Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • SenSensizsin
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • Avrupa Gündemi
      • ABD Gündemi
      • Altüst
    • D84 INTELLIGENCE
      • Kitap Yorum
      • Göç Sorunu
      • Başkanlık Sistemi Projesi
      • Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi
      • Herkes için Siyaset Bilimi
      • Yapay Zeka
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » Kitap Yorum: Yaşar Kemal, Teneke
    Yazılar

    Kitap Yorum: Yaşar Kemal, Teneke

    Birol Başkan6 Temmuz 20237 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    [voiserPlayer]

    Malum. İnsanlık tarihi için en kritik kırılma, tarım devrimi. Ondan sonra ise sanayi. İkisi arasındaki fark önemli. Tarım devrimi Bereketli Hilal ve Anadolu’da başladı. Ancak farklı coğrafyalarda, mesela, Hindistan ve Çin’de, birbirinden bağımsız olarak, birbiri ile bir ilişkiler ağı içine girmeden sürdürüldü. Sanayi devrimi öyle değil. Sanayi devrimi Batı Avrupa’da başladı ve dünyanın geri kalanını, kurulacak derin kapitalistik ilişkiler ağı sayesinde, Batı Avrupa’ya bağımlı kıldı. Netice ise “development of underdevelopment.” Batı Avrupa gelişirken, dünyanın geri kalanı geri kaldı.
    Hocam, kapitalistik ilişkiler ağı ile Wallerstein’ın kastettiği anlamda bir dünya sisteminden bahsediyorsunuz sanırım.
    Tam olarak öyle. Ancak ikili ilişkilerin bir tarafın lehine, diğer tarafın aleyhine olması, Andre Gunder Frank’tan ilhamla. Development of Underdevelopment meşhur kitabının adıdır. Yaşar Kemal’in Teneke’sini tartışırken bunları aklınızın bir köşesinde tutmanızı rica ediyorum. Zira bu kısa roman aslında kapitalist dünya-sistemine entegrasyonun yerelde yarattığı sınıfsal çelişkilerin canlı bir tasviri. O açıdan son derece değerli. İlk önce romanı tekrar kurgulayarak başlayalım mı? Yeri geldikçe ilişkili teorik tartışmalara gireriz. En basit soru ile başlayalım. Hikaye nerede geçiyor?
    Çukurova’da.
    Çukurova’da bir ilçede.
    Adı yok mu bu ilçenin?
    Hatırlamıyorum. Kağızman?
    O Kars’ta tayin edileceği yer.
    Peki bu ilçenin bariz özelliği ne?
    Civarındaki tarlalarda çeltik ekiminin yapılması.
    Çeltik… Tarlalar… Başka dikkatinizi çeken ne var? Sınıfsal yapı nasıl mesela?
    Büyük toprak ağaları var.
    Küçük arazi sahipliği?
    Olsa bile siyasi etkinlikleri yok.
    Hocam büyük toprak ağaları ve küçükleri arasında menfaat çelişkisi var mıdır?
    Güzel soru. Sence?
    Economies of scale, yok mu? Tabii, tarihin o anında küçük toprak sahibi var mıydı? Yaşar Kemal’in kastettiği tarihi andan bahsediyorum. Ancak nihayetinde tarihin çöplüğüne atılacak bir sınıf.
    Proleterianization kaçınılmaz mı?
    Bütün memlekette belki değil ama Çukurova’da kaçınılmazdı bence.
    Baktın mı peki?
    Neye hocam?
    Çukurova’daki halihazırdaki toprak sahipliğinin yapısına?
    İstatistik var mıdır hocam?
    Bi̇r bak bence. Tartışmanın selameti için sadece büyük toprak ağaları var diyelim. Gerçekten de küçük toprak sahiplerinin en azından hikayede bir etkinliği yok. Başka kim var?
    Köylüler var. Büyük toprak ağalarının topraklarında çalışanlar.
    Sömürülen sınıf.
    Zorla mı sömürülüyorlar?
    Kendi iradeleri var gibi gözüküyor.
    Devletin kanun veya zorba gücüyle sürdürülen bir sömürü yok ortada elbette. Daha çok devletin varolan şartları değiştirmemesi hasebiyle köylülerin başka bir alternatifinin olmamasından mütevellid bir hal söz konusu.
    Köylüsün sen köylü kal.
    “Köylüleri niçin öldürmeliyiz?” başlıklı bir şiir yok muydu?
    Köylüden, halleri hakkında, yani büyük toprak ağaları ile aralarındaki ilişki türü ile alakalı şikayet eden yok. Şikayet ve itirazlarının sebebi başka.
    Köylüleri niçin öldürmeliyiz? şiirinde dendiği gibi.
    Tekrar hikayeye dönsek mi? Büyük toprak ağaları ve köylülerin haricinde kim var ana aktör olarak?
    Devlet var.
    Devlet kim?
    Kaymakam.
    Jandarma.
    Resül Efendi. Tahkikatçı mıydı? Öyle bir şeydi.
