31 Mart’ta gerçekleşen yerel seçimlerde Cumhuriyet Halk Partisi, 1977 seçimlerinden sonra ilk kez oyların yüzde 37’sini alarak birinci parti oldu. AK Parti ise kuruluşundan bu yana ilk kez sandıktan ikinci parti olarak çıktı.
Türkiye genelinde CHP yüzde 37,8; AKP yüzde 35,5; Yeniden Refah Partisi yüzde 6,2; DEM Parti yüzde 5,7; MHP yüzde 5; İYİ Parti ise yüzde 3,8 oy aldı.
Seçim sonuçları Türkiye’deki tüm partileri muhasebeye davet ediyor. Bu sonuçları iyi okuyarak uygun stratejiler geliştiren partilerin 2028 seçimleri için şansı daha yüksek olacak. Bu durum AKP ve CHP için olduğu kadar diğer partiler için de geçerli.
Seçim sonuçları ilk olarak İyi Parti içinde istifalara ve eleştirilere neden oldu. İyi Partili Bilge Yılmaz, sonuçların ardından 31 Mart gecesi sosyal medya hesabından yaptığı açıklamayla Meral Akşener’i istifaya davet etti. İyi Parti 27 Nisan’da olağanüstü seçimli kurultaya gidecek. Meral Akşener’in ise adaylığı henüz netlik kazanmış değil.
Oldukça sarsıcı ve ilginç sonuçlara sahne olan 31 Mart yerel seçiminde ortaya çıkan genel tabloyu ve İYİ Parti içerisindeki tartışmaları Metropoll Araştırma Başkanı Prof.Dr Özer Sencar’a sorduk.
31 Mart yerel seçiminin iktidar ve muhalefet için sonuçları neler oldu? Siz bu sonuçları nasıl değerlendiriyorsunuz?
İktidarın sadece Ankara ve İstanbul’da değil Türkiye genelinde oyu azaldı ve CHP belediyelerine yönelik bir oy artışı var. Bu sadece Ankara’da ve İstanbul’da olmadı, başka yerlerde de oldu ve belediye sayısı da CHP’nin bu seçimde başarılı olduğu gösteriyor. Veya tersinden söylersek, Erdoğan yanlış adaylarla seçime girdiği ve ekonomiyi kötü yönettiği için başta kendi seçmeni olmak üzere diğer seçmenler tarafından, özellikle de emekliler ve dar gelirliler tarafından adeta cezalandırıldı. Ve bu iki isim, yani İmamoğlu ve Mansur Yavaş, 2028 seçimlerinde potansiyel birer cumhurbaşkanı adayı olduklarını artık bütün kamuoyuna gösterdiler.
Cumhuriyet Halk Partisi 1977’den bu yana ilk defa Türkiye çapında birinci parti oldu ve daha önce Anadolu’da başarılı olamadığı Manisa, Kırıkkale, Denizli, Afyon, Bursa ve Adıyaman gibi illerde belediye başkanlıkları kazandı. Bunun sebepleri nelerdir?
İlk sebep, CHP 2019’da aldığı 11 Büyükşehir Belediyesinin belki 1-2 tanesi hariç hepsinde başarılıydı. Özellikle İstanbul, Ankara, Mersin, Adana, Tekirdağ’da -başkaları da sayılabilir- çok başarılıydılar. Dolayısıyla kamuoyunda bu belediyelerin başarısı CHP’li belediyelerin başarılı olduğu algısını üretti. İkinci husus, Bu başarılı belediye başkanlarının karşısına Erdoğan çok yetersiz ve onlara rakip olamayacak adaylarla çıktı. Özellikle güney illerinde, Ankara’da, İstanbul’da ve Tekirdağ’da. Dolayısıyla güçlü adaylarla sahneye çıkamadı. Muhtemelen Erdoğan’ın kaliteli yetkin eleman havuzunda artık belediye başkan adayı yapılacak eleman bulmakta zorlanıldı. Ve bu zayıf adayların güçlü rakipler karşısında başarılı olması için Erdoğan bizzat kendisi sahaya indi. Sadece kendisi değil aynı zamanda bütün hükümet makamları ve diğer kamu kuruluşları da özellikle İstanbul için bunu uyguladılar. Ekrem İmamoğlu’nun karşısına çıktılar ve bu kamuoyunda bir yeniliyoruz algısı oluşturdu. Özellikle İstanbul’da biz bu durumun etkisini çok net bir şekilde gördük Şubat ayında. İmamoğlu’yla kurum arasındaki fark Şubat ayında 3 puan iken Mart ayında 11 puana çıktı. Bunu sadece İmamoğlu’nun başarısıyla açıklamak mümkün değil. İmamoğlu başarılıydı. Ama karşısında başarısız bir başkan adayı vardı.
