Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • SenSensizsin
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • Avrupa Gündemi
      • ABD Gündemi
      • Altüst
    • D84 INTELLIGENCE
      • Kitap Yorum
      • Göç Sorunu
      • Başkanlık Sistemi Projesi
      • Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi
      • Herkes için Siyaset Bilimi
      • Yapay Zeka
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » Görünen ve Görünmeyen Devlet Yönetimleri
    Forum

    Görünen ve Görünmeyen Devlet Yönetimleri

    Aydan Gülerce1 Haziran 20218 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    [voiserPlayer]

    Bugün, bir yanda 8 yıl önce Gezi Parkı’ndaki ağacı ve yeşili korumak adına kendiliğinden ve lidersiz başlamış, güzel ve masum bir demokratik protesto hareketinin, sonra provokasyonların, başka rantçıların karışması ve polisin orantısız şiddet kullanımıyla çirkinleşmiş ve acıya dönüşmüş görüntüleri. Diğer yanda, öğretim elemanı, öğrencisi, çalışanı olduğu halde yönetiminde söz sahibi olamayan, yerleşkesine bile özgürce giremeyenlerin, üniversitesi için demokratik bir hak talebi olarak başlamış Boğaziçi direnişine, yine devletin güvenlik güçlerinin antidemokratik müdahaleleri.

    Bir yanda geçmişten günümüze kadar birikmiş ve ne kadar susturulmuş veya ört pas edilmiş olsa da iyi gazetecilerin ve siyasetçilerin gün yüzüne çıkardığı kirli siyaset, medya, sermaye ve devlet ilişkilerine ait yığınla bilgi kırıntısı. Diğer yanda tüm bu somut verileri birleştir(e)meyen medya, siyaset veya ortadaki bariz ipuçlarının izini yasal soruşturmalarla sür(e)meyen, iflas etmiş yargı ve halkın sözde temsili, Meclis’in zayıf iradesi.

    Bir yanda iktidar ortaklarının baskıcı devletçi ve eril egemen dili ağdalaştıkça ve milliyetçilik kibiri kabardıkça dolmuş şahsi kasaları. Diğer yanda devletin artık tamamen boşalmış mali rezervleri ve adamakıllı yıpratılmış gücü ve yurt içinde ve dışında yok edilen itibarı.

    Bir yanda, özellikle de son on yılda, ülkenin maddi ve manevi kaynaklarını adamakıllı sömürmüş bir iktidarın devlet yönetimi. Diğer yanda devletin kemikleşmiş bürokrasi-sermaye-medya-mafya ağlarıyla örülmüş ve yıllardır onlarla iç içe geçmiş karmaşık (complex) ve karışık (mixed) yapılanması, muhafazakar zihniyeti ve geleneksel siyaset anlayışı.

    Görünen devlet

    Bütün ayrıntılarını sıralamaya gerek olmayan bu görünürdeki tablo, hemen her an tazelenerek yeniden yaşanıyor. Bu ülkenin sağduyulu insanlarını derinden yaralayan ve çok karmaşık düşüncelere boğan dramatik bir tablo bu. Elbette pandemi ile birlikte adamakıllı yorulmuş insanlara oldukça inişli çıkışlı ve karışık duygular da yaşatıyor.

    Nitekim, en stresli zamanlarında bile gerçeklere tutunabilmiş bu toplumun en güçlü yanlarından birisi de yaratıcı (kara) mizah duygusu. O bakımdan da ağlanacak halimize gülebiliyoruz işte zaman zaman. Örneğin, neredeyse bütün halkın aslında ‘kralın çıplak’ olduğunu bildiği ama söyleyemediği bir ortamda, sosyal medyada dolaşan bir karikatür doğru ve komik geliyor: “Kral çıplak, ama halk porno seviyor!”

    Gerçekten de görünürdeki kolektif tabloyu oldukça trajikomik hale getiren, son haftalarda milyonları başına toplamış tanınmış bir mafya örgütü liderinin veya daha büyük ve kirli zincirlerin bir halkasının kaydettiği ve sosyal medyaya taksit taksit sürdüğü pornografik videolar.

    Her seferinde güncellenen ve kapsama alanı biraz daha genişleyen bu ifşaatlar, sadece devleti yöneten aktörlerin karşılıklı çıkar ilişkilerini gıdım gıdım sergilemiyor. Kolektif hipnoza çoktan girmiş bu toplumu artık, masaya dahil ve davet edilenler ile üstü açık veya kapalı tehditler, topluca izlenen kumarda karşılıklı el yükseltmeler de kesmiyor.

