Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • SenSensizsin
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • Avrupa Gündemi
      • ABD Gündemi
      • Altüst
    • D84 INTELLIGENCE
      • Kitap Yorum
      • Göç Sorunu
      • Başkanlık Sistemi Projesi
      • Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi
      • Herkes için Siyaset Bilimi
      • Yapay Zeka
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » Nuri Bilge Ceylan Filmi Olan Uzak’a Kısa Bir Bakış
    Forum

    Nuri Bilge Ceylan Filmi Olan Uzak’a Kısa Bir Bakış

    İsrafil Özkan26 Kasım 20198 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    [voiserPlayer]

    Küreselleşmenin ortaya çıkardığı önemli sonuçlardan biri mekan ve kültür farketmeksizin bireylerin  aynılaşmasıdır. Moda ekonomileri bizi benzer kıyafetleri, benzer telefonları, aynı yemekleri almaya, aynı şarkıları dinlemeye iterken farkedemediğimiz çok önemli bir sorun bulunmakta. Biz ortak değerler üzerinden aynılaşmayız, bizler piyasanın bizler için hazırladığı değerler üzerinden aynılaşırız. Kimi zaman küreselleşmenin sunduğu kolaylıklar için neleri feda ettiğimizi göremiyoruz, gördüğümüzde ise genelde çok geç kalmış oluyoruz. Geri dönemeyiz, tüm bu hayatı daha rahat ve kolay kıldığını gördüğümüz şeylere arkamızı dönemeyiz. Artık Uzak’ta olduğu gibi hepimiz birer ‘Mahmut’ olmaya adayız.  Mahmut köyünden İstanbul’a ilk geldiği zamanı anlatırken “ben bu şehre geldiğimde cebimde otel param bile yoktu, her şeyi tırnaklarımla kazıyarak kazandım” demişti. Mahmut’un şu an sahip olduğu hayat “azmin zaferi” belki ama Mahmut neleri feda etmişti? Bu hayat için nelere uzak kalmayı göze almıştı? Mahmut’a yakından baktığımızda, önceleri yönetmen olmak ister fakat bunu gerçekleştiremez. Bir reklâm fotoğrafçısı olarak hayatını kazanmaktadır. Nedendir ilk başta anlaşılmaz ama o hayallerini, tutkularını yitirmiş bir kentli olmuştur. Başka bir deyişle Mahmut; 1980’lerin kültürel ikliminde savrulan, ütopyasını kaybeden ve ruhunun masumluğunu yitiren tipik bir orta sınıf aydını haline gelmiştir.

    Mahmut’un durumunu detaylandırmadan önce köyden gelen uzak akrabası Yusuf’tan da bahsederek; Mahmut’un yaşadığı çıkmazı, aynılaşmanın ve kent-kır geriliminin üzerimizde yarattığı etkileri daha rahat anlatabilirim. Yusuf köyünde işsiz güçsüz kalmış, para kazanmak, belki biraz da macera yaşamak için İstanbul’a gemilerde iş bulmaya gelmiş beş parasız, henüz kendine dair hiçbir sorusu olmayan bir genç. Yusuf için ‘uzak’ peşinden koşulması gereken bir düş ama somut olan bir düş: Para ve rahat bir hayat.

    İkilinin yollarının kesişmesiyle; artık Mahmut’un çıkmazları, kentte kaybettikleri bir bir karşımıza dökülecek. Mahmut İstanbul’daki hayatına başlarken mevcut kimliğinden kurtulması gerektiğini farketmişti. Kadir Cangızbay gibi söylersem sosyal kimliğini tümüyle kendisine verilmiş kültürel varlığın inkarı ve tasfiyesi üzerine kurmuştu ya da en azından kurmaya çalışmıştı. Ancak Mahmut’un farkedemediği, belki de fark ettiği ama sonuçlarını göze alamadığı başka bir sorun vardır. Sosyal kimliği toptan tasfiye girişimi, sadece beyhude bir çaba değil, aynı zamanda kendini ağır ağır öldürmekle eş değerdi.  Bunu açarsak biraz, Mahmut izlemeyi alışkanlık haline getirmeye çalıştığı sanat filmlerinden beklediği zevki alamayan, ne olduğunu anlayamadığı ama onlarsız yaşamaya dayanamadığı ‘şeyler’in verdiği acıyı hissetmemek için arayışlara girmiş, sonunda kendisi gibi karısını aldatmış, yalnız yaşamaya başlamıştır. Üç beş arkadaşı dışında kimsesi kalmamış, içine kapanmış, ‘titizleşmiş’ bir bireydir. Titizlik kavramı, hem özel hem politik hayatta mevcut durumu korumak zorunda hissedenlerin, kontrol edemeyeceği değişkenler karşısında tedirgin olanların, kaybedecek çok şeyi olduğunu düşünenlerin çok iyi anlayacağı bir duruma işaret eder.

