Boğaziçi Üniversitesi diploma dağıtım törenleri 1-4 Temmuz tarihlerinde düzenlendi. Her bölüm farklı yer ve zamanda diplomalarını alıp dağılıyor. Ne bir mezun yürüyüşü ne de tüm öğrencilerin bir arada olduğu bir görüntü yok. Bu nedenle bu faaliyete diploma dağıtım töreni dedim.
Eskiden tüm öğrenciler bir arada olur, tören tek günde biterdi. Rektör gibi okul yöneticileri de törene katılırdı, bir güzel protestosunu yerdi ama kimseye de bir şey olmazdı. Şu anki rektörse protestodan kaçmak için böyle bir “çözüme” başvurdu: Toplu tören yok, mezun geçidi falan yok. Herkes farklı yerde diplomasını alacak, böylece rektörün ve diğer yöneticilerin katılacağı bir şey olmayacak. Protesto da olsa küçük çaplı olur, çünkü herkes farklı bir yerde, bir arada olan öğrenci sayısı az.
Tabii bu “çözüm” protestoların önüne geçmiş değil. “Atanmış” bölüm başkanı konuşurken sırtını dönenler de var, çeşitli dövizlerle sahneye çıkan da.
Mezuniyet Töreninde “Siyaset” Dinlemek
Sosyoloji bölümünün diploma dağıtım törenindeyse daha farklı bir protesto gerçekleşti. Sahneye çıkan ve yüksek onurla mezun olan Doruk Dörücü, diplomasını aldıktan sonra yırttı. Sahnede yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Müstakbel cumhurbaşkanının diplomasını iptal eden, kafasına göre fakülte açan, kapayan, bölen, birleştiren bu istibdat rejiminin bana vermiş olduğu diploma hükümsüzdür. Yarın bu bölümü de kapatırlar, bu okulu da kapatırlar. Diplomamı kayyumdan değil, Boğaziçi’nin seçilmiş rektöründen alırım.”
Konuşma sırasında izleyicilerden birkaç kişi tepki gösterdi. Tepkiler arasında “Biz mezuniyete geldik, siyaset dinlemeye gelmedik” ve “Terbiyesizlik yapma” gibi sözler yer aldı. Gerçi bu kişiler, orada oturan öğrenci ve velilerin tepkisiyle karşılaştı. Öğrenci konuşmasını bitirebildi, yoğun alkış aldı. “Terbiyesizlik yapma” diyenler de daha ileriye gidemedi. Dörücü, gecesine gözaltına alındı. Sonrasında serbest bırakıldı.
Konuya Boğaziçi’nden girdim ama ODTÜ, İTÜ, İstanbul Üniversitesi gibi üniversitelerde düzenlenen mezuniyet törenleri de öğrencilerin protestolarına sahne oldu. Özellikle İstanbul Üniversitesi önemli, çünkü Ekrem İmamoğlu’nun diplomasını iptal eden üniversite yönetimi protesto edildi.
Peki, Mezuniyet Törenleri Siyaset Yeri midir?
Evet. Bir öğrencinin 4-5 yıl geçirdiği üniversiteyi hangi barınma koşullarına sahip olarak okuduğundan, eğitimine devam edebilmek için emeğini alamadığı işlerde çalışmak zorunda kalmasından, hangi hocalardan ders alıp almayacağından, fikrini söyledi diye yaptırımlarla karşılaşıp karşılaşmayacağına kadar her şey siyasi tercihlerin bir sonucu. Bir öğrencinin üniversite hayatı boyunca yaşadığı her şey siyasetin bir sonucuysa mezuniyet töreni de siyasi olur elbette.
Öğrenciler Ne Şartlarda Okuyor?
Üniversiteye başlamış herhangi bir genci düşünelim. Bu öğrencinin eğitimine devam edebilmesi için ilk olarak barınma ve beslenme gibi temel ihtiyaçlarını karşılayabilmesi gerekiyor.
KYK kredisi aylık 3 bin lira. Bu, 1 aylık yemek masrafını bile karşılamıyor. İnternetten kısa bir araştırmayla görüleceği üzere üniversitelerdeki bir öğünün fiyatı 30-40 lira arasında değişiyor. Ayrıca her üniversite üç öğün yemek vermiyor. Bir öğüne 35 lira veren bir öğrenci günde 105, aylık 3150 lira veriyor. Yemeklerin kalitesi de ayrı tartışma konusu.
