Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • SenSensizsin
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • Avrupa Gündemi
      • ABD Gündemi
      • Altüst
    • D84 INTELLIGENCE
      • Kitap Yorum
      • Göç Sorunu
      • Başkanlık Sistemi Projesi
      • Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi
      • Herkes için Siyaset Bilimi
      • Yapay Zeka
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » Literatüre Meydan Okumak
    Yazılar

    Literatüre Meydan Okumak

    Caner Gerek28 Mayıs 20199 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    [voiserPlayer]

    Nikola Çavuşesku Romanya Komünist Partisi Merkez Komitesi toplantısında ülkenin tüm dış borcunun ödenmesi kararını aldıklarını açıklayarak dünya piyasalarını şaşkına çevirmişti. Zira 1980’lerin başında yapılan bu açıklama iktisat literatürü için alışık olmadık bir durumdu. Bu karar 1970’ler sonunda artan petrol fiyatları neticesinde ülkenin dış borcunun 10 milyar dolar civarına ulaşmasıyla alınmıştı. Üstelik Romanya deneylere ya da riskli işlere girecek kadar yüksek bir refah içerisinde olmayıp Avrupa’nın en yoksul ülkelerinden birisiydi. Bu karara itiraz eden pek kimse olmuş muydu bilemiyorum ama Merkez Bankası Başkanı Florea Dimitrescu bu erken ödeme durumunun piyasadaki kredi veren yatırımcıları rahatsız ettiğini söylediğinde işinden kovulmuştu. Buradan Romanya için pek de itiraz edilecek ya da farklı fikir önerisi getirilecek bir dönemden geçmediğini çıkarabiliriz.

    Aslında yönetim kadrosu da bize birtakım güçlü ipuçları veriyor, zira Çavuşesku’nun yardımcılığını eşi Elena Çavuşesku yaparken, kardeşi İlie Savunma Bakan Yardımcısı, oğlu Nicu ise bölgesel parti yöneticiliği yapıyordu. Çavuşesku, Bretton Woods kuruluşları olan Dünya Bankası ve IMF’e sırtını dönüp ithalatı olabildiğince kısıtlayarak döviz borcunun oluşmasını engellerken, diğer yandan elindeki gıda ürünlerinin birçoğunu ihraç etmeye çalıştı. Elbette Çavuşesku’dan piyasa yanlısı bir tutum beklenemezdi ama serbest ticareti neredeyse tamamen engellemeye çalışan bir Romanya vardı. Çavuşesku aynı zamanda milyar dolarlık borçların bir kısmını yine milyar dolarlık altın rezervini satarak ödemeye kalkıştı, yine bu da oldukça tuhaf bir dış borç ödeme ya da sorunlarla baş etme yöntemiydi. 1982’den 1989’a gelindiğinde ödemeler dengesi 2 milyar dolar açık vermekten 9 milyar dolar fazla vermeye başladı ve ilginç şekilde Romanya dış borçlarının tamamını süresinden önce yaklaşık 8 yılda ödedi.

    Böyle bakıldığında 1980’li yıllar Romanya ekonomisi için çok güzel geçti şeklinde gözükebilir ama aslında durum hiç de öyle değildi. Dış borcun tamamının bir an önce ödenmesi kararıyla birlikte ülke sert tasarruf önlemlerine gitmeye başladı. Fabrikalar elektrik tasarrufu nedeniyle düzenli bir şekilde çalışamaz oldu. Dış borcu azaltmak için ithalat kısıtlandı, üretim gittikçe yavaşladı ve hatta bazı ürünlerde yarıya kadar düştü. Elektrikten gaza, sütten ekmeğe kadar birçok ürün karneye bağlanmak durumunda kaldı. Hastaneler temel fonksiyonlarını yerine getiremez hale gelirken tasarruflar nedeniyle ne sıcak su bulunabiliyor ne de insanlar kışları ısınabiliyordu. Dış borç ödemeleri için ihracat payları arttığından dolayı gelir değişmese bile tüketim çökmüştü çünkü tüketim bir kenara bırakılıp olan biten ihraç edilmeye çalışıldı.

