Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • SenSensizsin
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • Avrupa Gündemi
      • ABD Gündemi
      • Altüst
    • D84 INTELLIGENCE
      • Kitap Yorum
      • Göç Sorunu
      • Başkanlık Sistemi Projesi
      • Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi
      • Herkes için Siyaset Bilimi
      • Yapay Zeka
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » Yeni Milliyetçilik Tartışmalarına İki Şerh
    Forum

    Yeni Milliyetçilik Tartışmalarına İki Şerh

    Ali Tirali24 Temmuz 20226 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    [voiserPlayer]

    Epey bir zamandır milliyetçilik konuşuyoruz. Hararetle konuşuyoruz demeyeceğim;  Birikim’in Haziran-Temmuz 2022 sayısındaki yazılarda görüleceği gibi soğukkanlı, serin bir üslupla konuşuyoruz. Bu şüphesiz hiçbir şeyin sükunetle konuşulamadığı bir tartışma vasatı için olumlu bir gelişme.

    Yeni milliyetçiliği bir nevi siyasi nebula olarak tanımlamak isabetsiz olmaz. Geniş bir boşluğa yayılan, örgütsel anlamda gevşek, hatta çoğu zaman örgütsüz, amorf bir toplumsal küme burası. İçinde merkez sağ ile milliyetçi sağ arasında salınan ve geleneksel Türk sağının liberal ve milliyetçi renklerini çoğulcu biçimde içinde barındıran İyi Parti kadrolarından tipik bir aşırı sağ parti olarak tanımlayabileceğimiz Zafer Partisi taraftarlarına, Bahadırhan Dinçaslan’ın teorisyeni olarak göründüğü, kendini “seküler milliyetçi” tesmiye eden gruba, post-post-kemalizm tartışmalarının görünmez öznesi olan, belki kendisini doğrudan milliyetçi olarak tanımlamayan, ancak patriyotik, sivil milliyetçi pozisyonlara eğilimli CHP’ye yakın gençlere, hararet.org etrafında örgütlenmiş sol-kemalist bir entelektüel çekirdeğe, giderek daha küçük Avrasyacı, sol-milliyetçi ve/ya alt-right gruplara, çevrelere, bireylere uzanan geniş bir nebula. Bu nebulada neşet eden yeni milliyetçilik eski (ülkücü) milliyetçiliğe göre daha seküler, erken 2000’ler ulusalcılığına göre daha etnosantrik.

    Tabii bu düşünsel ve politik hareketlilik, karşısında muarızlarını da kısa zamanda buluverdi. Muarızlar arasında da en belirgin çevreler, çok kaba hatlarıyla Deva Partisi’ne müzahir olan liberaller, muhafazakar-liberaller ve Kürt liberalleriyle, HDP’nin içindeki ve mücavir alanında bulunan ve parti çizgisinin ötesindeki anti-Kemalist pozisyonlarıyla tezahür eden bir çevre. Bir de epey zamandır -haklı veya haksız- Türkiye’deki çoğu politik tartışmanın günah keçisi olan sol-liberaller.

    Elbette bu çok kaba hatlarla çizilmiş resim, panoramanın detay ve nüanslarını vermek için yeterli değil. Ama bu belli-belirsiz manzara içinde bile 2023 seçimleri sonrası ümit edilen restorasyon sürecinin politik istikameti üzerine bir fikir mücadelesi verildiğini görmek zor değil. Bu cedelleşme de genellikle sosyal medyada gerçekleşiyor ve bu mecranın doğası gereği genellikle 40 yaşının altındakiler arasında sözcülerini buluyor. 

    “Seküler milliyetçi” cenahtan Bahadırhan Dinçaslan ile genç kuşağın üretken liberal felsefecisi Hasan Ayer arasında geçtiğimiz günlerde, milliyetçiliğin demokratik potansiyeli ve Kürt meselesi üzerinden bir polemik yaşandı. Bu vesileyle de bahsettiğimiz münakaşalar daha geniş bir çevrede ilgi gördü. Uzun tartışmaları tekrarlamaktan kaçınarak gölgede kalmış iki meseleye şerh düşmek istiyorum. Aşağıda “yeni milliyetçilik” olarak bahsettiğim kavramın, belli bir grubun dar çizgisi olmadığını, bütün nebulayı refere ettiğini tekrar hatırlatırım.