Keza üniversitelerde yeteri kadar öğrenci yurdu bulunmuyor. Çoğu öğrenci üniversitenin yurdunda kalamıyor. Bu nedenle KYK’ya veya özel yurtlara başvuruyor. KYK yurtlarında sıkı denetim yapılıyor. Çok sayıda kişi bir odaya sıkıştırılıyor, kişisel alan bırakılmıyor. Yurt sayıları da yeteri kadar artmıyor. Tarikat ve dernek yurtlarının önü açılıyor, bakanlığın politikası da bu yönde. Çeşitli dernek ve vakıfların yurtlarına maddi destekler sunuluyor.
Ülkenin farklı noktalarında okuyan öğrencilerle konuştuğumda KYK yurtlarının bilerek dernek ve vakıf yurtlarından daha az kaliteli bırakıldığını gördüm çünkü öğrenciler “KYK’da kalacağıma burada kalayım” düşüncesine girsin isteniyor. Zaten özellikle küçük şehirlerde gençlik bakanlığı il müdürlüğü çalışan ve yöneticileri, çeşitli dernek ve vakıfların da yönetiminde. Bu kişiler enerjilerinin büyük bir kısmını KYK’lara ayırmaktansa kendi vakıflarına ayırıyor.
Hadi öğrenci bir şekilde düzgün bir yurt buldu, güzel de beslenebiliyor ama KYK kredisi yetmiyor. Aileden de bir şey gelmiyorsa mecbur çalışacak. Çalışsın tabii, güzel, ama hakkını alabiliyor mu? Örneğin üniversite civarındaki kafeler “Zaten bir sürü öğrenci var, çalışmak da zorundalar, piyasanın altında çalıştırırım” diye çalışmaya mecbur kalan öğrencileri kullanıyor mu? Bunu önleyen politikalar var mı? Öğrenci daha iyi bir iş arasa bu sefer de “tanıdık” engeline takılıyor mu?
Hangi Hocadan Ders Alacağı Bile Siyasi
İşi de halletti, parayı da buldu bu öğrenci.
Peki hangi hocalardan hangi koşullar altında ders alacak? Ders içeriklerine müdahale ediliyor mu? İktidara yakın akademisyenlerin işe alınması için adrese teslim kadro ilanları yayınlanıyor mu? Bu akademisyenlere sadece “onlardan” olduğu için idari görev veriliyor mu? Muhalif, muhalif olmasa bile iktidarın/rektörün dediklerini yapmayan akademisyenler işlerinden oluyor mu, soruşturmalarla boğuşuyor mu? Okula alınan idari personel hep bir partiye yakın olanlardan mı seçiliyor?
İktidarın atadığı ve genelde bizzat partili olan veya partiye yakın rektörler; yürüdü diye, slogan attı diye öğrencilere disiplin soruşturması açıyor mu, “hoşa gitmeyen” öğrenci etkinliklerini yasaklıyor mu?
Okul bilimsel araştırma yürütülecek mesela. Okulun bütçesi bu araştırmalara mı ayrılıyor yoksa yöneticilerin makam araçlarına, lojmanlarına mı gidiyor? Bütçe dağılımı yapılırken “benden olanlar ve olmayanlar” diye ayrım yapılıyor mu?
Mezun Olmakla da İş Bitmiyor
Kazasız belasız öğrencimizi mezun ettik diyelim.
Bu yeni mezunumuz akademiye mi, kamu sektörüne mi yoksa özel sektöre mi yönelecek? Akademiye yönelmek için lisansüstü eğitim şart. Ancak “makbul insan” değilse kabul aldığı lisansüstü eğitim üniversite yönetimi tarafından iptal edilebilir, yerine “makbul insan” alınabilir. Kamu sektörüne yönelse mülakat puanı hakkaniyetle belirlenecek mi, belirlense ataması yapılacak mı? Özel sektöre yönelse “insani” çalışma koşullarına ulaşabilecek mi?
Bakın, daha siyasi olaylara bile değinmedim. En basitinden bir kişi, oy verdiği siyasetçinin tutuklanmasını protesto edebilir mi? Elbette, istediği her yerde anayasal hakkını kullanarak bunu gerçekleştirebilir.
