Önceki yazımda, Allen’ın yüksek ücretler hipotezini kısaca özetlemeye çalışmıştım. Allen’ın tezi kısaca, 18. Yüzyıl Britanya’sının yüksek ücretlere sahip olmasının bir icatlar dalgası tetiklemesi ve bu yüzden de Sanayi Devrimi’nin neden Britanya’da gerçekleştiğini açıklamada en makul cevap olduğu iddiasıdır. Bu bölümdeyse, “yüksek ücretler” hipotezini literatürün ışığında daha genel bir biçimde değerlendireceğim, bu konu hakkındaki eleştirileri aktaracağım ve en sonunda da şahsi düşüncemi dile getireceğim.
Esasında, emeğin yüksek maliyetinin, veyahut emek kıtlığının inovatif aktiviteler için teşvik oluşturduğu fikri Allen’dan çok önce ileri sürülmüştü. Genel hatlarıyla, yüksek ücretlerin icatlara sebep olduğu hipotezi, bunu sistematik şekilde ilk olarak dile getiren Habakkuk’un ismiyle özdeşlemiş ve literatürde “Habakkuk Hipotezi” ismiyle ün kazanmıştır. Habakkuk, 1962 yılında yayınladığı çalışmasında, 19. yüzyıl ABD’sinde yüksek işçi ücretlerinin, teknolojik gelişimi çok önemli ölçüde teşvik ettiğini ileri sürmüş ve bu bağlamda, emek faktörünün maliyeti ile teknolojik gelişim arasında sistematik bir ilişki kurmaya çalışmıştı.[1]
Esasında Allen’ın hipotezi de Habakkuk hipotezinin sistematik olarak 18. yüzyıl Britanya’sına uyarlanması anlamına gelir. Tabii ki yüksek ücretlerin Sanayi Devrimi sırasındaki büyük önemini ilk Allen ele almamıştır. Allen’dan önce bu hususu en bilinir şekilde ele alan kişi David S. Landes’tir. Landes, 1969 yılında yayımlanan çalışmasında Britanya’daki yüksek ücretlerin teknolojik ilerlemeyi önemli ölçüde teşvik ettiğini ifade etmişti.[2] Her ne kadar yüksek ücretler ile teknolojik değişimin bağlantısı, gerek başka bir örnek bağlamında, gerek Britanya bağlamında ele alınmış olsa da, bu noktayı Sanayi Devrimi bağlamında en sistematik ve düzgün işlemiş kişi Allen olduğu için Sanayi Devrimi’ni yüksek işçi ücretleri ile açıklayan hipotez de Allen’ın şahsıyla bağdaşmıştır.[3]
Habakkuk ve Allen’ın açıklamaları esasında literatürce, “yönlendirilen teknolojik değişim”(directed technological change), ”uyarılmış inovasyon”(induced innovation) olarak adlandırılan bir teknolojik değişim teoremine dayanır. Bu model, teknolojinin yönünün; üretim faktörlerinin göreceli fiyatları ve bunlardaki değişimlerce yönlendirildiğine işaret eder. Örneğin, eğer emeğin fiyatı sermayeye nispeten daha fazlaysa teknolojik değişim, sermaye-yoğun, yani sermayeyi bolca kullanıp emekten tasarruf eden teknikler geliştirmeye yönelecektir.[4] Kısaca teknoloji, belli bir üretim faktörüne doğru yanlıdır -taraflıdır (biased).
“Yönlendirilen teknolojik değişim” olgusunu en sistematik olarak ortaya koymuş kişilerden birisi Daron Acemoğlu’dur. Acemoğlu’nun ortaya koyduğu ekonomik modele göre, teknolojik değişimin yönünü iki farklı şey etkiler: 1. Üretim faktörlerinin nispi fiyatları 2. Piyasanın büyüklüğü.[5] Üretim faktörlerinin nispi fiyatları ve piyasanın potansiyel büyüklüğünün, teknolojik değişimin yönünü önemli ölçüde etkilediği tezi, çoğu iktisatçı tarafından genişçe kabul edilir. Fakat teknolojik değişimin yönü ile teknolojik değişimin hızı iki farklı şeydir. Bu dönemde, Britanya’daki teknolojik değişimin yönünün emeği ikame etmek bağlamında şekillendiğini kabul etsek bile bu olgu, teknolojik değişimin hızının da ivmelendiğini kabul etmek anlamına gelmez.[6] Bu yüzden de emeğin yüksek maliyetinin cidden teknolojik değişimin hızı üzerinde belirleyici olup olamayacağı ciddi bir soru işareti uyandırmaktadır. Bunun için literatürdeki başka örneklere bakmak ve ardından da Allen hipotezine gelen makul itirazlara değinmek, bu hipotezin açıklayıcılık seviyesini tayin etmede belirleyicidir.
