Bu yazının yayınlandığı tarihte İsrail’in Gazze’ye yönelik geniş çaplı saldırıları yedi ayını doldurmuş olacak. Yalnızca bu sürede 34 binden fazla kişinin öldürüldüğü 75 binden fazlasının ise yaralandığı belirtiliyor[1]. Peki, sosyal medyada Gazze ile ilgili okuduklarımız/gördüklerimiz bizi ilk günkü kadar etkiliyor mu? Bu sorunun cevabı biraz çetrefilli ve bir sonuca ulaşmadan önce konuyu temelden ele almamız gerekli.
Başkasının Acısı Benim Acım (mı?)
Empati günlük hayatımızda sıkça kullandığımız, bazen eksikliğinin acısını hissettiğimiz, bazense varlığıyla ne yapacağımızı bilemediğimiz bir olgu. Olgu diyorum çünkü empati aslında genel yargının aksine bir duygu değil; karşıdakinin duygu, algı veya düşüncelerini dolaylı olarak deneyimlemek veya o kişiyi kendi perspektifinden anlayabilmek olarak tanımlanıyor.[2]
Empati doğuştan gelen, istemsiz bir tepkidir ve acı çeken, zor bir durumda olan insanları gördüğümüzde ortaya çıkar. Her ne kadar çoğunlukla eş anlamlı olarak kullanılsa da empati ve sempati özünde ayrı kavramlardır. Sempati, acı çeken veya zor durumda olan birine karşı hissedilen acıma duygusu ve o durumda olmadığımız için gelen rahatlama hissidir.[3]
Buraya küçük bir parantez açma ihtiyacı duyuyorum. Özgeci davranışlar (altruistic behaviors) literatürde sıkça tartışılan ve hâlâ tanımında ortaklaşılamamış bir olgudur. Ancak, Batson’ın çizdiği ayrımı şahsen yeterli ve yerinde buluyorum: Özgecilik başka birine fayda sağlamak için belirli bir motivasyon biçimini ifade eder. Eğer yapılan eylemin motivasyonu başkasının iyilik halini yükseltmeye yönelikse bu eylem özgecidir ama motivasyon (veya nihai hedef) kendi iyilik halimizi yükseltmekse bu eylem egoisttir[4].
Ek olarak, yazının devamında sıkça bahsedeceğim toplum yanlısı davranışlar (prosocial behavior) başka birine fayda sağlayan istemli ve kasıtlı davranışlardır. Eğer bu davranışlar herhangi bir fayda beklentisi olmadan yalnızca karşıdakinin iyilik halini yükseltme amacıyla yapılıyorsa özgeci davranış olarak kabul edilir[5].
Empati-Özgecilik Hipotezi (empathy-altruism hypothesis) empati sonucunda özgeci motivasyonun ortaya çıktığını ileri sürer ve literatürde bu ilişkiyi gösteren birçok farklı çalışma vardır[6]. Ancak empati yalnızca özgeci motivasyona veya davranışa yol açmaz. Başka birinin acı çektiğini görmek kişide üzgünlük, huzursuzluk, ahlaki öfke gibi olumsuz duygular yaratır. Ve kişi bu olumsuz duygulardan kurtulmak veya en azından şiddetini azaltmak ister. Özgecilik bunun için kullanılan (veya ortaya çıkan) yöntemlerden biridir, bir diğeri ise yok saymadır (avoidance).[7] Kişinin yaşadığı empati karşısında yok saymaya mı yoksa özgeci veya toplum yanlısı bir davranışa mı yöneleceğini etkileyen birçok faktör vardır.
