[voiserPlayer]
Joe Biden, ABD’nin 46. Başkanı seçildi. Türkiye, kendi payına yaşadığı her olaydan bir kutuplaşma çıkarabilme yetisini bu seçimde de göstermeyi başardı. Peki, Türkiye açısından da önemli bir başlık olan ABD’nin Ortadoğu politikası bu seçimden çıkan tablodan nasıl etkilenebilir? Bunu anlayabilmek için Biden’ın Irak Savaşı hakkında söyledikleri ve önerdikleri ve yaptıklarına retrospektif bir bakış atmak faydalı olacaktır.
Muhalefetteki Biden’ın Irak Planları
Amerika’nın Irak’a müdahalesinin Amerikan kamuoyunda tartışmalı hale geldiği 2005’ten sonraki süreçte, Amerikan kamuoyunda ikinci Vietnam faciası yaşanacağına-yaşanmakta olduğuna kadar uzanan çeşitli kaygılar baş göstermiştir. Temsilciler Meclisi’nde John Murtha’nın verdiği ve Irak’ta ABD’nin “demokratikleşme” bağlamında hiçbir ilerleme kaydedemediği, bu meselenin Iraklılar tarafından çözülmesini öngören teklifine karşın Biden, karşı cephenin sözcülüğünü üstlenmiş ve ABD’nin Irak’tan çekilmesi teklifinin kabul edilemez olduğunu belirtmiştir. Biden, ABD’nin savaşta başarısız olduğu konusuna katılmakla birlikte, Irak’ta seçimleri organize etme ve anayasa için bir konsensüs yaratma konusunda ABD’nin başarılı olması durumunda bu başarısızlığın tersine döneceğini belirtmiştir. Biden’a göre, siyasi çözüm, anayasa, bakanlıklar ve hükümet tesis edilmeden ABD’nin Irak’tan çekilmesi büyük bir hata olacak ve ülkede iç savaşa kadar varan bir kaosa sebebiyet verecektir. Biden, böyle bir savaşın hiçbir bölge ülkesini çıkarına olmayacağını da belirtmiştir.[1]
Biden, 2008 Başkanlık yarışı için parti içinde zemin yoklamaya başladığı 2006 yılından itibaren, Irak’ın yeni anayasasının bölgelerin kendi kendini yönetmesine izin veren niteliğine dayanarak, Bağdat’ta merkezi bir hükümetin bulunduğu bir denklemde Kürt, Sünni ve Şii bölgelerine bölünmesi gerektiğini savunmuştur. Biden, etnik-dinsel gruplara kendilerini bölgesel olarak yönetecek bir alan açmanın Irak’ın bütünlüğünü koruyacak tek yöntem olduğunu belirtmiştir. Biden ayrıca, Başkan Bush’un terörizmle mücadele etmek üzere sınırlı ancak etkili bir grubun Irak’ta konuşlandırılması koşuluyla, birlikleri 2008’e kadar Irak’tan çekecek bir plan hazırlaması gerektiğini de belirtmiştir.[2]
Saddam Hüseyin’in 2006 sonundaki idamının ardından daha içinden çıkılmaz bir hale alan Irak meselesinde Senato Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Joe Biden ve beraberindekilerin aşamalı ve planlı çekilme önerisinin aksine Başkan Bush, Irak’ta birlikleri arttırmaya yönelik bir planı gündeme getirmiştir. Biden’ın buna cevabı, böyle bir planın hayata geçmesini engellemek için her yola başvuracaklarını belirtmiştir.[3] Biden, böyle bir stratejinin “trajik bir hata” olacağını belirtmiş ve Bush’u durdurmanın yolunun zamanında kendisine temsilciler tarafından verilmiş olan Başkomutanlık yetkisinin elinden alınmasından geçtiğini ifade etmiştir. Biden, bu konuda Cumhuriyetçiler’den de destek istemiştir.[4] Nitekim Biden, Cumhuriyetçi senatör Chuck Hagel’le birlikte, Başkan Bush’un Irak’a 20 binden fazla asker gönderilmesi kararına karşı bir tasarı hazırlamış ve senatoya sunmuştur.[5] Başkan Bush için bu tasarının bağlayıcılığı bulunmasa da özellikle bir Cumhuriyetçi senatörle birlikte hazırlanması ve birtakım Cumhuriyetçi senatörler tarafından desteklenmesi, Bush’un bu kararına karşı bir kamuoyu oluşturması bakımından önemli bir adım olmuştur.