    İnsanlar 80’ler boyunca elindeki mevcut refahı gittikçe kaybediyordu. Üstelik Romanya halkının refahı azalırken, Çavuşesku gelişmekte olan ülkelere borç vermeye çalışan bir lidere dönüştü. Kişisel hırsları ve dünya gerçekleriyle uyumsuz hayalleri nedeniyle halkını perişan etti. Aynı dönemde dış borç sorunu ile uğraşan ekonomiler ise borcu zamana yayma ve borcu tıraşlama ile çözmeye çalışıyordu ki bunda başarılı da oldu birçoğu. Dünyanın gittiği bir yön vardı, bir de Romanya’nın. Romanya dış borcunu ödemek için geçmiş iktisat deneyimlerine karşı bir meydan okudu ve halkını yoksulluğa mahkûm ederek en az bir neslini kaybetti.

    Türkiye elbette Romanya değil, dönem de 1980’ler değil ve de kimse Çavuşesku değil. Yukarıdaki vakayı bizim gibi dış borç problemi yaşayan başka bir ülkenin iktisat dünyasınca defalarca tecrübe edilmiş, bilindik iktisadi yöntemler yerine iktisadi deneyimlere ters ve alışılmadık yollara sapmasının sonuçlarına bir örnek olarak verdim. Bir başka açıdansa ülkemizde dış borç sorunu yaşanırken çözüm için geleneksel yöntemler kullanılmak yerine her gün bir başka tuhaf yöntemle çözülmeye çalışılmasına ek bir katkı yapmak(!) istedim de diyebiliriz. Biz tuhaf yöntemlerle sorunu çözmeye çalışırken Reuters’in geçtiği bir Türkiye analizinde şöyle bir ifade vardı: birçok iktisatçıya göre bu (Türkiye’nin yaşadığı ekonomik kriz) bir gelişen ülkeler döviz kuru ders kitabı konusudur (1).

    Aslında Türkiye’nin yaşadığı kriz Reuters’in dediği gibi iktisat ders kitabında geçen konular kadar basit bir kriz değil. Türkiye’nin yaşadığı, iktisat ders kitaplarında geçmeyen aynı zamanda bir yönetim krizi ve dolayısıyla çözümlerini tamamen iktisat kitaplarında bulmak da mümkün değil. Fakat iktisat politikaları kısmındaki olası çözümleri anlamak bir ders kitabına konu olacak kadar da basit. Türkiye’nin ağustos ayından beri derin bir şekilde içinden geçtiği dış borç krizine karşı uyguladığı tuhaf piyasa karşıtı uygulamalar acaba daha hangi iktisat literatürüne ters politikalara savrulacağımızı, daha neler deneyebileceğimizi düşündürtüyor. Şimdi biraz geçtiğimiz dokuz ay içerisinde söylenenlere ve uygulamaya sokulan piyasa karşıtı çözüm yöntemlerine ve böylece piyasaya meydan okuyuşa bakalım.

