Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • SenSensizsin
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • Avrupa Gündemi
      • ABD Gündemi
      • Altüst
    • D84 INTELLIGENCE
      • Kitap Yorum
      • Göç Sorunu
      • Başkanlık Sistemi Projesi
      • Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi
      • Herkes için Siyaset Bilimi
      • Yapay Zeka
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » Bildiğimiz Dünyanın Sonu: Liberaller için bir Strateji Önerisi
    Yazılar

    Bildiğimiz Dünyanın Sonu: Liberaller için bir Strateji Önerisi

    Burak Bilgehan Özpek18 Mart 20208 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    [voiserPlayer]

    Yakın tarihimizde birçok küresel tehditle karşılaştık. Nükleer bir savaşın kapısından döndük, 11 Eylül’ü ve birçok terör saldırısını gördük. Gözümüzün önünde iç savaşlar yaşandı. Devletlerin yıkılışlarına, işgal edilmelerine tanık olduk. Milyonlarca insanın ümitsizce ülkelerini terk edişlerini izledik. Bu tehditlerin her birinin devletin varlığıyla veya yokluğuyla yapılabilecek bir açıklaması olabilir. Mesela, Küba Füze Krizi’ni devletler arası dibi olmayan rekabetin bir zirvesi olarak ele alabiliriz. 11 Eylül ve ulus aşırı terörizmi, Ortadoğu’da zayıflayan devlet kapasitesinin ve dışlayıcı rejim tipinin bir sonucu olarak görebiliriz. İç savaşları, savaşan grupların devlet olma arzusu ve aralarındaki egemenlik kurma çatışması ile açıklayabiliriz. Milyonlarca sığınmacıyı, çöken devlet otoritesinin sonucu olarak görebilir, geri kalmış ülke hükûmetlerinin yönetim başarısızlığından bahsedebiliriz.

    Bu açıklamaların hepsi, tehdidin bir şekilde devletler tarafından üretildiğini ve yine devletleri hedef aldığını iddia edebilir. Dolayısıyla, güvenliği sağlayacak aktör de yine devletin ta kendisi olarak ön plana çıkar. Bahsi geçen krizlerin ürettiği sorunlardan korunmak için devletin eteklerine tutunmak, ondan kol kanat germesini beklemek ise şaşırtıcı değildir ancak kısır bir döngüye işaret eder. Güvenlik sorunlarını devletler yaratır ve yine devletler çözer. Devlet, bu sorunları çözdükçe kaim olur ve yine kendinin çözeceği yeni sorunlar üretmeye devam eder.

    Hâl böyleyken liberaller kısır döngüyü kıracak bir müdahalede bulundular ve devletin güvenlik tanımlaması yaparken devlet dışındaki aktörleri hiçe saymasına karşı çıktılar. Devletin güvenli hale gelmek için devlet dışındaki aktörleri güvensiz hale getirmesine itiraz. Uluslararası güvenlik sorunlarının müsebbibi olarak, hem ülke içinde hem de dış politikada herhangi bir kurala bağlı olmayı reddeden yönetim anlayışını işaret ettiler. Onlara göre, içeride ve dışarıda bir hukuk ile sınırlandırılmış devletin diğer devletlere tehdit oluşturma riski azalır, bu tip devletlerin birbirleriyle dayanıklı bir barış kurma şansı ise artar. Diğer bir ifadeyle barışı ve güvenliği tehdit eden devlet değil, sınırsız yetkiye sahip olan denetlenmeyen devlettir. O halde güvenliği sağlayacak olan şey daha fazla devlet değil daha az devlettir.

    Ne var ki, son günlerde hepimize hayatı zindan eden Covid-19 salgını bu tartışmanın dışında bir olguya işaret ediyor. Bir yandan, güçlü devletler ile rekabetçi uluslararası ilişkiler arasındaki ilişki zayıflayabilir, çünkü bu sefer tehdit bir devletten kaynaklanmıyor. Dolayısıyla, geleneksel güvenlik anlayışının enstrümanları ile kazanılacak bir savaş yok ortada. Öte yandan, bütün insanlık tedirgin ve devletlerinden daha da güçlenmesini, “gerektiği takdirde” yerel ve uluslararası hukukun dışına çıkmasını talep edebiliyorlar. Bu her bakımdan ilginç bir tablo ortaya koyuyor. Güçlü, egemen devletlerin olduğu ancak uluslararası güvenliğin devletler tarafından tehdit edilmediği bir senaryo mümkün mü?

