Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • SenSensizsin
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • Avrupa Gündemi
      • ABD Gündemi
      • Altüst
    • D84 INTELLIGENCE
      • Kitap Yorum
      • Göç Sorunu
      • Başkanlık Sistemi Projesi
      • Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi
      • Herkes için Siyaset Bilimi
      • Yapay Zeka
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » Avrupa Birliği: Ne Seninle Ne Sensiz
    Yazılar

    Avrupa Birliği: Ne Seninle Ne Sensiz

    Burak Dalgın8 Mayıs 20247 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    9 Mayıs 1950’de Fransa Dışişleri Bakanı Robert Schuman Fransa ile Batı Almanya’nın kömür ve çelik sanayilerini tek çatı altında birleştirmeyi öneren bir deklarasyon yayınladı. Bu sektörel işbirliği adımı Avrupa Birliği’nin temelini attı. Bu yüzden 9 Mayıs Avrupa Günü olarak kutlanıyor.

    Bu vesileyle bazen imrendiğimiz, bazen kızdığımız; hem ciddi bağlarımız bulunan hem halimizin sürüncemede olduğu; özetle ne onunla ne onsuz yapamadığımız Avrupa Birliği’ni konuşalım. Tehditleri, fırsatları ve atılabilecek adımları ele alalım.

    I.

    15 Eylül 1961. Marmara Denizi’nin ortasında bir hücumbottayız. Teknede elleri kelepçeli yirmi kişi var. Bu kişiler, 27 Mayıs sonrası kurulan ve hukuk tarihimize bir utanç olarak geçen Yassıada Mahkemesi’nin idama mahkûm ettiği Demokrat Partililer.

    İstiklal Harbi Kahramanı, devrik Cumhurbaşkanı Celal Bayar yanındaki kişiye sorar: “Fatin Bey, bize şu Ortak Pazar’ı anlat.”

    Fatin Bey, yani Fatin Rüştü Zorlu, idam mahkûmu değilmiş gibi anlatmaya başlar. Avrupa Ekonomik Topluluğu 1957’de kurulmuştur. Bundan sadece iki sene sonra, 1959’da da Türkiye Avrupa Ekonomik Topluluğu’na başvurmuştur.

    Devrik Dışişleri Bakanı bu konuşmanın ertesi günü katledildi. Ama Türkiye’nin Avrupa yolculuğu hâlâ sürüyor.

    II.

    Bu yolculuk hayli zorlu oldu, oluyor.

    1987’de tam üyelik başvurusu yaptığımızda henüz komünist blokta olan Polonya, Çek Cumhuriyeti, Macaristan gibi ülkeler üyelikte yirminci yıllarını dolduruyorlar.

    1996’da Gümrük Birliği’ne girdiğimizde yepyeni icatlar olan cep telefonu ve internet bugün hayatımızın doğal birer parçası.

    1999’da aday ülke ilan edildiğimiz gün doğan bebekler üniversiteyi bitirdiler.

    2005’te tam üyelik müzakerelerine birlikte başladığımız Hırvatistan on bir yıldır tam üye, avro kullanıyor ve Schengen serbest dolaşım bölgesine katıldı.

    Büyük bir heyecanla başlayan ve ciddi adımlar katedilen bizim sürecimiz ise 2016’dan beri fiilen dondu. İlişkilerin tek konusu düzensiz göçmenler haline geldi.

    İşe böyle bakınca hepimizin içine bir yılgınlık çöküyor. İnsanın “aman boş verelim” diyesi geliyor.

    Ama bu doğru bir yaklaşım değil.

    Kalkınmamız için doğru değil.

    Hukuk ve demokrasimiz için doğru değil.

    Ülkemizin büyük potansiyelini hayata geçirmemiz için doğru değil.

    Üstelik, “aman boş verelim” demek Avrupa için de doğru değil.

    III.

    Kalkınma ile başlayalım.