Genel itibariyle emek kıtlığı veyahut pahalılığı inovasyonu teşvik eder mi? Acemoğlu’nun ortaya koyduğu bir başka ekonomik model bu hususa şu cevabı verir: Eğer teknoloji güçlü bir şekilde emek tasarrufu sağlama yönündeyse, emek kıtlığı teknolojik ilerlemeyi teşvik eder ve eğer teknoloji güçlü bir şekilde işgücünü tamamlayıcı ise bu zaman da teknolojik ilerlemeyi engeller.[7] Dolayısıyla bu ekonomik model bağlamında, bu dönemde Britanya’da teknolojinin, emekten tasarruf eden mi yoksa tamamlayan mahiyette mi olduğunu bulmak, Allen hipotezini doğrulamamıza ya da çürütmemize katkı sağlayabilir.
Bu teorik modeli destekleyen diğer bir ampirik çalışmaysa Voth ve arkadaşlarına aittir.[8] Bu çalışma, Napolyon Savaşları sırasında İngiliz ordusunun yoğun şekilde, çoğu zaman da zorla, asker toplaması sonucu kimi bölgelerde oluşan emek kıtlığının teknoloji üzerindeki etkisini ele alır. Çalışma, Kraliyet Ordusunun yoğun şekilde asker topladığı yerlerde, emekten tasarruf sağlayan teknolojilerin benimsenme hızının epey arttığını gösterir. Yani emek kıtlığı, emekten tasarruf sağlayan teknolojilerin benimsenmesi ve yaygınlaşmasına katkı sağlamıştır. Fakat bununla beraber bu çalışmaya göre emek kıtlığı, emekten tasarruf sağlamayan teknolojilerin benimsenmesinde ampirik olarak tespit edilebilecek bir etki yaratmamıştır. Bu bulgu, Acemoğlu’nun teorik modelini doğrular niteliktedir.
Voth ve arkadaşlarının ortaya koyduğu bir diğer önemli husus ise teknolojiden tasarruf eden makinelerin yaygınlaştığı yerlerde, insan sermayesi ve yetenek bolluğu ile emek kıtlığı arasında bir sinerji oluştuğu ve bu sinerjinin de teknolojik gelişimi olumlu etkilediğidir.[9] Yani, insan sermayesinin yüksek olup emeğin az olduğu yerlerde, emekten tasarruf eden teknolojiler muazzam ölçüde yaygınlaşmıştı. Hülasa bu ampirik çalışma, emek kıtlığının emekten tasarruf eden teknolojilerin yaygınlaşmasını arttırdığını gösterirken, emekten tasarruf etmeyen teknolojilerin yaygınlaşmasını etkilemediğini de gösterir. Ancak şu noktayı da göz önünde tutmalıyız ki Napolyon Savaşları dönemi anormal bir periyodu sembolize eder ve Mokyr, yalnızca bu dönemde, genel olarak teknolojik değişimin belirgin olarak emekten tasarruf eden tarafa yönlendiğini yazar. [10]
Hanlon ise bir çalışmasında ampirik olarak, ABD İç Savaşı sırasında Britanya’da, ABD’den ithal edilen pamuk miktarındaki düşüşe, ABD varyantı dışı pamuk iplikleri için tasarlanmış daha fazla makineyi piyasaya sürerek tepki verildiğini gösterir.[11] Söz konusu çalışma, “yönlendirilen teknolojik değişim”in doğasını gösterir, fakat inovasyonun hızı hakkında bir ipucu sağlamaz. Dechwzleprete ve arkadaşlarının 41 ülkenin makroekonomik verilerinden faydalanarak yaptıkları ekonometrik çalışma ise düşük vasıflı işçilerin ücretlerindeki artışın otomasyon icatlarını teşvik ettiğini ortaya koyarken yüksek vasıflı işçilerin ücretlerindeki artışınsa tam tersine bu icatları engellediğini göstermektedir.[12]
Andersson ve meslektaşlarının yaptığı bir çalışma, 19. yüzyılda gerçekleşen Avrupa’dan ABD’ye kitlesel göçün ardından ABD’ye gitmek için kitleler tarafından terk edilen ve böylece yoğun göç veren ülkelerdeki emek kıtlığını inceler. Çalışmanın ampirik verileri, göç veren ülkelerde kitlesel göçün oluşturduğu emek kıtlığı dolayısıyla sermayenin kullanımının önemli ölçüde arttığını, teknolojik değişimin doğasının emekten tasarruf etmeye yöneldiğini ve daha da önemlisi genel olarak bu emek kıtlığının inovasyon hızını fark edilir biçimde arttırdığını gösterir.[13]