    Gerilimli adrenali esas arttıran, bu oynanan oyunun, masa üstündeki sembolik silahlar ile tetik her çekildiğinde, karşıdakinin hayatta kalma şansının biraz daha azaldığı bir “Rus ruleti” olması. Sonu iyi değil. Tüm izlenenler de sadece örgüt içi kırılmalar veya mafya örgütleri arası çıkar çatışmaları, blöflü veya blöfsüz şantajlar, kişisel çekişmeler, dolayısıyla vuruşlar ve söz konusu olan, aktörlerin bel altı değil; bu ulus-devletin yer altı. Yani “derin devlet”!

    Köklü devlet 

    Modern bir devletin gücü, her şeyden önce bilincinin dışındakilerin fazlalığı kadar, bunların ne kadarının bilincine gelmesine izin verdiğine de bağlıdır. Elbette, bilemedikleri veya henüz muhakeme edemedikleri ile nasıl başa çıktığı; yani karanlığı, korkularını ve kaygılarını nasıl yönettiği de son derece önemlidir.

    İşte bunun için de nitekim, modern bir ulus-devlet, dikey ve yatay kurumsal yapılanma ağının, toplumunun en uç noktalarına ulaşacak biçimde örülmesine öncelik verir. Bu karşılıklı etkileşim ve dolaşım sistemindeki atar, toplar ve kılcal damarların tıkanmadan çalışmasına önem verir. Tüm farklı bireylerini şeffaf bir iletişimle ve eşitlikçi biçimde kucaklayarak yönetemeye özen göstermeyen bir devlet ne temiz kalabilir ne de güçlü olabilir.

    Öyleyse, bizdeki “köklü devlet geleneği” söylemini de iyi çözümlemek ve anlamak gerekir. Bu nakarat, modern devlet ağacının yer üstünde serpilip gelişmesine ve meyve vermesine görünürde olanak vermiyorsa eğer, kökleri yer altında dikey ve yatay yayılarak başka devletlerinkilerle de birbirine dolanmış demektir. Aşı, hastalık tedavisi, toprağın inorganik gübre dahil her türlü kirden arındırılması ve benzeri gibi, doğru çözümlerin öğrenilmesini ve yapılmasını ister.

    Görünmeyen devlet

    Zira, derin devlet, tedavüle yeniden yeniden ısıtılıp sokulan efsanevi bir metafor. Bir zamanların “Van canavarı”, bu topraklarda her zaman kullanışlı “trafik canavarı” veya miyadının bizde ne zaman dolacağı henüz belirsiz yeni bilimci modalar olarak “yapay zeka” ve “nöro-beyin” konuşmalarından pek bir farkı yok. Bu söylemlerin hepsi, üstelik en çok da ve sıklıkla, toplumları dönüştürücü, kurumları özerkleştirici bireyleri arayanlar tarafından kullanılır! Oysa hemen hepsi de bu arzulanan faaliyetler için olmazsa olmaz, gelişimi zaten tereddütlü ve tedirgin öznelerin, özgürleşme istencini kırarak ve toplumsal aktörleri yok ederek, sadece statükoya hizmet ederler.

    Başka bir deyişle, kökleri ne kadar yüzeye yakın veya derin gitmiş olursa olsun derin devlet, görünmeyen devlet yapılanmaları ve sistemik ilişkileridir. İster Türkiye’de ister başka bir ulus veya federal devletin tarihsel yapılanmasında olsun, görünürde olmayan devlet yönetimi, toplumun bilinçaltından (subconscious) ve siyasi bilinçdışından (nonconscious) başka bir şey değildir.

    Toplumun kültürel altyapısı ve talepleri; henüz gelişememiş, dolayısıyla da demokratikleşememiş, sağlamlaşamamış kurumsal yapılanması yeterince güçlendirilmeden ve yetkin yönetilemeyen bir modern devleti bunları ‘baskıcı ‘bir anlayışla “bastırdığını’ düşünelim: Tüm çürük toplumsal yapılarının sızdırdığı, hakça karşılanamamış hatta yok sayılmış, susturulmuş veya cezalandırılmış insani gereksinimlerin hepsi birleşerek, sadece yeraltı örgütlenmelerini besler ve güçlendirir. 

