[voiserPlayer]
Dünya hızla değişiyor. Yapay zeka, iklim değişikliği ve demografik değişimler toplumlarımızın yapısını şekillendiriyor ve hangi tür zorluklarla karşılaşacaklarını belirliyor. Bu sürecin mağluplarının seçimlerle cevap vermesi muhtemel olduğundan, sosyal değişimin politik değişim tarafından takip edilmesi beklenmektedir.
Birçokları için bu, popülist siyasetin yükselişini açıklıyor: Siyaseti, genellikle dizginleri tekrar ele alarak ulusal egemenliği restore etmek ve “halk”a geri döndürmek isteyen siyasal aktörlerin seçim desteği artıyor. Tanımların çoğu, popülizmin halkın üzerinde durmasına ve “saf/kötülükten uzak halk” ile “yozlaşmış elitler” arasındaki dikotomiye odaklanır. Bu nedenle, diye devam eder teori, popülizm potansiyel olarak elitlerin ihmal ettiği konulara ışık tutan ve hoşnutsuzluklara ses olan demokratik bir düzeltici olabilir.
Bazıları popülizme karşı popülizm ile mücadele etmemiz gerektiğini savunacak kadar ileri gidiyor. Bu görüş, çoğu zaman popülizmi milliyetçilikle birleştiren “kötü” aşırı-sağ popülizmi ile çoğu zaman sol kaynaklı “daha iyi”, daha ilerici bir versiyon arasında bir ayrım yapılmasını gerektirir. Bazen, yeni toplumsal bölünmelerin mağluplarını geri kazanacak olan aşırı sağ popülizme karşı tutarlı bir karşı-anlatı ortaya koyabilmek için solun milliyetçi olması gerektiği fikri dahi buna eşlik edebilir.
Tehlikeli Yol
Bu, popülizmi demokratik bir düzeltici olarak görmek ve kötü versiyona karşı iyisi ile savaşmaya çalışmak gibi gözükse de, demokrasi ve otoriteryenizm arasındaki ince çizgide ilerleyen tehlikeli bir yoldur. İşte nedeni:
Ya popülizm bir iletişim tarzından ve hatta partilerin benimsediği bir ideolojiden daha fazlasıysa? Keza, belki de daha önemlisi, ya bu tür partilerin uygulamak istediği alternatif bir demokratik toplum vizyonu, kolektif karar alma ve yönetişim sistemi ise?
Öyleyse, yozlaşmış elitlere karşı “halka” odaklanması popülizm hakkında bizi en çok endişelendiren şey değil. Evet, bu popülist partilerin ayırt edici özelliğidir ama bize popülizm hakkında analitik bir şey anlatması gerekmez. Neticede, demokrasilerde halka, halk adına ve halk hakkında konuşmayan kim vardır ki?
Popülizm toplumda kolektif seçimlerin nasıl yapılması ve bu seçimlerin nasıl meşrulaştırılması gerektiğine dair bir görüşse, popülizm hakkında bizi en çok ilgilendiren alan “halk iradesi” adına temsili kurumları es geçmek istemesidir.
Güvencesiz Temel
Popülistler için toplumsal seçimler tabandan gelir: sadece “halk” tarafından verilen kararlar meşru ve ahlaki açıdan üstündür. Popülizm, böylece, karar alma sürecinin tek geçerli temeli olduğu iddia edilen “halk iradesinin” ardında toplanır.
Ancak sorun tam da burada yatmaktadır: tek bir halk iradesi yoktur. Toplumlar farklı -ve genellikle çelişkili- tercihleri olan çeşitli gruplardan oluşur. Bu tercihleri uzlaştırıcı kurumlar olmadan,demokrasi güvencesiz bir temelde durmaktadır.
Bazı insanların iradesini tüm insanların iradesine eşitlemek ve bölünmez, ahlaki olarak üstün olacak şekilde tasvir etmek konusundaki ısrar, demokrasiyi düzeltici değil demokrasiye karşı bir engeldir. Böyle bir tasavvur kaçınılmaz olarak, bu şekilde inşa edilmiş siyasi çoğunluğa bağlı olmayanların yalnızca dışlanmasını değil şeytanlaştırılmasını da sağlar.
Burada popülist siyasi aktörler ve seçmenleri arasında ayrım yapmak önemlidir. Hoşnutsuz vatandaşlar, araştırmaların gösterdiği gibi, gerçekten de politikalar içinde demokratik ifadeler arayabilirler. Ancak bu odak noktası, popülist kolektif karar alma biçimlerinin peşinden giden ve onları yürürlüğe sokmak isteyen siyasi aktörlerin arz taraflarını yok saymayı gerektirir. Bu aktörler genellikle demokrasilerimizin işe yaramasını sağlayan kurumları es geçmeye çalışırlar.
Rekabet Eden Görüşler
Brexit’i ele alalım. Westminster’ın dizginlerini AB’den “geri alma” fikrinin Parlamento ile doğrudan karşı karşıya gelmesi ironiktir. Bu, birbiriyle çelişen iki rakip demokrasi görüşüne iyi bir örnek: “Halk” egemenliğine dayanan ve tabandan alınan kararların diğerlerinden daha üstün olduğunu iddia eden popülist görüş ile kamu kurumlarının meşruiyetini vurgulayan temsilci görüş.
2016 referandumunda oy kullananların yüzde 52’sinin iradesinin, “İngiliz halkının” bölünmez ve tartışılmaz iradesi haline gelmesi toplumsal bölünmeye ve uzlaşmazlığa neden oldu. Demokratik istikrar, çeşitliliği yönetebilir ve fikir birliğine varmayı başarabilirsek en iyi şekilde gerçekleşir ve bu yalnızca sistemlerimizi işler hale getirmek için tasarlanan demokratik kurumlar aracılığıyla sağlanabilir.
Liberal -veya çoğulcu ya da temsilci- demokrasi soyut, normatif bir fikir değildir. O, demokrasilerimizin dayandığı kurumsal çerçevedir. Parlamentolar ve hukuki sistemler hukukun üstünlüğünü güvence altına alırlar ve ortak toplumsal kararları meşrulaştıran, uygulayan aracı kurumları içerirler.
Popülizm onları es geçmek istiyor. Sonuç, demokrasiyi düzeltmek değil baltalamaktır. “Halk”a yapılan referansların demokrasiyi ima etmesi gerekmez. Tam tersine, “halk” çoğu zaman diktatörlerin dayanağı olmuştur.
*Bu yazı 19 Kasım 2019 tarihinde Socal Europe’da yayınlanmıştır. Yazının linki: https://www.socialeurope.eu/resisting-the-seductions-of-populism
Fotoğraf: Parker Johnson