[voiserPlayer]
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın seçim tarihinin öne alınmasına ilişkin imzaladığı karar geçtiğimiz gün Resmi Gazete’nin mükerrer sayısında yayınlandı. Böylelikle cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimlerinin yapılacağı tarih 14 Mayıs olarak netleşti. Seçimlerin ikinci tura kalması halinde ikinci tur 28 Mayıs tarihinde yapılacak. Seçimlere 70 gün kala muhalefet partilerinden oluşan Millet İttifakında ciddi bir adaylık krizi yaşandı ve İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener 2 Mart’ta Saadet Partisinin ev sahipliğinde düzenlenen Altılı Masa toplantısının ardından Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşı çıktığını açıklayarak partisiyle masadan kalkacağının sinyalini verdi. O tarihten 6 Mart’ta ikinci kez Saadet Partisinde gerçekleşen Altılı Masa toplantısına kadar Millet İttifakında önemli bir adaylık krizi çözülmeye çalışıldı ve nihayetinde 6 Mart’taki toplantının ardından CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Millet İttifakının resmi olarak cumhurbaşkanı adayı olduğu kamuoyuna ilan edildi. Adaylık açıklamasının ardından Kılıçdaroğlu, 12 maddelik bir mutabakat metni açıklayarak seçilmesi halinde ittifak içerisinde yer alan parti genel başkanlarının ve İstanbul Büyükşehir ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanları Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın da cumhurbaşkanı yardımcısı olarak görev yapacaklarını duyurdu. Adaylığın bu formülle çözülmesi muhalif kesimlerde ciddi bir heyecan yarattı. İttifak içerisinde yaşanan adaylık krizini, ittifakın nasıl bir yol haritası izlemesi gerektiğini ve yedi yardımcılı cumhurbaşkanlığının nasıl yürütüleceğine dair soruları kamuoyu araştırmacısı ANAR Eski Genel Müdürü İbrahim Uslu’ya sorduk.
Geçtiğimiz hafta muhalefet için neredeyse en uzun haftalardan biri oldu ve Millet İttifakı İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in açıklamalarıyla sarsıldı. Millet İttifakında bir anda patlak veren bu krizin arkasında hangi faktörler yer alıyordu? Ve ittifakın içerisine TİP ve Sol Parti gibi partiler de dahil olacak mı?
Millet İttifakının içindeki fikir ayrılığı başından beri biliniyor. İyi Parti Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığına itiraz etti. Parti içerisinde farklı gruplar var ve onların farklı görüşleri var. Bazıları mezhepsel nedenlerden, bazıları sol bir adaya kendi tabanlarının oy vermeyeceği gerekçesiyle -hani cemaatler namaza dururken insanlar cemaatin sağına girer soluna girmez gibi laflar bile söylendi bu ülkede. Ya da halk arasında yeterince tercih edilmediği, seçmenlerin Sayın Kılıçdaroğlu’nu seçecek kadar desteklemediği yönünde kanaatler var. Sonunda bir uzlaşmazlık çıktı ve masanın beş partisinin kanaatiyle İyi Parti’nin kanaati farklılaşınca bir krize girildi. Dağıldı diyemeyiz, çünkü bir krize girdi. Fakat o andan itibaren benim görüşümü söyleyeyim, İyi Parti seçmenlerinin İyi Parti üzerinde büyük bir baskısı oluştu. İlk önce dev bir istifa dalgası geldi ve ben eminim ki bütün İyi Parti üst yönetiminin telefonu kilitlenmiştir. Aldıkları telefonlarla, gelen mesajlarla, sosyal medya hesaplarına gelen mesajlarla kilitlenmiştir. Çünkü İyi Parti tabanının yüzde 90’nından fazlası İyi Parti’nin masayla birlikte hareket etmesini istiyor. Yani İyi Parti tabanında Millet ittifakına olan destek çok yüksek. İkinci neden, İyi Partililerin iddialarının aksine aslında dört İyi Parti seçmeninden üçünün Sayın Kılıçdaroğlu’na karşı bir negatif bakışı söz konusu değil, bu da çok yüksek bir oran. Geri kalanların da önemli bir kısmı kararsızım diyor, yani açıktan Sayın Kılıçdaroğlu’na oy vermeyeceğim diyenler aslında çok küçük bir azınlık parti tabanı içerisinde. O yüzden benim anladığım kadarıyla o süreç içerisinde İyi Parti tabanından çok büyük reaksiyon gelince parti üst yönetimi başta Sayın Akşener olmak üzere doğru bir şey yaptı ve seçmeninden gelen sese kulak verdi. Ve onların istekleri doğrultusunda tekrar masaya geri döndü. İkincisi, masa genişliyor mu? Hayır genişlemiyor, onlar masaya dahil olmuyorlar. TİP, EMEP bunlar zaten Emek ve Özgürlük İttifakının üyeleri, ama onlar dışarıdan Sayın Kılıçdaroğlu’nun adaylığını destekliyorlar. Yani bunu ileride, önümüzdeki günlerde çeşitli sendikalar, çeşitli meslek örgütleri, çeşitli kadın örgütleri, gençlik örgütleri de açıklayacak, onlar da diyecekler ki biz de Sayın Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığı adaylığını destekliyoruz. Zaten Kılıçdaroğlu’nun bahsettiği, soframızda oturan insan sayısını genişletmek dediği oydu. Soframızdan kasıt masa değildi, daha büyük bir ulusal ittifaktan bahsediyor. Ve o büyük koalisyon kurulmaya başlandı, öyle diyeyim. Çünkü Emek ve Özgürlük İttifakı Sayın Kılıçdaroğlu’nu destekleyeceğini açıkladı. Onun dışında sosyalist partiler platformu desteğini açıkladı. İleride STK’lardan çeşitli meslek örgütlerinden de benzer açıklamalar gelmesi muhtemeldir. Dolayısıyla Millet İttifakı altılı masa olarak devam ediyor ama daha geniş büyük bir koalisyon kuruluyor çeşitli toplum ve seçmen kesimleri arasında.