    Yusuf’un İstanbul’a gelip Mahmut’un evine yerleşmesi ile gerginlik dolu günler başlar. Bu gerginlik kır-kent gerginliği olduğu kadar, kendine ait tek kişilik bir yaşam kuran Mahmut’un kendi iradesi dışında yaşamına giren ikinci bir kişinin ruhunda yarattığı gerginliktir. Mahmut’un kullandığı eşyalarda bile bu tek kişilik yaşamın izlerini sürebiliriz. Evde misafirin yatacağı yatak yoktur, arabası sadece kendi isterse iki kişilik bir taşıta dönüşebilmektedir ve daha bir çok tek kişilik husus. Mahmut kendisini bir yerlere ait hissedemez artık, aidiyet duygusunu yitirmiştir. Artık o köklerinden ayrılmış ‘yalnız bir adam’dır. Annesinin hastalığına bile kayıtsız kalır. Sadece zorunluluktan hastanede annesinin yanında kalır. Bir insanın en çok annesinin yanında aitlik hissetmesi kadar doğal ne olabilir ki ama o annesinin yanında bile yitirdiği duygunun adını koyamaz, ihtiyacını isimlendiremez, çünkü isimlendirmek çağırmaktır; yüzleşmek zorunda kalmaktır.

    Mahmut’u evinde, sokakta, arkadaşlarının yanında ya da çalışırken yüzünde gördüğümüz duygunun adı sıkışmışlıktır. Mahmut’un ait olmak istediği kentli ve modern dünya onu  üstten baskılarken kopmaya çalıştığı geleneksel toplum değerleri ise onu altan ittirmektedir. Mahmut’un gözden kaçırdığı nokta, yeni halin sürdürülebilir kılınması için gerekli malzemeler sağlanması gerekliliğidir. Aksi halde bize miras kalanın dışında bir kültürel kimliğe sahip olma çabası yapaylaşır, kimliğin kullanımı imkansızlaşır ve sahibini kronik bir depresyona sürükler. Mahmut’un da inşa ettiği yeni kimliği yeniden üretim yapamamaktadır. Kimliğini ayakta tutabilmek için kentin, modern olma halinin işlenmiş halde verdiği değerleri nihai değerler olarak alıp kullanmakta ve onlara kendinden bir şeyler katamamaktadır. Bu yüzden dış desteğe olan ihtiyacı, yani moderniteye bağımlılığı artarken kültürel varlığıyla yaşadığı gerilimin acısı da gittikçe dayanılmaz olmaktadır.