Acemoğlu ve Finkelstein, ABD’de 1983’deki PPS sağlık reformunun sağlık sektöründe çalışanların ücretlerini yükselttiğine ve bu hususun hem teknolojik değişimin yönünü -emeği tasarruf edecek şekilde, etkilediğine, hem de sektördeki inovasyonu arttırdığına işaret eder.[14] Hornbeck ve Naidu’u ise ampirik olarak 1927 Missipi Büyük Seli sonrasında vasıfsız işçi mahiyettindeki siyah nüfusun selden etkilenen bölgelerin dışına göç ettiğini ve böylece bu bölgelerde bir emek kıtlığı oluştuğunu, bu hususun da tarımda yeni teknolojilerin benimsenmesine fayda sağladığını gösterir.[15]
Franck kolera salgını döneminde Fransa’da oluşan emek kıtlığının teknoloji üstündeki etkisini araştırır. Ampirik bulgusu, emek kıtlığının tarım sektöründeki inovatif aktiviteleri ciddi şekilde etkilerken, tam tersine sanayi sektöründe emek kıtlığının inovasyonun yaygınlaşmasını önemli ölçüde engellediğidir.[16] Genel olarak literatür bağlamında da ifade edilebilir ki emek kıtlığı veyahut yüksek ücretler, tarım sektöründeki teknolojik değişimi çoğu zaman gayet olumlu yönde etkilerken[17] endüstri sektöründe bu soruyu yekpare olarak cevaplamak çok zordur ve koşullara göre inanılmaz değişiklikler gösterir. Bu hususta, literatürde daha bütünlüklü geniş bir çerçeve de geliştirilmiş değildir.[18] Yani, emek kıtlığı ve yüksek ücretler, Habakkuk veyahut Allen’ın işaret ettiği gibi, bazen inovasyonu olumlu etkileyebilir, ama başka çalışmaların da gösterdiği gibi bazen de olumlu olarak etkilemeyebilir.
Mokyr, Habakkuk hipotezini şöyle eleştirir: “Teknolojik yaratıcılığı teşvik etmek için yüksek ücretlerin gerekli olduğu fikri, teknolojik ilerlemenin her şeyden önce az ya da çok eşdeğer alternatifler arasında bir seçim süreci olduğuna ve bu seçimlerin faktör fiyatlarına bağlı olduğu yönündeki yanlış algıya dayanmaktadır. Şüphesiz bu tür seçimlerin yapılması gereken bazı durumlar yaşandı, ancak bunlar konunun özünü açıklamıyor. Habakkuk tezine göre yüksek ücretler emek tasarrufu sağlayan icatları teşvik edecektir. Ancak teknolojik ilerlemenin geçmişte ağırlıklı olarak emek tasarrufu sağladığına dair ikna edici bir kanıt yok.”[19]
Mokyr çok doğru bir noktaya parmak basar. Esasında Allen’ın da örtülü ön kabulü, Sanayi Devrimi sırasındaki icatların ve teknolojik değişimin çoğunlukla emekten tasarruf eden yönde olduğudur. Örneğin, tekstil sektöründeki gelişmeler, yukarıda aktardığım gibi emekten tasarruf eden mahiyetteyken Sanayi Devrimi gibi büyük bir olayı salt olarak, Hobsbawm’ın da yaptığı gibi[20], tekstile indirgemek korkunç bir hata olacaktır. Mokyr şöyle yazar: “Genel olarak emek tasarrufu sağlayan teknolojik icatlar bazı sektörlerde önemli olabilir, ama bir bütün olarak Sanayi Devrimi emekten tasarruf etmenin çok daha fazlasıydı.[21]
Örneğin, Allen’ın işaret ettiğinin tersine, buhar motoru veya metalürjideki çoğu icat tam olarak emekten tasarruf etmiyordu.[22] Bu konuda dönemin patent verilerine başvurmamız zarurettir. Macleod’un ufuk açıcı çalışması, söz konusu dönemde Britanya’da verilen tüm patentleri incelemektir. Macleod’un aktardığına göre bu dönemde çıkarılan patentlerin sadece yüzde 3.9’u amaç beyannamesinde “emekten tasarruf etme” amacını belirtmiş, buna karşın yüzde 30.8’iyse sermayeden tasarruf etme amacını beyan etmiştir.[23] Macleod’un da belirttiği gibi işsizliğin ve işsiz kalma korkusunun takıntılı düzeylerde sayılabileceği bir çağda girişimciler, patent başvurularında emekten tasarruf etme amaçlarını beyan etmekte çekinmiş olabilir ve bu yüzden de emekten tasarruf eden icatların oranının gerçekten çok daha düşük olarak gösterilmiş olabileceği düşünülebilir.[24]