    “Piyasalarla kavga ederek değil, ‘kazan-kazan’ ilişkisine dayalı güçlü bir iletişimle yürüyeceğiz. Piyasa dinamikleriyle uyumlu, reel iktisadi hayatın gerçekleriyle uyuşan bir şekilde, küresel finansal sistemle koordineli yol alacağız” (2). Bu sözleri görev başına geldiği dönemde, 2018 Temmuz ayında, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak sarf etmişti. Bakan Albayrak bir başka konuşmasında ise “Para politikalarının tam bağımsızlığı her dönem devam etmeli. Merkez Bankası’nın bağımsızlığı çok kritik” demişti (3). Yine konuşmalarında sıklıkla bütçe disiplininin ne kadar önemli olduğunu belirten Albayrak bütçe disiplininden sapmayacaklarının işaretini de vermişti. Damat sıfatı olması nedeniyle olumlu bakılan bir isim olmasa da söylemleri gayet piyasa oyuncularının hoşuna gidecek türdendi. Zira piyasa oyuncuları piyasayla uyumlu şekilde hareket edilmesini bekliyordu iktidardan. Piyasa oyuncuları o döneme kadar yapılan Merkez Bankası müdahalelerine de karşıydı ve bunun etkisini Türk Lirasındaki değer kaybından defalarca anlamıştık. Bütçe disiplini ise gittikçe kaybolmakta ve yine piyasa bundan rahatsızlık duymaktaydı. Piyasa kontrolsüz büyümeden de rahatsızdı ve bir dengelenme istiyordu, nitekim Bakan Albayrak da dengelenmeyi sıklıkla ifade ediyordu. Bu dengelenme sayesinde ayrıca enflasyon da kontrol altına alınabilecekti ki piyasalar yatırım için enflasyona özellikle dikkat eder. Bu nedenle Bakan Berat Albayrak’a ılımlı bir bakış doğdu. En azından piyasalar kendisini dinlemeyi tercih etti diyebiliriz.

    Fakat bakanın yaptığı sunumlar, açıkladığı teşvik politikaları yeterince tatmin edici değildi. Albayrak piyasa dostu mesajlar verdiği halde uygulamalar piyasa ekonomisini savunan birileri için kabul edilemez politikalardı. Bunlardan birisi tanzim satışı ile piyasada oluşan fiyatlara müdahale etmekti. Bu satışlar bir yandan piyasaya sosyal yardım amaçlı müdahale anlamına gelirken, diğer yandan (her ne kadar tanzimde satılan ürünlerin enflasyon sepetindeki ağırlığı düşük olsa da) fiyat düşürmeye yönelik bir hamleydi. Üstelik büyük mağaza zincirlerine fiyat indir baskısı yapıldığı da sıklıkla duyuldu. Bu mağaza zincirlerinin fiyatı düşürürken satış miktarını kısması bu durumu doğrular nitelikteydi.

    Bununla birlikte üretici firma bazında da fiyat indir baskıları geliyordu. Daha önce başka ülkelerce denenmiş ve fiyaskoyla sonuçlanmış enflasyonla topyekûn mücadele yaklaşımları da ihtiyatla karşılandı zira enflasyonla mücadelenin geleneksel metodu bu değildi ve bununla ilgilenen ve bağımsızlığına önem verilen bir kurum vardı: Merkez Bankası. Fakat bahsi geçen Merkez Bankasının, mevcut risklere İstanbul seçimlerinin belirsizliğinin de eklendiği bir dönemde, enflasyonu kontrol altına alabilmek için daha sıkı para politikası uygulaması beklenirken nisan toplantısında faizleri düşürücü yönde bir sinyal vermesi de piyasa tarafından yine büyük şaşkınlıkla karşılandı. Riskler artarken Merkez Bankası risklerin azaldığına yönelik bir sinyal veriyordu ama piyasa bu sinyallerden bağımsız olmadığını anlıyordu sadece.

    Öte yandan faizlerin düşmesi için hazine ihalelerinde bazı kamu bankalarının faizleri yapay şekilde düşürmeye çalışması da piyasa dinamiklerine ters bir faiz düşürme yöntemiydi (4). Üstelik yabancı basın kuruluşlarınca hâlâ yerli bankaların ihtiyacından daha fazla tahvil al baskısıyla karşı karşıya olduğu yazılıyor (5). Piyasaya müdahaleler bunlarla da sınırlı değil. Mevduat faizlerinin düşük tutulması için bankalara yapılan baskılar da piyasada sıklıkla konuşulmakta. Ve bu baskılar sonucunda düşük mevduat faizinin yurtiçi yerleşiklerin parasını dövize doğru kaydırmasında önemli bir etken olduğu da. Yani mevduat faizlerine baskı istenmedik şekilde dövize doğru yönlendirmeye başladı yurtiçi yerleşikleri.