    Mahmut arkadaşlarıyla buluştuğu bir gece paranın artık ona huzur vermediği, ortamlarda sadece geçmişini aradığı arkadaşı tarafından da yüzüne vurulur. Mahmut da artık farketmiştir, kendi yeniden üretimini sağlayamamakta, bir anlamda ağır ağır ölmektedir. Bu kısmı biraz daha açma niyetindeyim. Bu sahneyi ilk izlediğimde Mahmut’a yapılan eleştiri aslında her şeyi çokça kolaylaştıracak gibi hissetmiştim. Yeni kimliğiniz ile eskisi arasındaki kategorik ayrımı ortadan kaldırıp aralarındaki uzantısallığı kabul ettiğimizde, yani kır ile barıştığımızda kentte huzur içinde yaşamanın kolaylaştıracağını düşünmüştüm. Bu yazıyı yıllar sonra yeniden ele aldığımda, Nuri Bilge Ceylan’ın bir daha hiçbir zaman Kış Uykusu ve Uzak’tan daha iyi film yapamayacağına gönülden inanarak bu satırları yazdım. Çünkü o  Mahmut’a o masada bu eleştiriyi yapan arkadaştır. Geçmişi ile barışmanın sürdürülebilir bir kimliğin anahtarı olduğuna o kadar inanmış ki, Ahlat Ağacı filminde hiç çekinmeden Sinan’ın mutlu sonunu, babasının temsil ettiği değerler kümesiyle barıştığı an olarak anlatmıştır. Aslında haklıdır böyle yapmakla, çünkü henüz Mahmut’un da Sinan’ın da kişiliklerini çepeçevre saran geriliminin nihayete ereceği günü tarif edebilen çıkmamıştır. Barışmak, bence aşılması gerekenler listesinde o kadar önde ve o kadar kolaydır ki. Asıl süreç çok daha zor, çok daha zaman alacak oldukça karmaşık ve kendine soracak soruları olan herkesin önünde uzanmaktaktadır. 

    Mahmut gümüş köstekli saatini kaybeder. Aslında çekmeceye koymuştur ama bir türlü bulamaz. Neden o saati aradığını pek bilmez ama takıntılı bir inatla bulmaya çalışır. Arayışta olmak ona kendini canlı ve iyi hissettirmektedir, yola devam ediyormuş hissi vardır ve aradığını bulunca sıkışmışlık halinin bir nebze olsun azalacağını hissetmek arzusu vardır. Arama sırasında Yusuf’un odadaki çantası gözüne takılır, biz çantayı aradığını sonraki karede Yusuf’un gözüyle görürüz. Klasik formül çalışmaktadır, evde bir eşya kaybolmuştur ve sorumlusu evdeki düşmandır. Mahmut için bir okuma yaparsak, kaybettiklerinin suçlusu ‘kır’dır. Mahmut için Yusuf’ın temsil ettiği değerler kümesi her şeyin suçlusudur, kopuşunun, eksikliğinin, huzursuzluğunun ve arayışının sebepleri aynıdır. Ancak akış tersine işler tıpkı Mahmut’un çekmecede saati bulduğu sahnede ki gibi, evdeki düşman suçsuzdur. Efendi yanılmıştır. Yusuf odasına girip çantasının karıştırıldığını fark ettiğinde bunun hesabını sor(a)maz ama evdeki misafirlik günlerinin sonuna geldiğini fark etmiştir.

    Son ve oldukça önemli bir sahne olarak, bir gün fotoğraf çekiminden dönerken Mahmut, gün batımında bir köy ve koyun sürüsü manzarası karşısında hayranlığını gizleyemez. Mahmut için adeta eski kültürel varlığınn ete kemiğe bürünmüş hali olan Yusuf “yapalım ağabey, hadi çekelim, hazırlayalım kemerayı” diye ısrarcı olmuşsa da Mahmut için çok geçtir,  koyunlu köy manzarası çekmek, yolundan dönmektir. O artık dönemeyecektir. Çünkü barış hali olmadan iki kimlik arasında ancak uçurum vardır, barış köprü anlamına, kolay geçişler anlamına gelir. Barış olmadan kimlikler arası geçiş, akışkanlık hali mümkün değildir.

    Yusuf’a değinmeden bitirmeyelim yazıyı. İş ararken sahil kenarındaki balıkçı kovalarında çırpınan balıkları görür balıklardan biri dışarıda tek başına diğerleri içinde çırpınır. Yusuf’u da tam olarak böyle tarif edebiliriz. Mahmut onu “yeter artık iş bul, ara çabala biraz, bir tane bile vasfın yok…” diye aşağılarken haklı olup olmadığını düşünür hep.  Mahmut’un iddia ettiği gibi yoksulluğunun sebebi Yusuf’un yeteneksizliği, beceriksizliği miydi bilinmez ama Yusuf yoksulluğu için hiç kendisini suçlamıyor, Necmi Erdoğan’ın tabiriyle “adaletin bu mu dünya” sistemi ile ‘yeteneksizlik’ arasında daha çok ilkine yakın duruyordu. Gemi şirketleri ile ilk konuşmasında “iş yok kardeşim ya” cevabını alınca gittiği kahvede, arkadan İbrahim Tatlıses “dertler derya olmuş ben de bir sandal, devrilip batmışım boğulmuşum ben” diyerek onu ait olduğu yere dönmeye çağırırken sonraki sahnelerden birinde Kıraç “umudun kaybedip pes etmek olmaz” diyerek Yusuf’u bir çıkmaza yönlendiriyordu. Yusuf henüz yoksulluktan kurtulma ümidini kaybetmediği için arayışlara devam edecektir. Çünkü Yusuf’un çabası aslında küreselleşmenin ve kentleşen toplumların Türkiye’yi henüz tam vuramadığı noktalardan birini (nöbetleşe yoksulluk) de barındırmaktadır ve Yusuf da bunun en açık örneğidir. Mahmut’tan sonra onun ilk halini devralacak ve sonrakine aktarmak üzere hazırlanacak kişidir.