Fakat, Maceleod bu kaygıyı göz önünde bulundurarak patent alınan icatları, fiilen yaptıkları işe göre kategorize eder ve ayarlar. Böylece tüm patentlerin yalnızca yüzde 21’inin emekten tasarruf sağladığı sonucuna ulaşır. Bu olgu konumuz için çok önemlidir. Tabii ki bu dönemde patent rejimi sınırlıydı ve hatta çoğu mucit patent çıkarma yoluna başvurmuyordu bile. Hem, 19. yüzyıl Britanya’sında önemli ölçüde Bacon’dan etkilenmiş aydınlanma düşüncesi, patentler yoluyla elde edilen imtiyazları bilimsel bilgi üzerinde bir tekel olarak görüyor ve bu yüzden de sıcak karşılamıyordu.[25] Bu nedenle Macleod verilerini mutlak bir doğru olarak kabul etmesek de Sanayi Devrimi sırasındaki icatların önemli bir çoğunluğunun pahalı emekten tasarruf sağladığı sonucuna varmamız mümkün gözükmemektedir.
Mokyr şöyle yazar: “Napolyon Savaşları sırasındaki kısa dönem dışında, Britanya’da teknolojik değişimin emek-tasarrufu yönünde gerçekleştiğine dair çok az kanıt vardır.”[26] Acemoğlu ve Johnson da Allen’ın hipotezini şöyle eleştirir: “[…] Bu konuda da İngiltere benzersiz değildi. Ücretler Hollanda’da ve Fransa’nın ticari bölgelerinde de çok yüksekti. İşçi maliyetleri büyük ihtimalle İngiliz sanayileşmesinde ana etken değil, destekleyici faktördü. Tekstil üretimindeki üretkenlik artışları gerçekten de inanılmaz boyuttaydı. Üretkenlik önce kişi başı on kat, zaman içinde yüz kat arttı. İngiltere ile Hollanda veya Fransa arasındaki küçük ücret farklarının, yeni teknolojilerin uygulanma zamanını veya derecesini belirlemede kritik rol oynamış olması zordur Dahası, işgücü maliyetlerinin yüksek oluşunun teknolojinin daha hızlı benimsenmesine yol açması için işgücü maliyetlerinin üretkenliğe oranla yüksek olması gerekir. İşçiler zaten daha üretkense yerlerine makine koymanın cazibesi azalır. Britanya’da 18. yüzyılda ücretlerin bu kadar yüksek olmasının bir sebebi zanaatkarların yüksek becerili ve iyi eğitimli olmalarıydı.”[27]
Allen’a yöneltilen bir başka önemli itiraz ise söz konusu dönemde Britanya’da ücretlerin aslında o kadar yüksek olmayabileceğidir. Örneğin, Humphries ve Schneider’ın ortaya koyduğu kanıtlar, esasında kadın işçilerin ücretlerinin bu dönemde epey düşük olduğudur. [28] Ayriyeten, Stephenson’un Londra’daki inşaat işçileri üstünden inşaa ettiği veri seti de reel ücretlerin, Allen’ın tahminlerinden yüzde 20 ila 30 arasında daha düşük olabileceğini ve dönemin Londra’sının Amsterdam’daki işçilerden daha düşük bir ücret seviyesine sahip olabileceğini iddia eder.[29] Stephenson’a göre Allen’ın ücret seviyesini tahmin ederken inşa ettiği metodoloji hatalıdır. Stephenson’un kısmen makul sayılabilecek itirazları vardır, fakat Allen’ın da 1980’lerden beri üzerinde uğraştığı veri setini inşa ederken izlediği metodolojiyi ve titizlikle ortaya koyduğu veri setini baştan sona çöpe atmak da doğru değildir. Nitekim, burada yerim sınırlı olduğundan bu noktayı detaylı şekilde tartışamayacağım.