    Bunlarla birlikte dolara olan talebin kamu bankalarınca görev zararına yol açacak şekilde yüklü miktarda döviz satışı ile durdurulmaya çalışılması ve döviz satışında Merkez Bankası rezervlerinin kullanıldığı şüphesi de piyasanın reaksiyon gösterdiği bir diğer nokta oldu (6). Böylece Türkiye olmayacak olanı yapıp hem kuru hem de faizi eşanlı belirlemeye çalışırken bunu sermaye hareketlerinin serbest olduğu bir ortamda yapmaya çalıştı. Literatürde imkânsız üçlü (7) (impossible trinity) olarak geçen bu uygulamayı Türkiye imkanlı üçlü haline getirmeye çalıştı. Bu da bir diğer iktisat literatürüne meydan okuyuştu, üstelik kredibilitesinin kalmadığı en zor zamanlarında deniyordu bunu Türkiye.

    İşin diğer tarafında ise Türkiye, paranın serbest dolaşımını kısmen engelleyerek sermaye kontrollerini anımsatan müdahalelerde bulundu. Dövize olan talep ve oynaklığın durdurulması için 100.000$ üstü döviz alımlarına bir günlük valör uygulaması getirilmesi ve döviz alım satımından binde bir oranında vergi alınmaya başlanması serbest piyasa işleyişine aykırı ve sorunları çözücü bir etkisi olmayan diğer uygulamalardı. Türk Lirasını bu şekilde savunmak piyasa için elbette doğal ve kredible bir yöntem değildi. Swap kısıtlamaları sonucu Türk Lirasının konvertible olmasının engellenmesi de başka bir sıkıntıyı daha doğurdu. Finansal kontrolü anımsatan davranışların da içerisine girilmesi ama tam olarak bunun da yapılmaması daha doğrusu ne yapıldığının belli olmadığı uygulamalara gidilmesi, bir politikadan ziyade, ülke ekonomisinin günübirlik reaksiyonlarla yönetildiğine dair kuşkuları daha da artırdı. Türkiye bilinen, deneyimlenmiş ve olumlu sonuçlar alınmış yöntemler yerine tuhaf şeyler deniyor ve piyasa oyuncuları bunları anlamlandırmaya çalışıyor ama işin içinden çıkamıyor.

    Burada piyasanın sürekli olanları anlamlandırmaya çalışarak fazla iyimser davrandığını da kabul etmemiz lazım. Türkiye ağustostan bu zamana kadar piyasa dostu değildi ama tüm yaşananlara rağmen bence piyasa Türkiye dostuydu. Piyasaya yapılan bütün bu geçici çözüm üreten müdahaleler çok kısa dönemli ufak bir etki gösterse de daha uzun dönem için oldukça negatif sinyaller gönderiyor. Ve her bir olumsuz müdahale hem kendi boyutunda negatiflikler ekliyor hem de genel bakış açısında umutların daha da fazla yitirilmesine yol açıyor. Sorunların kalıcı çözümüne etkisi olmayan bu her bir müdahale bir nevi eksi iki ile eksi ikinin toplamının eksi dörtten daha da düşük değer alması durumuna yol açıyor.  Bunun sonucu olarak da Türkiye’nin geleceğine olan güven eriyip gidiyor.

    Ülkeler gelirlerinden daha fazlasını harcadığında borca girmek durumunda kalır. Ve bu borçlanma sonucunda da eğer aldıkları borcu iyi kullanamazlarsa gelecekte borç krizine girebilir. Türkiye de bu borç sorunu yaşayan ülkelerden sadece birisi.  Bu borç krizinden çıkabilmek için iktisafi tarafta ya daha az harcama yapılacak (austerity), ya borçlar yeniden yapılandırılacak ya (umarım olmaz ama) para basılacak ya da bunlar beraber yapılacak. Ama Türkiye çözüm üretirken eninde sonunda şu ana kadar anlamsızca mücadele ettiği piyasa oyuncularına ihtiyaç duyacak. Fakat yine kesin olan bir şey daha var ki hangi yolu tercih edersek edelim mevcut krizden çıkmak için bir bedel ödenecek.