    Her Hobbesçu’nun Rüyası

    Covid-19 salgını, henüz aşısı olmayan bir virüsün insanlar arasında hızlı bir şekilde yayılması ve ölümcül bir hastalığa sebep olmasıyla ortaya çıktı. Coronavirüs, kısa sürede neredeyse bütün dünyada görülmeye başlandı. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, bireylerde yükselen güvenlik ihtiyacı, kadir-i mutlak bir devlet arayışına yöneldi. Devlet eğer meşruluğunu vatandaşlarını güvende tutma sorumluluğundan alıyorsa, piramidin en alt basamağında, yani hayatta kalma durumunda çanlar çalıyordu. Yaşanan güvenlik kaygıları, insanların hayatlarında daha fazla devlet düzenlemesi talep etmesiyle, bu düzenlemeleri yapmayan hükûmetleri ise sorumsuzlukla suçlamasıyla taçlandı.

    Bu durum benim aklıma Hobbes’un “doğa durumu” diye tasvir ettiği dönemi getiriyor. Zira, tarih boyunca, yeryüzünde yaşayan bütün insanların devlete özgürlüklerini devretme konusunda evrensel olarak bu kadar hevesli bir dönem yaşanmış mıdır bilmiyorum. Hobbes’un doğa durumu insan doğası ve kaynakların kıtlığının yarattığı bir rekabetin sonucudur. İnsan hayatta kalmak ister ve bunun için rekabet etmek zorundadır. Yani bir insanın, bir diğerine verdiği zarar onun kötü birisi olduğunu değil hayatta kalma iradesine sahip olduğunu gösterir. Dolayısıyla, her insan aslında hem tehdidin öznesi hem de nesnesidir. Bu kaçınılmaz bir gerçekliktir ve herkesin herkese karşı olduğu anarşi ortamına işaret eder. İnsanların bu kaotik durumdan çıkmaları ise özgürlüklerini bir üst otoriteye devretmeleri ve bunun karşılığında başkaları tarafından öldürülmeme garantisine kavuşmasıyla mümkün olmuştur. (Hatta Hobbes’a göre bir idam mahkumunun becerebiliyorsa hapishaneden kaçma hakkı vardır çünkü amacı insanların başkaları tarafından öldürülmesini önlemek olan devletin bizzat bir vatandaşını öldürmesi sözleşme dışı bir eylemdir).

    Hobbes’un imdada çağırdığı her şeye gücü yeten devlet bu doğa durumunun sonucudur. Korona günleri de birçok açıdan bu dönemi andırır. Her insan aslında virüsün hem kaynağı hem de hedefidir. Sokaklarda, konserlerde, okullarda, maçlarda, diskoteklerde, kafeteryalarda, kahvehanelerde veya ibadethanelerde oluşan kalabalık sadece orada bulunan insanları değil toplumun geri kalanını da tehdit eder. Bu yüzden insanlar devletten başka insanların özgürlüklerini kısıtlamasını talep etme hakkını görür kendinde. Talebin gerekçesi ise oldukça ikna edicidir, çünkü hayatta kalmak diğer bütün özgürlüklerden önemlidir.

    Bu durum devletin özel alanlarımızı ve ilişkilerimizi düzenleme sürecine müdahil olmasıyla sonuçlanır. İlginç bir şekilde bundan herkes mutludur. Bu kadir-i mutlak devlet, insanın tek kaygısının hayatta kalmak olduğu bir dönemde geride kalan bütün özgürlükleri ihlal etme hakkını elinde toplar. Bunun sorgulanmasını bile toplumun istikbaline yönelik bir kasıt olarak kabul eder ve kolaylıkla savuşturur. Dolayısıyla, Hobbes’çu ütopyada siyaset ölür ve siyasi sistem kusursuz bir bütünlük arz eder.