- Empati Eşiği
Hoffman[8] kişiyi yok sayma yerine özgeci davranışa yönlendirecek ideal bir empatik uyarılma eşiği olabileceğini öne sürer. Bu ideal eşiğin altında kalan uyarılmalar kişide yok saymaya yardım etmeye de sebep olmaz, çünkü kişinin kendine yönelik odağını (meşguliyetini) dağıtamaz. Ancak, bu ideal eşiğin çok üzerinde kalan (aşırı) uyarılmalar ise o kadar güçlüdür ki kişide yok sayma davranışına sebep olur. Kısacası, özgeci davranışın ortaya çıkabilmesi için kişideki empatinin ideal bir seviyede olması gerekir.
- Empati Düzeyi ve Durumdan Kaçabilmek
Batson ve meslektaşları[9] yaptıkları deneyde bireylerin empati düzeyi (düşük ve yüksek) ve acı çeken kişinin olduğu ortamdan çıkabilmenin yardım etme davranışı üzerindeki etkilerini incelemişler. Deneyin sonucunda:
- Empati düzeyi düşük olan kişiler (karşılarındaki yani acı çeken kişiye düşük seviyede empati duyan kişiler) o ortamdan çıkma imkanları olduğunda yardım etmek yerine ortamdan çıkıyor.
- Ama, empati düzeyi yüksek olan kişiler ortamdan çıkma imkanı olduğu veya olmadığı iki durumda da yardım ediyor.
- Seyirci Etkisi
Seyirci etkisi (bystander effect), etrafımızda başkaları olduğunda ihtiyacı olan birine yardım etme davranışımızdaki azalmayı ifade eder. 1960’ların sonunda Darley ve Latane[10] yaptıkları bir dizi araştırmada tek bir kişinin yardıma ihtiyaç duyan birini gördüğünde yardım ettiğini ancak toplam 5 kişi olduğunda katılımcıların yalnızca %62’sinin yardım ettiğini bulmuştur.
- Tutum ve İnanç
Devamında yapılan araştırmalar, üç psikolojik faktörün seyirci etkisinin ortaya çıkmasında etkili olduğu göstermiştir: sorumluluğun yayılması, değerlendirilme kaygısı ve çoğulcu cehalet.[11] Sorumluluğun yayılması, etrafta başka insanlar varken yardım etmeye yönelik sorumluluğun yayıldığına yönelik histir. Değerlendirilme kaygısı, yardım ederken diğer insanlarda oluşabilecek olumsuz değerlendirmelere veya yargılara yönelik korkudur. Çoğulcu cehalet ise başka kimse yardım etmediği için durumun aslında o kadar da acil olmadığına yönelik inançtır.
- Nöral (Sinirsel) Mekanizmalar
Bazı yardım etme davranışlarının otomatik olduğunu gösteren birçok araştırma vardır.[12] Ancak bu araştırmalar seyirci etkisi olmadan yapılmıştır. Hortensius ve de Gelder[13] seyirci etkisini inceledikleri çalışmalarında, başka kişilerle birlikte olunduğunda (seyirci etkisi olduğunda) yardıma ihtiyacı olan birini gören kişilerin beyinlerinde görme ve dikkatle ilgili bölgelerdeki aktivitede artış olduğunu, ancak yardım etme davranışına hazırlıkta etkili olan bölgelerdeki aktivitede azalma olduğunu bulmuştur.
- İkili Sistem
Graziano ve Habashi[14] ikili bir motivasyon sistemi sunar. Sistem 1, otomatik ve çevredeki bir uyarana karşı verilen koşulsuz bir tepkiyi ifade eder. Uyaran var olduğu sürece sistem 1 aktif kalır ve uyaran ortadan kaldırıldığında ise aktivasyon sona erer. Sistem 2, sistem 1’in karşıtıdır, daha yavaş aktive olur ama sistem 1 deaktive olsa dahi aktif kalmaya devam eder.
