Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • SenSensizsin
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • Avrupa Gündemi
      • ABD Gündemi
      • Altüst
    • D84 INTELLIGENCE
      • Kitap Yorum
      • Göç Sorunu
      • Başkanlık Sistemi Projesi
      • Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi
      • Herkes için Siyaset Bilimi
      • Yapay Zeka
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » COP29: Taraflar Konferansı Problem Çözme Kabiliyetini Kaybediyor
    Asterisk2050

    COP29: Taraflar Konferansı Problem Çözme Kabiliyetini Kaybediyor

    Selim Yıldırım29 Kasım 20245 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    Karl Popper’ın “hayat problem çözmektir” yaklaşımı, insanlığın varoluşsal sorunlarını anlamada güçlü bir epistemolojik çerçeve sunar. Bu perspektiften iklim değişikliği, modern uygarlığın yalnızca bilimsel bir meselesi değil, aynı zamanda insanlık için siyasi ve toplumsal bir meydan okuma olarak değerlendirilebilir.

    Taraflar Konferansı (COP), bu meydan okumaya çözüm geliştirmek için küresel bir platform sunarken Popper’ın bilimsel süreçlerde vurguladığı hataların tespit edilip düzeltilmesi prensibinden uzak bir yapı sergiliyor. Uluslararası süreçlerde sıkça karşılaşılan çıkar çatışmaları ve diplomatik belirsizlikler, COP’un temel amacını gölgeliyor.

    Bu nedenle, Taraflar Konferansı’nı önemli bir diplomasi aracı olarak görmeye devam etsek de mevcut yapısının çözüm üretme kapasitesini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu görmezden gelemeyiz. Bu yazıda, 11-22 Kasım tarihlerinde Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de düzenlenen COP29 ile daha da belirgin hale gelen güvensiz iklim diplomasisini ele alacağım.

    Finans Müzakerelerinin Gölgesinde COP29 

    Bakü’de düzenlenen COP29 toplantısının ağırlıklı olarak bir finans müzakeresi olacağı önceden belliydi. Ancak toplantılardan çıkan sonuçlar, beklentilerin oldukça gerisinde kaldı. Birleşmiş Milletler tarafından hazırlanan raporlar, gelişmiş ülkelerin her yıl 1,3 trilyon dolarlık iklim finansmanı sağlaması gerektiğini ortaya koysa da Bakü’de üzerinde mutabık kalınan miktar yalnızca 300 milyar dolarla sınırlı kaldı. Bu başarısızlığın ardında müzakere sürecindeki yapısal sorunlar ve politik güvensizlik gibi nedenler yatıyor. 

    Yapısal Sorunlar: Gelişmişlik Statüsü ve Müzakere Engelleri 

    İklim finansmanında yaşanan temel sorunlardan biri, Taraflar Konferansı’nın yapısal eksiklikleridir. Kyoto Protokolü’nün 4. maddesi, ülkelerin ortak ancak farklı sorumlulukları doğrultusunda, kalkınma önceliklerini ve ulusal koşullarını göz önünde bulundurarak sera gazı emisyonlarını azaltmalarını öngörüyor.

    Ancak, ülkelerin gelişmişlik statüleri Kyoto’nun imzalandığı döneme kıyasla bugün büyük ölçüde değişmiş durumda. Örneğin, karbon emisyonlarının en büyük sorumlularından biri olan Çin, hâlâ gelişmekte olan ülkeler kategorisinde yer alıyor. Türkiye’nin statüsü ise hâlâ belirsizliğini koruyor. Bu durum, Türkiye’yi müzakere sürecinde yapısal olarak dezavantajlı bir konuma itiyor. 

    Kyoto Protokolü’ne göre Ek I, eski sosyalist ülkeler ile gelişmiş OECD ülkelerini kapsarken, Ek II yalnızca gelişmiş ülkeleri içeriyor. Türkiye, OECD üyesi olduğu için her iki listeye de dahil. Ancak bu durum, Türkiye’nin müzakere pozisyonunu karmaşık hale getiriyor ve uluslararası finansman süreçlerinde etkili bir rol üstlenmesini sınırlıyor. 

    Finansal Taahhütler ve Gerçeklik Arasındaki Uçurum 

    İklim finansmanındaki bir diğer kritik sorun, ülkelerin verdikleri finansman taahhütleri ile bu taahhütlerin hayata geçirilmesi arasındaki büyük fark. 2009’da Kopenhag’da düzenlenen COP15’te belirlenen yıllık 100 milyar dolarlık hedef bile bugüne kadar tam anlamıyla gerçekleştirilemedi. Aşağıdaki tabloda göreceğiniz OECD’nin, gelişmiş ülkelerin finansman performansına ilişkin yaptığı analizler, hedeflenen miktar ile sağlanan kaynaklar arasındaki uçurumu açıkça ortaya koyuyor. Bu durum, Bakü’de taahhüt edilen yıllık 300 milyar dolarlık finansmanın da gerçekte ne kadarının sağlanacağının belirsiz olduğunu gösteriyor.

    Politik Güvensizlik ve ABD’nin Etkisi 

    Müzakere süreçlerini olumsuz etkileyen bir diğer faktör, politik güvensizlik. Özellikle ABD’nin iç politik dinamikleri, COP29’un gidişatını doğrudan etkiledi. Donald Trump’ın başkanlık döneminde Paris Anlaşması’ndan çekilmesi, uluslararası güven ortamını derinden sarsmıştı. Yeni dönemde Trump, Biden yönetiminin sürdürülebilir kalkınma adına örnek bir model olarak sunduğu Enflasyon Azaltma Yasası’nı kaldıracağını açıkça dile getirdi. 

