[voiserPlayer]
İnsanlık tarihi, farklı kesimlerden ve görüşlerden milyonlarca insanı etkilemiş ve arkasında sürüklemiş figürlerle doludur. Martin Luther King’den Adolf Hitler’e uzanan bu iki uç, nasıl oluyor da insanlar üzerinde böylesine güçlü bir etki bırakabilmiştir? Mahatma Gandhi’nin yanında Satyagraha’ya[1] katılanlar ile Amerika’nın Irak’ı işgalinde Iraklı askerlere işkence yapan Amerikan askerleri[2] aynı bilişsel süreçlerden mi geçti?
Temel Taş: Uyguculuk
Uyguculuk (conformity) insanın grup içindeki davranışını anlama yolunda mihenk taşı sayılabilecek bir kavramdır. Özünde, bireylerin etrafında bulunan diğer insanlara (grup üyelerine) ayak uydurmak için kendi tutum, düşünce ve davranışlarında değişiklik yapmalarını ifade eder[3].
Sahip olduğumuz fikirler büyük ölçüde çoğunluktan (veya baskın olan gruptan) etkilenir[4] ve sosyal normlara uyabilmek veya uygun davranabilmek için fikirlerimizi ve davranışlarımızı bu yönde değiştirme eğilimimiz vardır[5].
Solomon Ash’in[6] deneylerine bakarak bu sürecin en basit konularda dahi nasıl işlediğini kolayca görmek mümkündür. Ash, 1950’lerde yürüttüğü bir dizi deneyinde birçok farklı algı testi kullanarak insanların hangi durumlarda çoğunluğun fikirlerine uyduğunu göstermiştir. İlk deneyinde 8 katılımcıyı bir laboratuvar ortamına almıştır. Katılımcıların yalnızca bir tanesi gerçek katılımcı, diğer 7’si ise sahte denektir (Ash’in yerleştirdiği ve onun verdiği yönergeler doğrultusunda hareket eden kişiler). Gerçek katılımcı, diğer 7 kişinin de kendisi gibi gerçek katılımcı olduğunu ve deney hakkında hiçbir bilgi sahibi olmadığını düşünmektedir.
Deney toplam 18 turdan oluşur. Katılımcılara üstteki görselde yer alan iki ayrı kart verilir ve “Target Line” yazılı ilk karttaki çizginin boyunun ikinci karttaki çizgilerden hangisi ile aynı olduğunu sırayla ve yüksek sesle söylemeleri istenir. Gerçek katılımcı her turda en son konuşacak şekilde ortam organize edilir. Sahte deneklerin hepsi ilk turda doğru cevabı, 18 turun 12’sinde ise tüm sahte denekler yanlış cevabı verirler. (Deneyden gerçek bir kesite buradan ulaşabilirsiniz.)
Toplamda 50 gerçek katılımcıyla tamamlanan deneyde gerçek katılımcıların sahte deneklerin yanlış cevaplarına uyma oranı %35,7’dir. Ash’in bu deneyi, zararsız görünen basit bir soruda bile insanların çoğunluğun fikirlerine uymak için kendi düşüncelerini ne oranda değiştirdiğini göstermektedir.
Stanley Milgram[7] ise Ash’in deneyini birkaç üst seviyeye çıkartarak insanların uyguculuğunun ne kadar uç noktalara gidebileceğini gösterir. Milgram’ın oldukça meşhur deneyi, deney gözlemcisi rolünde bir sahte denek, katılımcı rolünde başka bir sahte denek ve bir gerçek katılımcıdan oluşur. Deney gözlemcisi gerçekte katılımcıya deneyin amacının öğrenmede cezalandırmanın rolünü araştırmak olduğunu ve onun öğretmen diğer katılımcının ise (sahte denek) öğrenci rolünü üstleneceklerini söyler.
