[voiserPlayer]
Siyaset Bilimi Profesörü Hakan Yılmaz geçtiğimiz günlerde Twitter üzerinden kullanıcılara materyalist değerlere mi yoksa post-materyalist değerlere mi sahip olduklarını sordu. Muhtemelen Hakan Yılmaz’ın bunu sormaktaki amacı Twitter kullanıcılarının para, iş, ev gibi maddi değerleri mi yoksa kendini ve hayallerini gerçekleştirmek gibi post-materyalist değerleri mi önceliklendirdiğini ölçmekti. Fakat işler Hakan Yılmaz açısından pek de beklediği gibi gitmedi. Zira, artık günlük yaşantımızda önemli bir yer tutan “Twitter Linci” hiç tahmin etmediği bir anda kendisine yönelmişti ve kimse bu lincin şiddetine dur diyebilecek bir kudrete de sahip değildi.
Lincin kaynağı yapılan ankette materyalizm ve post-materyalizmin kavramlarının felsefi olarak değil de politik kültür açısından tanımlanması ve kullanılmasıydı. Felsefi açıdan her şeyin maddeden oluştuğunu savunan materyalist görüş daha sonra Karl Marx ve Friedrich Engels tarafından Hegel’in idealist diyalektiğine eklemlenerek sosyal bilimlerde diyalektik materyalizm halini aldı ve popülerleşti. Kısaca değinmek gerekirse bu kavram, tez-anti-tez ve sentez olarak ilerleyen diyalektiğin sebebini üretim araçlarının ve üretim ilişkilerinin değişmesiyle açıklamakta ve bir anlamda Marksizm’in de temelini oluşturmaktadır. Bundan dolayı olacak ki yukarıda değindiğim “Twitter Linci”nin bayraktarlığını en çok Marksist çizgide olan ve o literatüre hakim olduğunu düşünen veya zanneden kişiler yaptı. Onlara göre bu kavramların farklı bir biçimde kullanılması, hem de bir Siyaset Bilimi Profesörü tarafından kullanılması kabul edilemez bir cehaletti ve bundan dolayı kendisi linçlerin en büyüğünü hak etmişti.
Peki, gerçekten de cahil olan Hakan Yılmaz mıydı yoksa kendisini cahillikle suçlayan hatta daha da ileri giderek kendisine hakaretamiz ifadelerle yüklenen Twitter kullanıcıları mıydı? Buna cevap verebilmek için Siyaset Bilimi’ndeki bazı ampirik çalışmalara göz atmamız gerekiyor. Öncelikle kısa yoldan ve hiç zahmete girmeden Google Scholar’da birkaç anahtar kelime kullanarak da materyalizm ve post-materyalizm kavramlarının birçok akademisyen tarafından Hakan Yılmaz’ın kullanımına benzer anlamlarda kullanıldığını çok rahatlıkla bulabiliyoruz. Biraz entelektüel efor sarf ettiğimizde ise bu kavramların yine aynı şekilde kullanımının son yıllardaki kültürel değişim ve popülizm çalışmalarında hızla arttığını da görüyoruz. Örneğin, Pippa Norris ve Ronald Inglehart’ın geçtiğimiz senelerde ortaya attıkları Evrimsel Modernleşme Teorisi tam da II. Dünya Savaşı sonrası doğan jenerasyonların materyalist değerlerden ziyade post-materyalist değerleri benimsemeleri üzerine bina edilmiş ve bugünkü sosyal ve siyasi birçok meselenin altında bu değişimin yattığı öne sürülmüştür.
Nedir Bu Evrimsel Modernleşme Teorisi?
Bu vesile ile bu teoriyi de biraz açmak istiyorum. Böylece hem yazının başında sorduğum soruya bir cevap vermiş olmayı hem de bir nebze olsun uluslararası alandaki güncel akademik tartışmalar ile alakalı bu mecrada bir alan açmayı umuyorum. Sosyal bilimlerin en popüler teorilerinden birisi olan Modernleşme Teorisi’ne birçoğumuz aşinayız. Bu teori Lipset tarafından ekonomik kalkınma ile demokratikleşme arasındaki ilişkiyi açıklamak amacıyla ortaya atılmış ve daha sonra Adam Prezowski, Fernando Limongi, Carles Boix ve Susan Stokes gibi akademisyenler tarafından da farklı açılardan sıkça tartışılmış ve geliştirilmiştir.