Sonuç olarak, her ne kadar birtakım önemli ve etkili itirazlar olsa da Allen’ın hipotezi, literatürdeki çoğu açıklamadan daha tutarlı bir resim ortaya koyar. Fakat bu hipotezin gerçekten doğru olup olmadığı hakkında bazı ipuçları elimizde bulunsa da (örneğin Macleod’un çalışması gibi) hâlâ sistematik olarak bir ampirik çalışma yapılmış değildir.
Kendi fikrimi söyleyecek olursam, ben de aşağı yukarı yazı boyunca sıklıkla alıntılarına başvurduğum Mokyr gibi düşünmekteyim: “Her durumda, faktör fiyatları tek başına bir ekonomiyi teknolojik açıdan daha yaratıcı yapamaz. Fiziksel çevrenin teknolojik ilerleme hızı üzerindeki etkisinde olduğu gibi, faktör fiyatları da teknolojik değişimin yönünü belirleyebilirdi; ancak teknolojik gelişmenin gücü ve yoğunluğu, daha derin nedenleri olan teknolojik kabiliyet ve güdülerin bir fonksiyonuydu.”[30] Bununla beraber tekstil sektörü örneğinde de gördüğümüz üzere ücretler, eğer cidden Allen’ın işaret ettiği gibi diğer tüm ülkelere kıyasla daha yüksekse, özellikle tekstil sektörü bağlamında ekonomiye büyük verimlilik katkıları yapmış olabilir. Fakat yine de bu husus, Sanayi Devrimi’ni açıklamada temel bir faktörden ziyade, destekleyici bir yan faktördür. Nitekim, daha makul açıklamalar da mevcuttur ki bu açıklamaları da serinin ilerleyen kısımlarında ele almayı düşünüyorum.
Dipnotlar:
[1] John Habakkuk, American and British Technology in the Nineteenth Century, 1967 (eser normalde 1961’de yayınlandı, fakat benim elimdeki basım 1967 tarihlidir.)
[2] David S. Landes, The Unbound Prometheus, 2008, s. 116.
[3] Allen, muhtemelen, Britanya’nın yüksek ücret ekonomisini o döneme kadar en sistematik ve titiz şekilde işlemiş kişidir. Bu yüzden de Sanayi Devrimi bağlamında Habakkuk Hipotezinin uyarlanması Allen’ın ismiyle özdeşleşti.
[4] Faktör dağılımı sadece teknolojik değişimin yönünü değil, aynı zamanda ülkelerin siyasal ve ekonomik kurumlarının evrimini de önemli ölçüde etkiler. Bak: Sokoloff, Kenneth, L., and Stanley L. Engerman. 2000. “Institutions, Factor Endowments, and Paths of Development in the New World.” Journal of Economic Perspectives, 14 (3): 217-232.
[5] Acemoglu, Daron. “Directed Technical Change.” The Review of Economic Studies 69, no. 4 (2002): 781–809.
[6] Mokyr, The Enlightened Economy, 2011, S. 269.
[7] Acemoglu, Daron. “When Does Labor Scarcity Encourage Innovation?” Journal of Political Economy 118, no. 6 (2010): 1037–78.
[8] Hans-Joachim Voth & Bruno Caprettini & Alex Trew, 2022. “Fighting for Growth: Labor scarcity and technological progress during the British industrial revolution,” Working Papers 2022_15, Business School – Economics, University of Glasgow.
[9] Voth ve meslektaşları söz konusu çalışmada, teknolojik icatların doğuşuna değil, bu teknolojik icatların benimsenmesi ve yaygınlaşmasına konsantre olurlar. Bunun sebebiyse, verimlilik büyümesinin esasında salt olarak icatlara değil, bu icatların insanlar tarafından benimsenip yaygın olarak kullanılmasına bağlı olmasıdır. Bak: Buera, F. J. And Lucas R. E. (2018). Idea Flows and Economic Growth, Annual Review of Economics, 10, 305-320.
[10] Mokyr a.g.e. s. 271.