    Birinci konu; yeni milliyetçiliğin bir etnik Türk milliyetçiliği mi, yoksa Kemalist ulus inşa projesinin paralelinde düşünebileceğimiz bir yeni ideolojik açılım mı olduğu meselesidir. Bilindiği gibi Türk, “etnik Türk” demek olduğu gibi aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağıyla bağlı olanların genel ismidir. Bu iki kimliğin birbirini kapsamaması bir vakıa olduğu gibi, değişik siyasi hareketler tarafından bilinçli olarak birbirinin yerine kullanılması siyasi hayatımızda son derece yaygındır.

    Türk milliyetçiliğinin geniş bir kolunun ulus-ötesi ihtirasları olan, pan-milliyetçi bir geleneği muhafaza etmesi manzarayı daha da karmaşıklaştırır. Böyle bir milliyetçi programın söz gelimi Türkiye vatandaşı bir Laz’ı veya Abhaz’ı mı, yoksa Iraklı Türkmen’i, İranlı Kaşkay’ı veya Türk dünyasının başka bir köşesinden bir Türki etnisite mensubunu mu kapsayacağı çetin bir ideolojik problemdir. Ve çoğu zaman buna verilecek bir cevap da mevcut değildir. Bu cevabın yokluğu ise mutlaka bir tutarsızlık sayılmamalıdır, zira böyle bir konuda bir ideal çözüm, mucizevi bir uzlaşma pekala gayrımümkün de olabilir.

    Yeni milliyetçilik bu ikilemde bir taraf seçmeye yatkın: etnik Türk milliyetçiliğine eğilimli görünüyor. Aslında bu konunun adlı adınca konuşulması salt Türk milliyetçiliği açısından değil, Türkiye’deki farklı etnik kimliklerin tanınması ve kamusal görünürlüğü açısından da yeni yaklaşımları beraberinde getiriyor. Muğlaklığın ortadan kalkması belki de ulusal kimliğe dair daha rezervsiz, daha kuşatıcı bir kamusal tartışmayı tetikleyecektir. Tabii bunun için ilk şart demokratik bir kamusal tartışma imkanıdır. 

    İkinci konu ise ilkiyle bağlantılı olarak ulusal kimliğin sınırlarıdır. Türkiye’de son yılların çok travmatik bir meselesi olan kaçak göçün yeni milliyetçiliği güçlendiren başlıca amillerden biri olduğu tartışmaya yer bırakmaz derecede açıktır. Ama yeni milliyetçilik (milliyetçiliğin ve ulus-devletin doğası gereği) Suriyeli, Pakistanlı, Afgan göçmenlerin ulusun parçası olmadığı ve olamayacağı konusunda sarihtir. Fakat ulusun iç sınırları da vardır. Kürt meselesi ve politikleşmiş Kürt kimliği bu sınırların en aşılmazıdır. Bu meselede milliyetçilerin tavrı belirgin olduğu için daha fazla irdelemeye gerek görmüyorum.

    Ulusun ikinci iç sınırı Sünni İslam’dır. Burada bir din olarak Sünniliği değil, politikleşmiş Sünniliği kastediyorum. Bu kimlik zorunlu olarak ümmet kavramında tecessüm eden bir kozmopolitliğe istinat eder ve ulusal anlatının akordunu bozar. Türkiye’deki İslamcı harekette mevcut ulusal kimliğe itirazın rolünün ne olduğu çalışılmamış bir konudur. Ancak en erken 1970’teki Milli Nizam Partisi tecrübesinden itibaren İslamcılar, “milli”yi başka bir millete, “Sünni Milleti”ne referansla kullanmışlardır. Bu, Osmanlı millet sistemiyle ve meşrutiyet İslamcılığıyla da uyumludur, keza kendisinden sonra ortaya çıkan Türk-İslam senteziyle örtüşmese de, çatışma içinde değildir.

    Demek ki Türkiye’nin içinde ulus konfigürasyonuna uymayan ve bu uyumsuzluğunu söz gelimi Kürt milliyetçiliği gibi belirgin bir ulusal ajandayla değil, üstü kapalı bir “quasi-ulus” projesiyle gösteren bir topluluk daha vardır. Bir milliyetçinin bu topluluğa karşı, 1870’lerin Alman İmparatorluğu’nda Otto von Bismarck’ın Katolik kilisesinin nüfuzundan ve etkinliğinden duyduğu huzursuzluğu hissetmemesi mümkün değildir.