Bunun yanında, Demokratların Başkan aday adayları arasında başlayan Irak tartışmasında dönemin New Mexico Valisi de olan Bill Richardson ABD’nin Irak’tan tamamen çekilip, bunun yerine Türkiye, Ürdün ve Mısırlı askerlerden oluşan bir Müslüman barış gücü oluşturulmasını önerirken; Biden, zaten pamuk ipliğine bağlı olan bölgesel dengelerin bu şekilde tamamen sarsılacağını belirtmiştir. Biden, mevcut kaotik düzenin sürdüğü bir aşamada Irak’ın terkedilmesi durumunda, Suudi Arabistan, Türkiye ve İran’ın Irak’a müdahale etmesini gerektirecek sonuçların ortaya çıkabileceğini ve bunun da bölgesel bir savaşa zemin hazırlayacağını belirtmiştir.[6] Başka bir beyanla, Biden, bir yandan askeri birliklerin arttırılıp ABD’nin bölgede neredeyse kalıcı hale gelmesine sebep olan hamlelere karşı çıkarken, diğer yandan da üst perdede Irak’ın ve bölgenin çıkarlarını öne sürerek, aslında Amerikan ulusal çıkarlarına uygun yönetim kurulmadan bölgenin tamamen boşaltılmasına da karşı çıkmıştır.
Biden, yukarıda bahsi geçen Irak’ı etnik ve dini üç bölgeye ayıran federal modeli bir tasarı halinde senatoya sunmuş ve 23’e karşı 75 oyla tasarı kabul edilmiştir. Tasarıya göre, “ABD, Irak anayasasında yer alan ana bölgeler arasında federal bir sistemi ve federal bölgelerin yaratılmasını sağlayacak siyasi çözümü desteklemelidir” şeklinde Biden’ın Amerikan’ın bölgeden çekilmesine önkoşul olarak aslında neyi anladığını gösteren ifadeler yer almıştır.[7] Biden’ın modeliyle, Amerikan’ın askeri güçle üstlendiği “hakemlik” görevi, fiili olarak üç bölge arasında kalıcı hale getirilmiş ve Irak’ta Baas döneminde olduğu gibi bir ulusal birliğin ortaya çıkmasının, kimlik bazlı üç bölgeli planla, önüne geçilmesi planlanmıştır.
Başkan Yardımcısı Biden’ın Irak’taki Etkinlikleri
Biden, 2008’de Obama’nın Başkan Yardımcısı olarak göreve başlamasının ardından, Obama tarafından Irak’ta siyasi uzlaşma sürecine yardım etmek amacıyla görevlendirilmiştir. Biden, Irak’a ilk ziyaretini 2 Temmuz 2009 tarihinde yaparken, muhalefet yıllarında savunduğu gibi askeri birliklerin çoğunluğunun Irak’tan çekilmesi ve ABD’nin Irak’taki fiili jandarmalık konumunun ortadan kalkması için attığı adımları sahada gözlemlemiştir. Bu bağlamda, askeri yetkililerle bir araya gelerek, Amerikan ordusunun kentlerden çekilmesinin ardından ülkedeki durumun ne olacağıyla ilgili bir toplantı yapmıştır.[8] Biden, bu ziyaretin 3 ay sonrasında aslında kendisinin Irak için ABD’ye çizdiği “daimi hakem”lik rolünü sahada oynamak için bir kez daha gitmiş ve Kuzey Irak’taki Kürt Yönetimi Lideri Mesut Barzani’yle görüşmüştür. Erbil’deki görüşmede Biden, Kürt Yönetimi’ne Bağdat’la aralarındaki petrol ve toprak konularındaki uzlaşmazlığı çözmeleri yönünde baskı yapmıştır.[9]
Biden’ın muhalefet dönemindeyken vurguladığı ABD’nin Irak’tan kademeli olarak çekilme planı, daha da hızlı olarak gerçekleşirken Irak’ta da krizler baş göstermeye başlamıştır. Bu dönem yaşanan ilk krizlerden biri, devrik lider Saddam Hüseyin’in Baas Partisi’yle bağlantılı oldukları gerekçesiyle adaylığı yasaklanan çoğu Sünni yaklaşık 500 kişinin 7 Mart seçimlerinde adaylıklarının engellenmesiyle yaşanmıştır. Biden, krizin boyutunun büyümesinden endişe ederek, 22 Ocak’ta Irak’a gitmiş ve Irak Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebani’nin ifadesiyle “Seçim sürecini kurtarma”ya çalışmıştır.[10] Biden’ın ziyaretinin altında, ABD birliklerinin Irak’tan çekildiği bu dönemde bu yasağın mezhepsel bir çatışmaya dönüşmesi endişesi yatıyordu. Nitekim bu dönemde, Şii çoğunluk tarafından marjinalize edilmeye çalışılan Sünni azınlık gruplar, El Mutlak gibi isimler tarafından örgütlenip, kamusal faaliyetlere yeniden başlamıştırlar.[11]