    Öncelikle, 200 milyar doları aşan bir hacim ile Avrupa Birliği en büyük ticaret partnerimiz. Oraya 100 milyar doların üzerinde ihracat yapıyoruz. Yüzde 40 pay ile en büyük ihracat pazarımız. Onlardan da neredeyse o kadar mal alıyoruz. Yani, ticaretimiz tam dengede.

    Halbuki ülkemizin diğer ülkelere ciddi bir dış ticaret açığı var: Geçen yıl 70 birim ihracata karşılık 100 birim ithalat yaptık. Dile kolay, 100 milyar doların üzerinde açık verdik. Dış ticaret açığımızın yüzde 70’i ise iki ülkeye: Çin ve Rusya!

    Döviz kazandığımız bir diğer alan turizm. Orada da tablo benzer. Geçen yıl 19 milyon Avrupalı turist ağırladık. Toplamdaki pay ihracatın aynısı, yüzde 40 mertebesinde.

    Üstelik, Avrupa Birliği en büyük dış yatırımcımız. Son yirmi yılda ülkemize doğrudan yatırım olarak gelen, yani iş ve aş yaratmaya kalıcı olarak gelen paranın yüzde 60’ı Avrupa Birliği ülkelerinden. Sadece 2023 yılında 10,6 milyar dolardan bahsediyoruz.

    Yanı başımızda 750 milyon nüfusu (AB nüfusu 450 milyon), 19 trilyon dolar milli geliri ile dünyanın en büyük üçüncü nüfusuna, en büyük ikinci ekonomisine sahip bir dev var.

    Kalkınma meselemizi kalıcı olarak çözmek için bundan yararlanmak zorundayız.

    IV.

    Hukuk ve demokrasi ile devam edelim.

    Ülkemizde en üst kalitede hukuk ve demokrasiyi Avrupa istiyor diye değil, vatandaşlarımız buna layık olduğu için istiyorum. Brüksel öyle dedi, Strasburg böyle dedi diye değil; Anadolu öyle dedi, Trakya böyle dedi diye istiyorum.

    Sayın Cumhurbaşkanı hâlâ aynı fikirde mi bilmiyorum, ancak kendisinin yıllar önce söylediği “Gerekirse Kopenhag Kriterlerinin adını Ankara Kriterleri yapar, yolumuza devam ederiz.” sözüne yürekten katılıyorum.

    Zaten Türkiye Avrupa Konseyi’nin kurucu üyeleri arasında sayılıyor. 1987’de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin denetim sürecine bireysel başvuru hakkını, 1990’da ise Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin zorunlu yargı yetkisini kabul ettik.

    Bununla birlikte gerek düzensiz göç, gerek Gazze’deki zulüm vesilesiyle gördük ki kendisini insanlık ideallerinin merkezi olarak gören Avrupa, iş zora girdiğinde samimiyet testinden geçemedi.

    Ancak, eğri oturalım doğru konuşalım. Avrupa Birliği sürecimizin zayıflamasıyla hak ve hürriyet karnemizin kötüleşmesinin aynı zaman diliminde gerçekleştiğini de unutmayalım. Demek ki bu süreç bizim için önemli bir çıpa.

    V.

    En önemlisi ülkemizin büyük potansiyeli.

    Avrupa’nın en büyük yüzölçümüne, en büyük nüfusuna ve en büyük şehrine sahibiz.

    35 yaşın altındaki nüfusumuz İspanya’nın toplam nüfusu kadar!

    Sadece üniversite öğrencisi sayımız Bulgaristan’ın toplam nüfusu kadar!

    Batı Avrupa’da yaşayan vatandaşlarımızın sayısı, yani diasporamızın büyüklüğü, Danimarka’nın toplam nüfusundan fazla!

    İstanbul’un ekonomisi Yunanistan’ın toplam ekonomisinden büyük!

    Ancak kişi başı milli gelirimiz hâlâ Avrupa Birliği ortalamasının dörtte biri. Bu büyük potansiyeli kullanırsak ciddi bir hamleyi başarabiliriz.

    VI.

    Peki, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri bizim için önemli de onlar için değil mi?