Ardından öğretmen ve öğrenci birbirlerini göremeyecekleri iki ayrı odaya alınır. Öğretmene üzerinde kelime çiftleri bulunan bir kağıt verilerek öğrenciye sırayla ilk kelimeyi okuyup çifti olan kelimeyi söylemesi gerektiği ve her yanlış cevap verdiğinde önündeki panelden öğrenciye artan dozlarda (her yanlış cevaptan panelde bulunan bir doz yüksek elektrik voltu) elektrik şoku vermesi gerektiği söylenir. Panelde bulunan en yüksek elektrik şoku 450 volttur. Eğer öğretmen rolündeki gerçek katılımcı durmak istediğini belirtirse deney gözlemcisi (sahte denek) sırasıyla aşağıda yer alan cümleleri söyler: Lütfen devam edin. Deney için devam etmeniz gerekiyor. Devam etmeniz kesinlikle çok önemli. Başka seçeneğiniz yok, devam etmek “zorundasınız”.
Eğer gerçek katılımcı son cümlenin ardından hâlâ durmak istediğini söylüyorsa deney sonlandırılır. Gerçek katılımcının voltajı birkaç defa arttırmasının ardından öğrencinin olduğu odadan duvarı yumruklama sesleri gelir. Birkaç defa yumruklama sesinin ardından öğrenci kalp rahatsızlığı olduğunu söyler ve cevap vermeyi bırakır.
Elbette deney boyunca gerçekte kimseye elektrik şoku verilmiyordu. Öğrenci daha önceden kaydedilmiş sesini öğretmene dinletiyor, sandalyesini deviriyor veya duvarı yumrukluyordu. Ancak gerçek katılımcı olan öğretmen bu bilgilere sahip olmadığından gerçekten elektrik verdiğini sanır.
Deneyin sonuçları ise oldukça tedirgin edicidir. Deneye katılanların %65’i en yüksek volt olan 450 volta kadar çıkmış ve 450 voltu dahi öğrenciye uygulamıştır. Katılımcılardan hiçbiri ise 300 volttan önce elektrik şoku uygulamaktan tereddüt etmeden vazgeçmemiştir. (Bu deneyin gerçek görüntülerinden kesitlere buradan ulaşabilirsiniz.)
Beynimizde Neler Oluyor?
Berns ve arkadaşları[8] 2010 yılında fMRI ile 12-17 yaş arası 27 ergenle yaptıkları çalışmada katılımcılara 15 şarkıyı kendi değerlendirmelerine göre puanlamalarını (1 ile 5 arasında) istemiştir. Ardından her bir şarkının ortalama puanları (genel popülasyonun verdiği) katılımcılara gösterilmiş ve her bir şarkıyı tekrar puanlamaları istenmiştir. Davranış boyutunda deneyin sonuçları bireylerin ikinci turda yaptığı derecelendirmelerin şarkının ortalama puanlarından etkilendiğini, yani başka bir deyişle katılımcıların şarkılar hakkındaki fikirlerinin çoğunluğun fikrine göre değiştiğini göstermiştir.
Bu bilgiler yıllara sâri teoriler ve deneylerle defalarca gösterilmiş ve bulunduğumuz nokta itibarıyla neredeyse hiçbirimiz için şaşırtıcı bilgiler değildir. Ancak, Berns ve arkadaşlarının deneyinin en can alıcı kısmı katılımcıların beyinlerinin sol ve sağ anteriyör[9] insulalarında çoğunluğun fikri hakkında bilgilendikleri sırada aktivasyon gözlemlenmiş olmasıdır.
İnsula[10], beynin dış yüzeyinde bulunan lobların altında konumlanan ve duyusal bilgilerin işlenmesinden karar verme, öz farkındalık ve empati gibi birçok üst düzey bilişe kadar birçok farklı işleve sahip bir bölümdür. Berns ve arkadaşlarına göre insuladaki bu aktivasyon bize, katılımcıların değerlendirmelerinin çoğunluğunki ile uymadığında oluşan kaygının, bireylerin tercihlerini (değerlendirmelerini veya fikirlerini) belirlediğini gösterir.
