[voiserPlayer]
Hindistan İngiliz egemenliği altında iken merkezi hükümet Delhi şehrinde sayısı fazlaca olan zehirli kobralar sorunu ile karşı karşıya kalır. Günden güne sayısı artan zehirli kobra yılanlarının yol açtığı ölümleri önlemek isteyen iktidar, yerel halkı yılanlarla mücadeleye dahil ederek sorunu çözmeyi planlar. İktidar, yerlilere bulup getirdikleri her bir yılan için ödül vermeye karar verir ve bunu topluma ilan eder. Bu fikir oldukça kabul görür ve halk kobraları bulup öldürerek ve ölüsünü de kanıt göstererek ödülden yararlanmaya başlar. Fakat zamanla halk içinden birtakım girişimci fikirler doğmaya başlar. Kobra getirmek madem para ediyor o zaman kobra yetiştirmek de para eder diye düşünmeye başlayan girişimciler kobra öldürmek amacıyla kobra yetiştirmeye başlar. Sonuçta devlete ölü kobra satmaya devam edebilmek için bir yerden sonra kobra yetiştirmek gereklidir. Kobraların yetiştirilmesine başlandıktan bir süre sonra iktidar durumu fark eder ve vadettiği ödülü artık vermeme kararı alır. Artık kobralar para etmez olunca da kobra yetiştirenler ellerindeki mevcut zehirli kobraları doğaya salar ve doğada zehirli kobra sayısı hızla artar. Zehirli kobra sayısını azaltmak için başlatılan program ilk durumdan daha fazla kobrayla sonuçlanır. Artık Delhi’de daha fazla kobra zehir saçıyordur.
Bu hikaye aslında güzel bir Goodhart Yasası örneğidir. Goodhart Yasası ismini Britanyalı ekonomist Charles Goodhart’ın İngiltere Merkez Bankası para politikası için yaptığı eleştirilerden alır. Goodhart “Sosyal veya ekonomik bir ölçüt, politikalar ve stratejiler belirleyen bir hedef haline dönüşürse ölçme özelliğini yitirir” der. Daha sonra Marilyn Strathern bu ifadeyi genelleştirerek “bir ölçüm hedef olduğunda iyi bir ölçüm olmaktan çıkar” şeklinde ifade eder. Politika yapıcılar olarak ortaya bir hedef koyduğunuzda ve sadece o hedefe ulaşmaya motive olduğunuzda o hedefin anlam yitirme sorunu baş gösterebilmektedir. Böyle olduğunda o hedef orijinal tasarımından farklı bir anlama gelecek ve o ölçüm anlamını yitirmeye başlayacaktır. Yukarıda yakalanan zehirli kobra sayısı istatistiği ödül verilmeye başlandıktan sonra anlamını yitirmeye başlamıştır. Türkiye’de iktidarın bir ölçümü hedef gördüğünde o ölçümün anlam yitirmesi de bana Goodhart Yasası’nı ve Delhi’nin zehirli yılanlarını anımsatıyor. Bununla ilgili iktidarın iktisat politikasını tamamen şekillendiren iki örnek vereceğim: ekonomik büyüme ve kur hedefi. Fakat burada hem hedefleyen hem de hedeflenenin anlam yitirmesine yol açan aynı aktör olacaktır, yani iktidar.