Millet İttifakı kendi arasındaki krizi henüz aşabilmişken Cumhur İttifakı vekil listelerini neredeyse tamamlamak üzere. Hangi bakanların aday olacağı dahi belirlenmiş. Bu geç kalmışlık Millet İttifakı üzerinde nasıl bir sonuç doğuracak?
Bir geç kalmışlık yok, çünkü resmi seçim takvimi bile açıklanmadı. Önümüzdeki hafta açıklanacak. Resmi seçim takvimi açıklandığında muhtemelen milletvekili listelerinin YSK’ya verilmesi için Nisan’ın ortasına kadar süre verilecek. Tahminimi söylüyorum Nisan’ın ilk ya da ikinci haftasında aday listeleri YSK’ya teslim edilecek. Öyle olursa bugünden bakıldığında neredeyse daha bir ay var milletvekili listelerini oluşturmak için. O yüzden bir şeye geç kalınmadı. 2018 seçimleri de 70 günden kısa bir süre içerisinde yapıldı. Seçim kararının alınmasıyla sandığa gidip oy verilmesi arası 70 günden daha azdı. O yüzden benim gördüğüm bir geç kalma durumu söz konusu değil. Henüz seçim takvimi yok ortada, henüz seçim resmen ilan edilmedi. Pazartesi ya da Salı günü YSK seçim takvimini açıklayacak, o yüzden geç kalınmış bir şey yok.
Muhalefetin milletvekilli listeleri hazırlanırken nasıl bir strateji izlenecek?
Onunla ilgili bir komisyon kuruldu. Birincisi baraj derdi yok hiçbir partinin, çünkü ittifak içerisine girdiğinizde barajı otomatik geçmiş kabul ediliyorsunuz. Burada sorun bir ilde bir milletvekili çıkarmak için almanız gereken o ilin koşullarına göre minimum oy miktarı var. Diyelim ki bu İstanbul’da yüzde 3’e tekabül ediyor. Ya da daha az sayıda milletvekili çıkaran illerde belki yüzde 25 gerekiyor bir milletvekili çıkarmak için, ya da yüzde 30 gerekiyor. İlden ile değişiyor, standardı yok, yasal bir kuralı yok. Küçük partilerin kendi listeleriyle yarışa girmesi durumunda hiçbir ilde milletvekili çıkarmak için gerekli oya ulaşamayacaklarından dolayı o oylar boşa gidiyor. Yüzde 3 alıyor, yüzde 5 alıyor ama yüzde 8 alması gerektiği için o yüzde 5 çöpe gidiyor. Öbür tarafta yüzde 15 alıyor ama yüzde 20 alması gerekiyor, yüzde 15 çöpe gidiyor. O yüzden de bazı yerlerde ittifaklar seçim çevresi bazında yapılacak. Genelde bir Türkiye stratejisi olmayacak, bunu Ocak ayındaki toplantıda söylemişlerdi. Altılı masa toplantısının ardından bir komisyon kuruldu. Seçim çevresi bazlı seçim işbirliği modellerini çalışmak üzere bir komisyon kuruldu. Dolayısıyla seçim kanunun sunduğu bütün esneklikten yararlanacaklar. Bazı yerlerde tek listeyle girilecek, bazı yerlerde iki listeyle girilecek, bazı yerlerde altı listeyle girilecek. Bu seçim çevresinin özelliğine göre oraya yönelik bir taktik geliştirilecek. Sayın Akşener de katıldığı TV programında bunları zikretti, seçim çevresine göre taktikler uygulayacağız dedi. Bununla ilgili bir komisyon da var, o komisyon çalışmalarını sürdürüyor ama biz kamuoyu olarak başka şeylere odaklandığımız için oranın çok farkında değiliz. Teknik bir çalışma sürdürüyor onlar. Oy oranlarına bakılıyor vs. ona göre de senaryo geliştiriliyor. Ve o senaryolar önümüzdeki süreçte genel başkanlara sunulur ve ortaya bir yapı çıkar. Ama böyle bütün Türkiye genelinde bir taktik artık söz konusu olmayacak. Seçim çevresi bazında, yani Kırıkkale’de ne yapacağız, Muş’ta ne yapacağız, İzmir ikinci bölgede ne yapacağız şeklinde spesifik taktikler çalışılacak.