Klucharev ve arkadaşları[11] ise katılımcılardan, verilen yüzlerin çekicilik oranlarını derecelendirmelerini istediğinde, katılımcıların derecelendirmelerinin grubun derecelendirmesi ile uymadığı durumlarda posteriyör medial frontal korteks (pMFC) ve insulada aktivasyon olduğunu gözlemlemişlerdir. PMFC[12] nöral bir alarm işlevi görür. Başka bir deyişle, etrafımızdaki tehditleri kaydeden ve bu tehditlere örnek yanıtları toplayan bir mekanizmadır. Klucharev ve arkadaşları[13] pMFC’deki bu aktivasyonun olası açıklamalarından birinin, başkalarının fikirlerine uymanın pekiştirmeli öğrenme (reinforcement learning) ile benzer nöral mekanizmalara sahip olması olabileceğini söyler.
Pekiştirmeli öğrenme[14] farklı uyaranlar ve eylemler ile ödül ve cezaların meydana gelme sıklıkları arasındaki ilişkinin öğrenilmesidir. Bu duruma destek olan diğer bir araştırma olan Chen ve arkadaşlarının[15] EEG kullandığı deneyi, katılımcının fikrinin, grubun fikri ile çeliştiği durumlarda beynin olumsuz geribildirim sinyallerinin aktive olduğunu göstermektedir. Ek olarak, literatürde var olan birçok araştırma[16] sosyal etkinin beynin ödül ve davranış düzenleme alanları ile yakından ilişkili olduğunu göstermektedir.
Bu noktaya kadar olan çalışmalar çoğunluğun fikirlerine uyum sağladığımızda beynimizde neler olduğunu ve bu vesile ile de aslında neden uyum sağladığımızı göstermektedir. Ancak, buradaki en can alıcı ve kritik nokta insula ve pMFC’ye ek olarak striatumdaki aktivasyonu gösteren çalışmalardır. Çünkü, Soruların Başlangıcı: Parçadan Bütüne başlıklı yazımda detaylı olarak ele aldığım üzere, sosyal etkinin üç temel türü vardır ve bunların her birinde kişinin tutumunda, yani konu hakkındaki gerçek düşüncesinde değişim olması gerekmez.
Striatumun kişilerin bir uyaran karşısındaki tercihlerini değerlendirdiklerinde aktive olduğunu gösteren birçok çalışma da vardır. Izuma[17] buradan yola çıkarak kişilerin tercihleri veya fikirleri grubunki ile çatıştığında bunları gruba göre yeniden düzenlemelerini (ve gruba uygun hâle getirmelerini) yalnızca “uyumlu” görünmek için değil gerçekten kendi tercihlerini değiştirmeleri olarak yorumlar.
Stallen ve arkadaşlarının çalışması ise uyguculuk davranışına dair bambaşka bir kapıyı aralar. Oksitosin verilen katılımcıların kendi gruplarının fikirlerine uyum gösterdiği ve bu uyumun oksitosin verilmeyen (plasebo verilen) grupta ise olmadığını gösterir. Oksitosin, hipotalamusta üretilen ve üremeden, bağlılık ve prososyal davranışa[18] kadar birçok rolü olan bir nörotransmiterdir.
Başka bir önemli nokta ise serotonin ile ilgili bulgulardır. Serotonin[19] uyku, vücut ısısı, açlık ve cinsel davranışları düzenlemeden, öğrenme, hafıza ve mutluluk hâli gibi birçok işlevi bulunan bir nörotransmiterdir. Serotonin alımının olumsuz geribildirimlere karşı hassasiyeti azalttığı ve olumlu geribildirimlere yönelik hassasiyeti ise arttırdığı bulunmuştur[20]. Ek olarak, serotonin alımının uyumlayıcı davranışı (adaptive behavior) desteklediğini de gösteren çalışmalar vardır[21]. Ayrıca, serotoninin değer bazlı karar alma süreçlerinde düzenleyici bir işleve sahip olduğu belirtilmektedir.[22] Değer bazlı karar alma ise, en yalın hâli ile, karar alma süreçlerimizi sahip olduğumuz temel değerler ve bu değerlerin ortaya çıkardığı sonuçlar doğrultusunda yürütmemiz anlamına gelir.