[11] Hanlon, W. W. (2015): “Necessity Is the Mother of Invention: Input Supplies and Directed Technical Change: Directed Technical Change,” Econometrica, 83, 67–100. Ayriyeten, Abramitzky ve meslektaşlarının yaptıkları bir çalışmaysa, 1920’de ABD’nin göçmenlerin ülkeye girişini ciddi anlamda sınırlaması sonucu Meksikalı potansiyel tarım işçilerinin ABD’ye girip tarım sektöründe çalışmasının engellenmesinin etkisi ele alınır. Çalışmada, işçi kıtlığı sonucunda çiftçilerin emekten tasarruf eden sermaye-yoğun teknolojilere yöneldiği gösterilir ve bu bağlamda “yönlendirilen teknolojik değişim” teoremine bir kanıt daha sunulur. Bak: Abramitzky, Ran, Philipp Ager, Leah Boustan, Elior Cohen, and Casper W. Hansen. 2023. “The Effect of Immigration Restrictions on Local Labor Markets: Lessons from the 1920s Border Closure.”American Economic Journal: Applied Economics, 15 (1): 164-91.
[12] Dechezlepretre, A., D. Hemous, M. Olsen, and C. Zanella (2019): “Automating Labor: Evidence from Firm-level Patent Data,” CEPR Discussion Paper.
[13] Andersson, D., M. Karadja, and E. Prawitz (2022): “Mass Migration and Technological Change,” Journal of the European Economic Association, 20, 1859– 1896.
[14] Acemoglu, D. and A. Finkelstein (2008): “Input and Technology Choices in Regulated Industries: Evidence from the Health Care Sector,” Journal of Political Economy, 116, 837–880.
[15] Hornbeck, R. and S. Naidu (2014): “When the Levee Breaks: Black Migration and Economic Development in the American South,” American Economic Review, 104, 963–990.
[16] Franck, R. (2022): “Labor Scarcity, Technology Adoption and Innovation: Evidence from the Cholera Pandemics in 19th Century France,” CEPR Discussion Paper, 16928.
[17] Örneğin San da, Meksika-ABD arasında 1964’de Bracero Anlaşmasının sonlandırılmasından sonra azalan Meksikalı göçmen işçi sayısı sebebiyle oluşan emek kıtlığının tarımdaki inovatif aktiviteyi önemli ölçüde arttırdığını gösterir. Bak: San, S. (2022): Labor Supply and Directed Technical Change: Evidence from the Termination of the Bracero Program in 1964,” American Economic Journal: Applied Economics.
[18] Bildiğim kadarıyla bu konuda, yalnızca Acemoğlu’nun 36. dipnotta işaret ettiğim çalışması mevcuttur. Fakat, kanımca Acemoğlu’nun teorik modeli de yekpare ve kapsamlı bir cevap sunmamaktadır.
[19] Joel Mokyr, The Lever of the Riches, 1992, S. 165.
[20] Hobsbawm, Industry and Empire, 1987, S. 56.
[21] Mokyr, The Enlightened Economy, 2011, s. 269.
[22] a.g.e.
[23] Christine MacLeod, Inventing the Industrial Revolution, 2002, s. 160-173.
[24] a.g.e. s. 162-4
[25] Mokyr, The Enlightened Economy, 2011, S. 45-6; Mokyr, A Culture of Growth, 2017, s. 185; Mokyr, Gifts of Athena, 2005, s. 54.
[26] Mokyr, The Enlightened Economy, 2011, S. 271.
[27] Daron Acemoğlu, Simon Johnson, İktidar ve Teknoloji, 2023, S. 155.
[28] Humphries, Jane and Schneider, Benjamin, (2019), Spinning the industrial revolution, Economic History Review, 72, issue 1, p. 126-155. Allen’ın bu çalışmaya eleştirisi için bak: Allen, Robert C, (2019), Spinning Their Wheels: A Reply to Jane Humphries and Benjamin Schneider, Economic History Review, 73, issue 4, p. 1128-1136.
[29] Stephenson, J. Z., ‘“Real” wages? Contractors, workers, and pay in London building trades, 1650–1800’, Economic History Review, 71 (2018), pp. 106–132. Allen’ın bu makaleye eleştirisi için bak: Allen, Robert C. “Real Wages once More: A Response to Judy Stephenson”, Economic History Review, 72(2018), pp. 748-754. Stephenson’un Allen’ın eleştirisine cevabı için bak: Stephenson, J. Z., “Mistaken Wages: The Cost of Labor in the Early Modern English Economy, a Reply to Robert C. Allen, Economic History Review, 72(2018), pp. 755-769.
[30] Mokyr, The Enlightened Economy, 2011, S. 272.