İnsanlar acil bir durumla karşı karşıya kaldıklarında sırasıyla sistem 1 ve sistem 2 devreye girer. Distres (huzursuzluk, sıkıntı, endişe hali) sistem 1 ile, sempati ise sistem 2 ile ilişkilidir. Acil bir durumda ilk hissedilen distrestir ve beraberinde savaş-don-kaç mekanizmasını devreye sokar. Dolayısıyla bu durumda yardım etme davranışı oluşmaz, yalnızca yok sayma veya donma ortaya çıkar. Ancak zaman içerisinde sempatinin ortaya çıkışıyla eş zamanlı olarak sistem 2 devreye girer ve yardım etme davranışı oluşur. Distres ve sempati herkeste var olan duygulardır, ancak bu duyguların düzeyleri ve iki sistemin gücü (veya şiddeti) kişiden kişiye farklılık gösterir.
Seyirci etkisi var olduğunda ise seyirci etkisi sistem 1’in aktivasyonunu güçlendirir ve kişideki distres düzeyi ile birleştiğinde (daha yüksek seviyedeyse daha etkili olur) savaş-don-kaç mekanizması daha güçlü bir şekilde aktive olur, dolayısıyla yardım etme davranışının ortaya çıkma ihtimali azalır. Başka bir deyişle, seyirci etkisi kişiyi acil durumu yok saymaya yönlendirir.
- Diğer Etmenler
Yapılan çalışmalar[15] aynı zamanda seyircilerin birbirini tanımasının seyirci etkisini azalttığını, yani birbirini tanıyan bir grubun yardıma ihtiyaç duyan birini gördüklerinde yardım etme ihtimallerinin birbirini tanımayan bir gruba kıyasla daha yüksek olduğunu göstermiştir. Ek olarak, bireylerin yeterliliklerinin (ör. trafik kazasında ilk yardım bilmek, yangında itfaiyeci olmak vb.) seyirciler olsa dahi yardım etme davranışını arttırdığı bulunmuştur[16].
- Sosyal Dışlanma
Bazı araştırmacılar, toplum yanlısı davranışın kişinin içinde bulunduğu kültür bu davranışları onayladığı ve teşvik ettiği için gerçekleştiğini çünkü toplum yanlısı davranışların o kültüre ait olmalarını sağladıklarını savunur. Bunun bir devamı olarak yapılan araştırmalar, yardım etme davranışının sosyal dışlanmaya yol açacağı (veya yol açma ihtimalinin olduğu) durumlarda, yardım etme davranışında düşüş olduğunu çünkü sosyal dışlanmanın empati ve güveni düşürdüğünü bulmuştur[17].
Şiddet İçerikleri Zamanla Etkisini Yitirir mi?
Her ne kadar son dönemlerde sosyal medya veya video oyunları üzerinden çalışılan bir konu haline gelse de duyarsızlaşmanın (desensitization) kökeni 1920’deki Küçük Albert Deneyi[18] ve 1924’teki Küçük Peter Deneyi[19] olarak bilinen deneylere dayanır. Kısaca açıklamak gerekirse, Küçük Albert Deneyi deney öncesinde beyaz tüylü bir tavşana hiçbir korku tepkisi vermeyen 9 aylık bir bebeğin, klasik koşullanma ile (belirli aralıklarla önce tavşanı gösterip sonra çok yüksek bir sese maruz bırakarak) beyaz tüylü bir tavşana yönelik korku ve hatta fobi tepkileri geliştirdiğini gösterir.
Küçük Peter Deneyi ise tam tersi bir şekilde tavşandan korkan 2.5 yaşında bir çocuğun sistematik maruz bırakma ile (düzenli aralıklarla tavşana ve eş zamanlı olarak keyif alacağı aktivitelere maruz bırakarak) korkusunun nasıl azaldığını yani duyarsızlaştığını ortaya koyar. 1958 yılına gelindiğinde ise Joseph Wolpe kaygı ve fobi tedavisinde sistematik duyarsızlaştırmayı kullanmış ve duyarsızlaştırmanın temelinde kaygının savunma davranışına yol açtığını vurgulamıştır[20].
