Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • SenSensizsin
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • Avrupa Gündemi
      • ABD Gündemi
      • Altüst
    • D84 INTELLIGENCE
      • Kitap Yorum
      • Göç Sorunu
      • Başkanlık Sistemi Projesi
      • Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi
      • Herkes için Siyaset Bilimi
      • Yapay Zeka
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » Herkesin Entelektüeli Kendine – II
    Yazılar

    Herkesin Entelektüeli Kendine – II

    Adem Yılmaz29 Kasım 20234 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    [voiserPlayer]

    Karl Mannheim, “entelijansiyanın tarihi ‘kendini önemli görmenin’ tarihidir” diye not düşer. Bugün bu önemlilik hâli ağlama duvarına toslamış durumda…

    Tabii entelektüelin; kendisini önemli görüp duymasının maddi koşulları yitip gittiğinde, kamusal alan bir ara-mekân, eşitliğin varsayımı üzerinde çoğulluğu mümkün kıldığımız bir dünya olmaktan çıktığında ve elimizde çoğunluğun, baskın olanın “özel alanından” başka bir şey kalmadığında bu ağlama duvarı, siyasallaşmanın hükmünde inşa edildi, ediliyor.

    Oysa entelektüelin “önemi”, Roland Barthes’ın ifade ettiği gibi “siyasallaştırmak değil, anlamları, anlamı eleştirmeye” dayanıyordu.

    Kamusal alan, çoğunluğun özel alanına dönüştüğünden beri entelektüelin anlamlar üzerine kafa yorması da gereksizleştirildi.

    Bu durum, Türkiye gibi, içinde bulunulan cemaatin (dinsel yüklerinden arındırarak daha genel anlamda kullanıyorum bunu) ahlaki değerleri üzerinden ve onun uzantısı şeklinde bireyleşmeyi asli sayan bir ethos için fazlasıyla uygun…

    Başka bir deyişle zaten “entelektüel”imiz, eşitliğin düzeyi belirlediği ve çoğulluğun zeminini oluşturduğu kamusal alan diye bir şeyi tanımadı, hiçbir zaman.

    Bizim entelektüelimiz, kendi cemaatinin kavramları ve anlamlandırma sistemi üzerinden siyasal olanı görüp duymak ve hatta ona kendi anlamlarını dayatmakla yetindi. Nietzscheci bir tabirle, savaşçı olmaktan ziyade askerdi.

    Bu sebepledir ki kendi cemaatini eleştirmeye kalkışanlar, içinde doğduğu ethosun anlamlarını sorguya tabi tutanlar “mahallenin delisi” olarak görülebilmiştir.

    Mahallenin delisini diğer entelektüellerden ayıran en somut gösterge ise onun asla mürit edinememesi ve muteber görünmemesi…

    Kamusal alanın oluşturucu unsuru aslında “mahallenin delisi”dir bugün… Mensubu olduğu bir cenahın “özel” alanını kamusal kılmakla ilgilenmeyen ve bu cenahlar arasında “dolaşma” olanağına sahip tek kişi odur.

    Hâliyle kamusal alanın müzakereci yaklaşımı yerine, kendi özel alanını kamusal alan kılmakla meşgul olan entelektüelimiz, yazınsal ve sanatsal üretimiyle bile daha en başından siyasallaşmakta…

    “Solun kültürel hegemonyası…” gibi artık sadece zavallı bir tatminden öteye gidemeyen, klişeleşmiş tabirlerin kaynağı da bu siyasallık…

    İkinci olarak bizim entelektüelimizin, hangi cenahtan olursa olsun toplumsal gerçeklikle, sosyal ihtiyaçlar ve beklentiyle, karşı mahallenin insanlarıyla kurduğu ilişki de sorunlu…

    Kendi mahallesini de diğer mahalleleri de aynı haritada toplayan gerçekliği ele alma biçimi, son noktada, Nurullah Ataç’ın deyimiyle kendi cenahına yaranma güdüsüyle belirlenir.

    Bizim entelektüelimizi var eden şey, toplumsal gruplar arasında dolaşabilme, mesafe alabilme kapasitesi değil, konumlarıdır. Siyasallaştırma ödevlerini de asla sorguya tabi tutamayacağı bu konum üzerinden yerine getirir.