    Mamafih, Hobbes’un devleti dikensiz gül bahçesi değildir. Devlete verilen gücün karşılığında beklenen şey hayatta kalmaktır. Devletin zafiyeti oldukça tatsız neticeler verir. Bütün gücü elinde toplayan otoriteden, kaynakları insanları hayatta tutması için harcaması beklenir. Bu yüzden sağlık sisteminin hatasız çalışması gerekir. Karantina uygulamasının eksiksiz, kusursuz ve sistemli olması elzemdir. Sosyal hayattan çekilmeye zorlanan insanların kendilerini hayatta tutacak gıdalara erişiminin sorunsuz devam etmesi şarttır. Aksi takdirde sözleşme bozulur ve devletin elde ettiği güç ödeme tarihi geçmiş bir borç senedine dönüşür.

    Her Hobbesçu’nun Kabusu

    Hobbes’un tasavvur ettiği devletin kendi unsurlarını korurken sahip olması gereken materyal bir gücü olması gerekir. Bu güç kendi sınırları içinde güven yaratırken, sınırları dışında ise bir korkunun tetiklenmesini beraberinde getirir. Bu durum, devletler arası rekabetin, silahlanma yarışının, savaşın ve sömürünün oluşmasına yardım eder. Devlet olmak, doğa durumundaki insana benzeyen şekilde, kendini ayakta tutma amacını taşırken diğer devletleri huzursuz etmeyi doğurur. Hobbes’a göre bu oldukça normaldir ve gerçeğin bir yansımasından başka bir şey değildir. Devletler, eğer yaşamak istiyorlarsa, bu rekabete girmek zorundadır. İnsanlardan farklı olarak onlar egemenliklerini bir üst otoriteye devretmek ve bir dünya hükûmetinin altında konumlanmak istemezler. Keza, insanlar uyur, yer, sevişir, tuvalete gider vs. Yani hayatın her anını tehditleri karşılayacak bir bilinç ile geçiremezler. Oysa devletler için bu durum farklıdır. Onların hazır kıta orduları vardır ve kendilerini koruyabileceklerini düşünürler. En kuvvetsiz devlet bile, girebileceği ittifaklar ile hayatta kalacağını, egemenliğini koruyacağını ve unsurlarının güvenliğini sağlayacağını hesap eder. Dolayısıyla, rekabetçi bir ortamda bulunmak egemenliği devretmekten evladır. Günün sonunda, iç politikada ölen siyaset dış politika alanında olağan hızıyla devam eder.

    Ancak Covid-19 salgını bu tabloyu değiştireceğe benziyor. Devletler, salgının yaratacağı ekonomik yıkım sebebiyle muhtemelen kaynaklarını askeri teknolojiler yerine sağlık sistemlerine aktaracaklar. Bunun sebebi, vatandaşlarının güvenliğine yönelen tehdidin başka bir devletten kaynaklanmaması. Var olan tehdidi bertaraf etmenin yolu daha fazla radar sistemine para yatırmaktan değil daha fazla tıbbi yatırım yapmaktan geçiyor. Bu başlı başına devletler arası rekabeti ve gerilimi düşüren bir duruma işaret ediyor. Tehdidin devlet kaynaklı olmaması ve insan hayatını ciddi bir şekilde riske atacak olması, devletleri bir süre jeopolitik fantezilerden koparacak ve daha gerçek, ölçülebilir işlerle iştigal etmeye zorlayacaktır.

    Bir çatışmanın olmayacağı küreselleşmenin murat ettiği iş birliğinin de kendiliğinden ortaya çıkacağını söylemiyor elbette. Hatta, Covid-19’un küreselleşmenin hızını düşüren bir etkisi olacağı muhakkak. Sınırlar arası kolay geçişlerin, hızlı seyahatlerin, çabuk hallolan vize alma süreçlerinin sonuna geliyor olabiliriz. Mart ayı içerisinde birçok akademik konferansın iptal edilmesi bizi bekleyen gelecek hakkında çok şey anlatıyor. Bu durum muhtemelen ekonomik büyüme rakamlarında da benzer şekilde görülecek ve küreselleşme bir süre olumlu ve olumsuz etkilerinden arınmış yavaş bir hızda devam edecek.