1. Perde: Ekonomik Büyüme Hedefi
2014 sonrası siyasi belirsizliklerin de artmasıyla beraber Türkiye ekonomisi büyümede sorunlar yaşamaya başladı. Kendi haline bırakıldığında bazen çift haneyi bile zorlayan ekonomik büyüme performansının devamı için dışarıdan bir ittirmeye ihtiyaç duyuldu. Madem büyüme asıl hedef o takdirde bu büyüme hedefine bir şekilde ulaşmak gerekir. Bu büyüme hedefinin motoru da krediler olacaktır. İnsanlar kredi çekecek ve bu kredileri harcadığında ekonomi canlanacak ve ekonomik büyüme sağlanacaktı. Bu uygulamanın en bilineni KGF uygulamasıydı. Bunun için sadece KGF kredileri değil, genel olarak krediler olabildiğince fazla miktarda verilmeye başlandı. KGF ve diğer kredilerle ekonomi büyümeye devam edince bu durum iktidarın hoşuna gitti ve krediyle büyüme işini sürekli hale getirmeye başladılar. Binali Yıldırım sürekliliği şöyle açıklıyordu: “Bu Kredi Garanti Fonu mekanizması başlangıçta o mevzi nakit sıkışıklığının giderilmesi için 2017’nin başında ortaya konan bir tedbir olarak öngörülmüştü. Aldığımız yeni karara göre bunu rotatif hale getiriyoruz. Mütemadi yapıyoruz. Bundan böyle Kredi Garanti Fonu sürekli olarak dönen kredilerde kullanmak suretiyle piyasaya, işletmelerimize, üretim yapan firmalarımıza kaynak temin etmeye devam edecek.”(1) Artık ne zaman büyüme düşmeye başlasa kredi tuşuna basılmaya başlandı. Her şeyin çözümü kredi vermekti. Öyle ki Kovid salgını ile mücadele kapsamında bile konut kredisi verilmeye çalışılıyordu. Bir yandan da faizler olabildiğince düşük tutulmaya çalışıldı, her bir olumlu gidişat faizi düşürmeye bahane olarak kullanıldı. Bazen de kötü gidişatla riskler artsa bile faizi düşürmeye bahane oluyordu. Ve sonuçta Türkiye ekonomisi 2014 yılından bugüne sürekli büyümeye devam etti. Ekonomik kriz olarak bahsedilen 2018, 2019 yıllarında bile büyümeyi başardı. Salgının yaşandığı 2020 yılında neredeyse tüm ülkeler küçülme yaşarken Türkiye ekonomisi Çin ile birlikte en çok büyüyen ülkeler arasında yer aldı. 2021 yılında ise Türkiye ekonomisi çift haneli olarak %11 büyüdü.
GSYH Büyüme Oranı | |
Yıl | Büyüme (%) |
2014 | 4,9 |
2015 | 6,1 |
2016 | 3,3 |
2017 | 7,5 |
2018 | 3 |
2019 | 0,9 |
2020 | 1,8 |
2021 | 11 |
Kaynak : Tüik
Türkiye ekonomisi büyüdü ama büyüme hedefi de GSYH’ın geldiği seviyelerde anlamını yitirdi. Örneğin geçen hafta açıklanan son çeyrek büyüme verileri ve 2021 yılı geneli büyüme oranı kimsenin umurunda olmadı. Üstelik çift haneli büyümeye dair olumlu bir fikir beyan eden iktisatçı neredeyse yok. Çoğu analiz etmeyi bile değersiz buldu hatta. Çünkü o büyüme hedefine ulaşılırken diğer tüm iktisadi değişkenler ikinci plana atıldı. Sadece büyümeye odaklanınca diğer tüm verilerin neredeyse hepsi kötü geldi. Ve kötü gelen verilerle de büyümenin kalitesi düştü. Daha fazla büyüme saplantısıyla verilen krediler daha fazla ithalata, daha fazla döviz talebine ve daha yüksek cari açığa neden oldu. Toplumun büyük bir kesimi büyümeden pay alamadığı gibi bu kesimin enflasyonla alım gücü de düştü. Sadece küçük bir kesim büyümeden aslan payını alınca eşitsizlik de arttı. Bir yandan da büyüme uğruna doğa sık sık katliama uğradı. Daha çok büyüme gerçekleşti ama beraberinde getirdiği riskler ekonominin gidişatını oldukça olumsuz etkileyecek hale geldi. Ve böylece artık daha çok zehirli yılan da doğaya salınmış oldu.
2. Perde: Kur Hedefi
İkinci Gooldhart Yasasını anımsatan hedefleme ise kurun sabitlenmesi planında ortaya çıktı. 2021 Eylül ayıyla beraber başlayan faiz indirimleri kurdaki hızlı artışı ve devamında enflasyonun hızla yükselmesini beraberinde getirdi. Kurdaki artış aynı zamanda ekonomik güveni de hızla aşağı çekti. Örneğin, Bloomberg HT Tüketici Güven Endeksi’ne bakacak olursak, bu endeks 2021 Kasım ayında tarihi bir dip seviyeye ulaştı.