Evrimsel Modernleşme Teorisi her ne kadar içerisinde modernleşme kavramını içerse de bu teoriden bir hayli farklı. Ronald Inglehart ve Pippa Norris bu teorinin başına evrimsel ifadesini II. Dünya Savaşı sonrası konjonktürde artan güvenlik – diğer bir ifadeyle hayatta kalmanın daha kolay olması – ve bu süreçte yine Dünya’da yaşanan ekonomik büyüme ile birlikte insanların yaşadığı kültürel evrimi açıklamak için kullanıyorlar. Onlara göre, artan ekonomik refah ve güvenlik materyalist değerleri zayıflatırken post-metaryalist değerleri güçlendiriyor. Çünkü artık para ve güvenlik insanlar için öncelik olmaktan çıkıyor ve bu da bireysel hak ve özgürlükler, demokrasi ve savaş karşıtlığı gibi değerlerin daha da güçlenmesine sebep oluyor. Kısaca, bu teoriye göre savaşsızlık, ekonomik kalkınma, tıbbi ve teknolojik ilerleme gibi yaşadığımız habitatın koşullarını değiştiren faktörler sahip olduğumuz değerleri etkiliyor ve bu da kültürel evrimleşmeyi beraberinde getiriyor.
Fakat Inglehart ve Norris’e göre bu değişim bir yandan bireysel hak ve özgürlükler, demokrasi ve savaş karşıtlığı gibi değerleri güçlendirirken öte yandan son dönemde sıkça tartıştığımız otoriter popülizmin de önemli bir beslenme kaynağı durumunda. Şöyle ki, materyalist değerlerden post-materyalist değerlere geçiş özellikle daha yaşlı ve kendini ekonomik ve sosyal açıdan daha az güvenli hisseden gruplar arasında bir kültürel tepkiye sebep oluyor. Inglehart ve Norris’in ampirik bulgularına göre bu gruplar materyalist değerlerden post-materyalist değerlere geçişi kendi geleneksel değerlerini aşındıran önemli bir tehdit olarak algılıyor ve bu tehdit algısı son yıllarda ortaya çıkan mülteci krizi ve gelir dağılımı eşitsizliği gibi ekonomik problemlerle de birleşince bu gruplar otoriter popülist partilere karşı daha fazla ilgi beslemeye başlıyorlar ve böylece onların son yıllardaki yükselişinde önemli bir rol oynuyorlar.
Sonuç olarak her ne kadar linç taraftarları tarafından hala kabul edilmek istenmiyor olsa da materyalizm ve post-materyalizm kavramları günümüzde birçok akademisyen tarafından Siyaset Bilimi literatüründe Hakan Yılmaz’ın kullandığı biçimde kullanılıyor. Üstelik Dünya’nın en önde gelen akademik dergilerinde de bu tarz çalışmalar sıkça yer buluyor ve bu çalışmalara oldukça da fazla sayıda atıf yapılıyor. Bu sebeple de ben Hakan Yılmaz’a karşı başlatılan linç girişimini kendi bilgisizliğinden dahi bihaber bir grup insan tarafından başlatılan oldukça haksız bir hareket olarak görüyorum. Bu lincin kaynağı birçok linç girişiminde olduğu gibi bilgi eksikliğiydi ve bu vesile ile hem bu bilgi eksikliğini biraz olsun gidermek hem de bu kavramların Türkiye özelinde de tartışılmaya başlamasına az da olsa bir katkı yapmak istedim. Kim bilir belki de bu yazı en azından birkaç kişinin bu tarz bir lince katılmadan önce hiç değilse 4-5 saniye durup kendi bilgi birikimini sınamasına, kendisini sorguya çekmesine yardımcı olur.
Kullanılan Kaynaklar:
Cultural Evolution: People’s Motivations are Changing, and Reshaping the World, by Ronald F. Inglehart, Cambridge, Cambridge University Press, 2018, 273 pp., ISBN 978-1-108-48931-7
Inglehart, Ronald, and Pippa Norris. “Trump, Brexit, and the Rise of Populism: Economic Have-Nots and Cultural Backlash.” SSRN Electronic Journal, 2016, doi:10.2139/ssrn.2818659.