    Çünkü, hem içinden çıktığı cenahı hem de genel olarak toplumu, bu siyasallığı kuran geçmişin baskısından kurtarmak yerine onunla boğar âdeta. Keza Nurullah Ataç, yıllar öncesinden bu sorunu vurguluyordu:

    “Kendilerini aşmak isteyen kişilerimiz pek yok, en iyileri bile yetiniveriyorlar edindikleri bir parça bilgi ile, onunla kurum satmağa kalkıyorlar. Bireylerin, toplum içinde bir takımın yoksulluğu ile ilgileniyoruz, bütünün yoksulluğu üzerinde durmuyoruz.”

    Bütünü görmek yerine o bütünü kendi cenahından ibaret kılmaya çalışan, böylelikle de şikâyet ettiği “yoksulluğu” büyütmekten öteye geçemeyen bir figür bizim entelektüelimiz.

    Talep bu neticede… Sermayeleşen, yayınevleri ya da medya şirketleri kuran “cenahlar” da bunu bekliyor. Kendi kavramları üzerinden savunular, bakış açıları talep ediliyor. Bu olmazsa “görülmek” mümkün değil nitekim.

    Velhasıl, bu noktada “talep” bahaneye dönüşüyor ve ihmal edilenlerin boşluğunda entelektüel çabanın kendisi değersizleşiyor.

    Önemsizleştirilen bir suç var ortada, sorumluluğu “kolektifleştirmek” ise işin en kolayı… Entelektüelin siyasal militana dönüşmesinin sorumluluğunu bu talebe ve onun kaynağındaki toplumsal kültüre atmak faili isimsizleştirmek olacaktır.

    Muhatabımız entelektüel sermayeyi kontrol eden, onun görünürlüğünü mümkün kılan odaklar ve bu kontrolü “sindirebilmiş” entelektüel figürdür.

    Bugün, bu “kontrol” ile ya da bu entelektüel militanlaşma ile baş etmedeki yetersizliğimizle yüzleşmek zorundayız.

    Her ilişkiyi soyutlaştıran, sanallaştıran dijitalleşme ile bu yüzleşme neredeyse gereksiz bir olgu hâline gelse de bu yüzleşme entelektüel çabanın özgünlüğü için elzem. Bilgiyi, bilmeyi, görmeyi değil ama bakmayı önemsemek için de…

    Jean de Salisbury şunu soruyordu: “Kim kendi bilgisini önemsemeyenden daha utanç verici bir durumdadır?”

    Entelektüel bugün bu utanç verici durumdan kurtulmakla mükelleftir, siper ettiği ya da siper olduğu bir kitleyle “görmek” yerine bakabilmeyi her şeye rağmen mümkün kılmakla da…

    Yoksa her cenahın entelektüeli kendisine “iyi” ve “güzel”.

    Nitekim, Hegelci o “güzel ruhun” timsali olmak o kadar “iyi” bir şey değil: Durmaksızın hayıflanan, histerik bir türdür bu.

    Her kesimin histerisi kendine bugün, hâliyle her kesimin entelektüeli de…

    Fotoğraf: Nate Rayfield

    Felsefe L1
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikAmerikan Sivil Dininde Tanrı Egemenliği | Çerçeve S3 #16
    Sonraki İçerik Tanrı-Kral Propagandasının Mezopotamya’daki Yansıması

    Diğer İçerikler

    Yazılar

    19 Mayıs 1919: Bağımsızlık Ruhunun Uyanışı ve Türk Gençliğine Bırakılan Emanet

    19 Mayıs 2025 Erdal Kesin
    Yazılar

    Post-PKK Düzeni ve Türk Siyasetinde Muhtemel Değişiklikler

    16 Mayıs 2025 Armağan Öztürk
    D84 INTELLIGENCE

    Transformation of the Sovereign in Liberal Democracy and Criticism of Liberalism from Schmitt’s Perspective

    16 Mayıs 2025 Deniz Nas

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    19 Mayıs 1919: Bağımsızlık Ruhunun Uyanışı ve Türk Gençliğine Bırakılan Emanet

    19 Mayıs 2025 Yazılar Erdal Kesin

    Fesih Kararı ve Türkiye’de Siyasetin Yönü | Burak Bilgehan Özpek Fesih Kararını Değerlendirdi

    19 Mayıs 2025 Röportajlar Daktilo1984

    Türkiye’de Gazetecilik | TGS’den Basın Özgürlüğü Raporu: İlyas Coşkun ve Ülkü Şahin ile Söyleşi

    18 Mayıs 2025 Röportajlar Gökhan Korkmaz

    Post-PKK Düzeni ve Türk Siyasetinde Muhtemel Değişiklikler

    16 Mayıs 2025 Yazılar Armağan Öztürk

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}