Mezuniyet Törenlerinin Yapılış Şekli Bile Siyasetin Sonucu
Mezuniyet törenlerinin nasıl yapılacağı hatta yapılıp yapılmayacağı da siyasi bir konudur.
Yazının girişinde biraz bahsettim. Boğaziçi Üniversitesi’nde mezuniyet törenleri eskiden toplu bir şekilde bir günde yapılırdı. Tüm öğrenciler mezun geçidine katılırdı. Diledikleri pankart ve dövizleri taşırdı, sloganlar atarlardı. Bu pankartlar, sloganlar sadece okulla ilgili değildi, güncel siyasete ilişkin de olurdu.
Rektör ve diğer yöneticiler de törene katılırdı. Öğrenciler de protestosunu gerçekleştirirdi. Daha önce hiçbir rektör veya yönetici bundan kaçmak için bahane aramadı.
Sonra ne oldu? Siyasi iktidar önce AKP’de siyaset yapmış birini atadı, ondan vazgeçince de onun yardımcısını atadı. O ne yaptı? Pandemide bile yapılan toplu mezuniyeti, mezuniyet geçidini yasakladı. Mezuniyeti günlere yaydı. Her bölüm farklı yer ve zamanda diplomasını alacak dendi. Tören, küçük salonlara sıkıştırıldı. Böylelikle okul ve ülkeyle ilgili söylemler azalacak. Rektör ve yöneticilerin de katılacağı bir organizasyon ortadan kalkmış olacak.
Bu nedenle öğrenciler alternatif mezuniyet düzenliyor. Kendi mezun geçitlerini kendi yapıyor. Okulun güvenlik birimleri de bu öğrencileri kayıt altına alıyor. Daha sonra da bu öğrencilerin okula girişi yasaklanıyor.
Nasıl oldu bu? Siyasetin tercihleri sonucu. Nasıl bir mezuniyet töreninin düzenleneceği, öğrencinin mezun olduktan sonra okula girip giremeyeceği bile siyasetin bir sonucu.
Siyasi İktidarın Atadığının Sakıncalı Bulduğu İşler
ODTÜ’ye geçelim. ODTÜ mezuniyet törenleri herkesin ilgisini çeker her zaman. Mezun geçidince okul gündemi ve güncel konularla ilgili renkli pankart ve dövizlere rastlarız. Bu sene de dolu dolu geçti tören.
Siyasi iktidar tarafından atanan ve sekiz sene rektörlük yapmış Verşan Kök, mezuniyet geçitlerini ve törenlerini hep yasaklamak için uğraştı. Başarılı olduğu söylenemez bu konuda. Törenler ve geçitler her zaman düzenlendi.
Bazen de düzenlenmesine izin verse bile tören öncesinde kontrol yapılırdı. Bu kontrolde sakıncalı bayrak ve pankart var mı yok mu kontrol edilirdi.
Örneğin gökkuşağı bayrağı yasaktı. Gökkuşağı bayrağı taşıyanlara soruşturma açılırdı. Bir öğrencinin, 4-5 yılını geçirdiği bir üniversitenin mezuniyet töreninde cinsel kimliğiyle ilgili bir bayrağı taşıyıp taşıyamayacağı da siyasi tercihlerin bir sonucudur.
Diğer üniversitelerde okuyan öğrenciler de benzer problemlerle karşılaşıyor.
Özetle Her Şey Politiktir
Bir öğrencinin okuduğu üniversitenin rektörüne, bütçesine, burslara, barınma koşullarına, ders alacağı hocalara, çalışma koşullarına, yüksek lisans yapıp yapamayacağına, üniversitede ifade özgürlüğü olup olmadığına, mezuniyet töreninin nasıl yapılacağına, üniversiteden sonra atanıp atanamayacağına, kısacası her şeye siyasi iktidar veya siyasi iktidarın atadıkları karar veriyorsa, evet, mezuniyet törenleri de siyasidir.
Mezunlar, anayasal hakkını kullanarak mezuniyet törenlerinde düşüncelerini dile getirebilir, siyaset yapabilir.
4-5 senesini üniversiteye harcayan mezunların da bu doğrultuda pankart taşıması, bir-iki kelam etmesi de en doğal hakkıdır.