekçelerden gönüllü faaliyetlere kadar uzanan çok geniş bir saha. Buna ilaveten, kendi görüşümüzü desteklese bile, nefret dili, hakaret, tehdit vb. ile kamusal alanı terörize eden üslupla mücadele etmeliyiz.

    Üçüncüsü, konu bazlı ittifaklar. Marifet iltifata tabidir. Çözüm getiren seslere, tüm diğer görüşlerine tamamen katılma gibi gerçekçi olmayan bir çıta koymadan destek vermeliyiz. Rasyonel ilerleme ancak konu bazlı işbirliği veya ittifaklarla mümkün.

    Meseleleri mesele ettiğimiz, meseleleri çözdüğümüz ve giderek daha “lüks” meselelerle karşılaştığımız günler diliyorum.

    Fotoğraf: Daria Glakteeva 

    Ekonomi L1 Siyaset
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikBir gün biz de emekli olur muyuz? | Enes Özkan & Bahadır Çelebi | Varsayılan Ekonomi S2 #2
    Sonraki İçerik NATO 75. Yıl Zirvesi: İlerleme mi Gerileme mi?

    Diğer İçerikler

    Yazılar

    Yeni Anayasa Yeni Türkiye Demek Değil

    30 Mayıs 2025 Armağan Öztürk
    Yazılar

    Komünizmin Rıza Nur’u: Aclan Sayılgan

    28 Mayıs 2025 Kadir Serkan Selçuk
    Videolar

    Parlamenter Sistem için Yol Ayrımında mıyız? | Berk Esen | Çavuşesku’nun Termometresi ÖZEL #255

    28 Mayıs 2025 Berk Esen, Burak Bilgehan Özpek, İlkan Dalkuç ve Melis Konakçı

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    Yeni Anayasa Yeni Türkiye Demek Değil

    30 Mayıs 2025 Yazılar Armağan Öztürk

    Komünizmin Rıza Nur’u: Aclan Sayılgan

    28 Mayıs 2025 Yazılar Kadir Serkan Selçuk

    Dünya Gündemi: ABD-AB Gümrük Müzakereleri, Rusya’dan Ukrayna’ya Yeni Hava Saldırısı, Venezuela Seçimleri

    27 Mayıs 2025 Bültenler Bahadır Çelebi

    Krizler Çağında Umut Ekmek: Gençler Gıdanın Geleceğini Geri Alıyor

    26 Mayıs 2025 Yazılar Elif Menderes

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}