    Türkiye’nin kulturkampf’ı Atatürk devrimleriydi. Bu devrimlerin amaçlarına tamamen ulaşmadıklarını söylemek yanlış olmaz. Eğer amaçlarına tamamen ulaşsalardı, Milli Görüş çizgisinden başlayarak İslamcı hareket Türkiye’de mühim kitlesel desteğe sahip olamazdı. Fakat laik ve İslami kimlikleri uzlaştırmayı deneyen devlet projeleri de Türk siyasi hayatında iz bırakmıştır. Bunlardan ilk akla geleni şüphesiz Türk-İslam Sentezi girişimidir. 12 Eylül sonrası Türkiye’nin adı konulmamış resmi ideolojisi olan bu proje ilk başta Türk-İslam-Batı sentezi olarak ifade edilmiştir, fakat sosyo-politik gelişim süreci içinde “batı” lafzı düşmüş, Türk-İslam sentezine dönüşmüştür, son 20 yıl içinde de bu sentezin içindeki İslamlık dozu Türklük aleyhine genişlemiştir.

    Buradan çıkacak sonuç iki ulus tahayyülünün birbirlerinin diyalektik karşıtı olmasa da alternatifleri olduklarıdır. Bu iki tahayyül arasındaki uzlaşma denemeleri, daima birinin (Sünniliğin) lehine sonuçlanan bir netice verecektir. Çünkü Sünni kimlik, kaynağını dini aidiyetten aldığı için hayatın her yönünü kuşatır, her veçhesini anlamlandırır. O bakımdan milliyetçilik açısından dinsel bir kimliği de içererek -ve inatla milliyetçi kalmaya devam ederek- daha geniş bir ulusal proje yaratmak imkansızdır. Ve imkansızlıkla yüzleşme cesareti bir ideolojik arayışın naif-enfantil havadan kurtulup, hakikaten gerçekçi ve tutarlı olabilmesi için yaman bir sınavdır.

    Başladığımız yere geri dönelim: Milliyetçilik konuşmak iyi ve yararlı, en azından birileri belli bir milliyetçilik yorumunu diğer insanlara kuvvet yoluyla empoze etmediği sürece. Hatta böyle bir tartışmadan geçmişin hakkı verilmemiş yorumlarını ve yaklaşımlarını yeniden hatırlamak ve aşmak konusunda bir fayda bile umulabilir. Esasen bu yazıda benim yaptığım da bir nevi odanın içindeki fili göstermeyi denemek. Bu iki şerh de; adı üstünde, birer şerh, tartışmadaki şu veya bu tarafa sorulmuş sorular değil. Mamafih tartışmanın bu meselelerin etrafından dolaşmadan, bunları içererek ilerlemesi hem entelektüel dürüstlük adına, hem de yorumların daha ihatalı olması adına nice faydalar içerecektir.

    Fotoğraf: David Monje

    Siyaset Tarih
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikSPQRCAST S3B5 | Birinci Pön Savaşı – D
    Sonraki İçerik Faiz Kararı, Tüketici Güven Endeksi, Arjantin’de Karaborsa

    Diğer İçerikler

    Yazılar

    Abdülhamid ve Sherlock Holmes

    12 Mayıs 2025 Umut Dağıstan
    Videolar

    Parlamenter Sistem Nasıl Geri Gelecek? | Çavuşesku’nun Termometresi #252

    8 Mayıs 2025 Melis Konakçı, İlkan Dalkuç ve Burak Bilgehan Özpek
    Yazılar

    Savaşların Kazananı Olur Mu?

    7 Mayıs 2025 Oytun Meçik

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    Yatırım mı Sömürü mü?: ABD ve Ukrayna Arasında Tartışmalı Maden Anlaşması

    14 Mayıs 2025 Yazılar Cem Özen

    Dünya Gündemi: Trump’ın Körfez Turu, ABD-Çin Ticaret Savaşlarında Geçici Ateşkes

    13 Mayıs 2025 Bültenler Bahadır Çelebi

    Abdülhamid ve Sherlock Holmes

    12 Mayıs 2025 Yazılar Umut Dağıstan

    ABD Gündemi: Trump’ın İlk 100 Günü, Sol Muhalefet Meydanlarda, Kamuda Tasfiyeler, Mineral Anlaşması

    10 Mayıs 2025 Bültenler Emrullah Özdemir

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}