Literatürde duyarsızlaşmanın tanımına ilişkin birçok farklı yaklaşım bulunur. Yaklaşımlardan biri duyarsızlaşmayı duygu temelinden ilerleyerek belirli bir uyarana karşı bilişsel, duygusal, fiziksel ve davranışsal tepkilerde azalma[21] veya empati veya sempatide azalma olarak tanımlar[22]. Ancak, Huesmann ve arkadaşları[23] duygusal elementleri daha ayrıntılı ve parçalara bölerek ele alır ve duyarsızlaşmanın temelinde bireyin şiddet içerikli davranışlara ne kadar maruz kaldığının yattığını vurgular. Başka bir deyişle, kişi şiddet davranışına ne kadar çok maruz kalırsa onu o kadar normalleştirecek ve kabul edecektir.
Benzer bir yerden devam eden Harris[24] medya aracılığıyla maruz kalınan şiddetin, şiddetin kendisi ile fantezi (hayali) dünya arasında bir mesafe yaratacağını ve bu durumun şiddet olaylarına verilen duygusal tepkiyi azaltacağını söyler. Moller[25] merhamet yorgunluğu (compassion fatigue) kavramı ile duyarsızlaşmayı başka bir boyuta taşıyarak haberlerde yer alan benzer içeriklerin okuyucuda ilgisizliğe yol açtığını, bu ilgisizliğin ilerleyen dönemlerde benzer olayları görmezden gelme eğilimi yaratabileceğini vurgular. Hoffman[26] ise medyanın kendisinin (ve de editörlerin) şiddet içerikli olaylara duyarsızlaştığını ve bunun sonucu olarak da dramatik bir gelişme veya olay olmadıkça editörlerin şiddet içerikli haberlere ön sayfada yer verme olasılıklarının düştüğünü belirtiyor.
Buradaki çözülmesi gereken nokta, var olan şiddeti aktarmanın gerekliliği, bireylerin haber alma hakkı ve duyarsızlaşma arasındaki ilişkidir. Konunun en başına döner ve İsrail’in Gazze saldırılarından gidecek olursak; İsrail’in işgal altındaki Gazze Şeridi’nde uyguladığı geniş çaplı saldırıların tüm dünyada görünür olması ve bölgede insan eliyle yaşatılan vahşetin ve insan hakları ihlallerinin ayyuka çıkması, gerekli mercii ve kurumlara bu saldırıların durdurulması adına baskı yapılması için oldukça kritiktir.
Ancak, yukarıda yazılanların tamamını düşününce, sürekli olarak Gazze’de yaşanan şiddet içeriklerine insanları maruz bırakmak duyarsızlaşma yaratırsa bu amaç gerçekleştirilemeyecektir. Gazze örneğinde de duyarsızlaşmanın yaşandığını varsayacak olursak (bu bir varsayım çünkü bu konuyla ilgili bir araştırma henüz yapılmamış) insanlarda duyarsızlaştırmaya sebep olmadan yaşananları aktarmanın ideal yolu nedir? Bu konuda literatürün eksik olduğu aşikâr ve sanıyorum ki net bir sonuca veya çözüme varabilmek için bu alanda daha fazla araştırma yapılması şart.
[1] https://www.ochaopt.org
[2] https://dictionary.apa.org/empathy
[3] https://www.psychmc.com/blogs/empathy-vs-sympathy#:~:text=The%20Differences%20Between%20Empathy%20and%20Sympathy,-Now%20that%20we&text=Empathy%20is%20shown%20in%20how,not%20having%20the%20same%20problems.
[4] Batson, C. D., Ahmad, N., Lishner, D. A., Tsang, J., Snyder, C. R., & Lopez, S. J. (2002). Empathy and altruism. The Oxford handbook of hypo-egoic phenomena, 161-174.
[5] https://link.springer.com/content/pdf/10.1007/978-981-287-080-3_69-1.pdf
[6] Batson, C. D. (2011). Altruism in humans. New York, NY: Oxford University Press.