İkinci sebep hükümetin ekonomide olabilecek en başarısız noktada olması. Enflasyon, eşitsiz gelir dağılımı, alt gelir gruplarının çok zor durumda olması; adeta açlıkla mücadele eden insanlar var Türkiye’de. Bu insanlar Erdoğan’ı bir şekilde uyarmak adına gittiler sandığa ve CHP’li olmadıkları halde CHP adaylarına oy verdiler. Bir kısım İyi Partililer, Dem Partililer ve diğer mevcut seçmenleri de CHP adaylarına oy verdiler. Genelde Türkiye’de şöyle bir gelenek vardır. Bununla ilk defa karşılaşmıyoruz. Seçmenler destekledikleri partiyi eğer başarısız bulurlarsa, ekonomide başarısız olmak gibi, yerel seçimde onu uyarırlar. Seçimde olan budur. Mesela 2019’da Ak Parti’nin Türkiye genelindeki oyu 20 milyonken Bu seçimde 16 milyona düştü. Yaklaşık 3-4 milyonluk bir oy kaybı yaşandı. Bu oyların bir kısmının muhtemelen CHP’ye gittiğini önümüzdeki günlerde yapacağımız araştırmada göreceğiz. Bir kısım seçmen de sandığa gitmedi. Seçime katılım yüzde 77 ve en büyük sandığa gitmeme oranı da iktidar seçmenlerinde. Muhtemelen CHP’de ve diğer muhalefet seçmenlerinde de sandığa gitmeyen var. Ama CHP seçmeninin büyük kısmı sandığa gittiler. Önceki ölçümlerde bunu gördüm.
Bir tarafta başarılı CHP belediyeleri, öbür tarafta ekonomi, demokrasi ve yargı konusunda son derece başarısız bir hükümet var. Ve bu başarısızlık Ak Parti’nin veya Cumhur İttifakının kendi seçmenleri tarafından da açıkça dile getirilmiş oldu. Çünkü üç buçuk milyon oy kaybı var. Tabii ki bu üç buçuk milyon oy CHP’ye gidip de CHP seçmeni olmuyor.
CHP seçmen sayısını arttırma anlamında 2019’a göre başarı gösterdi. Ama bu önümüzdeki bir başkanlık seçiminde CHP seçmeninde hemen tezahür etmez. Bu seçmenlerin henüz CHP’ye yaklaştıkları kanaatinde değilim. Belli yerlerde gitmiş olabilir; mesela Ankara’da, İstanbul’da bunu rahatlıkla söyleyebilirim. İstanbul’da Cumhur İttifakı seçmeninin yüzde 10’u Ekrem Bey’e oy verdi ama CHP’li olmadılar.
Dolayısıyla, şu anda gördüğümüz kadarıyla CHP 2019’a göre üç buçuk milyon civarında bir oy artışı, Cumhur İttifakı da yüzde 10’luk bir erime sonucuyla karşı karşıya. Ama bu yerel seçimlerin sonuçlarını milletvekilliği seçiminde başkanlık seçimine aynen intikal ettiremezsiniz. Bunun dinamikleri farklıdır. Ak Parti’yi başarısız bulup Yeniden Refah Partisi’ne gidebilir. Ama bir başkanlık seçimi olduğunda Erdoğan’ı terk etmeyebilir.
Geçtiğimiz genel seçimde CHP altı partiyle birleşmesine rağmen bu oy oranını yakalayamadı. Ancak ittifaksız girdiği ilk yerel seçimde ise sandıktan birinci parti olarak çıktı. Sizce CHP seçmeni geçtiğimiz seçimde partisine bir uyarı mı verdi?
Bu bir yerel seçim. Vatandaşlar yerel seçim ile milletvekilliği seçimine farklı yaklaşıyorlar. Ak Partili seçmen de, İyi Partili seçmen de milletvekilliği seçiminde kendi partisine oy verir. CHP buna parti bağlamında yaklaşabilir. CHP ile İyi Parti arasında geçişkenlik var. AK Parti ile MHP arasında da geçişkenlik var. Bu durum milletvekilliği seçiminde yoğun bir şekilde ortaya çıkmaz. Yerel seçimin dinamikleri milletvekili seçimlerden farklıdır. Şu anda CHP birinci parti oldu ama bir erken seçim olması durumunda ikinci parti olur. Çünkü İyi Parti yine kendi oyunu alır.
Seçim gecesi İyi Parti Ekonomi Politikaları Başkanı Bilge Yılmaz sosyal medya üzerinden Meral Akşener’i istifaya davet etti. Sizce İyi Parti’nin misyonu tamamlandı mı?
Hayır, Ocak ayında yaptığımız araştırmada İyi Parti’nin oyu yüzde 9 ile 10 arasında stabildi. İyi Parti adayı İstanbul’da iki puan oy aldı, ancak partisinin İstanbul’daki oyları yüzde 7. Dem Parti adayı iki puan aldı, ancak 10 puan oyu var. Dolayısıyla CHP’nin Türkiye’nin birinci partisi olduğu bir yanılgıdır ve bu propaganda bilerek yapılıyorsa yalandır. Hala Ak Parti bu kadar kötü şartlara rağmen yüzde 33 oy alıyorsa milletvekili seçimlerinde yine Cumhur İttifakı birinci parti olacaktır. Bu ay yapacağımız araştırmayla İyi Parti’nin oy oranlarına tekrar bakacağız. Ancak İyi Parti bitti, bir başkası bitti şeklindeki yaklaşımlar olayların dikkatini dağıtmaya döndü.
Adayları seçilemeyecek seçmenler kendisine en yakın olan partiye oy verirler veya düşman olduklarının karşısındakine oy verirler. İyi Partili ve Dem Partililer kendi adaylarının kazanamayacaklarını bildiklerinden, en büyük düşmanları Erdoğan olduğu için CHP adaylarına oy verdiler. Bunlar CHP’li mi oldular? Hayır, partilerinden kopmadılar, sadece oy kullandılar. CHP’liler birinci parti olduk diye düşünüyorlar. Yarın bir başkanlık seçimi olur pat diye yere düşerler. Seçimlerin kendi özelliklerini dikkatle görmek lazım, acele ve yanlış yorumlar yapmamak lazım.