[voiserPlayer]
Deprem, hayatın ve zamanın akışında anlık bir kesintidir. Gündelik rutinindeki hayatın akışı birden kesilir ve başka bir seviyeden gerçeklik yerini alır. Üstelik savaşlar gibi yıkıcı bir tahribatı geniş zamana yayılmış şekilde değil, saniyeler içinde yapar. Aynı şekilde bu yıkımın hiçbir yerinde insanın iradi dahli yoktur. Günü, saati, yılı öngörülebilir de değildir. Bu bakımdan insan iradesine, olumsallığa ve toplumsal ilişkilere yer vermemesi, tam aksine onları geçersiz bırakması bakımından aslında tam da mükemmel komployu örnekler.
Hiçbir insani iradenin mevcut olmadığı ansızın gelen büyük ve radikal değişiklik, zamanın akışına dışsal müdahale… Tabii öte yandan da doğa olayı olduğu açık olduğundan komplocu şablona tam uymaz. Komplocu şablonda perde arkasında kuklaları oynatan bir üst akıl vardır ve uygulayıcıları insandır. Ancak komplocu zihin için sınırlar yoktur ve yukarıda özetlenen imkânlar bonkörce kullanılır.
Ülkeyi sarsan ve devletin zafiyetini gözler önüne seren 1999 Gölcük Depremi’nin ardından üniversitelerdeki başörtüsü yasaklarını protesto eyleminde, depremin merkez üssünün 28 Şubat fişlemelerini yürüten Batı Çalışma Grubu’nun da karargahı niteliğindeki donanma üssünün Gölcük’te olmasında ilahi anlam bulan bir protestocu kadının elinde tuttuğu “7.4 Yetmedi mi?” pankartı, büyük tepki çektiği gibi aslında İslami helak anlatısıyla uyumlu olarak pekala bir komplo teorisi addedilebilir. Kuran’da, Tevrat’ta helak bir biçemdir. Tanrı, gerektiği durumlarda bir kavmi ya da bir şehri toptan lanetler, cezalandırır. Komplocu anlatıdan önce ilahi anlatılar, tekil büyük sebep öneriyorlardı.
Elbette helaklar ilahi adalet sağlıyordu. Komplolar ise tam aksine, bir tür ilahi adaletsizlik sağlar. Helak Mutlak İyi’nin adaleti sağlama yöntemiyken komplocu büyük akıllar Büyük Şer’in (Illuminati, masonlar, Yahudi finans kapital vs.) adaletsizliği tesis yöntemidir. Ancak her türlü, depremlerin günahların sonucu olduğu fikri, pekâlâ ilahi görünümlü komplocu bir bakıştır. Olanın arkasında başka bir neden arama ve keşfetme, bağlantılar keşfetme ve açığa çıkarma…
Bununla birlikte 1999 Gölcük Depremi ve ile 2023 Maraş Depremi’ne helakçı ve komplocu bakışlar arasında belirgin bir fark vardır. İlki tam 28 Şubat zamanında yaşanmıştı ve dolayısıyla deprem İslami komplocu akıllarda pekâlâ bir helak olarak görülebilmişti. Oysaki 2023 depreminde iktidarda İslamcı bir yönetim vardır. Bu sebeple aynı helak söylemi boşa düşmektedir.
Buna karşın, depremin LGBT serbestliğinden yozlaşmış yaşam biçimleri ve çıplaklığa kadar, siyasi değil ama toplumsal sebepler kaynaklı olan helak anlatısı az çok dillendirildi. Yine de bunlar iktidarın kanaat üretme aygıtları tarafından hoş karşılanmadı ve su yüzüne olabildiğince pek çıkarılmadı. Daha çok yeraltı ve iktidara muhalif İslami cenahlarda dillendirildi.
Elbette depremlere dair en yaygın komplo teorisi HAARP’tır. 1999 depreminde HAARP geniş kamuoyuna ilk kez ulaştırılmıştı. Bu dönemde Patrikhane’nin İstanbul’u Vatikanlaştırma planlarından Pontus projesine, oradan İsrail’in Türklerin genetiğini bozacak hormonlu domateslerine kadar bir çok ulusalcı komplo teorisi dolaşıma yeni girmişti. HAARP da tam bu denkleme oturdu. HAARP, Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı ABD, AB, İsrail, AKP ve PKK gibi bileşenlerden oluşan şer ittifakına dayanan bir kurgu eksenine yerleştirildi.
HAARP olarak kısaltılan High-Frequency Active Auroroal Research Program, Alaska’da yer alan, ABD ordusuna ait devasa bir araştırma istasyonuydu. İyonosfere dair ölçümler yapan ve bu şekilde atmosfer bilgisiyle askeri iletişim kapasitesine dair teknoloji geliştirmeyi hedefleyen istasyon, bu ölçümler için en sağlıklı imkanı sağladığından Arktik’tedir. Ancak, tamamen insani yaşam alanlarından izole, dünyanın bir ucunda, dinlemeye yönelik dev antenlerin olduğu istasyon, hâliyle şüpheci ve külyutmaz komplocu gözlerden kaçmamıştır.
