EYT ve Ötesi: Türkiye’de Emeklilik Sistemi Nasıl Reforme Edilmeli?
Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) kanun teklifi, 28 Şubat 2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’nda görüşülerek yasalaştı. Bu yasa ile son yıllarda emeklilik yaşının ve emeklilik maaşlarının belirlenmesi üzerine birçok tartışma yapıldı. EYT ve buna bağlı olarak ortaya çıkan dengesizlikler, sosyal güvenlik sisteminin sürdürülebilirliği konusunda endişeleri arttırıyor. Emeklilik sisteminin bugünü ve geleceği hakkındaki tartışmaları SGK Uzmanı İsmail Sevinç’e sorduk.
EYT’nin uygulanması sürecinde karşılaşılan ana zorluklar nelerdir? EYT’den ne kadar kişi yararlandı ve daha ne kadar kişi emekli olacak? EYT’nin bütçeye yükü nedir?
EYT uygulamasında en büyük zorluklardan biri, erken emeklilikle birlikte sosyal güvenlik sistemine olan mali yükün artmasıdır. EYT kapsamında emekli olan kişiler, çalışmaya devam etmedikleri için prim ödemeleri de azalmaktadır. Bu durum, emeklilik maaşlarının finansmanında zorluk yaratmaktadır. EYT yasası çıktıktan sonra yaklaşık 2 milyon kişi bir yıl içinde emekli oldu. Bu yıl içinde 500-600 bin kişinin daha EYT kapsamında emekli olmasını bekliyoruz. Önümüzdeki yıl da yaklaşık 1 milyon kişinin emekli olacağını, bu sayının yarısının EYT kapsamında olacağını tahmin ediyoruz. EYT’nin mali yükü yaklaşık 300 milyar TL bandında. Bu rakam, SGK’nın bütçesinin %10’una tekabül ediyor. SGK’nın bütçesi devlet bütçesinin %45’i kadar büyük, bu yüzden EYT’nin mali yükü SGK’nın genel bütçesi içinde oransal olarak yönetilebilir seviyede kalıyor. Ancak bu yük, borçlanmayla finanse ediliyor ve uzun vadede bütçeye ek yük getirebilir.
Erken emeklilik uygulamaları sosyal güvenlik sistemleri üzerinde genellikle olumsuz bir etki yaratır. Erken emeklilikle birlikte maaş ödemeleri erken başlıyor, ancak prim ödemeleri düşüyor. Bu durum, sistemin sürdürülebilirliğini zora sokuyor. Ancak, Türkiye’de EYT’den sonra insanların erken emekli olma talepleri arttı ve bu da sistem üzerindeki baskıyı artırıyor. Uzun vadede sosyal güvenlik sisteminin sürdürülebilirliği için çalışan sayısının artırılması gerekiyor. Şu anda 1,7 çalışan bir emekliyi finanse ediyor. Bu oran önümüzdeki yıllarda düşebilir. EYT ile birlikte emekli olanların sayısının artması, finansal ve psikolojik olarak sistem üzerinde baskı yaratabilir. EYT uygulaması, toplumda farklı gruplar arasında adalet duygusunu zedeleyebilir. Aynı iş yerinde çalışanlar arasında emeklilik yaşı farklılıkları, çalışma motivasyonunu olumsuz etkileyebilir. Sosyal güvenlik politikaları, sadece mali etkilerle değil, aynı zamanda toplumsal etkilerle de değerlendirilmelidir.
1980 doğumlu biri, 1999 yılında işe başladığı için 44 yaşında emekli olabiliyor. Ancak ondan 8 yaş küçük bir arkadaşımın E-Devlet’te emekli olabileceği yaş 62 olarak görünüyor ve 9000 gün çalışması gerekiyor. Bu hesaba dayanarak, EYT sisteminden geri dönülmesi gerektiğini düşünüyor musunuz? Çünkü 44 yaşında emekli olan biri devletten emekli maaşı alıp çalışmaya devam ediyor. Bu, hazine için ekstra yük değil mi?
Kesinlikle ekstra bir yük. Daha önce de belirttiğimiz gibi bu yük yaklaşık 350 milyar TL civarında. Bu yük, devletin bütçesine büyük bir maliyet getiriyor. Geri dönüş zor, olur çünkü kanun çıktı ve haklar tanımlandı. Bundan sonra geri dönmek çok zor. Ancak bundan sonrakiler için bir düzenleme yapılabilir.
EYT çıkarken araya bir yaş kriteri konulmalıydı. Yaş unsuru olmadan yapılan emeklilik dünyanın gelişmiş ülkelerinde yok. Yaş unsuru konulmadan emeklilik mümkün değil. Araya 48, 50 veya 57 gibi bir yaş koyulabilirdi. Kamu vicdanını zedelemeyecek bir yaş sınırı olmalıydı. EYT’nin etkisi büyük olacak çünkü aktif çalışan sayısı az. Hızla yaşlanma sürecine giriyoruz ve genç nüfusumuz azalıyor. Doğum oranları düşüyor ve bu da sosyal güvenlik sistemi için önemli bir sorun. Yaşlı bir nüfusla karşılaşacağız ve emekli olanların sayısı artacak.