    Tahrirat o. Tahrirat Katibi. Yani Yazı İşleri Müdürü.
    Ha…
    Hikayenin ana aktörleri bu kadar. Temel sorun ne? Hikayenin temel dinamiği?
    Aşk üçgeni gibi bir durum var sanki hocam. Devlet var. Köylüler var. Büyük toprak ağaları var. Devlet hangisini seçecek? Kimin tarafını tutacak? 
    Peki kimin tarafını tutuyor?
    Köylüleri seviyor, ama büyük toprak ağalarının tarafını tutuyor. Selvi Boylum, Al Yazmalım.
    Aşk analojisinden devam etmesek! Tartışma biraz sulanacak sanki.
    Neden, güzel benzetme değil mi?
    Bir perspektif sunabilir elbette. Ama öyle bir analojiye ihtiyaç var mı? Açıkçası şüpheliyim.
    Hikayenin temel dinamiği hemen hemen açılış bölümünde ortaya konuyor bence hocam.
    Nasıl?
    İlçenin kaymakamı yok. Resül Efendi vekil ve büyük toprak ağalarının ağır baskısı altında. Baskıya karşı durursa başına gelebileceklerden korkuyor. Bir ev yaptırmış. Tam rahata kavuştuğunu sanıyor. Ancak toprak ağalarının Ankara’ya yolladığı şikayetler yüzünden başka bir yere sürülebilir, bütün ailesinin rahatı bozulabilir. Hatta suikastle bile öldürülebilir.
    Peki baskıyı neden görüyor?
    Toprak ağaları çeltik ekimlerine başlayabilmesi için kaymakamın onayı gerekiyor. Resül Efendi kaymakam vekili olarak onaylamak istemiyor.
    Neden? Bir sorun mu var?
    Çeltik tarlaları civar köylerde özellikle çocuklarda sıtma hastalığına ve ölümlere sebep oluyor. Resül Efendi çocuk ölümlerinin vicdani sorumluluğunu taşımak istemiyor.
    Peki sorun sadece vicdani bir sorun mu?
    Değil. Galiba yürürlükte olan bir kanun var ve bu kanun çeltik ekimine ilişkin oldukça katı kurallar getiriyor. 
    Hangi kanun? Araştıran oldu mu?
    İçeriğine bakmadım ama cidden 1936 yılında çıkarılmış bir kanun var hocam: Çeltik Ekim Kanunu.
    Romanda vurgulanan iki tür kısıtlama hatırlıyorum. Teki sulama düzenine ilişkin, diğeri de çeltik tarlalarının en yakın yerleşim mahaline uzaklığına.
    Yanlış mı hatırlıyorum? Kanallarla alakalı da bir düzenleme vardı. Çimento ile kaplanmalı filan.
    Evet, ben de hatırlıyorum.
    Resül Efendi’nin endişesi toprak ağalarının kanunda belirtilen kısıtlamalara uymamaları.
    Nihayetinde o kısıtlamalara uymak daha az ürün, daha fazla masraf demek.
    Yaşar Kemal devlet konusunda kararsız kalmamış mı sizce de? Devlet köylüyü koruma amacıyla toprak ağalarının menfaatine karşı bir kanun çıkartıyor. Ancak aynı devlet koyduğu kanunu uygulamıyor. Ama yine de bir kanun çıkarmış.
    Haha. Dostlar alışverişte görsün kabilinden.
    Medeni dünyada böyle, biz de yapalım demiştir birileri.
    Ben Cumhuriyet elitlerinin o kanunu çıkarırken samimi olduğuna inanıyorum. Ama şimdilik konumuzdan sapmayalım. Resül Efendi’nin endişesini anladık. Sonra ne oldu?
    Kasabaya yeni bir kaymakam atanır.
    Resül Efendi de böylece baskıdan kurtulur.
    Yeni kaymakam nasıl birisi?
    Yeni mezun. Haliyle genç.
    İstanbullu. Taşradan habersiz.
    Tecrübesiz. İlk kaymakamlık deneyimi.
    Bunlar duruma müdahelesini nasıl etkiliyor peki?
    Kaymakamın geleceği haber alınınca toprak ağaları, ilçeden büyük bir kalabalık eşliğinde arabalarla onu karşılamaya tren istasyonuna gidiyorlar.
    Sonra ona kalması için büyük bir ev tahsis ediyorlar.
    Vatan millet Sakarya edebiyatı da gırla. Ne yapıyorlarsa vatan için, millet için yapıyorlar. Yoksa şahsi menfaat, haşa.
    Haliyle çömez kaymakamın gözü boyanıyor. Ve Resül Efendi’nin vekil olarak onay vermediği bütün izinlere izin veriyor. Tarlaları gidip şahsen teftiş etmeden.
    Çeltik Kanunu’ndan da habersiz. Çeltik ekiminin çevresel etkilerinden. İnsan sağlığına olabilecek etkilerinden.
    Hikaye böyle bitmiyor herhalde?
    Yok. Bir toprak ağasının aç gözlülüğü kaymakamı uyandırıyor.
    Nasıl?
    Okçuoğlu namlı bir toprak ağası var. Altı bin dönümlük bir arazisi var. Ancak arazinin tam ortasında bir köy var.
    Sorun nedir?
    Kanuna harfi harfine uysa arazisinin bin beş yüz dönümüne ekim yapamıyor.
    Yüzde yirmi beşi. Büyük bir rakam.