Meral Akşener’in bu çıkışı ittifak içerisindeki dengeleri değiştirdi mi?
Dengeler aynı, bir türbülansa girdi uçak ve sonra türbülanstan çıktı yoluna aynen devam etti. Yani türbülansa girince uçak içerisinde dengeler değişmiyor, onun gibi düşünün. Zaten partilerin masa dışındaki güçlerinden kaynaklanan bir denge söz konusu. O türbülansa girdi ve çıktı, her şey önceki dönemde olduğu gibi gidiyor. Tek yenilik artık bir cumhurbaşkanı adayları var. Bundan önce cumhurbaşkanı adayı henüz belirlenmemişti, o da belirlendi. Onun dışında herhangi bir değişiklik yok.
HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar da partisinin Kılıçdaroğlu’nun adaylığına olumlu baktığını açıkladı. Muhalefetin tek bir aday etrafında birleşmesinin ardından Erdoğan’ın hamlesi sizce ne olacak?
Pek bir hamlesi yok, çünkü dört yıldır tek bir stratejiye yatırım yaptılar muhalefeti dağıtmak üzerine ama muhalefet dağılmadı. Tıpkı bundan önce referandumda olduğu gibi yerel seçimlerde olduğu gibi yine birleşik hareket edecek. Dolayısıyla Cumhur İttifakı açısından ciddi bir dezavantaj var çünkü Cumhur İttifakının oy alabileceği geride bir havuz yok, sadece bağımsız partiler havuzu var. Yani şu an hiçbir ittifakta olmayan partiler, onların belki desteğini almaya çabalayacak, onların ne yapacağını, yani bağımsız partilerin ne yapacağını da önümüzdeki birkaç gün içerisinde görürüz.
Yedi yardımcılı cumhurbaşkanlığı sisteminin sizce artıları ve eksileri neler olacak? Ve bu yedi yardımcılı sistem sahada halka nasıl anlatılmalı?
Bu zaten cumhurbaşkanı yardımcılığı için yeni bir pozisyon. Ama benim gördüğüm her birine belli görev alanları verilecek ve o görev alanlarındaki süreçleri onlar takip edecek. Dolayısıyla da cumhurbaşkanına daha çok vakit kalacak. Yani bütün işi cumhurbaşkanı yapsın şeklinde bir yaklaşımı yok masanın. Ben bunun mümkün olacağını düşünüyorum çünkü aslında bizim sistemimizde bu var. Bakan yardımcıları var ya da belediye başkan yardımcıları var, özellikle büyük belediyelerde 5-6 tane başkan yardımcısı oluyor. Birine imarı veriyor, öbürüne temizliği veriyor gibi, dolayısıyla da yönetmek açısından bu büyük bir kolaylık sağlıyor. Benim tahminim benzer bir şey olacak, belli bakanlıklar arasındaki koordinasyonu belli cumhurbaşkanı yardımcılarına verecek, bunun üzerinden gidecek. Vatandaş onunla ilgilenmez, vatandaşın ilgileneceği tek bir şey var: İşler yürüyor mu? İşler yürüyorsa nasıl yürüdüğüyle vatandaş gerçekten ilgilenmiyor. Yani organizasyon modelleri, yönetme teknikleri falan bu benim sizin ilgilendiğiniz şeyler, vatandaş işin sonuçlarıyla ilgilenir.
Size göre Millet İttifakı nasıl bir kampanya stratejisi izlemeli?
İttifak halinde kampanya yapmanın bir zorluğu var, aday bir partinin adayı değil, ittifakın adayı. O yüzden ittifak seçmenleri arasındaki çeşitliliği gözeten ve ittifakın tüm unsurlarını hesaba katan bir kampanya hazırlanmak zorunda. Aksi takdirde bazı seçmen grupları kendini kampanyaya yabancılaşmış hissedebilir, o yüzden bu önemli benim gördüğüm.
Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada Kemal Kılıçdaroğlu’yla görüşmek istediğini belirtti. Kemal Bey’in bu görüşmeye olumlu yanıt vereceğini düşünüyor musunuz?
Benim gördüğüm önümüzdeki süreçte cumhurbaşkanı adayları zaten birçok kesimi, birçok partiyi ziyaret edeceklerdir desteklerini almak için. O bağlamda görüşülebilir, o bağlamda Sayın Kılıçdaroğlu gidip desteğinizi istiyoruz diyebilir. Fakat eğer zaten Memleket Partisi kendi cumhurbaşkanı adayını çıkaracaksa bir destek talebi de olamaz. O yüzden de Memleket Partisi aday gösterecek mi göstermeyecek mi, burada o görüşmeyi sağlayacak ya da görüşmeyi anlamsızlaştıracak şey oradaki tutumları olur.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun ilk turda cumhurbaşkanlığı seçimini kazanabileceğini düşünüyor musunuz? Sizce seçim ikinci tura kalır mı?
Sadece iki aday yarışacaksa zaten mecburen ilk turda bitecek. Ama daha küçük partilerden bir aday gelecek olursa yine de ilk turda bitme olasılığı çok yüksek.