[7] C.DanielBatsonandLauraL.Shaw,”EvidenceforAltruism: Toward a Pluralism of Prosocial Motives,” Psychological Inquiry 2 (1991): 107-22; Robert 8. Cialdini, “Altruism or Egoism? That is (Still) the Question,” PsychologicalInquiry 2 (1991):124-26;Hoffman, “Is Altruism Part of Human Nature?”; Piliavin et al., EmergencyIntervention;Wakefield, “Is Altruism Part of Human Nature?” 442.
[8] Hoffman, “IsAltruism Part of Human Nature?” 133
[9] 232979_us_46819072456_mezun.pdf
[10] Darley, J. M., & Latané, B. (1968). Bystander intervention in emergencies: Diffusion of responsibility. Journal of Personality and Social Psychology, 8, 377–383.
[11] Latané, B., & Darley, J. M. (1970). The unresponsive bystander: Why doesn’t he help? New York, NY: Appleton Century Crofts.
[12] Rand, D. G. (2016). Cooperation, fast and slow: Meta-analytic evidence for a theory of social heuristics and self-inter- ested deliberation. Psychological Science, 27, 1192–120; Zaki, J., & Mitchell, J. P. (2013). Intuitive prosociality. Current Directions in Psychological Science, 22, 466–470.
[13] Hortensius, R., & de Gelder, B. (2014). The neural basis of the bystander effect—The influence of group size on neu- ral activity when witnessing an emergency. NeuroImage, 93(Pt. 1), 53–58. doi:10.1016/j.neuroimage.2014.02.025
[14] Graziano, W. G., & Habashi, M. M. (2015). Searching for the prosocial personality. The Oxford handbook of prosocial behavior, 231-255.
[15] Fischer, P., Krueger, J. I., Greitemeyer, T., Vogrincic, C., Kastenmüller, A., Frey, D., . . . Kainbacher, M. (2011). The bystander-effect: A meta-analytic review on bystander intervention in dangerous and non-dangerous emergen- cies. Psychological Bulletin, 137, 517–537.
[16] Bickman, L. (1971). The effect of another bystander’s ability to help on bystander intervention in an emergency. Journal of Experimental Social Psychology, 7, 367–379.
[17] Twenge, J. M., Baumeister, R. F., DeWall, C. N., Ciarocco, N. J., & Bartels, J. M. (2007). Social exclusion decreases prosocial behavior. Journal of personality and social psychology, 92(1), 56.
[18] Watson, J. B., & Rayner, R. (1920). Conditioned emotional reactions. Journal of experimental psychology, 3(1), 1.
[19] Jones, M. C. (1924). A laboratory study of fear: The case of Peter. Pedagogical Seminary, 31(4), 308-315.
[20] Wolpe, J. (1958). Psychotherapy by reciprocal inhibition. Stanford, CA: Stanford University Press.
[21] Potter, W. J., & Smith, S. (2000). The context of graphic portrayals of television violence. Journal of Broadcasting and Electronic Media, 44, 301-323.
[22] Wilson, B. J., & Smith, S. (1998). Children’s responses to emotional portrayals on television. In P. A. Andersen & L. K. Guerrero (1998). Handbook of communication and emotion. San Diego: Academic Press.
[23] Huesmann, L. R., Moise, J. F., & Podolski, C.L. (1997). The effects of media violence on the development of antisocial behavior. In D. M. Stoff, J. Breiling, & J. D. Maser, Handbook of antisocial behavior. New York: Wiley.
[24] Cited in Haq, A. (2017). News violence and desensitization of news viewers in Pakistan.
[25] Moller, S. (1999). Compassion Fatigue: How the Media Sell Disease, Famine, War and Death. New York: Routledge
[26] Hoffman, A. M. & Jengelley, D. (2007). Media coverage of terrorism: Is there a desensitization effect? London: Department of Political Science, (Unpublished Manuscript).
Fotoğraf: Nadine Shaabana