    Yeni medya/medyatik yenilik

    Her yeni episodu sosyal medyaya geldikçe, başkalarının ve bir öncekinin tıklanma veya izlenme rekoru kıran, bu yeni medyatik fenomen, tam da Türkiye’deki yeni medyanın aradığı iyi bir oyuncu. Tam da bir yandan tüketici kapitalizmin teknolojik yenilikçilik (innovation) hırsına ve büyüsüne kapılmış, bir yandan da kendinin en değerli gücü eleştirel yaratıcılığını (creativity) körelten bu toplumun izleyicileri için biçilmiş ideal bir “yeni” kaftan.

    Her ne olursa olsun, henüz böyle (yenilik ve yaratıcılık; oyuncu, özne ve aktör gibi) kavramsal ayrıştırmalara hazır olmasa da pek çok gelişimsel açıdan tam da kritik zamanında gelmiş ve kıvamında yayımlanan bu yeni dizinin, yazının başındaki güncel Türkiye tablosuna eklediği olumsuz, kötü ve umutsuzluğa sevk ettirenler kadar, iyi, olumlu ve umutlandıran yeni yanlarının da oldukça çarpıcı olduğu kanısındayım.

    Bunların her birinden birer örnek noktayı hızlıca ve özet olarak sıralayayım:

    (1) Başta bağımsız yargı ve TBMM olmak üzere, neredeyse tüm devlet kurumları paralize olmuş ve halk hipnotik transa girmiş bir halde. Zaten, kendi öznel sorumluluk ve güçlerini neredeyse tamamen sıfırlamış ve iktidardaki tek kişiye teslim etmiş bir durumdayken, şimdi de toplumsal ve kişisel özgürleşmelerini bu mafyöz fenomen kişinin ifşalarına havale ettiler. Ondan, toplumun demokratikleşmesini tetikleyecek çok güçlü bir eylem bekliyorlar. Hatta, “Hayır, siz bana bakmayın; kendiniz akıllanın, uyanın” minvalindeki uyarılarına rağmen, kurtarılma medeti umuyorlar.

    (2) İronik olan önemli bir husus ise, kendi yarasını, zekasını ve aklını sıklıkla hatırlatan bu şahıs, memleketteki bazı toplum bilimcilerin, aydın ve entelektüellerin burunlarına koyup da hala doğru dürüst kavramadıklarını ve diğerlerinin de burunlarının ötesini görememekten kullanamadıklarını, gayet anlaşılır metaforlarla halka anlatıyor. Aynı zamanda halkın dikkatini, iktidarın aşırı açgözlülüğüne ve şatafatına, görevini yapmayan gazetecilere ve yozlaşmış medyaya olduğu kadar hamasetle siyaset ve muhalefet yapanlara da çeviriyor.

    (3) Öte yandan, hangi bilimsel veya gündelik dili, toplum kuramını, model ve metaforları kullanırsak kullanalım, toplumun kolektif bilinçaltı da devletin yeraltı da fokur fokur kaynıyor ve taşıyor. Artık devlet, hem yer altındaki ve yer üstündeki minik patlamalarla karşı karşıya.

    5N/1K kurtarır Türkiye’yi?

    Doğru Yoldan çıkan Susurluk kamyonundan sonra evindeki elektrik düğmesi ile aç/kapa oynamış, arada ışıksız ve karanlıkta bırakılmış ve korkmuş, sonra değiştirilmiş ampulün parlaklığından gözü kamaşmış, Hrant’ın ardından yollara dökülüp sessizce emeklemiş, Gezi’de ayağa kalkmayı denemiş, ama attığı ilk dengesiz adımdan sonra darbe alıp sendelemiş, düşünce kaldıranı da hiç olmamış, 17/25’ten sonra da hala büyüklerin adil yargı basiretsizliğini, hatta giderek çoğalmış yargısız infazlarını hayret ve dehşet içinde izleyerek bugüne gelmiş bir toplum bu.

    Geçtiğimiz yıllarda, baskıcı, yasakçı, talancı ve hukuksuz kararlar arttıkça, elbette bunlara gösterilen aklı başında insanların isyanları ve itirazları arttı. Özgür öznelerin korku imparatorluğuna meydan okuyan muhtelif yurttaş başkaldırıları da giderek çoğalmakta.

    Zira, devleti yönetenlerin kanıksanmış geleneksel baskıcı tarzının giderek vasatın da altına inmiş yürütme ve yasama beceriksizlikleri gözler önüne serilmedi sadece. Hem toplumdaki zihinsel muhakeme kabiliyeti ciddi boyutta bozuldu, hem de adil ve hukuksal yargı gücü tamamen yok oldu. Şimdi çoğunluğun gördüğü mevcut iktidar eliyle yetersiz devlet yönetiminin sayısız göstergelerine, bir de oldukça net bir biçimde, onun mutlak gücünü toplamak ve mutlaka sürdürmek amacıyla giriştiği görünmeyen yasadışı faaliyetleri eklendi.