    Çözüm?
    Okçuoğlu köyün sahibi Osman Ağadan köyü kiralıyor ve köylülerden ürünlerini peşin satmalarını istiyor.
    Buradaki düzenlemeyi tam olarak anlamadım ben. Köy Osman Ağa’ya ait değil mi? Civarı Okçuoğlu’na. Ancak köylülerin ürünleri de var.
    Ortakçı olarak çalışıyorlar diye anladım ben. Osman Ağa’nın tarlalarını ekiyorlar. Ürünü topladıktan sonra yarısını ona veriyorlar, geri kalanı kendilerine saklıyorlar.
    Okçuoğlu, romandaki ifadelerden anlaşıldığı kadarıyla, cömert bir teklif yapıyor.
    Köylülerden de pek bir itiraz gelmiyor aslında. Ya teklifi fazlasıyla cömert buluyorlar, ya da korkuyorlar.
    Eski eşkiyalardan Memed Ali itiraz ediyor aslında. Teklifi kabul etmiyor. Okçuoğlu’na dikleniyor filan.
    Zeyno kadın da köylüleri karşı çıkmaya teşvik ediyor.
    Netice?
    Netice. Köylüler bir sabah kalktıklarında bütün köyü sular altında buluyor. Meğer Okçuoğlu gece kanallardan suyu salmış ve arazilerini tamamen su içerisinde bırakmış.
    Köylü perişan halde. Bütün köy, kadınlar, çocuklar, yaşlılar, herkes ilçeye gidip kaymakama durumu anlatıyorlar.
    Resül Efendi de kaymakama çeltik ekimi ile alakalı kanunu veriyor.
    Kaymakam duruma uyandıktan sonra?
    Çeltik ekimine ilişkin mevzuatı uygulamaya çalışıyor ve tabii toprak ağaları ile papaz oluyor.
    Peki uygulayabiliyor mu?
    Uygulayamıyor.
    Nasıl?
    Kaymakam suyu kestiriyor. Arazilere su verilmesin diye suyun başına jandarma dikiyor.
    İşe yarıyor mu?
    Yaramıyor çünkü toprak ağaları jandarmaya rüşvet veriyor ve emri uygulatmıyor.
    Burada biraz konudan sapmama müsade edin. Cumhuriyet elitlerinin Çeltik Ekim Kanunu ile samimi olduklarına inandığımı söylemiştim ya. Bu inancımın sebebi şu: Bir devletin kanun yapması, yapabilmesi başka; o kanunu etkin bir şekilde uygulayabilmesi hali başka. Devletin kapasitesi tartışması. Yaşar Kemal’in Teneke’sinde rastladığımız devletin kapasitesinin yetersizliği hali. Bu yetersizliğin sebeplerinin neler olabileceği ayrı bir tartışma konusu. 
    Hocam, Yaşar Kemal’in devlet konusunda kararsızlığı, devletin de jure gücü ile de facto gücü arasındaki farkı net bir şekilde formüle edememesi olabilir mi?
    Mümkün. Ama bu büyük bir eksiklik mi? Değil bence. Zira Yaşar Kemal’in kaygısı bu değil. Onun dikkati başka bir konuya çevrili. Ve yaptığı şu haliyle bile çok değerli. Tekrar olacak ama. Yaşar Kemal Teneke’de, aslında kapitalist dünya-sistemine belirli bir tarım ürününün üretiminde uzmanlaşarak entegre olan bir tarım bölgesinde, entegrasyonun neticesi olarak oluşan sınıfsal yapının, sınıfsal çelişkilerin ve sınıfsal mücadelenin ana hatlarının resmini çiziyor. Çizdiği resmin eksikleri var mı? Elbette var. Mesela, varolan sömürü düzeninin üstünü örten ideolojik örtü daha detaylı ele alınabilirdi. Mesela din hiç yok. Halbuki din böyle bir ortamda en iyi uyuşturucu rolünü oynar. Köylülerin dini yok mu? Milliyetçilik var. Ancak o da daha çok toprak ağalarının devlete şirin gözükmek, devleti aldatmak için kullandıkları bir söylem olarak var. Yoksa pek samimi değiller. Kaymakam gibi mesela. Köylülerin, Marx’ın diliyle konuşursak, protestolarının dili nedir? Sokaklara dökülmeyi kastetmiyorum. Söylemsel protestolarının. İç çekişlerinin? Hiç mi farkında değiller içinde bulundukları koşulların? O kalpsiz, ruhsuz, vicdansız koşulların. Nedir hepsini güzel gösteren, unutturan afyon? Uzattım. Hikaye nasıl sona eriyor?
    Toprak ağaları Ankara’ya ardı ardına şikayet dilekçeleri yolluyor ve en son bir heyetle İç İşleri Bakanlığına gidiyorlar.
    Haritadan yer beğen, kısaca.
    Evet. Kaymakan Kars’ın Kağızman ilçesine tayin edilir ve kasabadan ayrılır.
    Romanın adı neden Teneke peki?
    Evet neden? Hiç dikkat etmedim.
    Acı değil mi? Köylüler için toprak ağalarına kafa tutan, hatta hayatını tehlikeye atan adam ilçeden apar topar ayrılırken kasabanın çocukları tenekeler çalarak uğurlar onu. Sevinç gösterileriyle.
    Uğur Mumcu’nun o acı yazısını hatırladım.
    Nasıl?