Kaynak: Bloomberg HT
Artık ekonomik büyüme anlamını yitirmişti. Anlamını yitirmediğini varsaydığımızda bile enflasyon kaynaklı alım gücündeki sert düşüş ve kurun geldiği seviyeler gelecekteki ekonomik büyümeleri de tehdit eden bir noktaya geldi. Böylelikle sadece ekonomik büyümeyi hedeflemek anlamını yitirince ve toplumda tepkiler de yükselmeye başlayınca ikinci hedefe geçiş yapıldı. Bana kalırsa artık iktidar için kısa dönemde hedef, kurun seviyesi. Şimdi de hedeflenen kur için diğer tüm göstergeler bir kenara bırakılmaya başlandı. Kur Korumalı Mevduat (KKM) ürünü çıkarılarak da kur hedefindeki ilk adım atıldı. KKM kuru hedeflerken doğaya salınan zehirli kobraların bir türü bütçe riski oldu. Salındı diyorum çünkü henüz bütçe tarafındaki kur riski realize olmadığı halde bile ülkenin risk primini artırdı. Bir diğer zehirli kobra türü ise Merkez Bankası rezervleri oldu. Halihazırda eksi olan net rezervler kuru korumak adına daha da eksiye düştü, riskler daha da arttı. Üçüncü bir kobra ise KKM ile mevduata para yatıranların enflasyon karşısında eriyecek birikimleri oldu. Örneğin 2022 yılı ilk iki ay sonunda toplam enflasyon %16,45 olurken Mart ayı sonu için 92 gün vadeli mevduatın maksimum getirisi %4,285. Ya %16,45+Mart enflasyonu ile %4,285’in farkı kadar tasarrufların alım gücü eriyecek ya da kur, mevduata verilen faizden daha fazla getiri sunacak ve alım gücü bu kadar düşmeyecek. Fakat kur farkı da kamu tarafından karşılanacağı için üçüncü kobra türü birinci kobra türüne dönüşebiliyor. Hazinenin ve Merkez Bankasının döviz yükümlülüklerinin son yıllarda hızla artışına ek olarak mevduat tarafından da gelen yeni yükle kur riski oldukça artmış oldu.
İlk perdede olduğu gibi ikinci perde de tek bir ölçüm hedef haline gelmiş durumda ve diğer tüm geri kalan iktisadi göstergeler bu hedef doğrultusunda riske edilmiş oluyor. Sadece kuru tutmaya yönelik bu hamleler yapıldığında da hedefi tuttursanız bile artık kurun seviyesinin o eski anlamı kalmıyor. Örneğin kurdaki görece stabil duruş gerçekleşse bile bozulan fiyatlama davranışları ve beklentiler nedeniyle enflasyon artık raydan çıkmış durumda. Yine yukarıdaki Bloomberg HT Tüketici Güven Endeksi’ne bakarsak 2022 Şubat ayında ekonomik güven Kasım ayının da altına düşerek dip yaptı. Halbuki bu dönemde kur oldukça stabildi ve neredeyse hiç kımıldamıyordu. Türk halkı ekonominin gidişatını doların seviyesinden takip eder söylemini boşa çıkarırcasına güven dibe vurdu. Üstelik kurdaki bu stabil hale rağmen ne enflasyon beklentileri düzelebildi ne de ekonomiye güven arttı. İşin daha da kötüsü dış politika ve küresel iktisadi riskler hesaba katılmadığı için artık kur hedefinin bile tutamayacağı beklentisi her geçen gün daha da artıyor. Artık doğada tüm toplumu zehirlemeye hazır ve yine daha fazla zehir saçan kobralar var.
Bütüncül Bakış Sorunu
Sonuç olarak iktidar bütüncül bir makroekonomik perspektif geliştiremeyip bir ölçümü kendine hedef belirlediğinde o hedefi gerçekleştirmek uğruna onu iyi bir ölçüm olmaktan çıkartan bir bakış açısıyla ekonomiyi yönetiyor. Tek bir göstergeye odaklanıp diğer göstergelerin bütüne olan etkisini ihmal etmek hem asıl hedefi anlamsızlaştırıyor hem de önem veriliyormuş gibi gösterilen diğer değişkenlerle çelişen bir görüntü oluşturuyor. Goodhart’ın deyimiyle ekonomik birer ölçüt olan GSYH ve kur seviyesi hedeflendikleri dönemde iyi bir ölçüm olmaktan çıkıyor. Ortada herhangi bir içsel tutarlılık da kalmıyor ama varmış gibi de söylemlerde bulunuluyor. Temel göstergelerin her birinin diğerini oldukça etkileyebildiği bir disiplinde sadece büyümeye ya da kura odaklanmak kısa dönemli birtakım getiriler sunsa da uzun dönem itibarıyla ülke ekonomisini gittikçe daha da büyüyen ve çözümlerinin zorlaştığı sorunlara gebe bırakıyor. Tabii ki bütüncül bir bakış açısı geliştirmek ekonomideki kötü gidişatı tek başına tersine çevirebilecek bir açı değil. İktidar, iktisadi anlamda toplumsal güveni kaybettiği için yalnızca kötü gidişatın bu kadar sert olmasını engelleyebilir. Daha doğrusu engelleyebilirdi.
Referanslar:
Fotoğraf: Markus Spiske