HAARP’ın iklimi değiştirmeye yönelik bir proje olduğu yaygın bir komplo teorisi olarak Amerikan aşırı sağı arasında dolaşımı girdi. Ancak komplocular burada da durmayarak HAARP’ın aslında dünyanın dört bir tarafında depremleri tetiklemek için kurulduğunu iddia ettiler. 2010 yılında Venezüela devlet başkanı Chavez, Haiti Depremi’nin HAARP tarafından yapıldığını iddia etti.
HAARP komplo teorileri önce ulusalcı, daha sonra İslamcı komplo teorisyenleri tarafından ithal edildi. Zaten birçok halinde bunların melezi durumundadır. Gülen cemaatinin Türkiye’ye tanıştırdığı ve başta Timaş olmak üzere yaygın dağıtım kanallarına sahip yayınevleri üzerinden yaygınlaştırdığı kitaplar kaleme alan Aydoğan Vatandaş da HAARP ve depremleri (yine Timaş’tan çıkan kitabında) atlamamıştır: “Gölcük depremi suni bir deprem olabilir mi? Daha önce suni deprem deneyleri yapıldı mı? Elinizdeki kitap, bu akıl almaz projeyle ilgili iddia ve soruların cevaplarını arıyor.” Aydoğan Vatandaş, 1990’larda ABD sağının komplo teorilerinin Türkiye’ye ithal edilmesinde öncü bir isimdi.
Tapınak şövalyelerinden Covid’e, Rotschild’lerden evanjelizm ve İlluminati’ye bir çok komplocu kitap yazan Kürşad Berkkan da 2013 yılında afili ismiyle yayınlanan “Deccal’in İlahlık Silahı: HAARP” kitabında bir çok soruya yanıt aradı: “Condoleezza Rice ‘22 ülkenin sınırları değişecek’ derken acaba Ortadoğu’da süren kan ve savaş sürecinde bölünen veya etkisizleştirilen ülkelere HAARP vasıtası ile uygulanan ‘Zihin Kontrol-Telegram’ operasyonunun başladığını mı duyuruyordu? Tanrı’nın ilahi sistemine karşı çıkan Şeytan, acaba iklimlere müdahale etme yetkisine sahip Mikail (a.s) meleğine karşılık Deccal’in Mikail’i olarak HAARP’ı mı kullanıyordu? Kur’an’da hangi surede HAARP silahına işaret vardı ve 3. Dünya Savaşı Armageddon’a giden süreçte HAARP’ın etkisi ne olacaktı?” Bu ezoterizmin imkânlarından da faydalanan kitap, elbette Maraş depreminin ardından tekrar basıldı.
Maraş 2023 depremi de doğal olarak bir takım benzer yaklaşımları yine ortaya çıkardı. Sayısız kitabının yanı sıra düzenli televizyon programlarıyla 2010’ların en medyatik komplo teorisyenlerinden Sakarya Üniversitesi’nde öğretim üyesi Ramazan Kurtoğlu, HAARP iddiasını yeniden dillendirdi. Ona göre “Bu deprem, yüzde 90 tetiklenmiş depremdir.” Maraş depreminde de ABD ve HAARP arkaplanı arandıysa da aynı yaygınlığı kazanamadı. Hatta, başta 2013 Gezi olaylarına dair olmak üzere bir çok komplo teorisinin ana üslerinden Sabah Gazetesi bu sefer tam aksine komplocu yaklaşımları “çürüttü.” Zira bu sefer, “Asrın Felaketi”nin arkasında bir komplo aramak siyaseten faydasızdı.
Gezi olayları sırasında “provokatörler şimdi de onu bahane ettiler” dediği ağaçla röportaj yapmasıyla gündem olan ve şöhretini absürt-komplocu haberlerine borçlu olan Mevlüt Tezel, Sabah Gazetesi’nde Maraş depremine dair komplocu yaklaşımları şiddetle kınadı ve depremi İstanbul Boğazı’ndan geçen bir ABD gemisinin tetiklediği şayialarını mahkum etti: “Şimdi ise İstanbul’daki gemiden tuşa basıldığını ve büyük bir enerjinin Marmara‘daki bütün fayları es geçip bin 28 km. uzakta bulunan Kahramanmaraş’taki fayı tetiklediğine inanmamızı istiyorlar!” Bu depremde işlevi olmadığından dolayı komplo teorilerinin, merkezden ve yukarıdan aşağıya pompalanması yaşanmadı. Komplo teorilerinin siyasi işlevleri de belirgin bir şekilde açığa çıktı.