    Sorun şu ki şu ana kadar bedel ödemekten kaçınılıp üstüne piyasalara ve literatüre meydan okuyarak ve bu meydan okumayı yaparken hiçbir geçerliliği olmayan yöntemler kullanılarak krizden çıkılmaya çalışılıyor. Sonuçta her ülke bir şekilde krizden çıkar ama kriz dönemlerinde uygulanan politikalar, krizden ne zaman çıkılacağını ve ne kadar yüksek boyutta bedel ödeneceğini belirleyen en temel faktörlerdendir. Ve dokuz aylık süre sonunda ortaya çıkan temel iktisadi göstergeler bize krizden hiç de kısa sürede çıkılamayacağına dair çok güçlü sinyaller gönderiyor. Daha önce Churchill’in bir sözünü sosyal medyada Türkiye’ye uyarlayarak “Türkler kuşkusuz her zaman doğruyu yapacaktır, ama diğer tüm her şeyi denedikten sonra” demiştim. Bu uyarlama hakikaten de Türkiye ekonomisi için gerçekleşiyor.

    REFERANSLAR

    1. https://www.reuters.com/article/us-turkey-currency-scenarios/turkey-where-to-go-when-the-cash-runs-low-idUSKCN1SR1XL
    2. https://www.sabah.com.tr/ekonomi/2018/07/22/bakan-albayrak-ekonomide-yeni-donemi-anlatti
    3. https://www.gazeteduvar.com.tr/ekonomi/2018/08/10/berat-albayrak-yeni-ekonomi-modelini-acikliyor/
    4. https://ugurses.net/tag/tahvil-ihalesi/
    5. https://www.bloomberg.com/amp/news/articles/2019-05-20/turkey-said-to-lean-on-local-banks-to-support-its-debt-auctions?__twitter_impression=true
    6. https://www.reuters.com/article/turkey-currency-banks/update-1-turkish-state-banks-sold-around-45-bln-last-week-to-support-lira-sources-idUSL5N22N05Z
    7. Sermaye hareketlerinin serbest bırakıldığı bir ekonomide sabit döviz kuru rejimi uygulanıyorsa o zaman bağımsız para politikası uygulamak mümkün değildir. Dolayısıyla ülkeye yabancı para giriş çıkışının serbest olduğu durumda kuru belli bir fiyatta sabitlediğinizde faizi de belirleyebilmeniz mümkün değildir.
    Ekonomi
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikPopülistler Neden Seçim Kaybetmezler*
    Sonraki İçerik Şeriatı Kim Kaldırdı?

    Diğer İçerikler

    Yazılar

    19 Mayıs 1919: Bağımsızlık Ruhunun Uyanışı ve Türk Gençliğine Bırakılan Emanet

    19 Mayıs 2025 Erdal Kesin
    Yazılar

    Post-PKK Düzeni ve Türk Siyasetinde Muhtemel Değişiklikler

    16 Mayıs 2025 Armağan Öztürk
    Yazılar

    Küçük Partilerin Oy Oranını Hesaplamak Neden Zordur?

    15 Mayıs 2025 Salih Yasun

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    19 Mayıs 1919: Bağımsızlık Ruhunun Uyanışı ve Türk Gençliğine Bırakılan Emanet

    19 Mayıs 2025 Yazılar Erdal Kesin

    Fesih Kararı ve Türkiye’de Siyasetin Yönü | Burak Bilgehan Özpek Fesih Kararını Değerlendirdi

    19 Mayıs 2025 Röportajlar Daktilo1984

    Türkiye’de Gazetecilik | TGS’den Basın Özgürlüğü Raporu: İlyas Coşkun ve Ülkü Şahin ile Söyleşi

    18 Mayıs 2025 Röportajlar Gökhan Korkmaz

    Post-PKK Düzeni ve Türk Siyasetinde Muhtemel Değişiklikler

    16 Mayıs 2025 Yazılar Armağan Öztürk

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}