    Tüm bu söylediklerimizi filmin sonundaki farenin yapışkan tuzağına takılmasıyla betimleyerek toplarsak, Yusuf kendisine ihtiyaç olmayan kentte sisteme entegre olamamış, geleneksel toplumun çağrısına daha fazla dayanamayıp, yoluna devam edememiş ve köyüne geri dönmüştür. Mahmut ise tuzağa yakalanmıştır, tıpkı fare gibi ne ileri ne geri gidebilmektedir. Fare tuzağı üzerinde son nefesini verene kadar sadece çırpınacaktır ve yavaş yavaş ölecekir. Umarım sevgili Nuri Bilge Ceylan bizlerden önce bu kimlik inşa süreçlerinin sonraki aşamasına dair yeni şeyler öğrenir ve bizi çıkmazlarımızdan kurtarır. Aksi halde onun kimliklerin barışmasına dair kısır anlayışına ya da kentin köşeye sıkıştırdığı ve hiçbir çözüm üretmediği depresif aydın profilleri ile dolu yeni filmlerine katlanmak(!) zorundayız demektir.

    Sonuçta bu harika filmde, Mahmut ve Yusuf arasındaki ilişkinin biçimi küreselleşme, modernite ve geleneksellik etrafında örülmüş değerlerin dışavurumu ve pratik bilgisini vermektedir. Modernizmin ve gelenekselliğin bu ilişkiye kattığı dinamizm döngüsel bir savaş şeklinde işlemektedir. Y. Furkan Arıcan’a göre bu “Mahmut’un kent hayatındaki bitişi ve Yusuf’un o hayat içerisindeki varoluşa yönelik taleplerinin savaşıdır.”

    Kültür Sanat Siyaset
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikBir Siyaset Tümörü Olarak Popülizm ve Popülizmle Başa Çıkma Kılavuzu
    Sonraki İçerik Türkiye’den İran’a Bakmak: Un Davası mı Din Davası mı?

    Diğer İçerikler

    Videolar

    Parlamenter Sistem Nasıl Geri Gelecek? | Çavuşesku’nun Termometresi #252

    8 Mayıs 2025 Melis Konakçı, İlkan Dalkuç ve Burak Bilgehan Özpek
    Yazılar

    Savaşların Kazananı Olur Mu?

    7 Mayıs 2025 Oytun Meçik
    Yazılar

    Türkiye’de Serbest Gazeteciliğin Geleceği: Zorluklar ve Çözüm Yolları

    3 Mayıs 2025 Gökhan Korkmaz

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    Yatırım mı Sömürü mü?: ABD ve Ukrayna Arasında Tartışmalı Maden Anlaşması

    14 Mayıs 2025 Yazılar Cem Özen

    Dünya Gündemi: Trump’ın Körfez Turu, ABD-Çin Ticaret Savaşlarında Geçici Ateşkes

    13 Mayıs 2025 Bültenler Bahadır Çelebi

    Abdülhamid ve Sherlock Holmes

    12 Mayıs 2025 Yazılar Umut Dağıstan

    ABD Gündemi: Trump’ın İlk 100 Günü, Sol Muhalefet Meydanlarda, Kamuda Tasfiyeler, Mineral Anlaşması

    10 Mayıs 2025 Bültenler Emrullah Özdemir

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}