Yazar: Çiğdem Özçakmak
Adım Çiğdem Özçakmak Çelik, 1976 Ankara doğumluyum. Serbest Muhasebeci Mali Müşavirim. İki dönemdir bir siyasi partide kadın kolları yönetim kurulu üyeliği, mesleğimin odasında Cinsiyete Dayalı Ayrımcılık ve Mobing Komisyonu ve bir STK’da da Kadın Meclisi Yönetim Kurulu üyeliği yapmaktayım.
Siyasete girişim birçok kadın arkadaşımızdan biraz farklı olabilir. Beyannamelerin en yoğun olduğu dönemlerdendi; eve geldiğimde artık ne evdekilerin dediklerini anlayacak, ne gözüm bir şey görecek durumdaydı. Telefonuma saat 23.00 civarında gelen bir mesaj ile siyasete ilk adımı atacağımdan habersizdim.
Mesaj: “Yarın sabah partimizin delege seçimleri var, … listeye oy kullanmanızı rica ediyoruz.” Bunca yıl üyesi olduğum partimde delege seçimleri oluyordu ve ben bundan habersizdim. Delege seçimlerinde tanımadığım bir sürü kişiye oy vermem isteniyordu.
Ertesi gün işe gitmeden bahsedilen yere gittim. Memnuniyetsizliğimi ve yapılan bu emrivaki oy talebinin eksik ve yanlışlarını dile getirdim. Özeleştirimi de vermiştim. O günden sonra partime sürekli gidip gelmeye ve işimden fırsat buldukça aktif olarak çalışmaya başladım.
Parti içi çalışmalarım ve iş yoğunluğum devam ederken yaklaşan seçimlerde Kadın Kolları Yönetim Kurulu üyeliği için aday olma teklifi aldım. İş hayatım çok yoğundu ama kadın kollarında olmak, kadın mücadelesinde emek vermek, varlığımı sadece ev ve iş dışında göstermek için seçimlere girmeyi kabul ettim ve sonuçta bizim listemiz kazandı.
Mesleğim gereği sürekli bilgisayarda olduğumdan sosyal medya ve bilişim görevini üstlendim. Gün içerisinde bir taraftan gündemi takip edip bir taraftan sosyal medya paylaşımlarını yapmak bana heyecan veriyordu. Gündemi daha yoğun takip edebiliyor, dışarıdaki hayatın daha içinde olduğum için bu görevi gittikçe sevmeye başlıyordum.
Eve geldiğimde geceleri kadınlarla ilgili araştırmalar yapıp gündeme dair başkanımla birlikte yazılar yazmaya başladım. Daha sonra EYT’den emekliliğe hak kazandım ve maalesef dünyayı kavuran o acı pandemi gelince (Pandemi mali müşavirlere gelmemişti, biz çalışmak zorundaydık.) işten ayrılmak durumunda kaldım. Daha görünür bir şekilde parti çalışmalarına katıldım. Birçok Kadın STK’larında görev almaya başladım.
Ülkemizin yarısını oluşturan biz kadınların karar alma mekanizmalarında aktif söz sahibi olabilmemiz esas amacım. Bilinçli, ayakları üzerinde durabilen, sadece kendisi için değil, gelecek nesiller için de duyduğu endişeyi anlatabilen, hak arama alanlarında mücadele eden, kadınlara öncülük edebilen bir kadın siyasetçi olmak en önemli gayem.
Siyaseti sadece erkeklerin değil kadınların da yapabileceği ve çok da güzel yapabileceğini göstermek; işte, evde, sokakta çok daha başarılı olabileceğimizi kanıtlamak istedim. Seçme hakkımız olduğu gibi, seçilme hakkımızı kullanabilmeyi ve bunları anlatabilmeyi hedefledim.
Eşimin sendikal alandaki çalışmaları, aynı siyasi düşüncede olmamız ve eşimin aynı yolda yoldaşım olmasından dolayı aile yaşantımızda sıkıntıya neden olmadı. Her zaman destek olduk birbirimize ve gerek evde gerekse dışarıda eşim bana eşitim olduğunu hissettirdi.
Tüm bu olumlu yanlarına rağmen siyasette olmamın beni ve eşimi zorladığı zamanlar tabii ki oldu. Oğlumuzun LGS senesinde çalışmalarımızı sıraya koymak durumunda kaldık. Eşimin sendikal çalışmaları olduğunda ben evde kaldım, benim işim olduğunda o evde kaldı. İkimizin çalışması olduğunda ise çok farklı bir stres testinden geçtik. Süreci elbirliği ile sıkıntılara rağmen güzel atlattık.
Aile yaşantım dışında siyasetteki erkek arkadaşlarımızın rahatlığı, kadınlara “biz gece gideriz siz nasıl geleceksiniz ki” kotaları koyup koydukları bu kotayı bile kendi bireysel çıkarlarına nasıl dahil ettikleri, seçim çalışmaları için milyarlarca parayı sokağa atarlarken kadınların mutfağın masrafını düşünmekten hayallerinden nasıl vazgeçtiği… Bunları kendim yaşamasam da başka kadınların deneyimlerinde birebir tanıklık ettim maalesef.
Türkiye Siyasetinin Problemleri
Ülkemizde siyaset kurumunun büyük problemleri var. Bu problemleri şu şekilde sayabilirim:
– Siyasi kutuplaşma dünyada salgın haline geldi. Siyasi kutuplaşma toplumsal kutuplaşmayı beraberinde getirirken empatiden yoksun bir toplum haline gelmemiz sebep oldu.
– Sadece bizim ülkemizde değil, tüm dünyayı saran ve geçmişte de onlarca büyük olayın yaşanmasına sebep olan dinin siyasete alet edilmesine şahitlik ediyoruz.
– Eğitimin siyasallaşması ve bu durumun anaokullarına, kreşlere kadar girmesi yakından ve endişe ile takip ettiğimiz büyük bir problem.
– Yasamanın yürütmenin eline geçmesi, ki bunun sıkıntılarını ilerleyen yıllarda daha çok yaşayacağımızı düşünüyorum.
– Kadınları ev içine hapsetmeye çalışan siyasi tutumlar da oldukça can sıkıcı. İlk ve tek kadın başbakanımızın ekonomik hataları üzerine ülke ekonomisinin kötüye gitmesinin sebebi olarak siyasi hataların değil de kadın olmasının sebep gösterilmesi; kadınların siyasette hep başarısız olduğu söylemleri; kadınların sadece evde bulunması, çocuk doğurması, ev işlerinde çalışması gerektiği gibi eşit temsiliyeti rafa kaldıracak siyasi söylemlerin mevcudiyeti durumu daha da vahim yapıyor.
-Basının tamamen siyasi çıkarlar üzerine kurulması ve tek yönlü fikirleri empoze etmesi, basın özgürlüğünün rafa kaldırılması.
Son söz olarak, ALDA ve Daktilo1984 ekiplerine WE ACT projesini yürüttükleri, bizlere eğitim verdikleri ve SİYASETTE VAR OLDUĞUMUZU GÖSTERMEMİZE VE SÖZÜMÜZÜ DUYURMAMIZA aracılık ettiği için teşekkür ederim.