EYT’yi durdurma şansı hükümetler için artık yok. Kanun çıkarıldı ve bunun arkasında durmak zorundayız. Bundan sonraki politikalarda taviz vermeden devam edilmeli. Ancak 38 yaşında emeklilik sürdürülebilir değil. Türkiye’de çalışan sayısı az, emekli sayısı fazla. Bu dengenin sağlanması için makul yaşta emeklilik ve iş imkânlarının artırılması gerekiyor. Batı sistemleri birebir uygulanamayabilir, ancak ara formüller bulunmalı. EYT’nin mali yükü büyük, ancak bu yükü yönetmek için uzun vadeli planlar yapılmalı. Kanunlar yapılırken uzun vadeli sosyal güvenlik projeksiyonları da ortaya konmalı. Emekli aylıklarının artırılması gibi konularda dikkatli olunmalı. Her 1 TL’lik zam, bütçede büyük bir yük oluşturuyor. Türkiye’de emekliye 1 lira zam yaptığınızda, aylık 16 milyon TL, yıllık 200 milyon TL ek maliyet getiriyor. Sonuç olarak, EYT’nin etkisi büyük ve bu durumu yönetmek için daha fazla çalışana, makul emeklilik yaşına ve iş imkânlarına ihtiyaç var.
Emeklilik yaşının artırılması veya azaltılması gibi politikaların emeklilik sisteminin genel finansal dengesi üzerindeki etkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu politikaların toplumsal etkileri nelerdir?
Devletler genellikle düşük emeklilik maaşlarını koruma eğilimindedir. Bir kişinin yoksulluk sınırı vardır ve bu sınırın altında kalan emeklilik maaşları, sosyal devlet anlayışı gereği yükseltilir. Örneğin, bir emekli 15 bin TL alıyorsa, bunu 20-25 bin TL’ye çıkararak yoksulluk sınırına yaklaştırmak gerekir. Bu, sosyal devletin bir gerekliliğidir. Ancak bu tür artışlar yapılırken maaşı yüksek olan kesimlerin de talepleri gündeme gelir ve bu da dengeyi sağlar. Burada önemli olan, herkese adil bir artış yapmak ve sosyal adaleti sağlamaktır.
Emeklilik sistemindeki eşitsizlikler ve gelir farkları ile nasıl başa çıkılabilir? Özellikle düşük gelirli çalışanların emeklilik güvenliğini artırmak için ne tür önlemler alınabilir?
Emeklilik maaşlarını artırmak için çeşitli adımlar atılabilir. Örneğin, belirli bir standardı sağlamak amacıyla her emekliye aynı oranda bir artış yapılabilir. Ancak burada önemli olan kişilerin prim ödemelerine göre adil bir artış yapmaktır. Emeklilik maaşlarını belirlerken TÜFE (Tüketici Fiyat Endeksi) gibi ekonomik göstergeleri kullanmak önemlidir. Bu, hem maaşların hem de artışların adil ve ekonomik gerçeklere uygun olmasını sağlar.
Türkiye’deki emeklilik sisteminin uluslararası standartlarla uyumlu hale getirilmesi için hangi adımlar atılmalıdır? Uluslararası tecrübelerden ne tür dersler çıkarılabilir?
Türkiye’nin emeklilik sistemini uluslararası standartlarla uyumlu hale getirmek için bazı önemli adımlar atılması gerekmektedir:
- Kurala Bağlı Yönetim: Emeklilik sistemi, kurala bağlı bir şekilde yönetilmelidir. Sosyal güvenlik kurumunun yapısını bağımsızlaştırmak ve karar alma süreçlerini kurala bağlı hale getirmek önemlidir. Bu, siyasetin etkisini azaltarak daha istikrarlı bir sistem sağlar.
- Erken Emeklilik ve Borçlanma Yasaları: Erken emeklilik ve borçlanma yasaları gibi uygulamalardan vazgeçmek gerekmektedir. Bu tür düzenlemeler, sistemin dengesini bozan unsurlardır.
- Aktüeryal Denge: Sistemin kendi dinamikleri içinde bir aktüeryal denge sağlanmalıdır. Siyaset mekanizmasının bu sistemden uzak durması, sistemin daha başarılı olmasını sağlar.
- Parametrelerin Düzenlenmesi: Emekli maaşları arasında dengesizlikler, erken emeklilik uygulamaları, prim ödeme gün sayıları gibi konularda düzenlemeler yapılmalıdır. Bu düzenlemeler, sistemin genel kabul görmüş emeklilik ilkelerine daha yakın olmasını sağlar.
- Kuralların Tutarlılığı: Kuralların tutarlılığı ve sürekliliği sağlanmalıdır. Türkiye’de sıklıkla kurallar konulup sonradan değiştirilmekte, bu da sistemi sorgulanabilir hale getirmektedir. Kuralların tutarlı ve değişmez olması, sistemin güvenilirliğini artırır.
Bu adımlar atılarak Türkiye’nin emeklilik sistemi, uluslararası standartlarla daha uyumlu hale getirilebilir ve daha sürdürülebilir bir yapıya kavuşturulabilir.