2011 sonunda Amerikan birliklerinin Irak’tan çekilmesi planı dolayısıyla Aralık 2011’de Irak’ı tekrar ziyaret eden Başkan Yardımcısı Biden, artık ABD ve Irak arasında savaş durumunun çok uzakta kaldığını ve bundan sonra birlikte bir gelecek inşa etme arayışında olan iki egemen millet olarak daha “normal” bir ortaklık ilişkisi döneminin açıldığını belirtmiştir.[12] Biden, 2012 Nisan’ında Mesud Barzani’nin yaptığı Beyaz Saray ziyaretindeyse, Amerika’nın “Kürt halkıyla yakın ve tarihi ilişkileri”ne vurgu yapmıştır.[13]
Bu bağlamda buradaki düğüm noktası, Amerikan halkının devletin kaynak ayırmasından rahatsız olduğu Ortadoğu politikalarında seçilmiş Başkan (president-elect) Biden’ın bir tadilat mı yoksa bir inşa mı yapacağıdır. Başka bir ifadeyle, Amerika açısından doğrudan bir tehdit unsuru içermeyen, ancak Amerikan çıkarlarına hizmet etmesi sebebiyle daha dolaylı yollardan meşrulaştırılan (Bush’un Irak müdahalesini meşrulaştırmak için ortaya attığı axis of evil’ı gibi) müdahalelerden vazgeçip geçmeyeceği gelecek dönemin en önemli sorusunu oluşturuyor. Trump’ın “savaşma, ticaret yap” stratejisiyle Suriye ve Irak’taki ABD’nin önceki dönemlere nispetle daha kayıtsız kaldığı politika anlayışı, Biden’ın geleneksel politikasıyla pek uyumlu gözükmüyor. Biden’ın politikasıyla uyumlu gözüken ne Trump’un neredeyse neo-izolasyonist Ortadoğu politikası ne de Bush’un agresifliği. Biden’ın geleneksel politikası, ABD’nin bölgedeki “hakem” rolünü sürdürebilmesi için gereken müdahaleleri yapmaktan imtina etmeyen, ancak bu rol edinildiği andan itibaren siyasi adımlar atarak, askeri alanın daraltılmasını öngören bir noktaya işaret ediyor. Biden’ın bu politikasını sürdürüp sürdüremeyeceği, Amerikan kamuoyunun ne kadar kontrol ve/veya ikna edilebildiğiyle doğrudan bağlantılı olacaktır. Yoksa Biden’ın geleneksel bakışıyla ilgili elimizde yeterli argüman bulunmaktadır. Özellikle Türkiye açısından, Biden’ın Kürt meselesi hakkında oynayacağı rol ayrıca önemli. Biden’ın Kürt realitesine yakın olduğu ve Barzani ailesiyle kişisel ilişkileri olduğu da biliniyor. Nitekim, 2006 yılında New York Times’ta kaleme aldığı yazıda da Irak gibi yapay bir devleti Amerika’nın bir arada tutmak için çaba göstermek yerine Şii Araplar, Sünni Araplar ve Kürtlerin ayrı ayrı bölgesel özerliklerle örgütlendiği federal bir yapıyı önermiş ve bunun için ciddi mesai harcamıştı.[14] Ancak Irak krizinden, bölgesel bir krize dönüşen konjonktürün yaşandığı 2010’ların başlarından bugüne kadar hem bölgede hem de ABD’de çok şey değiştiğini de unutmamak gerekir. Biden’ın Başkan olarak bölgesel krizlere reflekslerini anlamak için beklemek gerekecektir. Bunun yanında, atacağı adımları yorumlama konusunda, önceden attığı adımlar ve ilişkilerini bilmek önemli bir pusula olacaktır.
Fotoğraf: Levi Clancy
[1] Cumhuriyet, 22 Kasım 2005.
[2] NBCNews, 1 Mayıs 2006, Erişim Tarihi: 8 Kasım 2020, https://www.nbcnews.com/id/wbna12572371
[3] Cumhuriyet Strateji, 8 Ocak 2007.
[4] Cumhuriyet, 9 Ocak 2007.
[5] Cumhuriyet, 19 Ocak 2007.
[6] Cumhuriyet, 21 Ağustos 2007.
[7] Cumhuriyet, 5 Ekim 2007.
[8] Cumhuriyet, 4 Temmuz 2009.
[9] Reuters, 17 Eylül 2009, Erişim Tarihi: 8 Kasım 2020, https://uk.reuters.com/article/us-iraq-usa-biden-idUSTRE58G26220090917
[10] Cumhuriyet, 24 Ocak 2010.
[11] Al Jazeera, 23 Ocak 2010, Erişim Tarihi: 8 Kasım 2020, https://www.aljazeera.com/news/2010/1/23/biden-in-iraq-amid-election-row
[12] Erişim Tarihi: 8 Kasım 2020, https://obamawhitehouse.archives.gov/blog/2011/12/02/vice-president-biden-america-and-iraq-tide-war-receding
[13] Cumhuriyet, 6 Nisan 2012.
[14] New York Times, 1 Mayıs 2006, Erişim Tarihi: 8 Kasım 2020, https://www.nytimes.com/2006/05/01/opinion/01biden.html