    İki hafta önce Berlin ve Brüksel’deki muhataplarımın yüzüne çok net şekilde söylediğim gibi, bir o kadar önemli! Zira dünyanın yaşadığı üç büyük dönüşüm ciddi tehditler ve fırsatlar getiriyor. Bu alanlarda Türkiye Avrupa Birliği için çok önemli bir kazanım.

    Birincisi, dijital dönüşüm. Amerika Birleşik Devletleri ve Çin artık tüm diğer ülkelerin çok önündeler. Avrupa regülasyonlar vasıtasıyla kendine bir rekabet avantajı yaratmaya çalışıyor. Bu ne kadar sürdürülebilir, şüpheli. Türkiye’nin dinamik girişimcileri bu konuda önemli bir kaynak olabilir.

    İkincisi, yeşil dönüşüm. Türkiye hem güneş hem de rüzgâr enerjisi kapasitesinde çok avantajlı bir konumda. Üstelik, uzak coğrafyalardan alınan ürünler, karbon salınımı sebebiyle daha “pahalı” hale geliyor. Avrupa’nın hemen yanında bulunan ve çok ciddi bir sanayi kapasitesi olan Türkiye daha da önemli bir üretim üssü olabilir.

    Üçüncüsü, jeopolitik gerginlikler ve sıkıntılar. Eskiden sorunsuz işleyeceği sanılan tedarik zincirlerinin kırılganlığını artık hepimiz anladık. Örneğin Amerika Birleşik Devletleri ile Çin arasında başlayan teknolojik soğuk savaş İtalya’daki araba satışlarını; Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan sıcak savaş Almanya’daki hanelerin ısınmasını; Süveyş Kanalı’nda yaşanan tıkanmalar Fransa’ya Çin’den gelen ürünlerin teslimatını etkiledi. Bunun neticesinde, tedariği çeşitlendirme, yakın ülkelerden satın alma (near-shoring) ve dost ülkelerden satın alma (friend-shoring) eğilimleri artıyor. Giderek daha “korumacı” hale gelen Avrupa ticari bloğu için Türkiye’nin önemi artıyor.

    VII.

    Peki, ne yapalım?

    Kıbrıs gibi yıllardır çözülemeyen meseleler, Avrupa Birliği’nin büyüme kapasitesi, bazı karşılıklı inatlaşmalar ve duygusal yorgunluklar derken herhangi bir adım atmak mümkün mü?

    Üç konu öneriyorum. Çok çetrefilli olmayan, hisleri kabartmayan, iki tarafın da menfaatine olan üç adım. Üç güven artırıcı tedbir.

    Bunlardan birincisi, Gümrük Birliği modernizasyonu. Konuşmamın başında da bahsettim. 1996’da Gümrük Birliği’ne girdiğimizde cep telefonu ve internet yepyeni icatlardı. İhracat demek sanayi demekti. Bugün dijital ürün ve hizmetlerin ekonomideki rolü artıyor. Mikro-ihracatçı girişimcilerimiz ve freelance iş yapan vatandaşlarımız için tek dijital pazarda yer almak, fabrikalarımızın buzdolabı ya da otomobil ihraç edebilmesi kadar önemli. Ticareti engelleyici konuların ortadan kaldırılması ve günümüze uygun bir gümrük birliği hepimizin menfaatine.

    İkincisi, vize süreçlerinin kolaylaştırılması ve vize serbestisi. Vize kuyrukları ve vize sürecindeki ters muameleler doğrusu hepimizin kanına dokunuyor. İşin garip kısmı, bu durum Türkiye’de Avrupa’ya en yakın insanları cezalandırıyor ve Avrupa Birliği’ne ciddi bir antipati yaratıyor. Elbette ki ticarete ve yatırıma takoz koyuyor, kültürel ve akademik ilişkileri frenliyor.