    Bir yanda, mafya liderine adeta bir toplum kahramanı gözüyle bakıp bu kötü devlet yönetimine artık nihayet son noktanın konulacağını umanlar. Diğer yanda, ‘yok canım, bundan hiç medet filan ummayın; bu coğrafyada, bu kültürde, bu derin devlet geleneği ile hiçbir şey değişmez’ diye şevk kıran sinikler.

    Anlaşılan o ki, yine aynı kişi, hitap kitlesini 40 yaş altı olarak doğru seçmiş. Yani, hem kafaca yorgun, yaşlı ve adamakıllı yılgın, hem de “hariçten gazel okuyan” veya “elini taşın altına sokmak istemeyen” muhalifler yerine. Zira onlar, derin ve despot baba devlet söyleminde adamakıllı kilitlenmiş, durdukları noktayı ve konumlarını, bakış açılarını değiştirmeye pek niyetli değiller.

    Peki, bir yandan 9. videoda acaba neler olacak diye heyecan dorukta beklenirken, acaba diğer yanda “O güne kadar ben artık şunu ve nasıl daha farklı yapabilirim?” diye soranlar ve yapanlar kimler?

    Açıkçası hem oynayıp hem izlediğimiz karşımızdaki bu karakomedi dizisi ve verilen tepkiler, tam bir kolektif bilinçöncesi (preconscious) durumun ifadesi. Türkiye’de toplumun kendi kendini denetlemeye ve artık “öğrenmeye hazır” hale geldiğinin bir belirtisi.

    Artık şuna rahatlıkla kesin gözüyle bakılmalı ki, Türkiye Cumhuriyeti devletiyle ve ulusuyla topyekün ayağa kalmak ve bilinçlenmek zorunda. Bu kaçınılmaz bir biyososyokültürel gerçek ve değişimden kaçış yok! Elbette, beklenmeyen doğa olayları dahil, dinamik birtakım gelişmelere, küyerel (glocal) konjonktüre, ulus-devletlerarası müzakerelere, beklenen haziran ortası görüşmelere ve benzeri pek çok başka kısmi etkene bağlı olarak, dışardan yardımlı veya desteksiz, yani şu veya bu şekilde, ama bir şekilde de bunu becerecek.

    Sonuç olarak, hala daha vakit var. Her zaman en iyi zaman. Umutsuzluğa kapılmanın hiç gereği yok. Öyleyse bize de birer küyerel yurttaş olarak, insani ve toplumsal sorumluklarımızdan kaçmak yok. Bu ve önümüzdeki kabarık görev dosyasındaki başka konularda yazmaya, birlikte düşünmeye ve diyaloğa devam o halde.

    Fotoğraf: AJ Colores

    Siyaset
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikHerkes için Siyaset Bilimi | Evren Çelik Wiltse | Bölüm 4
    Sonraki İçerik Ulus-devletin Diyalojik Aklı

    Diğer İçerikler

    Videolar

    Parlamenter Sistem Nasıl Geri Gelecek? | Çavuşesku’nun Termometresi #252

    8 Mayıs 2025 Melis Konakçı, İlkan Dalkuç ve Burak Bilgehan Özpek
    Yazılar

    Savaşların Kazananı Olur Mu?

    7 Mayıs 2025 Oytun Meçik
    Yazılar

    Türkiye’de Serbest Gazeteciliğin Geleceği: Zorluklar ve Çözüm Yolları

    3 Mayıs 2025 Gökhan Korkmaz

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    Transformation of the Sovereign in Liberal Democracy and Criticism of Liberalism from Schmitt’s Perspective

    16 Mayıs 2025 D84 INTELLIGENCE Deniz Nas

    Küçük Partilerin Oy Oranını Hesaplamak Neden Zordur?

    15 Mayıs 2025 Yazılar Salih Yasun

    Yatırım mı Sömürü mü?: ABD ve Ukrayna Arasında Tartışmalı Maden Anlaşması

    14 Mayıs 2025 Yazılar Cem Özen

    Dünya Gündemi: Trump’ın Körfez Turu, ABD-Çin Ticaret Savaşlarında Geçici Ateşkes

    13 Mayıs 2025 Bültenler Bahadır Çelebi

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}