    Peki devletler atomize ve birbirinden kopuk mu yaşayacak? Sanırım hayır. Sağlık temelli uluslararası işbirliği platformları muhtemelen daha fazla önemsenecek. Geri kalmış ve gelişmekte olan ülkeler ise bağlarını kopardıkları batı temelli finansal örgütler ile ilişkilerini yeniden tesis edecekler. Mesela, uzun süredir IMF ile ilişkisini kesmekle övünen Türk hükûmetinin IMF tarafından sağlanacak krediye direnebileceğini sanmıyorum. Eğer bir fırsata çevrilirse, IMF ve Dünya Bankası gibi kurumlar sayesinde Türkiye ve benzeri ülkelerdeki birçok sosyal ve siyasal problem de ekonomik yardım paketlerinin bir koşulu olarak çözülebilir. Kısacası, uluslararası işbirliği artacak ancak bunun lokomotifi muhtemelen devlet dışı aktörler yerine devletler olacak.

    Kötümser Olmamayı Becermek

    Güvenlik krizleri devlet otoritesine duyulan ihtiyacı arttırır. Buna şaşırmamak ve direnmemek gerekir. Hatta bu tip dönemlerde devlet kapasitesinin yüksek olması, toplumu sağ ve sol aşırıcılıktan da koruyabilir. Merkezi temsil eden elitin bu yüzden ideolojik komplekslere girmeden, pragmatik olarak, gerekli bütün tedbirleri alması gerekir. Fransa’nın sosyal devlet paradigmasına hızlıca uyum sağlaması, İspanya’nın özel hastaneleri kamunun idaresine alması, Almanya’nın zor durumdaki firmalar için hazırladığı iktisadi yardım paketleri liberalizmden sapmayı değil merkezin esneme kapasitesini gösterir. Bunu yapmak ve başarmak zorundalar. Aksi takdirde, virüsü göçmenlerin getirdiğini iddia eden, ortalığı velveleye vermeye hazır sağ radikallerin ve bu salgını  neoliberal düzenin yıkılması için fırsat gören devrimci veya popülist sol grupların önü açılacaktır.

    Eline bu kadar güç verilen devletlerin salgın sonrası bundan vazgeçip vazgeçmeyeceği ise bence bu resim içerisinde tali bir soru. Her devlet toplumunun şeklini almaya ve onunla pazarlık ederek ilerlemeye devam edecektir. O yüzden devletin bu güçten vazgeçip vazgeçmeyeceğinden çok; kriz süresince toplumun nasıl dönüştüğüne odaklanmak, sivil toplumu ayakta tutmak ve toplumsal dayanışmaya vurgu yapmak gerekiyor. Bu noktada, özgürlük konusunda hassas liberallerin yapması gereken güvenlik riskinin en yüksek olduğu anlarda devletin rolünü sorgulamak değil, devlet ile bu krizden sonra eşit şartlarda masaya oturabilmek için gerekli sivil ağları örmekten geçiyor. 

    Foto: Robert Anasch

    Siyaset
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikPostmodernizme Liberteryen Bir Giriş
    Sonraki İçerik Eşitsizlik Verilerinin Anlatmadıkları

    Diğer İçerikler

    Yazılar

    Post-PKK Düzeni ve Türk Siyasetinde Muhtemel Değişiklikler

    16 Mayıs 2025 Armağan Öztürk
    Yazılar

    Küçük Partilerin Oy Oranını Hesaplamak Neden Zordur?

    15 Mayıs 2025 Salih Yasun
    Yazılar

    Yatırım mı Sömürü mü?: ABD ve Ukrayna Arasında Tartışmalı Maden Anlaşması

    14 Mayıs 2025 Cem Özen

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    Post-PKK Düzeni ve Türk Siyasetinde Muhtemel Değişiklikler

    16 Mayıs 2025 Yazılar Armağan Öztürk

    Transformation of the Sovereign in Liberal Democracy and Criticism of Liberalism from Schmitt’s Perspective

    16 Mayıs 2025 D84 INTELLIGENCE Deniz Nas

    Küçük Partilerin Oy Oranını Hesaplamak Neden Zordur?

    15 Mayıs 2025 Yazılar Salih Yasun

    Yatırım mı Sömürü mü?: ABD ve Ukrayna Arasında Tartışmalı Maden Anlaşması

    14 Mayıs 2025 Yazılar Cem Özen

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}