Önümüzdeki çizginin boyutunu bile bile yanlış cevaplamaktan, hiç tanımadığımız birine yanlış cevap verdiği için elektrik vermemize kadar bizi götüren süreç, beynimizin kıvrımlarının arasında bir yerlerde gizli. Vahşi doğanın karşısında hayatta kalabilmemiz için evrimleşen beyin, edebiyatın en afili cümlelerinden biri hâline gelmiş bir ifade ile kendisinin de en büyük düşmanıdır.
[1] https://www.britannica.com/topic/satyagraha-philosophy
[2]https://tr.wikipedia.org/wiki/Ebu_Gureyb_Cezaevi_i%C5%9Fkenceleri#:~:text=Ebu%20Gureyb%20Cezaevi%20i%C5%9Fkenceleri%2C%20Irak,%C3%A7i%C4%9Fneyecek%20t%C3%BCrden%20i%C5%9Fkenceler%20ger%C3%A7ekle%C5%9Ftirmesi%20olay%C4%B1d%C4%B1r.
[3] Turner, J. C. (1991). Social Influence. Milton Keynes: Open University Press.
[4] Asch, S. E. (1956). Studies of independence and conformity: a minority of one against a unanimous majority. Psychol. Monogr.70, 1–70. doi: 10.1037/h0093718
[5] Cialdini, R. B., and Goldstein, N. J. (2004). Social influence: compliance and conformity. Annu. Rev. Psychol. 55, 591–621. doi: 10.1146/annurev.psych.55. 090902.142015
[6] Asch, S. E. (1951). Effects of Group Pressure Upon the Modification and Distortion of Judgments. Pittsburgh: Carnegie Press
[7] Milgram, S. (1963). “Behavioral Study of Obedience”. Journal of Abnormal and Social Psychology. Cilt 67. ss. 371-378. PMID 14049516.
[8] Berns, G. S., Capra, C. M., Moore, S., and Noussair, C. (2010). Neural mechanisms of the influence of popularity on adolescent ratings of music. Neuroimage 49, 2687–2696. doi: 10.1016/j.neuroimage.2009.10.070
[9] https://evrimagaci.org/anteriyor-5725
[10] https://evrimagaci.org/insular-korteks-12128
[11] https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/19146819/
[12] Holbrook, C., Iacoboni, M., Gordon, C., Proksch, S., & Balasubramaniam, R. (2020). Posterior medial frontal cortex and threat-enhanced religious belief: a replication and extension. Social Cognitive and Affective Neuroscience, 15(12), 1350-1356.
[13] Klucharev, V., Hytönen, K., Rijpkema, M., Smidts, A., & Fernández, G. (2009). Reinforcement learning signal predicts social conformity. Neuron, 61(1), 140-151.
[14] Brembs, B. (2003). Operant conditioning in invertebrates. Current opinion in neurobiology, 13(6), 710-717.
[15] Chen, J., Chang, Y. H., Cheng, Y. C., & Hsu, C. K. (2012). Design of image-based control loops for industrial combustion processes. Applied energy, 94, 13-21.
[16] Wei, Z., Zhao, Z., & Zheng, Y. (2019). Following the majority: Social influence in trusting behavior. Frontiers in Neuroscience, 13, 89.
[17] Stallen, M., De Dreu, C. K., Shalvi, S., Smidts, A., & Sanfey, A. G. (2012). The herding hormone: oxytocin stimulates in-group conformity. Psychological science, 23(11), 1288-1292.
[18] Bartz, J. A., Zaki, J., Bolger, N., & Ochsner, K. N. (2011). Social effects of oxytocin in humans: Context and person matter. Trends in Cognitive Sciences, 15, 301–309.
[19] https://my.clevelandclinic.org/health/articles/22572-serotonin
[20] Homberg, J. R. (2012). Serotonin and decision making processes. Neuroscience and Biobehavioral Reviews, 36, 218–236.
[21] Homberg, J. R. (2012). Serotonin and decision making processes. Neuroscience and Biobehavioral Reviews, 36, 218–236.
[22] Khani, A., & Rainer, G. (2016). Neural and neurochemical basis of reinforcement-guided decision making. Journal of Neurophysiology, 116, 724–741.