    Cumhuriyetçi Parti’nin iklim değişikliğini reddeden tutumu ve uluslararası işbirliğine kapalı politikaları, müzakere süreçlerini ciddi şekilde baltalıyor. Bu atmosfer yalnızca ABD’nin küresel rolünü zayıflatmakla kalmıyor, diğer ülkelerin de iklim değişikliğiyle mücadele konusundaki kararlılığını olumsuz etkiliyor. 

    Küresel Kuzeyin Koruyucu Politikaları ve İklim Değişikliğinin Kaldıraç Olarak Kullanılması 

    Küresel Kuzey, Çin’in ekonomik yayılmacılığına karşı korumacı pazar anlayışına yönelerek iklim politikalarını stratejik bir araç olarak kullanıyor. Avrupa Birliği’nin Yeşil Mutabakat çerçevesinde uygulamaya koyduğu sınırda karbon düzenleme mekanizması, karbon emisyonlarını düşürme açısından piyasayı dönüştürme kapasitesine sahip. Ancak bu durum, küresel iklim politikalarında eşitsizliklerin derinleşmesine ve gelişmekte olan ülkelerin iklim hedeflerine erişiminin zorlaşmasına yol açıyor. Nitekim, iklim finansmanı için aynı cüretkar duruş da gösterilmiyor.

    Türkiye ve COP29

    Türkiye için COP29 önemli bir kırılma noktası yaratmadı. Yukarıda belirtilen finansman kriterleri neticesinde bizim adımıza önemli bir dönüşüm yaşanmayacak. Ancak, Türkiye’nin mevcut küresel dinamikler karşısında özgün ve bütüncül bir iklim politikası geliştirmesi hayati bir öneme sahip.

    İklim değişikliğiyle mücadelede, Türkiye’nin ekonomik, sosyal ve coğrafi özelliklerini göz önüne alan, aynı zamanda uluslararası standartlarla uyumlu bir strateji belirlemesi gerekiyor. Bu kapsamda, Türkiye’nin Avrupa Yeşil Mutabakatı’na uyum sağlaması kadar, kendi yerel ihtiyaçlarına yönelik bir politika inşa etmesi de kritik. Ancak bu, yalnızca taahhütlerle sınırlı kalmayan, uygulamada da somut sonuçlar ortaya koyan bir yaklaşımı gerektiriyor.

    Öyle ki, COP29’da Murat Kurum’un yaptığı açıklamalar, Türkiye’nin iklim politikalarındaki tutarsızlığı ve belirsizliği bir kez daha ortaya koydu. Bakan Kurum verdiği bir demeçte fosil yakıtlardan çıkılacağını söyledi ama net bir tarih vermedi. Mevcut ulusal katkı beyanı 2030’a kadar %41 oranında artıştan azaltımı, 2038’e kadar emisyonların en üst seviyeye ulaşmasını ve 2053’e kadar net sıfır olmayı hedefliyor. Bunun mümkün olması bilimsel açıdan neredeyse imkânsız olarak değerlendiriliyor. Yani Türkiye de Taraflar Konferansı gibi ne yazık ki inandırıcılığını kaybediyor.

    Sonuç: Taraflar Konferansı İnandırıcılığını ve Problem Çözme Kabiliyetini Kaybediyor

    Popper’ın “hayat problem çözmektir” yaklaşımı, iklim değişikliği gibi insanlığın varoluşsal krizlerine çözüm üretmenin temel bir gereklilik olduğunu hatırlatıyor. Ancak Taraflar Konferansı’nın, mevcut yapısı içinde bu kapasitesini giderek yitirdiği görülüyor. Çıkar çatışmaları, politik güvensizlik ve küresel eşitsizlikler, konferansın etkinliğini baltalıyor.

    Türkiye gibi ülkeler için ise özgün, kapsayıcı ve uygulamada somut sonuçlar üreten politikalar geliştirmek bir zorunluluk haline gelmiş durumda. Günün sonunda Taraflar Konferansı’ndan bir devrim beklemenin gerçekçi olmadığını kabul ediyorum, daha da kötüsü problem çözme kabiliyetini de kaybetmeye başladığını düşünüyorum.

    Asterisk 2050 Çevre R2
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikYapay Zekâ Zenginlik mi Sonsuz Diktatörlükler mi Getirecek? | Çerçeve S3 #53
    Sonraki İçerik Avrupa Gündemi: Romanya’da Seçim, Olaf Scholz Tekrar Aday Oldu, Moldova’da Maia Sandu Kazandı

    Diğer İçerikler

    Yazılar

    Krizler Çağında Umut Ekmek: Gençler Gıdanın Geleceğini Geri Alıyor

    26 Mayıs 2025 Elif Menderes
    Yazılar

    Lozan Anlaşması, 1924 Anayasası ve Komisyon

    23 Mayıs 2025 Armağan Öztürk
    Yazılar

    19 Mayıs 1919: Bağımsızlık Ruhunun Uyanışı ve Türk Gençliğine Bırakılan Emanet

    19 Mayıs 2025 Erdal Kesin

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    Komünizmin Rıza Nur’u: Aclan Sayılgan

    28 Mayıs 2025 Yazılar Kadir Serkan Selçuk

    Dünya Gündemi: ABD-AB Gümrük Müzakereleri, Rusya’dan Ukrayna’ya Yeni Hava Saldırısı, Venezuela Seçimleri

    27 Mayıs 2025 Bültenler Bahadır Çelebi

    Krizler Çağında Umut Ekmek: Gençler Gıdanın Geleceğini Geri Alıyor

    26 Mayıs 2025 Yazılar Elif Menderes

    Lozan Anlaşması, 1924 Anayasası ve Komisyon

    23 Mayıs 2025 Yazılar Armağan Öztürk

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}