    İsteseydik, diplomalarımızı, mor binlikler getiren birer senet gibi kullanırdık.
    Mimardık, mühendistik, doktorduk, avukattık.
    Yazlık kışlık katlarımız, arabamız olurdu.
    Yüreğimiz, işçiyle birlikte attı, köylüyle birlikte attı.
    Yaşamımızın en güzel yıllarını, birer taze çiçek gibi verdik topluma.
    Bizleri yok etmek istediler hep…

    Üçüncü dünya mürekkep yalamışlarının değişmeyen kaderi. Teneke’nin kaymakamının kaderi.

    Yaşar Kemal, Teneke, YKY. 1966.

    Edebiyat Kitap Kitap Yorum R1 Sosyoloji
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikİmamoğlu ve İYİ Parti | Masa #56
    Sonraki İçerik Ölümle Biten Eser: Aziz Nesinin Anıları

    Diğer İçerikler

    Yazılar

    Savaşların Kazananı Olur Mu?

    7 Mayıs 2025 Oytun Meçik
    Yazılar

    Türkiye’de Serbest Gazeteciliğin Geleceği: Zorluklar ve Çözüm Yolları

    3 Mayıs 2025 Gökhan Korkmaz
    Yazılar

    Mansur Yavaş Cumhurbaşkanı, Ekrem İmamoğlu Başbakan Formülüne Dönüş mü?

    2 Mayıs 2025 Armağan Öztürk

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    Turkey and Israel: Intense Geopolitical Rivalry from the Mediterranean to Central Asia

    8 Mayıs 2025 D84 INTELLIGENCE Reza Talebi

    Savaşların Kazananı Olur Mu?

    7 Mayıs 2025 Yazılar Oytun Meçik

    Dünya Gündemi: İsrail Gazze’yi Kalıcı Şekilde İşgale Hazırlanıyor

    6 Mayıs 2025 Bültenler Bahadır Çelebi

    Türkiye’de Serbest Gazeteciliğin Geleceği: Zorluklar ve Çözüm Yolları

    3 Mayıs 2025 Yazılar Gökhan Korkmaz

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}