    Oysa Avrupa Birliği Arnavutluk, Sırbistan ve Gürcistan’dan yıllardır vize istemiyor. Geçen hafta öğrendik ki Avrupa Birliği; Suudi Arabistan, Umman ve Bahreyn vatandaşlarına yönelik vize kurallarını yumuşatıyor. Bu ülkelerden yapılan başvurularda bizim vatandaşlarımız için adeta hayal olan beş yıllık ve çoklu girişli vize verilmesi öngörülüyor. İşe olumlu tarafından bakarsak, isteyince adım atılabiliyor. Örneğin, Yunanistan bazı Ege adalarına vizesiz seyahat imkânı sağlıyor. Hatta Başbakan Miçotakis, Ayvalık’tan gelen bir turist gemisini karşılıyor. Vize işini çözmek hepimizin menfaatine.

    Üçüncüsü, her kademede diyaloğun artırılması. Yüksek Düzeyli Diyalog toplantılarından sivil toplum kuruluşlarının ziyaretlerine, Erasmus’tan Eurovision’a kadar her adım, hepimizin menfaatine.

    Bu üç konuda atılacak adımlar hem değer yaratacak hem de yeni adımların kapısını aralayacak. Unutmayalım, II. Dünya Savaşı’ndan sadece beş sene sonra, bir 9 Mayıs günü, Schuman Deklarasyonu ile doğan Avrupa Birliği, siyasi ya da mali bir federasyon olarak değil, çelik ve kömür alanında bir işbirliği olarak yola çıkmıştı.

    VIII.

    Vatandaşlarımızın refah seviyesinde de, hukuk ve demokraside de, fırsatlara erişimde de en iyiyi hak ettiğine inanıyorum. Elbette bunu Avrupalının keyfi olsun diye değil, kendi vatandaşımızın hayat kalitesi artsın diye istiyorum.

    Bu çerçevede, Avrupa Birliği ile ilişkilerimizi rasyonel bir şekilde sürdürmenin bu hedefe erişmemizi kolaylaştıracağını düşünüyorum.

    Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal bundan 37 yıl önce Avrupa Ekonomik Topluluğu’na tam üyelik başvurusunu yaparken “uzun ince bir yola çıkıyoruz” demişti. Nitekim ondan önce ve ondan sonra gelen pek çok hükümet de benzer düşüncelerle, bu yolda yürüdü.

    9 Mayıs Avrupa Günü vesilesiyle, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin, karşılıklı saygı ve menfaati gözeterek tekrar ilerlemeye başlamasını diliyorum.

    Dünya L2 Siyaset
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikİmkansız Yumuşama | Çavuşesku’nun Termometresi #201
    Sonraki İçerik 1 Mayıs’ın Ardından | Çerçeve S3 #30

    Diğer İçerikler

    Bültenler

    ABD Gündemi: Trump’ın İlk 100 Günü, Sol Muhalefet Meydanlarda, Kamuda Tasfiyeler, Mineral Anlaşması

    10 Mayıs 2025 Emrullah Özdemir
    Videolar

    Parlamenter Sistem Nasıl Geri Gelecek? | Çavuşesku’nun Termometresi #252

    8 Mayıs 2025 Melis Konakçı, İlkan Dalkuç ve Burak Bilgehan Özpek
    D84 INTELLIGENCE

    Turkey and Israel: Intense Geopolitical Rivalry from the Mediterranean to Central Asia

    8 Mayıs 2025 Reza Talebi

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    ABD Gündemi: Trump’ın İlk 100 Günü, Sol Muhalefet Meydanlarda, Kamuda Tasfiyeler, Mineral Anlaşması

    10 Mayıs 2025 Bültenler Emrullah Özdemir

    Turkey and Israel: Intense Geopolitical Rivalry from the Mediterranean to Central Asia

    8 Mayıs 2025 D84 INTELLIGENCE Reza Talebi

    Savaşların Kazananı Olur Mu?

    7 Mayıs 2025 Yazılar Oytun Meçik

    Dünya Gündemi: İsrail Gazze’yi Kalıcı Şekilde İşgale Hazırlanıyor

    6 Mayıs 2025 Bültenler Bahadır Çelebi

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}